20 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

20 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YÇT a Heklka ci ae ei a "T , FK G k Ş v v 2 _Snyfı y SON -POSTA Mayıs.-?9 — a — — - —X - —Ğ £ c R . . # i LAŞ A n i esimli Mak Bilited Hergün dT KA Bilmediğini yopma K | —— Sözün Kısası Avrupada Böylelerine Harp H h denir! Korkusu iaiam erva enir: Yazan : Guüybema Ferrera erkes harpten köorküyor. - Bugün Avrupayı telâşa veren buhran bu- H yadan doğuyor. Fransa, İngiltere, Alman- ya, Sovyet birliği ve Orta Avrupa devlet- beri, hülâsa bütün Avrupa harp korkusu içindedir. Niçin bu böyledir? Bu defaki harbin her türlü vasıtalarla, sivil veya asker her- kese karşı yapılacağından korkulduğu için mi ? Belki. Fakat bundan daha mühim ve daha derin sebepler de vardır: Bugün herkes biliyor ki bir harp çıkar- sa, İaydasız bir harp olacaktır. Milyonlar- ca insanın hayatına malolacak harpten yal- nız bir netice doğabilir: Dünyanın biraz daha fakre düşmesi ve daha vahşileşmesi. İşte bugünkü Avrupanın faciası budur. 1914 harbi korkunçtu. Fakat iki taraf ta artık idamesi mümkün olmıyan bir va - ziyetin halli lâzım geldiğine ve bu halledi- Hirse yeni bir hayata çıkılacağına inanmıştı. Bu uğurda bir çok fedakârlıklar yapıldı, Harât ümitler boşa çıktı. Bilâkis 1914 ten evvelki hastalıklar daha ziyade ağırlaştı. Ordular büyüdü, mali vaziyetler bozuldu, itimatsızlık arttı, kinler çoğaldı. Fazla olarak bu hastalıklara yenileri ek- lendi: İşsizlik, fakr, beynelmilel münase - betlerde kararsızlık, faşizm, buhran ve sai- re gibi. Bugün yeni bir harp başlarsa, genç ve ihtiyar heskes, yapacakları — fedakârhğın dünyanın sefaletini arttırmaktan başka bir netice vermiyeceğini bildikleri halde, har- be iştirak edeceklerdir. Harp ümitsiz bir harp olacaktır.. Ayvrupanın — korktuğu umumi harp orta ve garbi — Av- rYupada cereyan edecektir, orada nüfus kesiftir. Saha dardır. Ufak arazi içinde bo- ğaz boğaza çarpışılacak, ve harp en vahşi, en yıpratıcı şeklini alacaktır. İşte bunun içindir ki ben harp olacağına kani değilim, belki aldanıyorum. Fakat ne İngiltere, ne Fransa, ne de Almanya kendi milletlerini böyle ümitsiz bir harbe sok - mak istemezlar sanırım. Bütün dünya delirmiş gibidir. Her ta- rafta panik vardır. Bir çok yerlerde halk zehirli gazlara karşı sığınaklar yapmaklta, paralarını altına çevirmektedir. Bununla beraber ben nikbinim, harp ©- İacağına inanamıyorum. Şu kadar var ki: Japonya hâlâ estarengiz mahiyetini kaybetmemiştir. İtalyanın aasran üzerine Avusturya askerlik mecburiyetini iade et- miştir, Macaristan da onu takip edecektir. Belki Habsburg hanedanı da tekrar tah - tına getirilecektir, Daha şimdiden Orta Avrupa devletleri protestolara başlamışlardır. Tehlikeyi mü- balâğa etmiyorum. Fakat küçük devlet - lerin dünya mukadderatı üzerinde daima büyük rol oynadıklarını hatırlıyorum. Ön dokuzuncu asır, Fransız ihtilâlin - den evvel, küçük devletlerin oynadığı rolü sıfıra indirmiş ve onları büyüklerin nüfuzu altına sokmüştu. Fakat öon dokuzuncu a- sırda büyük devletler arasındaki ihtilâf - ların çoğunu küçük devletler ihdas etmiş- lerdi. Avrupada menfaat ve nüfuzlar öyle bir tarzda birbirine girmiştir ki, küçük bir devlet bütün Avrupanın — mukadderatını Bugün Avrupaya baktığımız zaman, yal- nız dev cüsselileri değil, cüce devletleri de -— gözönüne almağa mecburuz. Fransa ve İn- gilterenin kat'i bir hareket yapamamaları ıkıırşısında bunlar kat'i bir adım atabilir- er. İşte bence karanlık nokta buradadır. A .ul-!w—— Özlü sözler Hayat ilkbahar bulutu veya rüya gibi boş geçer; yahut kuş gibi üçar. - Aybetülhakayik - ten Eğer nasıl yaşanacağını bilmiyorsan, ye- | rini bilenlere bırak. Horace Hayat iki kere söylenmiş bir masal ka- dar can sıkıcıdır. Shakespeare Hayat uzun bir gecedir. Ömer Cengiz Riya bir yüz için çiçek hastalığından da- ha beter bir düşmandır. .,. St. Evermend İnsan. yüzü kızaran biricik hayvandır. _ Buna ihtiyacı da vardır. Mark Twain Tek bir şeyin arkasından koşân bir in- san tehlikelidir. cilerden - ü, Bu resmin anlatmak istediği hikâyeyi elbet hatırlarsınız. Ormanda sıkıntılı bir gündü. Aslan sükün içinde bir uyku kestirmek istiyordu. Evvelâ ayaklarını bir taşın üstlüne dayıya- rak başını kaldırdı ve etrafı sarsan bir sesle esnedi. Bu sesi işiten bütün hayvanlar kaçıştılar, birer deliğe sindiler, tavşan aslanın bu fikrini pek beğendi, kendi kendine «bunu ben de bir yapmağa kalkma. O da aslanı taklit ederek bir taşa çıktı ve bütün sesi ile ba- ğgırdı. Fakat çikan cıhz sesi hayvanları korkutacak yerde üzeri- ne saldırdı ve bizim tavşan tilkinin kurbanı oldu. Kıssadan hisse: Kendini ve haddini bil. Yapamadığın işi — ——— - SÖZ İspanyada Bir belediye reisinin Başından geçenler Cenubi İspanya- da bir şehrin Ko- münist belediye ve- isi meşhur bir mey- dana 1934 de kur- şuna dizilen ihtilâl- Antonio' ç 4 küşad meydanda halk birikmiş, ban- dolar çalmış, nutuklar verilmiş ve belediye reisi levhayı kapayan örtüyü azar azar çekmeğe başlamış, bir de ne görsün örtü- nün altında Vazguez yerine, çıplak bir ka- miş. Resmi dın resmi yok mu? Meğer gece muzibin bi- ri levhayı değiştirmişmiş. Bu vaziyet kar- şısında belediye reisinin dili — tutulmuş az kalsın ölüyormuş, * Mareşal Allenbiy ve bir eşek hikâyesi Geçenlerde ölen İngiliz Mareşalı Al- lenby Kudüse ordusuyla gireceği — sırada, hayvanı ölmüş. Allenb'nin boyu uzun ol- bine- müddet duğu için, öyle her — beygire mezmiş, Kendisine — uzun at aramışlar, bulunamayınca: — Kudüse eşek üstünde giremem ya demiş, gerçi Hazreti İsâ öyle yaptı amma, bir kumandan için onu taklit etmek had- nâşinaslık olur! * İtalyanlar Habeşistanın payl- tahtını değiştiriyorlar İtalyanlar, henüz 35 genelik bir şehir olan Adisababa'yı payitaht olmaktan çı- kararak, onun yerine Adua'yı merkez yap- mak istiyorlarmış, bunun sebebi de Adu- adaki mağlübiyetlerinin acısını çıkardıkla- rını dünyaya ilân etmekmiş. * Zevç 77, zevce 22 yaşında Kaostarikada üç kere reisicumur olan 77 lik bir piri fâni 22 yaşında genç bir kızla evlenmiştir. Gazeteciler kıza «bu işi neye yaptın2 » diye sorunca, kız hiç uzun boylu cevap vermemiş, yalnız: — Öyle icap etti! demiştir. ——— HERGÜN BİR FİKRA Şöhret! Abdülhak Hâmit, bir gün vapurla ada- ya gidiyordu. Günlerden pazar, vapuran da içi mah- şer gibi kalabalıktı. Üüstadın oturacak bir yer bulamadığını görem mektepli bir genç, alelâcele koştu, kaptan kamarası- nı açtırmak için oralarda dolaşan gemi süvarisine müracaat etti. — Şairi âzâm şurada ayakta duruyor.. kamaranızn açtırır mısınız? Süvari pür telâş geldi.. kamarayı ken- di elile açtı ve kendisine teşekkür eden Abdülhak Hâmide: — Affedersiniz, Filorinalı Nâzım bey! dedi. Vapuru teşrifinizi ancak şimdi ha- ber alabildim! 4 , Altın kaçakcısı Boğalr ' Sosyalistlerin ik- tidar mevkiine gel- mesi üzerine İspan- yol s#ermayedarları paralarını harice çı- k a r tmaktadırlar. SA <? Bunlardan birisi Al- Vi garve'de — bulunan arkadaşına dört ta- ne boğa gönder- miş onları bir ka- fese koymuş ve ü- zerine «hastadırlar yaklaşmayınız» ibaresi- ni yazmış. Kendisi de Algarve'ye gitmiş, oturup arkadaşıyla beraber boğaları kesmişler, ve hayvanlara yutturdukları altınları karınla- rından çıkarmışlar. * Nevyork asrl Babil olmuş Nevyorkun bugün 7.600.000 varmış, bunların içinde 2.800.000 ni ha- nüfusu riçte doğan — insanlarmış, bu miktarın 1.765,000 ni yahudi, 1.734.000 ni Kato- lik imiş, yahudilerin 1000 tane — havrası, Katoliklerin 430 kilisesi varmış. Bundan başka Nevyorkta 32,480 ber- ber, 55,000 garson, 20,000 — asansörcü, 100,000 şoför, 42,000 terzi, 22,000 ecza- cı, 10,000 borsa simsari varmış, mahalle- ler 375 bin adedini bulduğu — gibi, aktör- ler 16,000, çalgıcılar 21,000, seyyar satı- cılar 159,000, muharrirler de 2000 adedi- ni buluyormuş. ARASINDA *| Fransanın Müstakbel Başbaknı Ve karikatürcüler Paristeki Ameri- kan klübü haziran- da iktidar geçecek olan müstakbel Fransız başbakanı Leon Blum şerefine bir zi yafet tertip etmiş, Blum vakit biraz geciktiği halde gel- memiş. Nihayet mer divende — gözükün- mevkii- ne ce: — Alfedersiniz demiş, gazete fotoğraf- çılarının kapının önünde yolumu keserek resmimi alacaklarını hesaba katmamıştım, ben şimdiye kadar fotoğrafçılardan ziyade karikatürcüleri tanıdım.» * İnsanlardan fazla hayvanlara ehemmiyet verilen bir yer Amerika eyaletlerinden birinde, hay- vanların deri hastalıklarını tedavi etmek üzere bir enstitü teşkil edilmiştir. Bu ens- titüde cild hastalıklarının kâffesi tedavi e- dilecektir. Bu haberi veren İngiliz gazetesi «şu A- merikalılar pek garip insanlardır.» demek- tedir. uİnsanları tedavi edecek, böyle bir yerinde buna te- insanlardan olmalarından- enstitü henüz dünyanın hiç bir kurulmamışken, Amerikalıların şebbüs etmeleri, hayvanlara fazla kiymet izafe — etmiş dır.» * 88 mllletin bir arada yaşadığı şehir Kürcistanın, bir yerinde 200 bin kişi- nin oturduğu bir yerde Rusların yaptıkla- rı son tetkikata nazaran tam 88 millet otur- makta imiş. Bu malümatı veren — gazete seksen sekiz milletin isimlerini saymamak- tadır. vir Convre Iİnsana Iştiha veriyormuş Fransanın Cenevrede murahhası olan Paul Boncour Parise tayyare ile avdet dince, kendisini karşılayanlara: «Beni tayyare tutmadı, yalnız kurt gi- bi açım, demiş. Cenevreden geliyorum ©- rada ilhak havaları esiyor. Açlık bundan sirayet etmiştir!» a zip Belediye gazinosu. Geçen gün gazetede Nizip'ten gönderilmiş bir - yazının ü- zerinde güzel bir bina resmi, altında da şu yazıyı gördüm: Ni- Sonra Nizip'te imar faaliyeti hakkında şu tafsilâtı okudum: dBelediye gazinosu dört bin liraya çıkmıştır. Şimdi bunun İSTER İNAN İSTER İNANMA! - İSTER İNAN İSTER İNANMA! üstüne bir kat çıkarak belediye dairesi yapılacaktır.. para ol- madığı için su ve elektrik işleri başarılamıyor.» Bir