25 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

25 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kırım Ve Süveyş . Ölümden Sonra Yaranı F. R. Atay eaan' Kırım Ve Süveyş © ngiliz mantığı — basittir: « — Bizde, ııınull Danimarka gibi, Milletler Ce- miyeti azasıyız. Etyopi meselesinde biz de, meselâ onun kadar, vazifemizi yaptık, Mu- vahlak olamadıksa, sebebini birlikte yalım ve gelecek için birlikte tedbirler bu- lalım. » Fakat Milletler Cemiyetinin Mançuri davasında Japonyaya karşı zecri tedbirler almak ihtimali ortaya atıldığı zaman yine : «— Bu yüzden bir ne: tehlike çıkarta, güvendiğiniz kuvvet dir? Eğer İngiliz donanması ise, onun siz- hatırı için harekete lerin ve Kovönan'ın geçeceğini zannetmeyiniz!» İtalyaya karşı tatbik olunan zecri ted- birler yüzünden bir tehlike olursa, Millet- ler Cemiyeti azalarının güvenci — yine bu dananma değil miydi? iz kadar tahlil ediniz. Hakikat odur ki İtalyanın imparatorluk Hint yolu, Sudan ve Mısır, ve bütün İngi- liz Afrikası üzerine hâkim bir noktaya di- kilmiştir. Nilin kaynakları bu sancağın göl- gesi altındadır ve İtalya, orada, sekiz mil- yon nüfusun verebileceği orduyu, her tür- lü makinalarla ve modemn vasıtalarla dona- tarak, istediği tarafa sevkedebilir. — Sen bana Akdenizi zından edebilir- sin; fakat ben de seni bütün Afrika top- raklarında ve Hind geçidlerinde tehdit e- diyorum. Rejim gazetelerinden böyle diyor. Rusyayı Akdenize indirmemek için İn- giliz adalarının askerini Kırımda döğüştü- ren İngiliz imparatorluğu ile, ondan daha büyük bir teblike karşısında, Süveyşi ka- pamaktan çekinen (çünkü isteseydi cemi: yetten böyle bir hüküm alması güç değil- dil) İmparatorluk arasında şüphesiz büyük bir fark var. İngiltere o zamandan daha — kuvvetli- dir. Fakat azametli imparatorluk — ciharı acaba neresinden aksıyor? Bunu bilmek lâzım. Çünkü nihayet son zamanların meydana koyduğu bütün me- sancağı halyanın — sesi selelerin halledilmesinde, İngilterenin ka- yar veya tereddüdünün, kuvvet veya zaz- finın büyük tesiri olacaktır. Bir Alman gazetesinin dediği gibi. va- ziyetin sırnı, İtalyanın hareket ve icrasına karşı İngiltere le Fransanın atalet ve ka- rarsızlıktan kurtulmamiş olmasındandır. Ölümden Sanra aklıyı müdafaa etmekte pek — asil davranan gazetelerimiz, Habeş vak- alarını tahlil ederken, bir Avrupa devleti ile vuruşabilmek için, modern bir ordu, ve bu ordunun arkasında garp medeniyetinin teknik ve organizasyonu bulünmak - lâzim geldiğini unutur — göründüler. Aduvadan sonra, tank, tayyare ve gaz çıktı: Buhar devrine bile erişmiyen, makinasız ve kim- yasız bir memleket, yirminci asır harbını masıl başarabilir? En yukarda başbuğ, yanında kuman- danlar, on binlerce subay ve aasubay, ar- maddi, manevi bütün milli müesseselerin disiplin ve seferberliği lâzımdır. Tabil arızalardan. ancak bu vasıtalarla fade olunabilir. Habeşlerin son ümidi nisan yağmuru ile devletlerin merhameti idi. Negüsün bah- çesinde bahar yağmurları ile yetişen çiçek- leri, şimdi, Badoglio kokluyor. Merhamet- li devletlere gelince, onlar merasimi tetfi- niyenin şeklini münakaşa etmektedirler. Açık