Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
4 Ş B . - 4 F F * e J aai n id FUF F FTT T FF 6 Sayfiy Gazlıçeşme mezarlıklarında bir gezinti “Mezarcılık deyıp geçme, bu iş ince - " * k * Ayda yirmi liraya İ00 ölü gömen mezarcı İhsan beni tıpkı lokan- taya ahbap davet eden bir hovarda edasile kolumdan çekerek mezara sürüklüyor, “ buyur beyim, diyor, İki dakika gir şunun içine! bak bir daha canın çıkmak ister mi?, san attır!,, Yazan: Selim Tevfik «... İhsanın mezarları Yedikulede darbı mesel olmuştur. Kullanışlı evleri metheder- ken, Gazlıçeşme mezarları Yedikuleden Gazlı çeşmeye giden tren yolunun sol tarafında, adına mezarlık de- nilen geniş bir otlak vardır. Belediyemiz bu otlağı, ölüler için tesgit ettiği sınıfların en kötüsüne bile giremiyen bedbahtlara münasip görmüş, Bu otlakta, ayda yirmi liraya' yüz kişi- nin mezarını kazan bir adam var. Evvelki gün o otlaktan, o mezarcıdan bahseden bir Yedikuleli; yaka silkiyor, ve: — ÜOrada, diyordu, ölülere hakaretin şaheseri gösterilmektedir. Çıplak, — fıkara cenazeleri, hastane arabalarına istiflenir, ve oraya götürülüp hazırlanmış çukurlara, beş altısı bir araya olmak üzere tıpkı de- nize kokmuş balık boşaltır gibi dökülür. Bu vaziyetten mezarcı bile müştekidir. Hattâ âmir, müfettiş olmasından çekin - mediği kimselere dert yanmakta, ve: — Vallahi, demektedir, manzaranın ve kokunun iğrençliği beni o hale getirdi ki, || aylardır et yiyemiyorum!» * İşte bu sözlerdir ki dün beni şehir dışındaki o mezarlığa kadar uzanmak mecburiyetinde bıraktı. Beni, mezarlıklar müdüriyetinden yol - |. lanmış bir müfettiş sanan mezarcı, ölülere hürmette kusur etmediğini anlatmak için, ölülere bile parmak ısırtabilecek diller dö- küyordu. Hele, mezarlığı aleyhindeki söyleyişim, onu iyice coşturdu. — Haltetmişler, dedi. Ben, bir mezar kazmak için tam iki bu- çuk saat uğraşırım. Uğraşırım amma, kaz- şayiaları - dığım mezarlar kübik apartımanlardan çok daha ferah olur. Ve birden kazılmış mezarlardan birisi- nin içine atlıyarak, heyecanla devam etti: — Şu mezara bakın bir kere... İnsan dünyada bile bu kadar rahat yeri güç bu- lur. Cennet gibi mezar. Ölüler bunun için- de dans bile edebilirler. Sonra sen mezarcılık deyip geçme be - yim. Bu iş bir sanattır. Benim kazdığım mezarlar, usta makaa- kadar rahat, derler» tar elinden çıkmış 1smarlama esvaba ben- zer... Her ölüye tıpatıptır. Siz tabit bunlara dudak bükersiniz. Ne yapayım ki ölülerin dilleri yok. Müba - reklerin ağızları, dilleri olsaydı da, size ne kadar rahat ettiklerini anlatabilselerdi, be- ni alnımdan öperdiniz.. İçine girdiler miydi, ndeta yüzleri gülü- ,yor zavallıların.. , — ÂAÂmma sen bîı mezara altı kişi gö - müyor muşsun ? » — Bunlar, buradan kovduğum adamın ıftırıılandır beyim... Kulak asma sen... O burada, ölülerin mezarlarını benden giz- lice açar, kefen çalar, altın diş sökerdi. Ben bunu anlayınca ona yol verdim. Şimdi intikam almak için böyle söylüyor. Bana mezarcı İhsan derler. Eğer yerim ol: masa, cenazeyi yatağıma yatırırım da, bir çukura iki ölü gömmem! Ölünün kefenini soyup, dişini söküp te karın doyuracağıma aç, çıplak ölmeyi ter- cih ederim. Evet, et yiyemediğim doğrudur. Fakat bu, ölüden iğrenişimden değil; etin pa - halılığındandır. Sen bana kızarmış pirzolayı getir. Bil - lâhi ölüyü koynuma soksan, iştahım bir dirhem eksilmez... Fakat nerede o gı.in - ler? Ve beni tıpkı, lokantaya ahbap davet eden bir hovarda edasile kolumdan çeke- rek, mezara sürüklüyor: — Buyur beyim... diyor... İki dakika gir şunun içine... Bak bir daha canın çık- mak ister mi? Ve ben, uzaklaşırken o ilâve ediyor! — Sen iftiracıları dinliyeceğine Yediku- Jelilere sör: «İhsanın mezarları»n darbı me- sel haline girmiştir. Kullanılışlı bir evi met- hederken: Gazlıçeşme mezarları kadar ra- hatl» derler. Hem fazla söze ne hacet: Beledıye asri mezarlık yaptıracakmış: Eğer onun me - zarlarına benim kazdıklarımdan fazla rağ- bet olursa ben diri diri gömülmeğe razı - yım! Selim Tevfik ——.— GÖNÜL İSLERİ Kocam Beni Boşayabilir mi? «27 yaşındayım. Bundan bir buçuk yıl evvel ailece tanıştığımız 40 yaşında bir erkekle evlendim. İki ay kadar mes- ut yaşadık. Fakat araya kaynana girdi, Oğlunu tahrik etti. vaziyetini değiştirdi. Kocam bana karşı Hakareklere baş- ladı, hattâ döğmeğe kadar varıldı. Şim- di de beni boşamağa kalktı, halbuki be- nim hiç bir günahım yok. Kocamı sevi- Ne yorum ve ayrılmak istemiyorum, yapmalı? Ankara: Meliha mek zayıf görüştür. Kırk yaşında bir adam aklı başında bir insan sayılır. Teş- vik ve tahrike sinirlerine hâkim olabilir ve vaziyeti ol- duğu gibi görebilir. Onun için bu işte başka sebepler aramak lâzımdır. Siz ko- canızı yola getirmek için evvelâ bu se - bepleri öğreniniz. Belki yanlış malü - mata müstenit bir takım hatalı düşün- celeri vardır. zin elinizdedir. Maamafih mahkemeye kuvvetli sebep göstermedikçe sizi bo - şayamaz. Şimdi boşamak erkeğin elinde değildir. Siz soğukkanlılığınızı muhafaza ediniz ve vaziyeti idareye çalışınız. Bu işte yalnız kaynanayı âmil gör - kapılsa bile nihayet Onu teshih etmek si - TEYZE tir. Sanatı berberliktir. Amerikanın Los bıtanın eline de düşmüştür. racaat ederek karısırın cesedini evlerine —T D YA L CÇ O A? SON POSTA Anibal, Kartacalıların en büyük kumandanıdır. Milâttan ev- vel 247 yılında şimdiki Tunus şehrinin civarında bulunan Karta- cada doğmuştu. Babası Amilkar - Barka'da meşhur bir general idi. O devirde harp ve ticaret donanmalarile Akdenize hâkim bu- lunan Kartaca devleti, Akdeniz memleketlerini eline geçirmek istiyen Roma devletinin baş düşmanı idi. Afrikanın şimal sahil- lerine sahip olan Kartacalılar general Amilkar - Barkanın ku - mandasındaki ordularla İspanyayı da zaptetmişler, orada zengin bir müstemleke kurmuşlardı. Amilkar İspanya seferine çıkarken henüz dokuz yaşında bu- lunan oğlu Anibal babasının boynuna sarılarak beraber gitmek istemiş ve onunla beraber daha bu yaştan itibaren harplerin yor- gunluüklarma katlanarak ilerde büyük bir kumandan olacağını gös- termişti. Roma ile Kartaca arasında Pun muharebeleri diye anılan uzun harp başladığı zaman, henüz 29 yaşında bulunan genç Ani- bal büyük bir ordunun başında İspanyadan kalkarak Pire dağla- rını, Ron ırmağını ve Genevr dağı geçitlerinden —Alpları aşmış, şimali İtalyaya girmişti. Romalılara karşı 218 de Tessin ve Tre- biye, 217 de Trasimen, 216 da Kan meydan muharebelerini ka- zanmıştı. Son zaferinden sonra Roma üzerine yürümek ve yur- i—-—-—— ——— — “ Son Posta ,, nın ma.sabakası. 40 Tarihi Vak'a Ve 40 Tarihi Tablo Sizl . en fazla alâkadar eden tarihi vak'a hangisidir, tarihi vak'aları canlandırmakta en çok muvaffak olan ressam kimdir ? 2 - Anibal Ron ırmağını geçerken —— * dunün can düşmanı olan bu siteyi mahvetmek mümkün ikeri tereddüt etmişti, hattâ e zaman kılıç arkadaşlarından Maharbalt — Anibal, düşmanı yenmesini biliyorsun, fakat zaferden istise fade etmesini bilmiyorsun! Diye bağırmıştı. Fırsattan istifade eden Romalılar, denizden Kartacaya hücumi etmişler, Anibalın kardeşini mağlüp etmişlerdi. Bunun üzerine memleketine dönmek mecburiyetinde kalan Anibal Zamada Roma generalı Scipiona mağlüp olmuş (202), bir gemi ile ka « çarak Anadolunun Ege kıyısında Efes kralı Antiohüusa sığınmış; Romalıların kendisini orada da takip ettiklerini görünce Bitinya kralı Prusiyasın yanına gitmiş, fakat bu adamın bir para muka- bilinde kendisini Romalılara satngını ve teslim etmek üzere ol« duğunu öğrenince, bir yüzük daima yahında taşıdığı zehiri içerek” intihar etmişti. (M. E. 183). Henri Motte tarafından yapılmış olan bü resim, İtalya seferin& Afrikadan getirdiği cenk fillerini de götürmüş olan Anibalın bu ağır hayvanları Ron ırmağından sallar. ile-nasıl geçirdiğini gös « termektedir. Bu kadar ağır bir ordunun yalnız Ron ırmağından değil, Pirene ve Alp dağlarının karlı geçitlerinden de-aştığını dü- şünür isek, Anibalın İtalya seferi gözümüzün önünde bir kat daha Reşad Ekrem Koçu azamet alır. : Amerikada yeni Landru yakalandı Evlendiği kadınları sigorta ettiriyor, sonra sigorta paralarını almak için bunları boğarak öldürüyormuş Amerikada yeni bir Lândru türemiştir. Yakalanan ve muhakemesi gelecek ay yapı- lacak olan bu caninin adı, Robert James - Angelos şehrinde dükkân sahibidir. Amerika zabıtası erkânından biri bu a- dam hakkında şu malümatı veriyor: - — Şimdiye kadar yaptığımız tahkikat, bu adamın evlendiği kadınları sigortaya koyarak sigorta kumpanyalarından para al- mak için bunları öldürmek istediğini anlat- maktadır. Fakat Robertin ilk ve ikinci karısı, kaçıp kurtulmuşlar, üçüncü karısı esra - rengiz bin surette cmfhypemfhypemfhyb rengiz bir şekilde ölmüş, dördüncü karısı kendisi ile bir gün yaşadıktan sonra izdi- vacı bozdurmuştur. Beşinciye gelince, Ro bert beşincisini evvelâ boğarak öldürmek sonra yılanlara zehirletmek istemiş, te - şebbüsünde muvaffak olmuş, fakat za - — Robert zabıtaya süuçlü olmadığını, ak- lından zoru olduğunu söylemiş ise de ya- pılan tetkikat aksini isbat etmiştir. Zabıtanın yaptığı tahkikata göre hâ - dise şu şekilde cereyan etmiştir: Raobert geçen senenin temmuzunda ev- lenmiştir. Ağustosun üçünde zabıtaya mü- yakın bir havuzun içinde bulduğunu söy- | lemiştir. Cesedin muayenesi üzerine za - | bıta şüpheye düşmüş ve tahkikata giriş - miştir. Tahkikat neticesinde Hope adında Son kurban ı karısını iplerle yemek masasına bağlamış, sonra gözlerini bir mendille sımsıkı örte - rek ağzını da tıkamış, nihayet cinayette şe- | riki olan Hopeyi çağırarak: — Yılanları getir! demiş. Cani getirilen yılan kutusunu Kar ve fırtına yüzünden Londra, 22 (A.A.) — Everest da « ğının tepesine çıkmak teşebbüsünde bulunan İngiliz heyeti, devamlı fenâ havalar dolayısiyle ilerlemesini şımdı * lik terketmiştir. Bütün heyet hâlen altı bin metrâ yükseklikteki bir numaralı kampta bur lunmaktadır. Halbuki heyetin piştarlar rı, 7,500 metreye kadar vararak orada dört numaralı kampı kurmuşlardı. Kar fırtınaları sebebiyle heyet, büs tün bu noktaları - terkederek yüksell (tepelere varılmak imkânı hasil olun « ciya kadar bir numaralı kampta içti * ma eylemiştir. bir 'hâlâ ölmediğini; onun için boğacağını söy* lemiş, daha ertesi gün ise: - — Karım artık öldü! Sigorta bedelini alacağım! demiştir. Zabıta bunları tesbit ettikten sonra kas- ._dının cesedini muayene etmiş, ve yılan * ların sokmaları yüzünden sol bacağın şiş-* tiğini görmüştür. . . Hopenin bu itirafları üzerine berber Ro- bert, karısının Hope tarafından öldürül * |düğünü, onun karısını gecelik elbiselerile yemek masasına bağladığını ve yılanları üzerine sahverdiğini söylemiştir. gu cevabı vermiştir: — Karım gebe idi. Çocuğunu düşür * mek istiyordu. Hope bu işi yaı'ıııl':ilecıı:ğîni .ıöyledi ve karım da kendini bağlatmağa razı oldu. Bağlandıktan sonra yılanlar ü- açarak, | serine atılmış ve yılanın biri karımı üç de“ bir adamın hâdiseden bir gün önce berbe- rin evine yalanlar getirdiği anlaşılmıştır. Zabıta bu adamı yakalıyarak sorguya çek- miş, neticede şu hakikatlar meydana çık « mıştır: Robert eve yılanları getirdikten #onra hayvanları kadının çıplak bacaklarının ü - Yılanlar derhal harekete geçmişler, içlerinden biri kadını sokmuş - zerine atmıştır. ,tur. -Büunun üzerine Hope kaçmış, fakat er- tesi gün uğradığı zaman berber kadının fa sokmuştu. Fakat bu sokmalar karım ü* zerine hiç bir tesir yapmadı. Bunun üzeri” ne Hope karımı aldı ve havuza atarak boğ” du. 'Tahkikat berber Robertin üçüncü ka * rnısını da boğduğunu göstermektedir. Roberte, karısının ne diye kendisini bu j yabancı adama bağlattığı sorulunca ©o dâ