23 Müyü Rumelihisarında başı taşla ezilen kadın Katil olduğu anlaşılan kocası dün vak'a Iııalıılline götürüldü, fakat inkârda devam ediyor SON POSTA Çöken Boğaziçi : 23 Şehir plânı ehircilik mütehasaısı mimar — Prust “Sönen yalnız değil, bütün şehirdir!,, Büyükdereli eski bir tarih öğretmeni “ Mançester- ' A — Sağfa Boğaziçi lll (Baştarafı 1 inci sayfada) Kadın kim imiş? mediğini söylemiş, aramasını iste- miştir. Ceset, bir iki gün evvel İstanbula| — Fakat, Mustafanın bu sözleri polis- 8elen ve Boğaziçini etrafiyle görmek İçe şüpheli görüldüğünden — Mustafa kin Rumelihisarına ış olan Sadi isminde bir adam ım=n görülmüş Ve polise ihbar edilmiştir. aç 5* ihbar üzerine zabita, mahallin- : tetkikat yapmış, bu tetkikat sonun- e da kadının başına taşlar vurulmak Süretiyle öldürüldüğü anlaşılmıştır. ç Tahkikat biraz inkişaf edince - bu - l İstanbula bir hafta evvel gelmiş " Manifatura tüccarı Mustafanın Tsı Zemine olduğu anlaşılmıştır. Cinayetin de kocası Mustafa tara - M yapıldığı tesbit edilmiştir. Cinayetin sebebi Z'_mi'"'nin, kocası Mustafa tarafın- M öldürülmesinin sebebi; Mustan - aa arkadaşlarından şoför Selâhad- in karısı Nazikeyi sevmekte olma- tıdır, Vak'a günü Zemine, Mustafa ve Nazike Bebeğe ev aramağa gitmişler ;;.Bebek!e dört beş ev gezerek Rume- Barma gelmişlerdir. Mustafa, karısı Zemineyi bir baha- : ile kalenin içine sokmuş ve orada Tıisının başını taşla ezerek — öldür - Müz, sonra dışarı çıkmış ve sevdiği ka- birlikte kaleden uzaklaşmışlar - *le'ln kayboldu, arayınız» İki gün sonra Mustafa polise gide - Tek karısiyle gezmek üzere Rumelihi- Sarına gittiklerini ve bir yoğurtçuda Yemek yerlerken aralarında bir müna- —_. çıktığını, bunun üzerine Zemine-| Poli gizlice göz hapsine alınmıştır. Cesetle karşı karşıya Dün vak'a mahalline giden polis memurlayı Mustafayı da yanlarına a- larak Rumelihisarına gitmişler, - fakat Mustafa karısının cesediyle karşıla - şınca soğuk kanlılığım hiç kaybetme- miştir . Mustafa vak'a mahallinde sorguya çekilmiş polise verdiği ilk — ifadesini nakzederek Rumelihisarına Zemine ve Nazike ile beraber geldiğini söyle - miştir. Şoför Selâhaddin - ve karısı Nazike de yakalanmışlardır. Nazike inkâr ediyor Selâhaddinin bu işten hiç bir haberi ölmadığı anlaşılmış ve Nazikede istic- vap edilince Mustafa ye Zemine ile hiç bir yere gitmediğini söylemiştir. Dün öğleden sonra müddeiumumi muavinlerinden Ferhat Rumelihisarı4 na gitmiş ve o da tahkikat yaptıktan sönra cesedin morga naklini istemiş ve ceset morga nakledilmiştir. Dün vak'a mahallinde Mustafa ve Nazike ile görüşen bir muharririmize, her ikisi de: — Bizim bu - işle hiç bir alâkamız yoktur! demislerdir. Mustafa şunları ilâve etmiştir: — Ben karımı çılgınca seviyorum. islerin beni katil zannetmelerine yanından ayrılarak dükkândan | hayret ediyorum! hiddetle çıktığını ve bir daha eve dön- — - Tahkikat devam etmektedir. İktısadi buhran bitiyor (Baştarafı 1 inci sayfada) “'9—-'-'. her milletten daha müte tutan Fransanın da bu sevinç verici is- F kavuşmaması için sebep yoktur. ve Tanta en son olarak buhran - hastalığına tulma u için hastahktan da en sanra kur- '&t tabildir. branın nihayete erdiğini bize haber ilk mübeşgir, Fransada, zirant mah- a gördüğümüz — Hat tereffoleridir. ı..'