konuşan Musolini: « — Doğru- dan doğruya gömelim!» diyor. İngiltere ve Fransa mumyalamak fikrindedirler, Bundan sonra, Milletler Cemiyetinin, kada yine on binlerce teknisiyen, ölüm duası üzerindeki edebiyat münaka- ——— Tanrıların Tanrımı, biz istesek te, iste- mesek te daima iyilik ver; fakat biz istesek fenalığı gönderme. Pilato Kayığımı nerede bulabilirim ? Kayığımı bulamayınca, Derdimi nasıl götüreceğim? Bir Çin sözü Kendini böcek yapan kimse ezilmek - ten şikâyet edebilir mi? Japon halk sözü Bir arada olduğumuz zaman bile aşıl- ması çok güç olan «sonhahar dağın mi yal- niz başına nasıl geçebileceksin, sevgili? Jamabeno Akohito 4 Resimli Makale SON POSTA Çocuğu nasıl ana südile bestemek lâzımsa, ruh ve kafasını da una ve baba terbiyesile yoğurmak doğrudur. Sun'i süt çocuğun sıhhatini bozabilir. Sütana, çocuğun kanı- ma yabancı bir kanın karışmasına scbep olabilir. Onun için doktorlar çocuklara ana sütü verilmesini tavsiye ederler. Çocuğun ruhu ve dimağı her halde sıhhati ve vücudu kadar mühimdir. Hele terbiye bakımından çocuğun yabancı ellerde kalması büyük bir hatadır. Mürebbiye ekseriya dili, dini, ka- yaşar. Çocuk ruhunun en büyük gıdası ise sevgidir. Çocuğumuzu yabancı ellere bırakmayınız. (SÖZ ARASINDA “Allah kedileri 'm—ı Sıçanları tutsun Diye yarattı, Tahrikât yaptığını Söyleyen adam Hindistanda Ah- Ş Sen kimin re medabad şehri be. e Y .0 çocuğusunz takrir verilerek şe- E B rası anlaftılar, ben de size hikâye edeyim: hirde üreyen wçan Eftim adında bir Kayserili, mahnllede yeni bir bakkal dükkânı açmıştı. İşleri iyi gitmiyordu. ve Eftim usta da, Tanrının günü, sabahtan âkşama kadar kapısının önünde pinekliyordu. Bir gün, ufak bir çocuk, elinde bir lira He koşa koşa geldi ve ustanın en tatlı te- bessümlle karşılandı. Çocuk sordu: — Annemin bakkala bir lira borcu var- mıiş, sen mbsün o bakkal? Eftim derhal: |yen arkadaşlarına: — Bakkal benim, gözünü seveyim.. Am- | | ma, sen kimin çocuğusun acaba? aüi in eee egi ların ifna edilmesi için tahsisat — isten- miştir. Bu arada da farelerin pisliği yü- zünden veba vesai- re hastalıklardan dolayı ölenlerin adedi de Belediye meclisinde bu mesele 20 da- türülmüş, bir kaç gün — içerde kika müzakere mevzuu olmuş ve şu netice- ye varılmıştır: — Allah kedileri mçanları tutsun — diye yaratmıştır. Onlar vazifelerini yapmıyor- larsa, bu dini vazifemizi yapmadığımızdan müstahak — olduğumuzdandır. ve cezaya Allahin hişmini üzerimize — celbetmiyelim, R demiştir. ölenler kusurlarımızın kefaretini ödüyorlar. ULMACA * Meksikada toprak * tomar inci bi Bekâr hükümdarlar Meksika — toprakları Üstünde —iyi kahve yetişir, toprak mün- Son zamanlarda Belçikada oturan A- vusturya tahti. namzedi Arşidük Ot. to'nun tayyare ile Viyanaya gelerek — bir- denbire kıral ilân edileceğini — gazeteler yazmışlardı. Bir İngiliz gazetesi bu ihtimalden bah- settikten sonra, şu mütaleayı yürütmekte- dir. Arşidük Otto kral olduğu — takdirde, mar inci bulunmuştur. Avrupada bekâr iki hükümdar mevcut o- lacaktır. Birisi bu genç kral, ve diğeri de| sekizinci Edvard, Her mekadar — Ottonun | İtalya prenseslerinden Mari ile evleneceği söylenmişse de İtalya ailei hükümdarisi meşhur bir şehir, susmaktan emri |& Soldan sağa: dan biri, kırmın. bu haberi resmen tekzip etmiştir. | Pasta satan. 2 — Tok değil, süküt Dünkü Bulmacanı Halli: * ot 3 — Rubla uğraşah: B S halı, maziyi söyler derler: 4 — V. Di Keniğ GK PE S7 Düler Mtel makbulü. 5 — Bir Z ilâvesiyle Fransızca gül olur, köylüler «iştev yerine kullanırlar. 6 — Nehir. 7 — Göz mürün Üzerinde durulacakbir ilân Pragda çıkan bir gezetede gü Hân 'göz Tülmüştür: 6 —Çi, saadet. 7 kapa- «İşsizim, senelerdenberi — iş aradığım | mak. 8 — Çok değil, sarhoş değil, mem- | 11 — ittiham. halde çocuğuma kuru ekmek temin edecek |leket. 9 — Denizcilerin geri manâsına kul- Yukarıdan aşağıya: Bierle Fahilialin landıkları bir tabir, asmaktan emri hazır. Ş 10 — Ağa, bimaye. 11 — Bir meyva, bir Rum ismi. Yakandan aşağıya: Canlı insanlar üzerinde ilmi tecrübeler yapacak bir âlimin emrine âmâde olduğu- mu bildiriyorum, ölürken belki de beşeri- yete hizmet etmiş olurum.» | — Nakit, ek. 2 — Dünya, yakın de- 11 — Tad, bar. (.: İSTER İNAN Dünkü gazetclerde şu garip hâdise gözümüze çarptı: Nişantaşında oturan muallim İbrahim dün Haseki hastane- sine gitmiş, hastanede yatan refikasını görmek istemiştir. Fa- kat hastanenin ziyaret günü olmadığı kendisine söylenince İb- rahim bir kolayını bularak hastaneye girmiştir. A İbrahim bir odada asılı bulunan doktorlara ai? beyaz göm- | gırarak kendisini polise teslim etmiştir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! ISTER İNANMA! sının yattığı koğuxa girmiştir. K Ana, baba ve mürebbiye Bi naati ve görüşü yabancı olan bir unsurdur. Çocuğumuzu böyle bir yabancının eline bırakmak, ruhunun yabancı ellerde yuğu- rulmasına müsaade etmek onu bizden uzaklaştırır, bambaşka bir insan yapar, Yabancı bir kadın ananın yerini tutabilir mi? Mürebbiye elinde büyüyen çocuk ana baba sevgisinden uzak Polis karakolunda da Fransada kendine mahsus siyasi — bir mezhebin tahrikâtını yaptığı için gimdiye kadar altı defa mahküm olan bir adam ge- çenlerde, bir köşe başında risalelerini —«a- tarken yine tevkif edilerek karakola — gö- kaldıktan sonra, kefalete rapten serbest — bırakılmış, dışarı çıkınca kendisine geçmiş olsun di- — Karakolda rahat ettim, bana karşı iyi muamele ettiler, Ve kitaplarımı polis- ler para mukabilinde kapışarak okudular. bittir. Altında ise petrol ve altın madenleri vardır. Bu yetişmiyormuş gibi, Oaxaca de- nilen bir şehirde toprak kazılırken bir to- |&il. 3 — İçimizin gizliliği, kenar. 4 — A- . '. İğaçlık mıntaka, 5 — Bir kıt'a, ekmeklere .' .. |katılan ekşi hamur. © — Bir içki. 7 — le- temekten emri hazır, ovalamaktan emri ha- zır. 8 — Nota, Beyn. 9 — Acemistanda hazır, 10 — Kör, nota, |1 — Dert, uzuvlarımız- || Rastık. 4 — Bina, kravat. 5 — Adam, lâ. Ye, şap. B — Ge- beş, o. 9 — Utant, âb. 10 — Ar, emtia. şerh. 6 —— Rakkase. 7 — O, em. 8 — Ari kadaş. 