belediye ki binası yok. Su ve elektrik işlerini halliçin parası yok. Fakat 4000 Hra sarfedip gazino yaptiriyor. di v d Ü L h e A ei l lli 3, Ekren-T1V'ı K ızcağız mektebinden çıkmış, ba- şi önünde, evine dönüyor. Yürüyüşünde, nezih bir — varlığın, 'fesada yabancı bir kalbin ve faziletten başka âşinası olmıiyan temiz bir ruhun verdiği temkin ve itimat görünüyor.,. On adım arkasından, genç ve dip « diri bir kadın.. bugünün hayat kadı - nı.. kocasına, çocuklarına, — yuvasına bir an evvel kavuşmak azmile hızlı hızlı gelmektedir. Oracıkta bir kahve var. Belediye « nin yasağına rağmen, bu kahvenin ka« pisınin önüne, ve yaya kaldırımının üzerine atılmış bir kaç iskemle duru « yor. İki delikanlı.. bu memleketin ili tane yetişgin genci yanyana bu iskems lelere oturmuşlar, içlerinin sıkıntısın! avutuyorlar. Kız hizaya geliyor. İki delikanlının birden dudaklari nemleniyor, ağızları, kantarmadan suluktan incinmiş beygir ağzı gibi yayılıyor; — Anaml! Pilice bak, pilice!. O kör« pe göğsünün üstünde öleyim! Genç mekleplinin ak, pak alnı bit hicap hâlesile çerçeveleniyor, gençli » ğin ve nezahatin nurunu taşıyan şİ« ması kızarıyor, ilim ve faziletten bağe ka her şeye kapalı durmağa alışmış o « lan kulakları yanmağa, ayakları do « laşmağa başlıyor. Bir mendeburun, bit terbiyesizin bu çirkin, bu iğrenç tecas vüzü onun o güzel temkin ve itimadıni sarsmıştır. Kız, mahcub ve korkak adımlarile uzaklaşmıştır. Nöbet, öonu takip edeni kadındadır, şimdi.. — Elmasım; Bize iltifat yok mu? Süküt.. — Amma da nazlı haspa imişsini, — Bizi beğenemedin mi, yoksa? Kadın, bu Türk karısı ve Türk anasi isyan halindedir. Dudakları nefretteri titriyor, gözlerinin içi yanıyordur. Fas kat ne yapsın?! Hani ya, memlekette kadın hürriye:» ti, kadın hukuku, kadın saygısı? Yo « lunda giden bir kadının, o yolda rast « lıyacağı erkek yurttaşlarından nasibi bu mu idi? Hürmet ve himaye bekleyen o geng kızla bu kadın, işsiz, güçsüz iki tana serseri külhan beyinin taarruzuna mİ lâyıktılar? Bu iki ham ervah, bu bir çift terbi- ye ve timar düşkünü o nezih kız kar« deşlerinden ne bekliyorlardı? Ve on « ları bu türlü bir muameleye müstahali görmekle, kendilerinin de içinde bu « lundukları bir camiayı alçalttıklarınl hissetmiyorlarmı idi? _ Kanunda böyle sarkıntılıklara mü « tecasir olanları cezalandıracak ahkâm vardır. Fakat bunlar kâfi gelmez. En hafif bir tabirle «Ham Ervah» denileri bu kabil adamlara hadlerini bildirecek, kendilerini yola getirecek milli terbi- yedir. Bunu da ancak aile ve muhit temiri ça Biliyor Musunuz rdk | — Leonard de Vinci kimdir? 2 — Heybeli, Kınalı, Burgaz ve Bü « yükadanın hepsinin birden ismi nedir? 3 — «Buraya Türk atının ayağı girdi; 'Türkler yakında burasını da alacaklar» di- ve bu yen papazlar nerede otururlardı cümle ile neresini kasdetmişlerdi. 4 — Persee kimdir? (Cevapları yarın) Dünkü suallerin cevapları: | — Kant Alman filozoflarındandır, Critigue de la raison pratigue, Critigue du Jugement eserleriyle şöhret almıştır. 2 — İlk olarak Osmanlı tarihinde kar- deş katili olan padişah birinci Murattır. İ 3 — «Dinim, kinimdir?» diyen Türk muharriri Süleyman Naziftir. 4 — Toprağın altı kışın gıcak, yazın so“ guk olur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: