Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Rumelihisarında başı taşla ezilen kadın Katil olduğu anlaşılan kocası dün vak'a _mahalline götürüldü, fakat inkârda devam ediyor (Baştarafı 1 inci sayfada) Ceset, bir iki gün evvel İstanbula _Blîlen ve Boğaziçini etrafiyle görmek îm. Rumelihisarına çıkmış olan Sadi vmmd_e bir adam tarafından görülmüş * polise ihbar edilmiştir. ü ihbar üzerine zabıta, mahallin- © tetkikat yapmış, bu tetkikat sonun- .a da_ kadının başına taşlar vurulmak Üretiyle öldürüldüğü anlaşılmıştır. nuTaîıkikat biraz. inkişaf edince bu - Ki M İstanbula bir hafta evvel gelmiş -ön Manifatura tüccarı Mustafanın ârısı Zemine olduğu anlaşılmıştır. —Nayetin de kocası Mustafa tara - Bdan yapıldığı tesbit edilmiştir. Cinayetin sebebi zemînenin. kocası Mustafa tarafın- &n öldürülmesinin sebebi;— Mustan. - unın arkadaşlarından şoför Selâhad- ı:"::' karısı Nazikeyi sevmekte olma- Vak'a günü Zemine, Mustafa ve ke Bebeğe ev aramağa gitmişler Bebekte dört beş ev gezerek Rume- Sarıma gelmişlerdir. a M“’tafa- karısı Zemineyi bir baha- ı: ile kalenin içine sokmuş ve orada a_!_'lsımn başını taşla ezerek: — öldür - Müs, sonra dışarı çıkmış ve sevdiği ka- du-la birlikte kaleden uzaklaşmışlar - Nazi Ve lih «Karım kayboldu, arayınız» İki gün sonra Mustafa polise gide - rek karısiyle gezmek üzere Rumelihi- Sarına gittiklerini ve bir yoğurtçuda Yemek yerlerken aralarında bir müna- t?a çıktığını, bunun üzerine Zemine- hin yanından ayrılarak dükkândan mediğini söylemiş, aramasını iste- miştir. — ğ , Fakat, Mustafanın bu sözleri polis- çe şüpheli görüldüğünden Mustafa gizlice göz hapsine alınmıştır. Cesetle karşı karşıya Dün vak'a mahalline giden polis memurlası Mustafayı da yanlarına a- larak Rumelihisarınâ gitmişler, - fakat Mustafa karısının cesediyle karşıla - şınca soğuk kanlılığını hiç kaybetme- miştir . . Mustafa vak'a mahallinde sorguya çekilmiş polise verdiği ilk — ifadesini nakzederek ve Nazike ile beraber geldiğini söyle - miştir. Şoför Selâhaddin ve karısı Nazike de yakalanmışlardır. D Nazike inkâr ediyor Selâhaddinin bu işten hiç bir haberi olmadığı anlaşılmış ve Nazikede istic- vap edilince Mustafa ye Zeminî: ile hiç bir yere gitmediğini söylemiştir. Dün öğleden sonra müddeiumumi muavinlerinden Ferhat Rumelihisarı4 na gitmiş ve o da tahkikat yaptıktan sönra cesedin morga naklini istemiş ve ceset morga nakledilmiştir. Dün vak'a mahallinde Mustafa ve Nazike ile görüşen bir muharririmize, her ikisi de: — Bizim bu işle hiç bir alâkamız yoktur! demişlerdir. Mustafa şunları ilâve etmiştir: — Ben karımı çılgınca seviyorum. Polislerin beni katil zannetmelerine hayret ediyorum|! Tahkikat devam etmektedir. l"id'ieale çıktığını ve bir daha eve dön- İktisadi buhran bitiyor (Baştarafı 1 inci sayfada) s Bütç“inîı ker milletten daha müteva- ılk'h:m'“ Fransanın da bu sevinç verici is- Fra le kavuşmaması için sebep yoktur, ve '“tuıluı en son olarak buhran hastalığına lnlındui“ için hastalıktan da en sonra kur- âsı t.büdh. Ve Buh'ı-.nm nihayete erdiğini bize haber aa. ilk mübeşşir, Fransada, ziraat mah- ada gördüğümüz — fiat tereffüleridir. | | h,kda_y' şarap, et fiayları yüzde otuz, ilâ nisbetinde artmıştır. Fiatların böylece hdm“i' köylünün de İştira kuvvetini derlîe:mği cihetle, tesirini sanayi üzerinde Ve ':..b“““mi!. ve iç pazarda alış veriş m'!tıu adele elle tutulacak derecede art * izli r." Sıfı"ide görülen inkişaf derhal iş- 'llıa,uze.m_'e tesir etmiş ve son istatistiklere hİclı“ın işsizliğin de yüzde on nisbetinde a- Bi tesbit edilmiştir. Tacat ve ithalâtımız yüzde on art * T- Buhranın azaldığına en büyük de - 'neıie Son dört aylık bütçenin açık verme- Si veı ayni vergiler cibayet edildiği hal- * tahsilâtın arimış - ölmandii mııh ârt ayından itibaremıbütçede geçen se- nelere nazaran 6 milyon kadar bir fazla- lık görülmüştür. Buhranın azalma emarelerini, siyaset â- leminin en karışık zamanlarında görmüş olmamızı da biz fali hayır gibi telâkki ede- riz. Kars şehrini su bastı 200 ev yıkıldı (Baştarafı 1 inci sayfada) Kars, 22 (A.A.) — 39 gündenberi yağan yağmurların bütün şiddetiyle devam etmesi yüzünden şehrimizde iki yüz ev yıkılmıştır. Evleri yıkılan bu iki yüz aile camilere, kışlalara ve şi - mendifer vagonlarına yerleştirilmişler- dir. Evsiz ve açıkta kalan felâketzedele- re urayca gereken yardımlar yapıl- maktadır. . Kızılaydan bu aileler için on bin liralık yardım istenmiştir. Nüfusça za- * 2 aa e 00-445 4606060 00960ae 7a e (Baştarafı 1 inci Mareşal Badoglionun Roma seyahatı Romaya bir Avrupa harbi zu- Rumelihisarına Zemine | '|poze edilmiş ve bu modern Ro?“u 22 (A.A.) — Havas ajansından: Selâhiyettar mahafil, Mareşal Badoglionun :rm— takdirinde İtalyanın müdafaasına ait teşkilâtı yapmak üzere çağrılmış ...fı",f"i'“ dair olan haberi tekzibetmektedir ve ülü olduğunu beyan eylemektedir. Febe B*d:ı;;o. Hıbe:yilîlxiîninde: müteessir ıı_ln'luş ve beç ıyloılğ muha- Ğıdı,.nehwe zayıf düşmüş olduğunu hissetmiştir. Mumaileyh, 65 yaşın- ile Mareşal Badoglio, dün Asmaraya varmıştır. ııı?:f a l"“ı" tarafından kabul edilecek ve sonra pa e i i ektir. . * « Resmi ıuı-euî y.pıııl:p ı,ı:;:lna;:lı:ra rağmen İtalyan erkîı_mılnrbîyîu / reisi olan Mareşal Badoglionun milli müdafaa meselelerini tetkik edeceği öğre - '"ı"'lişh'ı-_ -'!_"s_“'ini artık Krala karşı mes'ul olmayacak | Berlin, 22 < Iya kanunu esasisi, Faşizm prensiplerine göre hdü, edîlecekt(ıîı uxlı.),ılînlîî: ka:unu esaside Sinyor Musolini krala karşı ::a Uİ sayılmıyacak, bu suretle İtalyaya yaptığı h._l( v —0 ge A ee T çan a a Mumaileyh, Romada kral yıtahta 80 kilometre me- bunların tamamiyle hayal| Şehir plânı ehircilik mütehassısı mimar — Prust geldi ve işe başladı. Belediye ile yaptığı mukavele bir iki güne kadar im * zalanacak ve tasdika gönderilecek, Tas - dikten sonra belediyede bir imar bürosu teşkil edilecek, burada mimar Prustun nezareti altında Türk mimar ve müheh « disleri çalışacaklar ve plânı hazırlıyacaklar- | dır. Prust plân hakkında lâzım gelen etüt- lerde bulunmak üzere iki ay kadar İstan- bulda kalacaktır. Plânın yapılması iki sene sürecektir. Plânın yapılması iki sene sürecektir! Fakat o plâna göre yapılacak modern İs - tanbulu otuzu aşmış olan bizim nesil gö -| remiyecektir! Biz seni harap bulduk ey güzel İstan - bul; sokaklarında, bir muazzam harabe «- nin içinde imişiz gibi dolaştık, oynadık, ğine eş, bina ve yol tuvaletinin üstünde uğ- raşılırken bıirakıp gideceğiz. Bir tek ümi- dimiz, oğullarımızın sanat ve güzellik hak- kında her halde bizim nesilden ve bizden evvelki nesillerden daha olgün bir ölçüye sahip olmalarında kalıyor. İstanbul, hiç bir zaman bir New-York de- gildir; ve nüfusu, serveti, bu Amerikan bel- desinin yüz misli olsa bile gene bir New- York olmıyacaktır. İstanbul muazzam bir tarihi olan beldedir; oraya gelenler, onu görenler, o tarihin izlerini ve havasını ariı- |yacaktır; İstanbulun bir tek taşına el sü - rerken her hangi bir otoritenin iznini al - mak lâzımdır. Bir taraftan tarihi İstanbulu müuhafaza ederken, diğer taraftan modern İstanbulu hazırlıyacak; ve tabiatin çizgilerile kom - çerçevenin içinde bir minyatür gibi tarihi İstanbulu gözümüzün önüne koyacak olan yeni şe - hir plânını yaptırmak için bir şehircilik mütehassısı geliyor. Fakat İstanbul her gün iğrenç derecede çirkin binalarla doluyor. Hiç şüphesiz ki belediye nizamnamelerine göre yaptırılan |binaların resim ve plânları belediyeye gös- terilmekte ve müsaadesi — alınmaktadır. Zannederim ki o nizamnamelerde bina - ların teknik hesapları ve sokaklara göre kaç kat olacakları tesbit edilmiştir. Hal - buki çocuktan nefret eden muallim, gü - zellik fikri olmıyan mimar, taş duygulu şair vardır; birinin elinde çocuk, birinin e- linde şehrin güzelliği öbüründe şiir ve sa - natin manası mahvolur. İstanbulda temeli kazılan her binanin resmini Güzel Sanatlar Akademisi görme- lidir ve onun tasdik etmediği resim, İstan- bulda bina haline gelmemelidir. Belediye ve akademi bundan müştereken mes'ul - dür. Ve biz tarihte bunu yapmışızdır. Ön altıncı asırda, en ufak bir sebil ve şadırva- nından Süleymaniye gibi muazzam bir şaheserine kadar yüzlerce — âbidelerinde zevkine hayran olduğumuz koca Mimar Si- nanin önünde imtihan olmadan, sanat ve zevkini o büyük otoriteye tasdik ettirme- den hiç bir mimar İstanbulda bina yapa - mazdı. 17 safer 980 tarihli bir hüküm ile Mimar Sinana, İstanbulda çalışacak mi - marları imtihan etmek ve cahillerini sa - nattan menetmek hakkı verilmişti. Reşad Ekrem Koçu F;ansa dostlarile daha sıkı fıkı olmak kararında (Baştarafı 1 inci sayfada) çok memnunum. Yarın veya pazartesi gü- nü Bükreşe döneceğim. Arada diğer dost devlet adamlarile görüşeceğim» demiştir. M. Blumun Fransaya dostluk ve karşı - jıkîı yardım muahedelerile bağlı bulunan devletlerle daha sıkı bir mesai birliği yap- mak ve ayni zamanda bütün esaslı mese -| lelerde Büyük Britanya ile daha samimi su- rette teşriki mesai etmek suretile Fransanın Milletler Cemiyeti mukavelenamesine — ve karşılıklı yardım prensiplerine istinat e - den an'anevi siyasetine devam etmek ar - zusunu izhar etmiş olduğu hatırlatılmakta- _dır. M. Titülesko ile M. Poul Boncour, Mil- letler Cemiyetinde icabında bir teform ya- .pıîmaıı meselesini de görüşmüşlerdir. Fransa ile dostlarının mütearrıza karşı beynelmilel icraatı takviyeye matuf bütün teşebbüslere müzaharet etmeğe hazır ol - dukları ve Milletler Cemiyeti azasının bey- melmilel taahhütlerini eksiltmeyi istihdaf e- den her teklife şiddetle muhalefet ede - cekleri öğrenilmiştir. dK denlk, ( W Fir ae NS TeRF ÇNN büyüdük; ve biz seni, senin tabit güzelli- | Çöken Boğaziçi : 23 “Sönen yalnız Boğaziçi değil, bütün şehirdir!,, Güzel bir bahçede oturuüyoruz. Bir ka- vak ağacı vakarla başını kaldırmış tatlı bir fışıltile rüzgârın çılgın hücumlarına cevap veriyor. Uzun bahçe iskemleleri ne rahat. Hem bu bahçede ne kadar çok gül ve hanımeli var. Burada rüzgâr ne hoş kokuyor ve bu noktadan Boğazın suları ne kadar açık ye- şil ve ne şeffaf görünüyor. Yanımda oturan çok saydığım ve çok sevdiğim bir bayan tatlı sesile konuşuyor: — Yazılarınızı takip ediyorum kızım, diyor, Boğaziçi ölüyor, Boğaziçi ölüyor, diyorsunuz evet doğrudur Boğaziçi ölü - yor. Fakat elinizi viedanınıza koyunuz da insafla konuşunuz İstanbul şehrinin ölen ta- rafı yalnız Boğaziçi midir?.. Boğaziçi ölü- yor da, İstanbul şehrinin içi ölmüyor mu?. Geçenlerde Divanyolunda oturan bir ak- rabama gece yatısına misafir gitmiştim. On- ların Cihangirde bir dostları varmış ak - şam yemeğine davetli imişler beni de gö - türdüler. Divanyolunun saat yedi buçuk - taki tenhalığı, Cihangirdeki karanlık ve kaldırımsız sokakların izbeliği dönüşte sa- at on ikide Beyoğlu caddesinin kimsesizli- ği benim içimi büyük bir dehşet içerisinde bıraktı. Ve o zaman kendi kendime sor - dum ki yaz geceleri on bir on ikiye kadar kalabalık olan Büyükdere rıhtımı ve Bü- yükdere gazinoları Beyoğlu ve İstanbul - dan daha canlı değil mi?..» Bir an sustu. Gümüş tabakasından el ile sarılmış incecik bir sigara çıkardı onu yine gümüşten bir maşanın ucuna geçirdi yaktı ve bir nefes çektikten sonra: — Ölen Boğaziçi değil ölen İstanbul - dur diye sözüne devam etti ve bunun için de ne şunu, ne bunu ne Şirketi Hayriye'yi ne belediyeyi, ne de bilmem neyi kabahatli tutamayız...Buna sebep İstanbulun artık devlet merkezi olmaktan çıkışı ve Türkiye Cumhuriyeti dahilindeki ikinci sınıf büyük şehir oluşudur. Merkez Ankaradır. Büyük memurlarla saylavların, mühim iş adam - larının ve Türkiyedeki hayatın asıl kalbi bir kaç senedenberi orası olmuştur. İlk sene - lerde bunun ne olduğunu pek anlamıyan İstanbul bir kaç sene nihayetinde güzel An- karamız lehine kendi mevkiini yavaş ya - vaş kaybetmeğe — başlamıştır. Seneler geçtikçe bu kaybediş daha bâriz olacak ve İstanbul bir taşra şehri safını tamamile alacaktır. Çünkü pek kuvvetle ümit ediyo- İruz ki Ankara yalnız devlet merkezi olarak değil memleketin fikir merkezlerinden bi - ri de olacaktır. Üniversite fakültelerinin orada açıhşı, ve rivayet edildiğine göre Harbiye mektebi ve daha bazı askeri mek- teplerin Ankaraya nakli İstanbulun bazı münevver muhitini de oraya götürecektir. Bir zamanlar kocaman bir Osmanlı impa - ratorluğunun merkezi olan bu - İstanbul şimdi hudutları darlaşmış şükürler olsun, bütün nifak veren yabancı — unsurlardan Çayın yuvarladığı Nazır (Baştarafı 1 inci sayfada) kadar muğber olmadığını ve bütün ifade - lerinin neşrini arzu ettiğini ilâve etmek - tedir. Mister Baldvin istifanameye verdiği ce- vapta «sizin yerinizde olsaydım, ben de si- zin gibi hareket ederdim» demiştir. Mister Tomasın istifası ile başvekil ka- binede tadilât yapmak imkânını elde et - miştir. Bahriye bakanı Lord Monsell de, çok- tanberi istifa fikrinde olduğu için onun ye- Büyükdereden bir manzara Büyükdereli eski bir tarih öğretmeni “ Mançester- " Londranın, Marsilya Parisin yanında ne ise bittabi - İstanbulda Ankaranın yanında öyle olacak,, diyor kurtulmuş ve nufusu da tabit öz fakat az kalmış olan Türkiye Cumhuriyetinin bir şehridir. Türkiyemin başlıca Timanların -- dan olduğu için vâkıa ticari, iktisadi| noktai nazardan her ne kadar da onun da- ha canlı ve fa'al olması lâzım geliyor ve ta« rihi kıymeti, tabit güzelliklerile de bir tu- rist şehri olması icap ediyorsa da bü- nu temin edemiyoruz... Acaba neden?.« Bunun cevabını ben veremiyeceğim. Ben kendi köşesinde oturan ve senelerdenberi, mesleğini terketmiş olan bir kadınım. Yal- nız Boğaziçinin değil çökmek ve ölmek tehlikesine bütün İstanbulun marüz kaldı- ğını ve Boğaziçi ihya edilirken bütün İstan- bul şehrinin de ihya edilmesinin düşünül: mesini istiyorum. Bence Boğazın yıkılışının suçunu evlerin demode olması, Şirketi Hayriye ücretlerinin pahalı bulunması gi- bi basitin basiti sebeplere yükletmek hiç de doğru değildir. Şehir bu kıyının imarı için elinden geleni yapıyor. Fakat elden bir şey gelmez. Ben Avrupada çok dolaştım. Meselâ Almanyada Dresden, hattâ Ham-« burg şehri as// merkez olan Berlin şehrinin yanında bir kasaba gibi kalır. İngilterede Mançester, Londranın yanında, ve Fransa da Liyon, Marsilya, Tuloz Parisle kıyas e- dilirse ayni zavallılığı gösterirler. İstanbu- lun da, yakında çok daha fazla parlıyacak, büyüyecek ve inkişaf edecek bir Ankara yanında pek sönük kalacağı gün gibi âşi- kârdır. * ; Susuyor. Ve gülleri bol bahçenin ağaç« ları arasından Boğaza bakiyorum: — Burası fetihten evvel bir balıkçı ya- tağı imiş öyle mi?. Eski bir tarih öğretmeni olan muhata « bım: — Evet, diyor, öyle söylenilir. Fakat fetihten sonra da burası büyük rağbet gör- memiş, — Burada tarihi âbidat filân varmı - miş? ” — Evet... Burada eski “ismi: Derin de- re olan bir dere vardır ki bu dere - nin bir ismi de Megaryalıların burada Saron namına yapılmış bir mezbaha « dan dolayi (Saroön deresi) dir. İşte bura - sı daima ve daima gayet sevilen bir mesi- re olmuş. Burada elân görebileceğiniz Yedi kardeşler isminde bir çinar vardır. 1096 senesinde buradan geçen (Godirvor bü - yon)un kumandasındaki ehli salip ordusu bu çınarın yakınında karargâh kurmuş ve göya bu çınarı ve bu çınarın yanındaki di- ğer bir kaç çınar ağacını da onlar dikmiş- ler. Jüstinyen de burada aya «Teodor « Dutiron» namına bir kilise yaptırmış ve 484 - 84 de patrik Tarez tarafından bü « tün azizelere mahsus olarak burada bir manastır bina ettirilmiş, burada bir çok prensler gömülmüş, patrik kendisi de bu - raya gömülmüştür. Büyükderenin rağbet bulması Avrupadan Osmanlı imparator - luğuna ecnebi sefirler yallandıktan ve Be- yoğlunda kışlık sefarethaneler yapıldıktan sonra başlamıştır. Sefarethaneler bu sahil- lerde sayfiyeler tedarik — etmişler. Rusya ve İspanya sefareti de buraya gelmiş. Eski zamana nisbeten şimdi burada hayat söy- lediğim gibi daha ölüdür. Fakat yazın bir iki ayında çok kalabalık olur. Bu sene ka- labalık olacak mı henüz bunu kestiremi « yoruz. Çünkü baksanıza haziran yaklaştı hâlâ havalar ne kadar sert gidiyor. Biz Büyükdereliler nerede ise şehre göç ede : rine de birini bulmak lâzım gelecektir. geğiz. SUAT DERVİŞ — — l SAğkr l 15 ü AFi ülar