23 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

23 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* Sayfı Karucaaîıh;r Piyer Loti, eski bir Üsküdarlı ve biz TTTT KTT Yazanı F. R. Atay B ugün hangi frenge sorarsanız, Ka - racaahmet mezarlığının ve servile - rinin muhafazasını tavsiye eder. Eskiden biz böyle düşünen herkesta Piyer Loti has- talığı teşhis eder ve kızardık. Üsküdarda oturan, bir şark müslümamı ise, Karaca - ahmede, şüphesiz ayrı bir hisle, fakat Pi- yer Loti kadar bağlı idi. O zamanki hiddetimizde haklı idik: Çün- kü frenklerin istediği Türkiyeyi, tabil m: zarası ile, şehirleri, şoseleri, yaşayış ve insanları ile olduğu gibi devam ettir - mekti. Onların hatır için ahşap barakalar- da pinekliyecek, Arnavut kaldıtımı üs - tünde sendeliyecek, şalvar giyecek, çubuk içecek, ayaklarımıza mes ve pabuç geçi - recek, kadınlarımızı çarşafa bürüyecek, F nihayet yıkık mezar taşları altına gömüle « cektik. Eski şark müslümanının tabil hayat ve mukadderi de bu idi. Burada biz, Ka- mâlist medeniyetçileri, artık hem Piyer Lo- ti'den hem de geri şarklılardan tamamen ayrılmaktayız. E B | ra Vaziyette müstesna bir değişiklik var. Pitoresk ikiye ayrılmıştır: Biri memleke - timizin tabil ve mirhari hususiyetlerine vü- cut veren kısim, biri hayatımızdan atıp mü- zelere devrettiğimiz kısım! Bize ıztırap veren işte bu ikinci kısımdı. Birinci kımmda artık, garplı Türkler ola - $ rak, frenklerle birleşebiliriz. Modern me- Â zarlıklarımın yapıyoruz, kendimiz ve ço- l guklarımız, oraya, gömülereğiz; evleri - F mizin, garp evlerinden farkı yok. Köprü- t lerimizi demir ve betondan yapıyoruz. Ka- dınlarımız garpli arkadaşlarının kıyafetin- dedirler. Fakat tekkelere, şehlere, eski kadın ve erkek kıyafetlerina, eeki hayat — tarzımıza nit eşyayi müzelerimize aldığımız gibi, şe- hirlerimizin eski hususiyetlerini de artık, garplı sanatkârın titizliği ile, muhafaza e- debiliriz. Karacaahmede yeniden servi dik- mek İâzım. Eyüp mezarlığından, hattâ lâ- tin harfli taşları yeni kabristana kaldırıp, oranın iğri ve eski taşlarını olduğu gibi tak- viye etmek lâzım. Her şehrimizde bu kıy - mette eserlere hiç kimseyi dokundurmamak Tüzam. Köylerimizi İsveç köylerine benzetece - Biz, çiftçilerimizi garplı arkadaşları gibi giy- direceğiz ve onların tekniği ile işleteceğiz. Kağnıyı kaldıracağır. Fakat Ankara knle- sine dokunmıyacağız; hattâ, Ankaranın ve İstanbulun bazı parçalarını, olanca hususi- yetleri ile koruyup, oldukları hali tahkim e- deceğiz: Avrupa şehirlerinde yapıldığı gi- bil Sienna şehri ile modern İtalya kasa - baları arasında, hemen bizim Ankaramı - z eski ve yeni kısımları kadar gerilik ve ilerilik farkı vardır. Fakat bugünkü İtalya Sicenna şehri ile değil, kendi eserleri ile öl- çülür. Mazide bizim için vaziyet aksi idi: Yeni Ne varsa frenk ve hıristiyana, eski ve geri ne varsa bize altti. İsyanımız, belki biraz tahripkârlığımız bu yüzdendi. Prost İstanbul plânını yapacağı zaman, ona bu değişikliği hatırlatmak, ve kendi » sine bizim görüşümüzle Piyer Loti görüşü arasındaki farkı göstererek, sanatını cesa- retle kullanmasını teşvik etmek doğru o- harı İmarcı belediye adamlarımıza da, asıl hizmetin rastgele yıkmak değil, fakat sa - natın