Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
y M aj Ödruar el ae V b / _l çi h K p. " H c e ? ni —a ipi B A ö AEREYAİ Y LA KU Ki — miş.. Oradaki kısa ve gayet enli yüzlü. — gideceğiz. PA çi ©.t V —mızraklı, adamlar çıkmışlardı. Bunlar, -düncüsü de., zavallı Cenana.., Fakat, — kim bilir Cenan ne oldu?.f._/; ğ îmektupları toplıyarak küçük boyun — Çantasına doldurmuştu. — fiamesini — bulunmaları gere LUMMA GCASI “ Son Posta ,, nın tefrikası: 85 Salih sözünü Yazan ÂA. R. bitirince, Cemil onu kolundan tutarak çekti Cemil, hiç ümit etmediği bu davet -karşısında o kadar derin bir heyecan hissetmişti ki, az kalsın sevincinden -kendini kaybedecekti. Bu heyecan ve meserretten sesi titriye titriye derhal “cevap verdi: : i — Büyük bir şerefle... Derhal sizi takibe hazırım. Dedi. Meydana, bir takım kılıçlı, harbeli, 1 -bir harp oyunu oynıyacaklardı. Herkes, meydana toplanmış ve bu oyuna dalmıştı... Cemil, herkesin ve bilhassa Abdülbârinin bu dalgınlığın- dan istifade ederek oturduğu yerden usullacık kaymış; süratli adımlarla o- turduğu eve giderek kapısını sımsıkı kapamıştı. Kendini oradaki sedirin üstüne at - Mıştı. Başında tatlı sarhoşluğa benzi - yen hafif bir dönme vardı. Gayesine yaklasşan bütün insanlar gibi düdak - larında ümitlerle dolu bir tebessümle, başını ellerinin içine almış; derin bir düşünceye dalmıştı. — Bu düşünce ile, beş on dakika böy- lece dalgın kalmış; sonra ayağa kal- katak: — Evet... Dört mektup yazmalı - yim. Biri, anneme.. ikincisi Seyit İb - kahime.. üçüncüsü de Melihaya,, dör - Diye mırıldanmıştı, * Salih, dışarıdan bağırıyordu. 1 —-Yâ, seydil.. Yâğââ seydi, Cemil Beyl. Cemil, çabuk daevranmıştı. Yazdığı Sonra, yatağının başucunu kaldır - bir hançeri almış.. Arkasına, tam beli- hin ortasına saklamıştı. Daha sonra kapıyı açmış, Salihi içe- *i almıştı, © Salih, sabırsızlanıyor: - — Yâ seydi., Abdülbâri gidiyor. Size de, bana da birer katır hazırlattı. HTahir Mebhüt'un kalesine beraberce Fakat acele gidelim. Bizi bekliyorlar . - Diyordu. — Cemil, Salihi dinliyor. Onun gös - ferdiği telâş ve heyecanın sükün bul - Mmasını bekliyordu . Salih sözünü bitirdiği zaman Cemil bnu kolundan tutarak odanın köşesine | dönmezsem, — Salih!.. Sen, gelmiyeceksini Dedi... Salih, birdenbire yüzünü ek- şitti. Çünkü, Nâsır Mebhut'un kalesi- ne gitmek, onu görmek, ve ondan bol ihsan almak; Salihe pek cazip gelmiş- ti. Âdeta boynunu bükerek; Cevap vermişti: — Niçin, yâ seydi?.. — Çünkü ben, sana başka bir vazi- fe vereceğim. — Şu halde, emret yâ seydi. — Ben, Abdülbari ile gideceğim. Ve giderken de sana bu çantayı bıra - kacağım. Sen, beni burada bekliyecek- sin. Eğer ben, bir hafta zarfında geri bu çantayı alacaksın. Derhal San'aya gideceksin. Seyit İb - rahim efendiye teslim edeceksin. — Müsterih ol, yâ seydi. Emrini ta- mamile ifa edeceğim... Fakat, orada bir hafta niçin kalacaksın?, Niçin geri dönmiyeceksin, yâ seydi?. Cemilin vücudu hafifçe titremişti: — Kim bilir, Salih?.. Olabilir ki.. Nasir Mebhüt, benden çok hoşlanır. Belki beni yanından koyuvermek is - temez. — Pek âlâ, yâ seydi. O zaman bu çantayı götürür, İbrahim efendiye tes- lim eder; tekrar döner, senin yanına gelirim. Dedi... Büyük bir safvetle söylenen bu sözler, Cemilin kalbinde bir acı hu- suüle getirdi. Derin derin içini çekerek: — Bakalım.. Allah, ne gösterir.. Diye cevap verdi. * Velveleli bir teşyi arasında köyden uzaklaşan küçük kafile, Nasır Meb - hütun kalesine doğru ilerliyordu. Önde, yüksek katırlar üzerinde, Ab- düzbâri ile Cemil gidiyor; yamlı silâh- şörler de onları takip ediyordu. Nasır Mebhüt'un kâhyası, geçilen yerler hakkında Cemil'e izahat veriyor; bu havalide yetişen mahsulün bereketini anlata anlata bitiremiyordu. Bu yolculuk uzun sürmemişti. İki tarafı yüksek granit kayalarından mü- rekkep dar bir boğazdan geçilir geçil- mez, Nasır Mebhütun kalesi, görünü- vermişti. Kale, yalçın kayalar üzerinde yük- seliyor; tıpkı heybetli bir kartal yuva- sına benziyordu... Asırlardanberi o cesim kayaları oya oya akan genisşçe bir ırmak, azametle yükselen kalenin etrafında, geçilmez bir hendek teşkil ediyordu. ; çekti. Kulağına eğilerek: VA +Yüksekf Ankara — Rektörlüğünden: Haziran 936 iptidasından Mayıs (Arkası var) Zîi'aat Enstitüsü 937 sonuna kadar bir sene müd- — detle Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsünün 530-580 talebe ile 120-140 müstahdemininin sabah, öğle ve akşam yemekleri kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur. Bir Haziran 936 tarihine rastlayan Pazartesi günü saat 15 de ihalesi icra edilecektir. Fazla izahat ve parasız şart- almak isteyenlerin Yüksek Enstitü İdare Müdürlüğüne ve “taliplerin ikinel zarfa koyacakları 10042 liralık Banka mektubu veya vezne makbuzlariyle tekliflerinin DOLI ihaleden bir saat evveline kadar Komisyon Reisliîne vermeleri ve ihale saatinde Komisyonda hazır liği ilân olununr. “1045, “2611,, “|manâsına gelir, bavul, 6 — Yırtıcı bir kuş. SON POSTA — BULMACA L A .2 3 Li yul wW VI bul ı.Solı.'lııınğı: | — Bir nevi hırsiz. 2 — Bir deniz ta- biri. 3 — Meşhur bir İtalyan ressamı, ka- dınlar ellerine vururlardi. 4 — Sonuna bir E ilâvesiyle yerine konur, zaman. 5 — Çak 7 — Kırmızı, ayağımızın altı. 86 — Mas- dar edatı, üçüncü şahis. 9 — Az değil, mekâtip. 10 — Geri, lâhim. 11 — Üye, ağa. 5 Yukarıdan aşağıya: | — Çatlak, üstün. 2 — Yakınlık, tat- h. 3 — Talâktan sonra koca tarafından verilen para, bir Y ilâvesiyle ayak olur. 4 — Ayağa gelen sancı, rabıt edatı, top- rakta yetişir. 5 — Adalar denizinin yeni ismi, atlı hücumlar. 6 — Dini bir tabir, bir çalgı. 7 — Çoban paltosu, Arapların «hayır» kelimesi, 9 — Bir adet. 10 — Bir kadın ismi, nota. 11 — Meydan, üçüncü şahıs, uzağı gösteririz. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | — Harikulâde. 2 — Karaman, râm. 3 — Âlâm. 4 — Kebir, abone. 5 — Aidat. 6 — Sıhhiye, 7 — Atkı, lif. 8 — Arpa, ilka. 9 — Ana, Saro, |Ü — An, Meyil, eh. V| — Cin, tamah, at, Yukarıdan aşağıya: | — Kakım, o, aç. 2 Halı, Ant. 3 A-| rabistan. 4 — Râmi, ikram, 5 — İn, ra- hip, it. 6 — Kay, ih, aslâ. 7 — Un, adım. 8 — Bay, irca, 9 — Ad, Otello. 10 — Da, iki, na. )| — Emmae, ifakat. RADYO İ Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Opera musikisi (plâk), 19: Haber- ler, 19,15: Hafif musiki ve sigan musikisi (plâk). 20: Halk dans havaları (plâk). 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. — Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. BÜKREŞ 18,15: Plâk, 19,15: Muhtelif milletlerin şarkılarından, 21,30: Beethovenin Kreu - zer sonatı, 22,05: Şarkılar, 22,45: Küçük radyo orkestrası, 24: Gece koönseri, BUDAPEŞTE 19,15: Piyano refakatile keman kon - seri, 20,20: Plâk, 21,20: Berlin filârmo - nisi (Dohnanyi'nin idaresinde (Bach, Doh- nanyi, Vagner, Beethoven), 23,10: Çin - gene müsikisi, 24,10: Caz. MOSKOVA 18,0: Dinleyicilerin tstediklerine göre, 20::Konser, 22; Yabancı dillerle neşriyat, PRAGĞ 17,10: Çocuk korosu, 17,55: Çocuk ti- yatrosu, 20,30: Halk konseri, 21,30: «Ma- yıs Böceği» adlı piyes, 23,30: Plâk, MÜNİH 19: Eğlenceli musiki, 20: Küryoziteuer, 21: Haberler, 21,15:. Ulusal neştiyat, 21,45: Strauss operetlerinden, 23: Haber- ler, 23,30: Orkestra refakatile keman kon- seri, 23,50: Gece musikisi. VİYANA YUSUF İZZEDDİN | Öldü mü, öldürüldü mü? —2 — O bu düşüncede iken, Beşir Ağa da telâşla gelmiş: — Ah, aslanım!.. Bize oldu olan - lar... Mel'un ittihatçıların yaptığın - dan haberiniz var mı?.. Meğerse sizi kalb hastalığını müayene ve tedavi et- tireceğiz diye Viyanaya götürmüşler.. Halbuki oradaki doktorlardan; (pede- rinden irsen cinnet intikal etmiştir. Ve ayni zamanda kanserlidir) diye rapor almışlar... Vahdeddin Efendi ile de an- laşmışlar. Onun üzerine kendisini (ve- liahdı sani) yapmışlar. Demişti. Osmanlı tahtının kenarına ayak bas- mış olan bir şehzade için bu sözler, hiç şüphe yok ki büyük bir felâketti. Böyle olmakla beraber Yusuf İz - zeddin Efendi metanetini muhafaza et- miş; birdenbire bu mesele etrafında münakaşaya girişmemek için teenni göstermişti. Yalnız, gayet dürüst ve mert bir zat olduğunu işittiği adliye nazırı İbrahim Beyi bir bahane ile sa- raya getirterek böyle bir meselenin as- l olup olmadığını sual etmişti. İbrahim Bey, bu sözlerin kat'iyyen aslı olmadığını söylemiş ve müsterih olması için veliahda teminat vermişti. Fakat veliahd, bu şifahi teminatı bir de tahriri vesikaya raptetmek istemiş: — Şu halde... Bana verdiğiniz bu teminatı yazıp, mühürleyip bana ve - rir misiniz? Demişti. Mesele, mühimdi. Hükümetin adli- ye nazırı, arkadaşlarile istişare etme - den, böyle bir senet ve imza veremez- di. Onun için İbrahim Bey de: — Nasıl olur, efendi hazretleri?.. E- fendimize şahsan böyle bir senet ver- mek, salâhiyetimin tamamile haricin- dedir ...Maamafih, müsaade buyuru- nuz. Arkadaşlarla müzakere edeyim. Eğer icap ederse, müşterek bir senet verilebilir. Demişti. Adliye nazırı ile veliahd arasında ge- | çen bu muhavere - daha adliye nazırı Babıâliye gidip te diğer vükelâyı gör- meden evvel - Beşir Ağa tarafından Vahdeddin Efendiye bildirilmişti. Vahdeddin Efendi, İbrahim Beyden daha çabuk davranmış; mutemedi ve akıl müşaviri olan Refik Beyi doğruca Talât Beye yollamış: — Veliahd Yusuf İzzeddin Efen - dinin sarayında bazı müessif vak'alar cereyanını mevsukan haber alıyorum. Buna son derece müteessir oluyorum... Efendi, önüne gelene müracaat ediyor; benim veliaht olduğuma bir senet ver; diyormuş... Bundan, efendinin fazla- Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir. Yazan: Ziya Şakir ca rahatsız olduğu anlaşılıyor. Hane- dan erkânından birinin gülünç vaziye- te düştüğünü görmek ve işitmek is - temem, Bunun bir icabına bakılsa.., Diye haber göndererek iki yüzlü ve dessas bir rol oynamağa başlamıştı. Ertesi gün, Babıâlide vükelâ meclisi toplanmıştı. Mecliste resmi işler gö - rüldükten sonra, söz laklakiyyata in - tikal etmiş; o zaman İbrahim bey dün veliaht'ın kendisini davet ettiğinden bahsederek aralarında geçen sözleri nakleylemişti . Talât bey, derhal mükabele ederek: — Haberim var. Sade sizden değil; önüne gelenden böyle bir senet isti- yormuş, Diye cevap vermişti. Yusuf İzzeddin efendi, İbrahim be- yin getireceği teminatnameyi bekleye dursun, bu mesele, birdenbire ehem - miyet kesbetmiş; mühim bir müzake- reye zemin teşkil eylemişti. Birdenbire ortaya bir sual atılmıştı. Şayet, veliah- tın bu evham ve sinirliliği bir (cinnet) devresine intikal ederse.. ve bu esnada da zaten ihtiyar ve hasta olan padi - şah vefat eylerse, saltanat makamına kim getirilecek?,.. Vahdeddin efendi mi?.. Aaslâ.... E, şu halde?... Bu mesele, bir kaç kere tazelenmiş, müzakere — edilmiş.. ve, İttihat - Terakkt cemiyeti rüesası « nın da gizlice fikirleri alındıktan &on- ra; şu karar verilmişti: — Ö zaman.. saltanat makamına, beşinci sultan Muradın oğlu, Selâhad: din efendi getirilecek... Osmanlı hükümeti erkânı arasında —- sır saklıyamamak ezeli bir âdet oldu- ğu için, pek mahrem olan bu karar, bir kaç gün sonra derhal Vahdeddin'in ku- lağına gitmişti. Vahdeddin; bu mahrem karari ha- ber aldığı zaman, âdeta tecennün ede- cek hale gelmişti... Derhal Yusuf İz-, zeddin efendiyi unutmuş; muradına nail olabilmek için hemen yeni bir plân tertip etmişti. Her şeyden evvel adamları vasıta - sile Selâhaddin efendinin sıhhatini tet- kik ettirmişti. Otuz beş sene, Çırağan sarayının kuytu köşelerinde mahbea hayatı geçiren şehzade, harap bir hal - de idi. Malül olduğu hastalıktan, günün birinde gürleyip gidiverecekti. Hiç şüphesiz ki bu müjde, enfes bir şeydi. Fakat İttihatçılar?.. Acaba on -< lar, fikirlerinde israr ederek başka bir sehzadeyi.. mesleâ, pek beğendikleri ve takdir ettikleri - Abdülhamidin en büyük şehzadesi - Selim efendiyi tahs ta geçirivermezler mi idi?.. (Arkası var) TURKİYE ZİRAAT Bankası _İstan_bul Şubesi DİREKTÖRLÜĞÜNDEN: Bankamıza birinci derece ipotek ve tamamına 8 bin lira kıymet takdir o- lunan Beyoğlunda Feriköy mahallesinde Eski bahçe, yeni İzzet paşa soka - ğında eski 5, yeni 67 No.lu apartmanın tamamı 1697 No.lu kanun hüküm- lerine tevfikan açık arttırma suretile satılması karargir olduğundan, mezkür 35 . 4 . - g DN e Gi 20,30: Johanın Vilhelm GCanglberger'in .P..rt.m;::ıı;ü: buçük ay m“âiîım;îâmî 8’5/936. © İstanbul G.leri satış İşleri Müdür- |9 c dotum yi dönümü münmela T e ştirak edeceklerin muhammen kıymetinin yüzde yedi buçuk v nser, : Büyü usiki salo « - z T aC K AŞ a $ lüğünden ; kik 23710: Caz, - 24,05: Hiafif tawsiki, 12 '“"t”;“âde pey akçesini '““::h'm ğ3t’ 6’235 tarihine m“_'_'d:fm Salı İü": l - Viyana musikisi, saa e kadar Bankada müteşek!l alış Komisyonuna muüra: etmele O MK.N. AĞIRLIĞI — DEĞEERİ YANIN CİNSİ ilân olunur. (2458) Ü Ti5sü7 5K20 3M8LKA İıîk menmırat, Sadakotı —. İ virayot KaNEL A S dKLIE —— A SRTAREE Ö B 3748 3, 230 232.56 Bir e Hdi T 2E. Şoyeln m:s;:l;r'in:llıî İstanbul Gümrükleri Satış İşleri Müdürlüğünden: Bi 3830 4, 250 349 .20 » harç. Bönsek, 22557 Sürklar; 23,45* Daks oüs 4659 kilo pamuk mensucat, 9170 K. Makine aksamı, 8700 ceviz kü 542 3. 500 252,00 Yaka kürklü manto. sikisi. tüğü, 2286 K. Ağaç kundura çivisi, 2957 K. Kına, 1992 K, Köhne as- di 462 1.950 140.40 İpek mensucat. S j keri kundura, 1174 K. Demir ve pirinç karyola, 1181 K. kendir halat, 4 4263/ 1. 409 100,80 "4 K Kayıp: 1335-1336 ders senesinde Ka-| 2110 K, Boya, 13329 K. Yer için muşamba, 7788 K. Cam eşya, 307 K. ra Osman mektebinden âlâ derecede altı senelik aldığım şahadetnameyi kaybet - tim, Yenisini alacağımdan hükmü yoktur. yün mensucat, 173 K. Tarçın karanfil, 437 K. Kâğıt, 687 K. Hırdavat Yukarıda yazılı eşya 25/5/936 G. saat 14 de Satış müdürlüğünde iha- İ eşya satış ilânları Cumhuriyet gazetesinin 15/5/936 G. ve 4310 5. leleri yapılacaktır. İsteklilerin yüzde yedi buçuk pey akçelerini yatırarak ) , makbuz ve sair evrakile muayyen saatte Müdürlüğe gelmeleri ilân olu - Adapazari Cedik oğlu mahallesinden nüshasındadır. Ayni günde küçük satışlarda bulunduğu ilân olunur. K Ü nmur. : vi ; (2737) Mehmet Hilmi oğlu Ahmet «2693n