.:d'_"-nınfi.yhn,üıdıom. ilâ Yük inde artmıştır. Fiatların böylece yüklülmesi, köylünün de İştira kuvvetini —:"iü €ihetle, tesirini sanayi üzerinde İ göstermiş, ve & (da alış veriş :.:uhdd' elle tumm’ıımdı art » gizlik , “Bayide görülen inkişaf derhâl is- Üzerine tesir etmiş ve son istatisliklere zaldığ, ” İMizliğin de yüzde on nisbetinde 8- B tesbit edilmiştir. Scat ve ithalâtımız yüzde on art * T- Buhranın azaldığına en büyük de - Veren 't ayından itibarenbütçede geçen se- nelere nazaran 6 milyon kadar bir fazla- hk görülmüştür. Buhranın azalma emarelerini, siyaset â- leminin en karışık zamanlarında — görmüş olmamızı da biz fali hayır gibi telâkki ede- riz. Kars şehrini su bastı 200 ev yıkıldı (Baştarafı 1 inci sayfada) Kars, 22 (A.A.) -b—ö 39 ıüâd“denbeııi yağan yağmurların bütün iyle devam etmesi yüzünden şehrimizde iki yüz ev yıkılmıştır. Evleri yıkılan bu iki yüz aile camilere, kışlalara ve şi - mendifer vagonlarına yerleştirilmişler- dir. Evsiz ve açıkta kalan felâketzedele- re urayca göreken yardımlar — yapık maktadır. Kızılaydan bu aileler için on bin liralık yardım istenmiştir. Nüfusça za- yiat yoktur. sessaseseeeAAAALAR AA İtalya ile uzlaşmaya doğru... (Baştarafı 1 inci sayfada Mareşal Badoglionun Roma seyahatı mütcessir olmuş ve beş aylık WĞMWM.GG £ . Anlaşılan yeni M U sayılmıyacak, bu süretle Berlin, 22 (Hlususi) — İtalya kanunu esasisi, kanunu d İtalyaya yaptığı Londranın, Marsilya Parisin yanında ne ise bittabi gekli ve işe başladı. — Belediye ile yaptığı mukavele bir iki güne kadar im « zalanacak ve tasdika gönderilecek. Tas « dikten sonra belediyede bir imar bürosu teşkil edilecek, burada mimar — Prustun nezareti altında Türk mimar ve mühen - disleri çalışacaklar ve plânı hazırlıyacaklar« dır. Prust plân hakkında lâzım gelen etüt- lerde bulunmak üzere iki 'ay kadar İstan- bulda kalacaktır. Plânın yapılması iki sene sürecektir. Plânın yapılması iki sene — sürecektir! Fakat © plâna göre yapılacak modern İs - tanbalu otuzu aşmış olan bizim nesil gö - remiyecektir! Biz seni harap bulduk ey xgüzel İstan - bul; sokaklarında, bir muazzam harabe « nin içinde imişiz gibi doluştık, oynadık, büyüdük; ve biz seni, senin tabil güzelli- ğine eş. bina ve yol tuvaletinin üstünde uğ- raşılırken bırakıp gideceğiz. Bir tek ümi- dimiz, oğullarımızın sanat ve güzellik hak- kında her halde bizim nesilden ve bizden evvelki nesillerden daha olgun bir ölçüye sahip olmalarında kalıyor. İstanbul, hiç bir zaman bir New-York de- Bildir; ve nüfusu, serveti, bu Amerikan bel- desinin yüz misli olsa bile gene bir New- York olmiyacaktır. İstanbul muazzam bir tarihi olan beldedir; oraya gelenler, onu görenler, © taribin izlerini ve havasını an- yacaktır; İstanbulun bir tek taşına el sü - rerken her hangi bir otoritenin izmini al - mak İâzımdır. Bir taraftan tarihi İstanbulu muhafaza ederken, diğer taraftan modern İstanbulu hazırlıyacak; ve tabiatin çizgilerile kom - poze edilmiş ve bu modem — çerçevenin içinde bir minyatür gibi tarihi — İstanbulu gözümüzün önüne koyacak olan yeni şe - hir plânmı yaptırmak için bir — şehircilik |mütehassısı geliyor. Fakat İstanbul her gün iğrenç derecede çirkin binalarla doluyor. Hiç şüphesiz ki belediye nizamnamelerine göre yaptırılan binaların resim ve plünları belediyeye gö terilmekte — ve müsaadesi — ahınmaktadır. Zannederim ki © nizamnamelerde bina « ların teknik hesapları ve sokaklara — göre kaç kat olacakları tesbit edilmiştir. Hal - buki çocuktan nefret eden muallim, gü - zellik fikri olmıyan mimar, taş duygulu X Güzel bir bahçede oturüyoruz. Bir ka- vak ağacı vakarla başını kaldırmış tatlı bir hmltile rüzgârın çılgın hücumlarına cevap veriyor. Uzun bahçe iskemleleri ne rahat. Hem bu bahçede ne kadar çok gül ve hanımeli var, Burada rüzgâr ne hoş kokuyor ve bu Soktadan Boğazm. suları ne kadar'eçık ye- şil ve ne şeffaf görünüyor. umda oturan çok saydığım ve çok sevdiğim bir bayan tatlı sesile konuşuyor: — Yazılarınızı takip ediyorum kızım, diyor, Boğaziçi ölüyar, Boğaziçi ölüyor, diyorsunuz evet doğrudur Boğaziçi ölü - yor. Fakat elinizi vicdanınıza koyunuz da insafla konuşunuz İstanbul şehrinin ölen ta- rafı yalnız Boğaziçi midir?.. Boğaziçi ölü- yor da, İstanbul şehrinin içi ölmüyor mu?. Geçenlerde Divanyolunda oturan bir ak- rabama gece yatısına misafir gitmiştim. On- Jarın Cihangirde bir dostları varmış ak - şam yemeğine davetli imişler beni de gö - türdüler, Divanyolunun saat yedi buçuk - taki tenhbalığı. Cihangirdeki karanlık ve kaldırımsız sokakların izbeliği dönüşte sa- nt on ikide Beyoğlu caddesinin kimsesizli- ği benim içimi büyük bir dehşet içerisinde bıraktı. Ve o zaman kendi kendime sor - dum ki yaz geceleri on bir on ikiye kadar kalabalık olan Büyükdere rıhtımı ve Bü- yüökdere gazinoları Beyoğlu ve İstanbul - Büyükdereden bir manzara şair vardır; birinin elinde çocuk, birinin e- linde şebrin güzelliği öbüründe şilr ve sa - natin manası mahvolur. İstanbulda temeli kazılan lidir ve onun tasdik etmediği resim, İstan- bulda bina haline gelmemelidir. Belediye ve akademi bundan müştereken mes'ul « dür. Ve biz tarihte bunu yapmışızdır. On altıncı asırda, en ufak bir sebil ve şadırva- gibi muazzam — bir gaheserine kadar — yüzlerce — âbidelerinde zevkine hayran olduğumuz koca Mimar Si. manin önünde imtihan olmadan, sanat ve zevkini o büyük otoriteye tasdik ettirme- den hiç bir mimar İstanbulda bina yapa - mazdı. 17 safer 980 tarihli bir hüküm ile Mimar Sinana, İstanbulda çalışacak mi - marları imtihan etmek ve cahillerini sa - nından Süleymaniye pattan menetmek hakkı verilmişti. Mütıı_nkoçı Fransa dostlarile daha sıkı fıkı olmak kararında (Baştarafı 1 inci sayfada) çok memnunum. Yarın veya pazartesi gü nü Bükreşe döneceğim. Arada diğer dost 'devlet adamlarile görüşeceğim» demiştir. N M Blumun Fransaya dostluk ve karşı - hklı yardım muahedelerile bağlı bulunan devletlerle daha sıkı bir mexai birliği yap- mak ve ayni zamanda bütün ezaslı mese » elerde Büyük Britanya ile daha samimi su- muha- İyette teşriki mesai etmek surelile Fransarım yaşın- | Milletler Cemiyeti mukavelenamesine — ve karşılklı yardım prensiplerine istinat e - Romada kral| den an'anevi siyasetine devam etmek ar » kilometre me- | Zasunu iz Te Ee t “|talyan erkânıharbiyesi har etmiş olduğu hatırlatılmakta- dir. M. Titülesko ile M. Poul Boncour, Mil- Cat Jetler Cemiyetinde icabında bir reform ya- Si 5 pılması meselesini de görüşmüşlerdir. Fransa ile dostlarının mütearrıza karşı beynelmilel icraatı takviyeye matuf bütün teşebbüslere müzaharet etmeğe hazır ol - Faşizm prensiplerine göre | 4 yları ve Milletler Cemiyeti azasının bey- esaside Sinyor Musolini krala karşı |/ ) ilel tanhbütlerini eksiltmeyi istihdaf e- hizmetler tanınmış olacak- | Gen her teklife şiddetle muhalefet ede - cekleri öğrenilmiştir. her binanin resmini Güzel Sanatlar Akademisi görme- dan daha canlı değil mi?,.» Bir an sustu. Gümüş tabakasından el ile sarılmış incecik bir sigara çıkardı onu yine gümüşten bir maşanın ucuna geçirdi yaktı ve bir nefes çektikten sonra: — Ölen Boğaziçi değil ölen İstanbul - dur diye sözüne devam etti ve bunun için de ne şunu, ne bunu ne Şirketi Hayriye'yi ne belediyeyi, ne de bilmem neyi kabahatli tutamayız. .Buna sabep İstanbulun artık devlet merkezi olmaktan çıkışı ve Türkiye Cumhuriyeti dahilindeki ikinci sınıf büyük şehir oluşudur. Merkez Ankaradır. Büyük memurlarla saylavların, mühim iş adam - larının ve Türkiyedeki hayatın asıl kalbi bir kaç senedenberi orası olmuştur. İlk sena - lerde bunun ne olduğunu pek anlamıyan İstanbul bir kaç sene nihayetinde güzel An- karamız lehine kendi mevklini yavaş ya - vaş kaybetmeğe — başlamıştır. Seneler geçtikçe bu kaybediş daha bâriz olacak ve İstanbul bir taşra şehri safını tamamile alacaktır. Çünkü pek kuvvetle ümit ediyo- ruz ki Ankara yalnız devlet merkezi olarak değil memleketin fikir merkezlerinden bi - ri de olacaktır. — Üniversite fakültelerinin orada açıhış, ve rivayet edildiğine göre Harbiye mektebi ve daha bazı askeri mek- teplerin Ankaraya nakli İstanbulun bazı münevver muhitini de oraya götürecektir. Bir zamanlar kocaman bir Osmanlı impa - ratorluğunun merkezi olan bu - İstanbul şimdi hudutları darlaşmış şükürler olsun. Eı“iüıı nifak veren yabancı — unsurlardan Çayın yuvarladığı Nazır (Baştarafı 1 inci sayfada) kadar muğber olmadığını ve bütün ifade - lerinin neşrini arzu ettiğini ilâve etmek - tedir, Mister Baldvin istifanameye verdiği ce- vapta asizin yerinizde olsaydım, ben de gi zin gibi hareket ederdimı demiştir. Mister Tomasın istifası ile buşvekil ka- binede tadilöt yapmak imkânını elde et - miştir. Bahriye bakanı Lord Monsell de, çok- tanberi istifa fikrinde olduğu için onun ye- vine de birini bulmak lâzım gelecektir. İstanbul da Ankaranın yanında öyle olacak,, diyor kurtulmuş ve nufusu da tabil öz fakat az kalmış olan Türkiye Cumhuriyetinin bir şehridir. Türkiyeriin başlıca fimanların - iktisadi ; dan olduğu için vüka ticari, nmoktai nazardan her ne kadar da onun da- ba canlı ve fa'al olması lâzım geliyor ve ta« zihi kıymeti, tabil güzelliklerile de bir tu. rist gehri olması icap ediyorsa da bu- nu temin edemiyoruz... Acaba neden?.« Bunun cevabını ben veremiyeceğim. Ben kendi köşesinde oturan ve senelerdenberi, mesleğini terketmiş olan bir kadınım. Yal- nız Boğaziçinin değil çökmek ve ölmek tehlikesine bütün İstanbulun marüz kaldı- ğını ve Boğaziçi ihya edilirken bütün İstan- bul şehrinin de ihya edilmesinin düşünüle mesini istiyorum. Bence Boğazın yıkılışının suçunu evlerin demode - olması, — Şirketi Hayriye ücretlerinin pahalı bulunması gi- bi basitin basiti sebeplere yükletmek hiç de doğru değildir. Şebir bu kıyının imarı için elinden geleni yapıyor. Fakat elden bir şey gelmez. Ben Avrupada çok dolaştım. Meselâ Almanyada Dresden, hattâ Hams burg şehri a«7 merkez olan Berlin şehrinin yanında bir kasaba gibi kalır. İngilterede Mançester, Londranın yanında, ve Fransa da Liyon, Marsilya, Tuloz Parisle kıyas e- dilirse ayni zavallılığı gösterirler. İstanbu- lun da, yakında çok daha fazla parlıyacak, büyüyecek ve inkişaf edecek bir Ankara yanında pek sönük kalacağı gün gibi Gşi- kârdır. * Susuyor. Ve gülleri bol bahçenin ağaç- ları arasından Boğaza bakıyorum : — Burası fetihten evvel bir balıkçı ya- tağı imiş öyle mi?. Eski bir tarih öğretmeni olan muhata » bium: — Evet, diyor, öyle söylenilir. Fakat fetihten sonra da burası büyük rağbet gör« memiş. — Burada tarihi âbidat filân varmı &- miş? : — Evet... Burada eski 'ismi: Derin de- re olan bir dere vardır ki bu dere - nin bir ismi de Megaryalıların burada Saron namına — yapılmış bir. mezbaha - dan dolayi (Saron deresi) dir. İşte bura « sı daima ve daima gayet sevilen bir mesle re olmuş. Burada elân görebileceğiniz Yedi kardeşler isminde bir çinar — vardır. 1096 senesinde buradan geçen (Godfrvor bü - yon)un kumandasındaki chli salip ordusu bu çınarın yakınında karargâh kurmuş ve göya bu çınarı ve bu çınarın yanındaki di- üer bir kaç çınar ağacını da onlar dikmiş- ler. Jüstinyen de burada aya #Teodor « Dutirone namma bir kilise yaptırmış ve 484 - B4 de patrik Tarez tarafından bü « tün azizelere mahsus olarak burada bir manastır. bina ettirilmiş. burada bir çok prensler gömülmüş, patrik kendisi de bu'e raya gömülmüştür. Büyükderenin rağbet bulması Avrupadan Osmanlı imparator - huğuna ecnebi sefirler yallandıktan ve Be- yoğlunda kışlık sefarethaneler yapıldıktan sonra başlamıştır. Sefarethaneler bu sahile lerde sayfiyeler tedarik — etmişler. Rusya ve İspanya sefareti de buraya gelmiş. Eski zamana nisbeten şimdi burada hayat söy- lediğim gibi daha ölüdür. Fakat yazın bir iki ayında çok kalabalık olur. Bu sene ka- labalık olacak mi henüz bunu kestiremi « yoruz. Çünkü baksanıza haziran yaklaştı hâlâ havalar ne kadar sert gidiyor. Biz Büyükdereliler nerede ise şehre göç ede : SUAT DER! v