muhalazasını emrettiği eser ve man- zarayı koruyarak, onun yanında Kamâlist medeniyetinin eser ve manzarası vücuda getirmek olduğunu da bu münasebetle ha- tırlatımz. — Fa - Tay <e 0 e? 2 < Özlü sözler p Hayat bir masala benzer; uzun olanı değil, hoş olanı iyidir. Senigue Her hayat bir faciadır, çünkü ölümle bi- v . ter. Savancrola Yaşamasını bilen için hayatın her şekli kyidir. Samuel Johnson Hayat oldukça, ümitvardır. Hayat danstan ziyade güreşe bender. Eski Yunan sözü e O ae a — Hergün MResimli Makale SON POSTA W Yol gösteren eller Bi Yüzde on! E. Ekrem-Talı E ski aşinalardan biri derdi ki: — 93 harbinden önce beş pa « — raya satılan acıbadem - kurabiyeleri, muharebenin doğurduğu sıkıntı esna- sında on paraya fırladı. Şimdi, aradan yirmi, yirmi beş yıl geçtiği halde, hâlâ ©n paraya satılıyor!. Lokanta ve gazinolardaki yüzde or bahşiş usulünü de harbıumumi doğur- du ve bu da hâlâ sürüp gidiyor. Ekseriya listelerin üzerinle garson hakkı diye sarahaten yazılı olan bu ücret doğrudan doğruya — garsonların ceplerine girse, yüreğim yanmaz. Fas — kat bu para, hakikatte, patronlar taras fından müşteriye zorla tarh ve tahmil edilmiş bir nevi vergi, haraç, diş kirası., artık ne derseniz deyin.. dir. ! Ve bu para, hele devlet vergilerinin nisbeti ile kıyas edilecek olursa, çok- * tur, fahiştir. Ekseriya, patronlar küsu- rat tanımayıp, yuvarlak hesap kaide« sini de tatbik eylediklerinden, bu nise bet yüzde onu da tecavüz eder, on bir; on ikiyi bulur. Garsona bahşiş vermek, medeni mik letlerde vazgeçilmez bir taamül haline gelmiştir. Aynizamanda bu, insani bir vazifedir de. Size, memnuniyetimiz! Kim olursanız olunuz, gözünüzü arkanıza çevirdiğiniz zaman bayatınızda rel oynamış insan olarak hatırlıyacağınız üç insan vardır: Ananız, babanız ve hocanız, çocuğu yoğuran — odur, vermekle meşguldür. yapan odur, yeliştiren odur, Yarını kuran odur, bugünü ya - Her diplomanın, her bilginin arkasında hocanın tahteşşuru- şatan odur. Bazımız anasız, bir kısmımız babasız yetişmişizdir, | muza vurduğu damganın izi vardır. Böyle olduğu halde hayat- fakat hocasız yetişen yoktur. Hoca bize hayatın yolunu göste- | ta ilk evvel unuttuğumuz insan odur. Kaçımız hayatta koca « ren, muvaffak olmak için bize kuvvet ve bilgi veren unsurdur. mızı hatırlamış, onun dertleri, felâketleri, ıztırapları ile alâka- Böyle olduğu halde hocalık mesleklerin en nankörüdür. Her | dar olmuşuzdur? gün beş altı saat yüzlerce çocuğun fikri, dimaği, bedeni ve Cemiyete şeref verenleri şereflendirmek, bize muvaffakiye- hissi ihtiyaçlarına cevap vermeğe çalışan ve bu uğurda bütün | tin anahtarlarını teslim eden eli unutmamak lâzımdır. yarlığını feda eden hoca evvelâ ne kazanır? Biz geliriz, geçeriz, muvaffak olup refaha ereriz. O hâlâ sınıfta çocuklara — dere -. Normandiya vapuru ) Gün geçtikçe Büyüyormuş Normandiya bir kaç sefer yaptıktan son- ra tamire çekilmişti. Pervaneler gemiyi faz- la sarsıyordu, bunüun önüne geçildi ve bir takım yenilikler yapildı. Fakat hiç kimse yapılan son tamirden sonra geminin bü « yüdüğünü söylemedi. Evet, Fransızlar üzerlerine başka — bir rakip çıkmasın, diye gemiyi büyütmüşler. dir. Normandiya eakiden 82,733 tonluk bir gemi iken bugün 86,496 tonluktur. A- radaki fark 3300 tondur. 3300 ton kocaman bir geminin haddi istiabisidir. * Briç oyunundaki tesadüf Cenubi Rodhesiada iki asırda bir kere vukua gelemiyen bir hâdise cereyan etmiş- tir. Bu bâdise şudur: Dört arkadaş briç oynamağa otuymuş- lar, hepsi de dürüst insanlarmış, küğülar dağılmış, bir de bakmışlar ki, herkesin e- linde tam bir seri var. Ve dört renk mü - savi surette dört arkadaşın eline dağılmış, bunun üzerine briç meraklıları, böyle bir tesadüfün kaçta kaç ihtimal ile hüsule ge- lebileceğini hesap etmişler ve şu neticeye varmışlar: 2.235,197.406.B95.366.36B e karşı bir ihtirnalle, * Avrupa devletlerinin ka tane v sinemaları vır?w Dün Avrupa devleti olduğu halde bir tek sinema salonları olmıyan 14,000 nü - fuslu San Marin cumhuriyetile, Tirol dağ- larında 10,000 nüfuslu Liehtenstein prens- (SÖZ ARASINDA HERGÜN BİR FIKRA || Timsahlardan korkuyorlarmış Meşhur Norveçli seyyah Hilsen, Afrika sahillerinde geziyorken, bir gün denize girmek istedi . Lâükin bunu yapmadan önce, yerli u- şağından bazı malümat almak İüzumu- nu gördü. —Buralarda köpek balığı bulunur mu?| diye sordu. Uşak: — Hayır Kat'iyen yoktur! cevabım verdi. Hilsen müsterih olarak girdi. yıkandı.. fakat denizden çıktıktan sonra da taac- cübünü izhardan kendini menedemedi. — Tuhaf şey! Nasıl oluyor da köpek balıkları buraya sokulamıyor? Deyince, uşak, bütün saflığiyle: — Nazl sokulurlar? dedi; timsahlar- dan ödleri kopar *. Otomobilin Ellinci seneidevriyesi Bugünlerde tes'it edilecek ellinci senci dariyeler. semida < öletnbilr e' banti devriyesi vardır. 1886 sönesinde iki Al - man Besiz ve Dairiler; benzin ile kandi ken: tekerlek üzerinde yürüyen bir nevi banın dhtira beraetini almışlardır. Dekülür aşıi öenö otomobili İle> Mon” hei şösesi üzerinde yürümüş ve araba < sanı halka teşhir etmiştir. Bu gezintiden üç ena sönita' yüni 1889 da Pariste bir oto - mobil'sergisi açılmıştır. liğinden bahsetmiştik. Bugün de sinemaları olan devletlerden bahsedeceğiz. Bu devletlerin başında 5243 salon ile Almanya gelmektedir. İngilterede 5058 sinema vardır. Fran- sada halk filimlere düşkün olduğu halde bu rakkam 4100 ü geçmemiştir. İtalyada ise 3800 sinema vardır. Listenin en altına Andone cumhuriyeti yazılmıştır. Andone- de bir tek sinema vardır. Ondan evvel La- ponya gelmektedir. Laponyada üç sinema mevcuttur. Yunanistanda mahkeme Bir papağanı öliüme Mahküm etti bir yerde ler «yaşasın cum- huriyet, — kahrol « sun kral» diye ba - üoran bir ses duy - muşlar, sesin çık - tığı yere — gidince, ayni minval üze - tine bağırmaya de- yam eden bir. pa - a M “n—iu görmüşler. Sahibi, ikinci Jorjun aleyhine halkı tah- rtik eden bu kuşu ancak beş gün evvel sa- tın aldığını söylemiş, polisler derhal ora- cıkta bir zabit varakası tutmuşlar, — kuşu mahkemeye vermişler, kuş, mahkeme sa - lonunda da ayni şekilde bağırınca, mah - keme idamına karar vermiş, ve karar der- hal o anda infaz edilmiştir. * İbtidat kabilelerde sulh Pampu kabilelerinin üçü bir kadın me- selesinden birbirine girmişler ve araların- da harp başlamış, bu kabileler iptidaf ol- dukları halde, mütemeddin Avrupa mil - letlerinden dahba basiretli hareket ederek başrahibe gitmişler, ve tavassut rica et - mişler. Başrahip bu üç kabilenin elebaşı - larını rmış, kadını” sevgilisinden — ahp onların önünde kocasına iade etmiş, her birinin eline bir ok ve yay vermiş, onları birer domuzun üzerine bindirmiş ve kabile gefleri ellerindeki ok ve yayları domuz Ü- zerinde kırmışlar. * Maraşal Petain'nin tevazuu 24 mayısta Fransızların meşhur mare - şalları ve Verdun kahramanı Petain sek - seninci yaşına girecektir. Bu münasebetle kendisinden beyanat âlmağa giden gaze - tecilere demiştir ki: — Yaşım mareşal olmaklığıma hizmet letmiştir. Ömrümün uzunluğu muvaffaki - yetimin sırrıdır. Cazetecilerin hepsi gülmüş ve Fransayı istilâdan kurtaran kumandanı tevazuun - dan dolayı da aymıca tebrik etmişlerdir. ——— —- Wemx — Ntop T çe FD ge , CAO LA SA LE F n Ça Ste A CAN İ Bir gazetede okuduk : STER İNAN ISTER İNANMA! Köpekler geceleri Harbiye mektebinin bahçesine, oralar. «Bir müddettenberi Harbiye mektebi ile Nişantaşı arasın- daki Vali konağı caddesi köpekten geçilmez bir hal almıştır. Burada köpekler âdeta sürü halinde dolaşırlar. Geceleri kö- peklerin ulumaları o civarda oturanların uyumalarına mâni ol- maktadır. daki boş arsalara çıkıyorlar.» İstanbulun en temiz ve en kibar semti olan ve Vali konağı bulunan sokak da böyle olursa, İstanbulun diğer semtlerinde köpeklerin daha az bulunduğuna, artık İSTER İNAN İSTER İNANMA! mucip olacak bir şekilde hizmet edeni adamı sizin de memnun etmeniz kadat tabit, mantıki ve haklı bir şey olamaz, Fakat, adına «bahşiş» yani lütuf de nilen bir paranın zorla tahsil edilmesi kadar da akla, mantıka ve hakka ay« kırı düşen bir şey tasavvur edilemeza Hele bu bahşiş ait olduğu kimselerâ sarf olunmaz da gayrin ceplerine girer« sel Onun içindir ki bu vergi ya kaldırılı malı yahut ki halk partisi İstanbul başe kanlığının teklif ettiği veçhile tamamen garsonların kendilerine bırakılmalıdır; Herhalde, hür Türkiyenin yurddaş- ları hiç kimsenin haraçgüzarı olamaz, fakat kendilerine hizmet edenlere seve, seve bahşiş verirler. /."z’o.... Tabie: bazeneimenı nn Biliyor Musunuz . y eee 1 — İstanbulun en çok yanan ve yapıs lan semti neresidir? 2 — Napolyon kaç yaşında, nerede ök müştür? 3 — Malta adasının eski ismi nedir? 4 — Osemnanlılar içinde kaç tane «Mehe mets isimli padişah gelmiştir? 5 — Romada papaya karşı ilk defa d ni İsyan çıkaran ve yeni esaslarla «protees tanb mezhebini kuran kimdir? (Cevapları yarın) * Dünkü suallerin cevapları: 1 — Modem tarihin babatı Yunanli Herodot'tur. İki eser yazmıştır. man yüz bin kişi ile geliyor halbuki biz 50 inizln dendiği zaman «Biz de yüz bin ki- şiyiz. 50 bin askerlerim, 50 bin de benti diyen kumandan Napolyon Bonaparmt'tır. 3 — Goşa'lat Arjantin yaylalarında yar — şayan yabani at avcılarıdır. Çok ustaca kes ment kullanırlar. 4 — Hayvanları konuşturarak büyük we meşhur bir masal kitabı yazan La Fon- taine'dir. aesasersesedeLen e eRkKenaAceLANLeELAranAAA. Özlü sözler: — Müteessir olma yavrum. İnsan dünya* — da, dünyayi unuttuğu müddetçe bahtiyaf olur. Gel hayatı aldatalım ki dünya gö * zümüze iyi görünsün. Anatole France Hayat ve aşk sadece bir rüyadır. Hayatımız irmakta akan su ve çölde esen rüzgür gibi gelip geçiyor. Ömer Hayyam 2 — Uyurken uykudan kaldırılıp «Düş- — 3 İ BOW 5 c memta

Bu sayıdan diğer sayfalar: