yes TT ü agr “ Tarıhileirika ,, Ali Paşa galeasların yalnız provala- rında üçer top bulunduğunu sanıyor - du. Bunun için sıkı bir kürek vuruşile bu korkulu yerden geçebileceğini sa - nıyordu. Bir an için Türk saflarında durgun- luk görüldü. Düşman gülleleri güver- teleri yalamış, direkleri devirmiş, kü- rekleri kırmıştı. Haptan Ali Paşa bu kırgınlığı dü - zeltmek için kürekçilere bağırdı: — Hızlı.. Daha hızlı!,. Ve ileri atıldı. Bundan cesaret alan diğer Türk ge- milerinde de ayni kumandalar duyul- du ve hepsi de şaşılacak bir hızla kü - rek çekerek amirallarının ardından git- tiler. Bu sırada güneş batıya doğru biraz kaymıştı. Önden gelen parlak ışıklar Türk topçularının iyi nişan almaları - na engel oluyor, fakat hıristiyan top- çularına pek iyi geliyordu. Türk gemileri galeasların bordaları hizalarından geçiyorlardı. Bu sefer es- kisinden daha yaman bir top ateşi ol- 'du. Hiıristiyan gemilerinin borda top- ları gülle yağdırıyor ve Türk gemile - rinde göze çarpacak kadar zararlar ya- pıyorlardı. Üstelik her galeasın bor - dasında yer almış olan beş yüz asker de- eskobet (1) denilen tüfeklerile yay - lım ateşi açmışlar, Türk kadırgaları - nın güvertelerini yalatmışlardı. Buna rağmen Türk donanması bir an durmamış, galeasların gerisine ge- çerek düşmanın asıl saflarına doğru saldırmıştı. Galeaslar onların ardından gitmek istemiş, fakat — ağırlıklarından dolayı yetişememişlerdi. İlk olarak birbirile kapışanlar Türk sağ cenahı ile hıristiyan sol cenahı ol- muştu. Hıristiyan sol cenah kumandanı A- gustino Barbarigo, Türk sağ cenahı - nın, kendisi ile kıyı arasında kayarak arkaya geçebileceğini düşünmüş, de- rin olmıyan o tarafları iskandil ettire- rek elden geldiği kadar kıyıya yaklaş- mıştı. Fakat Türkler buraları daha gü- zel ve ezbere tanıyorlardı. Zaten Türk gemileri hıristiyan gemilerinden daha az su çekiyorlardı. Yedi Türk kadirgası Venedik amiralı ile kıyı arasındaki sığlıktan geçerek düş manın sol cenahının sol ucunu kuşat- tı. İki taraf birbirine mahmuz vuruyor, sonra iki tarafın kendi arkadaşlarını (1) Kısa ve kalın namlulu, ağzı geniş ve hafif bir tüfek. YAZAN: KADIRCAN Kaflı kışkırtan haykırışlarile kancalar atılı - yor, rampa ediliyordu. : Tüfek sesleri, okların ıslıkları, kı - lıç, kalkan, topuz ve balta gürültüleri birbirine karışıyordu. — Kanca at!,, — Bağla!.., — İleri!... Vur!... Haydi leventler!.. Şoluk Mehmet Venedik amiralının gemisine bütün hızile dayandı ve ram- pa etti. Yeniçeriler, leventler ve sipahiler bir anda düşman amiral gemisinin gü- vertesine fırladılar. Kumandanları baş- ta olduğu halde her dakika bir iki kişi- yi devirerek, zırhlar, kalkanlar ve ağır kılıçlarla silâhlanmış olan düşman as - kerlerini yere sererek ilerliyorlardı. Bir taraftan da Türk gemisinin direklerine ve kasaralarına çıkmış olan okçular düşman üzerine ok yağdırıyorlardı. Di- ger üç Türk kadirgası Venedik amiral gemisini kuşatınca düşman her an ge- rilemeğe başladı. Türkler bir saat ka- dar süren sıkı bir savaştan sonra gran- di direğinin dibine kadar ilerlemişler- di. Neredeyse amiral gemisini ele geçi- receklerdi. Hattâ bu sırada bir ok ami- ral Barbarigonun sol gözüne saplan - mış onu yere sermişti. Barbarigonun gözündeki ok çekil - miş ve yüzü kan içinde yarı baygın bir halde gemisinin kıç altındaki ka - marasına götürülmüştü. Venedik amiral gemisi son dakika- larını yaşıyordu. Diğer Venedik gemileri bu hali gör- Barbarigonun yeğeni Civani Marino Kontarini hepsinden erken davrandı. Viçenzo Kirini de onun ardıma düştü. Yardıma yetiştiler ve Türkler sarsıl - mağa başladılar. Bu sefer Türklere yardım geldi. Ma- car Yusuf, Perviz reis ve Solak reis Ve- nediklilere saldırdılar. — Hücuuum!... — Dayaaan!... Yatağanlar, geniş ağızlı kılıçlar ye- niden biçmeğe başlamışlardı. Yeniçe - rilerin arkebüzleri ve okçuları da düş- man üzerine kurşun ve ok yağdırıyor- lardı. 1 Türkler yeniden zafere koşuyorlar-| dı. Viçenzo Kirini bir kurşunla öldü - rüldü. Kontarini yere serildi. Fredriko Nani kumandayı alarak karşı durmak- ta devam etti. Lâkin adım adım gerile- mekteydi. (Arkası var) -— — — Satış İstanbul Dördüncü İcra Memurluğundan: Vakıf paralar idaresine birinci drecede ipotekli olup tamamına ye- minli üç'ehli vukuf tarafından (491) lira kıymet takdir olunan! Balatta Hamami Muhittin mahallesinde Kilise .yeni: 10 numaralı bir bap kâgir hanenin tamamı açık arttırmaya konmuş olup şartnamesinin 12/6/936 tarihinden itibaren dairemizde herkes tarafından görülebileceği gibi 22/6/936 tarihine müsadif Pa- zartesi günü saat 14 den 16 ya kadar satılacaktır. Arttırma bedeli muhammen kıymetinin yüzde yetmiş beşini bulmadığı takdirde en son arttıranın taahhüdü baki kalmak üzere 7/7/936 tarihine müsadif Salı günü saat 14 den 16 ya kadar dairemizde yapılacak olan ikinci arttırmasında gayri menkul muhammen kıymetinin 9o 75 ini bulduğu takdirde en son arttırana iha- 2280 numaralı kanun hükümlerine || le edilecek ve bulmadığı takdirde tevfikan satışı geri bırakılacaktır. yüzde yedi buçuğu nisbetinde pey kanununun (126) ncı maddesinin gayri menkul üzerinde ipotekli alacaklılar ile diğer alâkadaranın ve irtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarife dair olan iddialarını, ilân tarihinden itibaren (20) yirmi gün içinde evrakı müsbitelerile bildirmeleri, aksi halde hakları tapu sicillerile sabit ol-| madıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç alâkadaranın işbu maddenin mezkür fırkasına göre hareket etmeleri ve daha fazla malümat almak istiyenlerin 4-35-2664 dosya numarasile (2741) — müracaatları ilân olunur. akçesini veya milli bir Bankanın teminat mektubunu hâmil bulunmaları lâzımdır. Müterakim vergiler ile vakıf icaresi, Taviz bedeli ve Belediyeye ait tenvirat ve tanzifat rüsumu satış bedelinden tenzil olunacaktır. 2004 numaralı İcra ve iflâs İlânı sokağında eski: 6 dairemizde açık arttırma ile Taliplerin muhammen kıymetinin dördüncü fıkrasına tevfikan bu kalacakları - cihetle SON POSTA i aşist Habeşle İtalyanlar Adisababada faşist teşkilâtı yaptılar Roma, 19 (A.A.) — Adisababa - dan bildirildiğine göre oradaki İtalyan makamatı genç Habeşlileri şimdiden Faşist teşkilâtına dahil etmektedirler. Dün, bu gençlerden bazıları Faşist üniforması olan beyaz bere hâki göm- lek ve kısa pantalon ve yeşil boyun at- kısı ile otoritelerin huzruna çıkmışlar- dır. İngilizlere ait bir çanta kayboldu ve bir İngiliz tevkif edildi Londra, 19 (A.A.) — Adisababa - daki İngiliz sefaretinden Cibutideki İngiliz konsoloshanesine gönderilmiş olan çantanın ortadan kaybolması ve İngiliz sefarethanesi ataşemiliteri Bon- nerin tevkifi haberlerini teyit eder bir güna malümat alınamamıştır. Hariciye nezareti, Adisababadaki İngiliz sefiri Barton'a iki hâdise hak - kındaki tahkikat yapması için talimat vermiştir. İmparator Avrupaya gidiyor Londra,, 19 (A.A.) — - Kudüsten haber verildiğine göre, İmparator çar- şamba veya persembe günü ÂAvrupa- ya hareket edecektir. Geçenlerde bu - rada Necaşi için satın alman ev şimdi tamamiyle hazırlanmış bulunmakta - dır. Hazırlığı, Habeş imparatorları sü- lâlesinden olan Prenses Yojsim idare etmiştir. Alman-İngiliz yakınlaşması (Baştarafı 1 inci sayfada) tedir. Moskova gazetesi bu arada ÂAvrupa siyasetinin bugün mühim tahavvüller ge- çirdiğini anlatıyor ve vaziyeti şu şekilde tahlil ediyor: « İngiltere siyasasında Almanya lehin- de temayüller belirmektedir. —Bu vaziyet Milletler Cemiyetinde İngiltere için temen- ni edilmiyecek vaziyetler doğurabilir. Almanyanın tecavüzünden korkan dev- letler İngiliz - Alman yakınlaşmasına lâ- kayd kalamazlar. Bu hareketin Cenevrede İtalya ile anlaşmak lehindeki cereyanı kuv- vetlendirmesi tabildir. Çünkü İngiltere Al- man tecavüzünü teşvik ettiği takdirde İ- talya ile mücadele, her türlü prensip kıy- metinden mahrum bir hareket teşkil edr. Sulh ve emniyet davası için İtalya ile bir- likte hareket edilse bile, Alman taarruzu- na karşı mücadele etmek, Alman yardı- mını aramaktan daha doğru bir hareket olur». Musolininin oğullarına ünvan Roma, 19 (A:A.) — Kral, Muso - lininin damadı Kont Cianoya müstem- leke nişanlarının en yükseği olan Stel- 'lan'ın büyük salibini vermiş ve Mu - solininin iki oğluna da (Consul) ün- vanını vermiştir . Bir Doktorun Günlük Salı Notlarından C) El ve ayak parmak Uclarında uyuşma ve Üşüme nasıl iyileşir? On sekiz yaşında bir genç kız. İki seneye yakın bir zaman yaz kış parmak uçlarında ve ayaklarında so - ğguk bir su cereyanı hissettiğini ve ba - zan bu parmakların sarararak acıdı - nu anlattı. İç Anadolu ve dağlık şehirlerinde bü - yümüş, belli başlı mühim bir hastalık geçirmemişti. Çarpıntı, Ve zayıflama, İştihasızlık, Ve sinirlerinden fazla muztaripti. Boy- nundaki guddei derekiyede bariz bir büyüme mevcuttu. Buradaki ifrazatın kana karışmasından ileri gelen nakıs şekildeki ifrazat hastalığı için. Taze iyod ve gut... verdim. — Deniz banyoları yaptı. Kalsiyom — serom- ları tatbik edildi. Tazelenen ve kuvvet- lenen kanı temiz ve sağlamlaşınca say- dığı şikâyetleri de geçti ve iyileşti. (*) Bu notları kesip saklayınız, ya- hut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. ğını ve hissin zail olur gibi uyuştuğu- | Son Postanın Tefrikası: Üç dört yıl önce Veznecilerdeki can- baz çadırında numaralarını seyreder - ken onlara biraz da candan bağlanmış olan Hasan oralardaki canbaz kızla - rın kıyafetine giriyor; zaten eskiden bir hayli talim ederek öğrenmiş oldu - ğu perende atma, el üstünde yürüme, ağzile sandalya kaldırma, — çenesinde baston durdurma hareketlerini tıpkı bir Ulah kızı şive ve lehçesile sahnede yap- tıkça dehşetli alkışlanıyordu. Hasanın söylediği monoloğlar da hep aşka dair şeylerdi. O, bunlara önce gayet hazin bir eda ile başlar; sonra onları gayet gülünç olarak bitirirdi. Temsillerdeki rolleri hafifçe olmakla beraber arka - daşları bu hususiyetlerinden dolayı Hasana en çok pay veriyorlardı. Öy - le ki Hasan oyun günleri, oyun gece- leri pay olarak en az üç gümüş meci - diyeden aşağı para almıyordu. Tiyatro ve aktörlük onun için, onun yanık yü- reği, ince duyguları, engin muhayye - lesi için tam biçilmiş kaftandı ve belli idi ki oğlan bu işte çabuk ilerliyecek ve çok parlıyacaktı. Tiyatrodan eline ge - çen para ile arasıra anasına, Zehraya öteberi hediyeler getirdikçe onlar da ha- ni bu halden memnun olmuyorlar de - gildi. Vâkıâ Hasanın anasi babası ol- sun, Zehralar olsun onun bu tiyatro hevesini pek iyi görmüyorlar, bu işin sonsuz olduğunu söylüyorlardı; fakat Hasan, tiyatronun memlekette çok par- lak bir istikbali olduğunu söyliyerek onları yatıştırıyordu. Ne ise, iyi kötü, şimdilik Hasan kendisine bir iş bul - muştu; bulmuştu amma sözünde du- rup içkiyi terketmemiş; hattâ tiyatro dönüşü gecelerde biraz fazlaca kaçır- maya başlamıştı. Hasanı, bu yeni tiyatro hayatında kendisine çeken bir başka şey de ak - trislerdi. O, bu genç, orta yaşlı, ihti - yara yakın türlü türlü, renk renk sahne kadınlarının her birini birine benzeti- yor: kiminde Medihanın, kiminde dar- bukacı ablanın, kiminde Zaikanın, ki- minde bahçıvan kızının, kiminde yeni Zehranın ve kiminde (kadın - ana) nın bir başka örneğimni görür gibi oluyor - du.: Gelgelelim, amatör 'arkadaşların - dan çoğu bu kadınlarla teklifsiz konu- şup görüştükleri halde nedense Hasan onlarla bir türlü samimi ve senli benli olamıyor; yahut öolmak istemiyordu. Hasan, o bahar mevsiminde Kadı- köyünde oynadıkları meşhur oyunla- rından birisine Zehra ile Aygır Fatma- yı da bir defa getirmiş, bu gelişlerinde onlara parasız tarafından bir de mü - kellef loca açtırmıştı. İşte o gün Ha - sanı, sahnede genç, güzel, alımlı, ça - lımlı bir aktrisle karşılıklı rol yaparken gören Zehra birden şaşırmış, biraz kı- zarmış, sonra anasının kulağina: : — İşte demişti, anne, ummadığın taş baş yarar! diye buna derler. Korkarım ki Hasanı, bu oyuncu kızlardan birisi cası zavallı Ahmedin kefeni solmadan 'nın yerine koymuya başlıyordu. İbiraz geçti, gece uykularının en tatlı" 45 Yazan: Osman Cemal ayartmasın, Hasan bu sefer de onlar- dan birine gönül vermesin|! | Lâkin Fatma, kızının bu endişesini kırmıştı: — Haydi haydi.. Zannetmem.. Çün kü Hasanın gönlü böyle kalabalıktan, abur cuburdan pek hazzetmez. O, ken” disine tenhalarda eş arar. — Öyle olsa tiyatroculuğa başlarf mıydı? İ ka— O haşka... İş başka, gönül baş * l * —İT7 — - Hasanla Zehranın nikâhları düğün” le birlikte yapılacaktı. Zehra dul oldu” ğu için düğün öyle şatafatlı olmıyacak, yalnız hısıma, akrabaya ve yakın eşt€ dosta hafif bir kina gecesi ile sade bir iki ay vardı. Konu komşu: — Bakın şu haspaya, rahmetli ko * eve başkasını iç güveysi aldı! Demesinler diye ölümün üzerinden hiç olmazsa altı yedi ay geçsin diyor * lardı. Amma Hasan, eskiden de olduğu gibi Zehralara sık sık gelip gidiyor! yalnız sık sık değil; oraya istediği za" man, tıpkı kendi evi imiş gibi girip çi* kıyordu. Hasan Zehraların evinden hemetl hiç çıkmadığı gibi Zehra da bir çok gün ve geceler Sıdıka Hanımın yanın” dan ayrılmıyor, ona gerçek bir ana gö* zile bakiyor, onun ve Hasanların evi * nin bütün işlerini hizmetlerini canla başla görüyor, kendisini Sıdıka Hanı * ma her gün bir parça daha sevdirmeğt çalışıyordu. Sıdıka Hanim ise yavaş yavaş Zehrayı kendisinin altı' yaşında iken ölmüş olan minimini kızı Selma * Zehra, ikide bir Sıdıka Hanıma ni * kâh ve düğünden sonra iki ailenin bir" leşmesini, iki taraftan birinin kendi 0 turdukları evi kiraya verip hepsinin bir wWere toplanmalarını, böylelikle daha içli dışlı tam bir aile olmalarını teklif e“ diyor, Sıdıka Hanım da gitgide müs * takbel gelininin bu teklifine yatıyof gibi idi; " ı Mayıs ortalarının çok durgun, çok zifiri karanlık, simsiyah bir gecesi idi: Civarı, etrafı saran yeşilliklerin, çiçek” lerin, ağaç yapraklarının keskin koku” ları âdeta baş döndürüyordu.. Vakit laştığı bu zamanda komşuların bir ço* ğu çoktan yatmışlardı. Aygır Fatmö da şimdi odasında yeni uykuya dal * mıştı. Zehra ile Hasan hâlâ bıhçedekı_v üzüm çardağının altında ve bir küçük fenerin kör ışığında bir iki ay sonr8 kuracakları yeni hayatı konuşqyorlafî, dı. : (Atlğası var) İstanbul Belediyesi İlâ nları ea a1 M Zeyrekte Demir han mahallesinde Mehmet — paşa sokağında 18 No.lı Soğuk kuyu medresesi Eminönünde Reşadiye mahallesinde eski kantar ku- İübesi Aksarayda Hüseyin ağa mahallesinde Kırık tulum- ba sokağında 11 No.lı Darülhadis bosnavi medresesi it Divanı âli mahallesinde sokağında Merzifoni kara Mustafa paşa medresesi Süleymaniyede hoca Hamza mahallesinde kepenek- çi Sinan sokağında 5 No.lı Siyavusş paşa medresesi Fatihte Ebülfadıl mahalesinde Nişanca sokağın - da 50 Nao-lı küçük medrese Köprünün Galata mahallesinde Rıhtım tarafı so - Yukarda semti bir senelik muhammen kirasile teminatı yazılı olan mâ * haller - 937 veya 938 - 939 seneleri mayısı sonuna kadar kiraya verîlmek_ ü: zere ayrı ayrı açık artırmaya konulmuştur. Şartnameleri levazım müdürlü * ğünde görülür. Artırmaya girmek isteyenler hizalarında yi kat teminat makbuz veya mektubile beraber 29/Mayıs/936 Cuma günü at 15 de daimi encümende bulunmalıdır. Senelik Muvakkat Muhammen Teminatr w kirası 348 -26,10 330 24,75 84 6,30 Yeniçeriler 300 22,50 360 27 96 7,20 840 63 * #| gösterilen muvak d (İ) (2630)