9 — Le, dar, tâ. 10 — Salep, ax. ——— Özlü sözle leklerden birini giymiş ve kendine doktor süsü vererek refika- Muallimin refikası, kocasını beyaz gömlekle görünce bir- denbire şaşırmış, İbrahim eliyle susmasını işaret ederek yata- ğın kenarına oturarak konuşmağa başlamıştır. Bu sırada ko- ğuşları gezen nöbetçi doktor İbrabimi görmüş ve bir polis ça- Mayıs 25 Özün Kısası Canavarın Dişi £. Ekrem-Talu—-zi umhura uyup, ben de geçen gi ziyaretine gittim. Zavallı, upu zun yerde yatıyordu.. Kırk sekiz saat evvelisine gelinci) kadar, denizleri, mutlak bir hâkim kud' ret ve azameti ile dolaşmakta, irili ©| faklı balıklara, hattâ kırk yıllık kurt| kesilmiş gemicilere dehşet — salmakt iken, onun şimdi loş bir merdiven ak tında böyle çoluğa çocuğa seyir ve eğ' lence mevzuu olması yufka yüreğil teessüre garketti. $ İnsan bazan bir hâdisenin, bir zaranın tesirile, bir anda düşünc o hâdise ve o manzara ile münasebetli addettiği başka bir mezvua sevketmı itiyadındadır. İşte, upuzun yerlerde sürünen koca gövdenin önünde benim de şüncem birdenbire kanatlanarak, t Afrikanın göbeğine kadar uçtu. Orada da, daha düne kadar dün! devletleri camiasında varlığı -tanınallı esamisi okunan, haşmeti, satveti, mad ; di ve manevi hüviyeti, hâsılı her şeytf tamam olan yüce bir imparatorlul tıpkı şu gözlerimin önündeki orkinot veya dikburun azmanı gibi aapkın dat* beleri altında zebun düşmüş, olanca # zameti ile yere yıkılmıştı. ğ Ve bununla onun arasında - yalnil bir fark, imparatorluğun lehine tek bil fark vardı: Buradaki balık canav vasfına belki istihkak kazanmıştı. Ö tekinin ise bu suçu da yoktu. Yoksa, o da, bu da insanların sebep siz kinlerine, boşuboşuna kan dökmek, can yakmak, mahvetmek — hırslarınl kurban edilmişlerdi. Denizlerde canlı canlı dolaşıyorkefli rastgelecek olsalar, dehşetle tir tir tit* yeyecek olan insanlar şimdi canavariri karşısına geçmişler, pervasızca üstünd basıyor, ötesini berisini kurcalıyor, ek lerini ağzına sokuyor, fersiz gözlerint dokunuyorlardı. İşittim ki, ecnebi bir kadın, beş lirâi verip, onun dişlerinden bir tanesini sat tın almış.. j Kim bilir, ötekinin dişleri de, kimlej re nasip olacak ? g | Ki ö sin Ti Biliyor Musunuz ? anmaam | — Telgrafı kim bulmuştur? 4 2 — Tevrata göre Musanin Allahla kö* nuşmağa çıktığı dağ hangisidir? 3 — Şimdiki Çanakkalenin buhıııd yer çok eskiden hangi hükümetin hükül sürdüğü yerdir. Ve Çanakkaledeki en m him harpler hangileridir? 4 — Descartes kimdir? 5 — 1932 de bir Rus anarşisti tarafil dan öldürülen Fransız reisisumhuru kim * dir? (Cevapları Yarın) Dünkü suallerin cevapları: | — Verdünde Alman ordularının 4 kınını dürdüran Fransiz. Mareşalı Petailff ir. sek ilâhıdır. Bugünkü Brehmen tarikatsi ” leri de büu ilâhın vazettiği dinle yaşarlar. 3 — Meşhur İngiliz şairi Lord Byref 36 yaşında ölmüştür. En güzel eseri Doti Juandır. 4 — Musoliniden evvel başvekillik y#* | pan İtalyan nazırı Nittidir, Hayat daima içinden yeni melodiler #” kan bir Hüt gibidir. R. Tagore 4 İnsan hiç bir zaman yaşayıp yaşama İ dığını kat't olarak bilinez. Descartet Hayat bir çöldür ve sahralar devele! kaybedenlerle doludur. Ü Bir Arap Filozofu j Bu güzel dünyayı yaratan, benim BV? büyükleri ne zaman mukaddenleştirecek — Bornard Shaw <SDEESRERBPLERE — Brahma eski Hindlilerin en yük ©|? v ”a z 'ESEF Cet 25 . s£

Bu sayıdan diğer sayfalar: