20 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

20 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| KORKUNÇ MACERALAR Şeytanı gören adam Aynadan kapıyı iyicefarkediyordum, iki defa kapadığım halde kendi kendine ve ağır ağır tekrar açıldı Anlatan: Salih Mahmut ' ’Erin_i düşman bombalamıştı. Trenimiz- dür- 9 bozukluk tamir olundu. Hâtıra - olatak_ :: Hamak üzere kırık ray Pladım kompartımanda çantamın yanına ::rleşli'dim- Bir iki saat orada kaldıktan —-nîa hareket ettik. Ordudan Hicaza para SÖtürüp: dönmekte olan ihtiyar bir hesap :::Elnum ile karşı karşıya idik. Kompartı- anda başka kimse yoktu. Hava gayet sıcaktı. Yol yorgunluğu ve Sraretin şiddeti ikimizi de uyuşturmuştu. Onüsmaya bile mecalimiz i *dayin ile Tebük — arasındaki — çö- ç Zeçiyordu. Ayaklarımdaki keten çizme- e ü İE)I"_“'"P rafa kırık demir parçalarının uıtü'hd“koydum ve uzandım. Hesap — me- ::;tâencımnm önünde kitap okuyordu. d alde iyatiyordum. turd irdenbire bir hareket oldu. Tduğu yerden sıçrad. Bana kalk, aman aİk diye avazı çıktığı kadar bağrıyor. Ve ;İiııç Ne geçerse pencereden dişarı fırlatı- ordu. Küçük köfte kavanozum, biraz ev- parçalarından Mbibe -'—tnbıldliun ray kırıkları, — ve Ilf'—tdki' «lerim bir an içinde birbiri arkasına t l.tiı Bitti. İlk aklıma gelen şey hararetin .-.dhyle ihtiyarın çıldırmış olmasıydı. Yü- hnk.'pE"m“l- gözleri yerinden uğramış ©o- —i ihtiyar kendine ait bir kaç parça şey ze attıktan sonra müşterek su destimi” ku sarıldı. Baktım desti de gidiyor. Bütün “vetimle üstüne hücum edip köşeye S- "d.ım' Artık kımıldayamayacak bir ha- telınçe bağırmağa başladı. S.;;;D"'"): bak. Görmüyor — musun? başımı çevirdim. Göz alıcı bir tarafı kaplamıştı. Zümrüd kadar ra ;:I ar etrafımızda hâreleniyor tîı_ u'fm'c_— çind: d" yayılan hudutsuz bir yeşillik - S Yüzüyorduk. Bakmakla doyulmaya- c ak kadar Büzel bir şeydi 04 Ellerim gev- :ıîdi-_l-!.ynn bir halde baka kaldım. Bun- İnı:ı 'Stifade eden hesap memuru da desti- bo d“_"ı.t“' Serap ıilr ağır sağardı.. kay- eaî n meyil indiği için hızlı gidiyordu. Zar P Memuru yüzü gözü pancar gibi kı- Miş karşıma çöktü solumaya başladı: :: Bir fenalık geçirdiniz. zannederim. rad Âh büyük çanta kilitli olmasaydı ö* dı, - dı?“ atacak bir çok ufak tefek var- ! vurulacaktı. ' — Kim) '?ı;— Kim olacak bilmiyor musunuz? Fir- — Firavun mu? a . Mutlak Pesinden ;::-"Ü seraba âşıktır. lu.;__ Bir isabet cenneti âlâda yeri edin- Yuvayı kurmak demektir. di-n'-_—conm siz de hiç bana yardım etme- iz. Yardım şöyle dursun kollarımı tut- B 5a kalsın destiyi atamıyacaktım. a $imdi suyumuz da yok. Tebüğe var- v Miza zannederim daha yedi sekiz saat &'r ne y.p'“üız) kın——i Adam siz de düşündüğünüz şeye ba- su f Nsanın eline böyle bir fırsat geçer de alan düşünür mü? -— _ Demek Firavunu kaçırdık ? tunuz a m Umumit harp senelerindeydi. Vazife ile| ineden Şama gidiyordum. Hattın bir | kalmamıştı. |: dâin) demeği unutmuşüm taş geri gözlerim kapalı yarı dalgın — birl, İhtiyar o- | . mi temizlemeğe başladım. Kapı — Yalnız Firavun değil, Şeytan da ©- rada idi. Fakat o lâin vurulmaz ki.. “—.Camım siz de hiç bir şey bilmiyor Atılan şeyin çarptığı yerden muşsunuz Ya. z ! bet alâ- koyu kırmızı bir duman çıkar o isa ; r. Ondan sonra yine durmak olmaz metidi K ne var ne serap devam ettiği müddetçe yok fasilasız atmalıdır. Şeytan da oralarda olacağı için bunu da yapmak farzdır. Atar- ken mutlak (yâ İâin) diye bağırmak |â- 'zımdır. Bağırmadan atılan şıîyler hep boşa gider ha. Yahut geri gelir. İnsanın başına hattâ bazan tam gözüne çarpar. — Allah Allah! — Ben evvelki sene az kalsın kör olu- yordum. Yine böyle' şeytan taşlarken (y'â geldi. Sol gözüme isabet etti. Haftalarca çektim. Bakınız 'hâlâ yaranın izi vardır. — Taş ğeri mi geldi? Yoksa helecanla gözünüzü bir yere mi çarptınız? ; — Taş, taş... Gözüme çarptıktan son- ra, önüme düştü aldım baktim bir saniye evvel attığım taşdı. Zaten lân ondan son- ra bana bir müddet musallat oldu. Hiç pe- şimi bırakmadı. Her işimi altüst etti l'ı_:_ttâ bir akşşm göründü bile, —- — Göründü mü? — Evet hâlâ gözümün öpündedir. Aklı- ma ğetdikçe' tüylerim üxpefjif. 0 ıî'.'._'a'mıı'ı Bağdatta idim. Bir gece evimde y:ız:ımdı.:» ki bu. izini gördüğünüz yaraya küçük bir aynanın karşısında pansıman yapıyordum. Önümdeki masanın üzerinde — hem gece kandili, hem de bir mum ynmyordu._ Tam pnnsıinaâımı yapacağım dakikada birden- bire kandil de mum da ıöndij. Pencere a- çık ve hava da rüzgârlı oldugundfın o se- beple söndüklerini zannederek te_krır yîk- tım. Ve işe başladım. Yine ikisi birden sön- düler. Gidip penceremi kapadım. Kandili ve miumu bir daha yaktım açık olan yara- olduğundan aynada görülüyordu ve-arkg- sına kadar açıktı. Halbuki biraz evvel iyj_ce_ ştim gidip tekrar kapadım. Dön- inin açıldığını hay- beyaz gömlekli kapamı düm aynada yine kap l ördüm. Sarı benizli, :ıîiînîan yavaşça içeri girdi. Elinde siyah büyük kuş tüyünden bir yelpız_e.vardı. A- ğır ağır sallıyordu. Bir saniye içinde © S- cak, bunaltıcı yaz gecesinde, Bağdat Ugece- sinde odaya buz gibi insanı titreten bir ha- yaz gömlekli arkamdan ba- na iyice yaklaştı. Maksadi yelpue_ıiyl'e tek- rar kandili ve mumu ıöndürmekh..Bırdcn- bire döndüm... «Defol yâ lâin» diye hay- E"dı;:ten ben dönünce © kıybolmrıştu. O gece odamda yatamadım. Çgşıı: bir o_- telde gıeceyi geçirdim. Ertesi günü de ci- varda başka bir eve taşndımn Bu adam budala miydi, deli — miydi. Kendisine gülmek mi, acımak mi lizufıdı? Ben sadece acıdım hem ona, hem yeni ke- hem de dolu su — desti- va yayıldı. Be ten çizmelerime, mize... İ ; Mısır ayan meclisi reisi Kahire, 19 (A.A.) — Âyan mecli- si reisliğine tayininden beş gün sonra istifa etmiş olan Nesim Paşanın.ye_nn.e Vefd fırkasından Besyuni Bey ııntı- A hap edilmiştir. arkamda | - Hai Habsburglar ünün meselelerinden biri de Habs- burglardır. Eski Avusturya haneda- nı mensupları Avusturyaya dönmeğe baş- lamışlar. Cihan harbi sonunda İmparator babası ile beraber Avusturyadan uzakla- şan, ve çok geçmeden babasını kaybeden olan Arşidük Oto, küçücük bir çocuktu. Şimdi | koca bir genç adam oldu. İ918 denberi Zaman zaman ismi anılır, kendisinin bazan | Avusturya tahtına — oturtulacağı, — bazan Macar tacını giyeceği söylenir; ve bu riva- yetler daima Avrupa işlerinin en karışık günlerinde çıkar. Nitekim şimdi de zama- nıdır, çıktı. Habsburglar Avrupanın en eski bir hânedanıdır. İşte kısa bir tarihçesi: Orta çağlarda derebeyliğin en kuvvet- li olduğu sıralarda Almanya kralları, Al- man prensleri tarafından intihap ile tayin edilmeğe başlanmıştı. Ve zaman zaman Alman tacı Saksonya, Frankonya, Bavye- ra ve Suab hânedanlarının eline geçmişti. Onuncu asırda Saksonya hânedanın- dan Ötton babasının yerine Almanya kra- h intihap olunduktan sonra Şarkta Macar- ları mağlüp etmiş, İtalyada Lumbard kral- hğını ortadan kaldırmış ve Papa tarafın- dan başına altın İmparatorluk tacı giydiri- lerek 2 Şubat 962 de «Mukaddes Roma - Cerman imparatoru» ilân edilmişti. Bu suretle Alman Krallığı «Mukaddes Roma - Cerman İmparatorluğuu na mün- kalip olmuştu; ve İmparatorlar başlarına merasimle üç taç giyerlerdi: Almanyanın gümüş taci, Lumbardların demir tacı, İm- paratorluğun altın tacı. Saksonya hânedanını müteakip impara- torluk tacı muhtelif Alman prens aileleri- ne intikal ettikten sonra, aslen Suab'lı bir Alman ailesi olan Habsburglardan ilk defa Rodolf dö Habsburg 1273 de Almanya imparatoru seçildi ve 1291 e kadar bu ma- |' kamı işgal etti. Her nekadar ölümünden sonra yine bir Habsburgün imparator se- çilmesini temin — edemediyse «Avusturya Arşidüklüğünü» elde etti, bu suretle Habsburglar ailesi Avusturya — hâ- nedanı oldu. Habsburglar bilâhare 1438- de Mukaddes Roma - Cerman imparator- luğu tacını tekrar elde ettiler ve bu sefer 1806 ya kadar, yani «Mukaddes Roma : Cerman imparatorluğunun - kaldırıldığı ta- rihe kadar bu tacı muhafaza etmeğe mu- vaffak oldular. Bunun için de, daha ha- yatlarında oğullarını «Romalılar Kralı» intihap ettirirler, bu suretle onun veliaht- lığı tasdik edilmiş olur, imparatorun ölü- | münde müntahip prensler veliahtı ratorluk makamına oturturlardı. Ön altıncı asırda Protestanlık mezhebi çıktığı zaman Şimali Almanya Protestan- hğı kabul etmiş, Cenubi Almanya Katolik kalmış ve bu suretle Almanya imparator- luğu ikiye ayrılmıştı. 1648 de Habsburglar otuz sene harplerinde mağlüp olunca Şi- mali Almanya impıraloşluk ile olan bağ- larımı biraz daha gevşetmiş ve nihayet 1700 de burada bir Prusya krallığı kurulmuştu. Birinci Napolyon Almanya — seferinde “«Mukaddes Roma - Cerman imparatorlu- ğü» ünvanını lâğvetti. Almân * prenslerini kendi ittifakına alarak bir «Ren Kon fede- rasyonu» teşkil etti. Habeburglar «ÂA vusturya İmparatoru» ünvanını impa- sadece müuha- faza edebildiler. Fakat Napolyonun mağ- | lâbiyetinden sonra, Avrupa haritasını yap- mak-için 1815 de Viyanada toplanan kon- gre, «Ren Konfederasyonunu» — kaldırdı. Alman hükümelterini «Cermanya Kon fe- derasyonu» adı altında topladı ve bunun başına ÂAvusturya imparatorluğunu geçir- di. Fakat Bismark gibi büyük bir diploma- tın sayesinde Avusturyayı Sadova'da mağ- lâp eden Prusya krallığı Avusturyayı Cer- man Konfederasyonunun başından attı ve oraya Prusya geçti (1866). Habsburglar sadece «ÂAvusturya - Macaristan» impara- toru olarak kaldılar. Biraz sonra Fransayı da mağlüp eden Bismark, 1870 de Ver.- sayda Prusya kralını Almanya imparatoru ilân etti. 1866 dan 1918 e kadar Avustur- ya - Macaristan imparatorluğunu muhafaza |. eden Habsburglar cihan harbi sonunda memleketi ve saltanatı terketmeğe mecbur oldular. Şimdiyse, tarihe yeniden doğmak için çalışıyorlar. Acaba Orta Avrupada yeni bir saltanatın müessisi yine bir Otto müu ©- lacaktır? ,Reşad Ekrem Koçu de ailesine İtalya, İıiğiltere jçin bugün dünden daha büyükbir tehlikeolmuştur e —- A Milletler Cemiyeti azası, dilmiş ve Milletler Cemiyeti azasından bi- rinin bir diğerini yutarak, genişlemek iste- mesine karşı seyirci kalınmıştır. Milletler Cemiyeti tecavüzü — menede- mediğine göre bunun neden ileri geldiğini 'ınlnmak icap eder. Bana kalırsa, Milletler Cemiyetine men- sup olan Demokrasilerin bir prensip — uğ- runda harbe hazır olmamalarıdır. Demokra silerle diktatörlükler arasında bu noktada 'çok büyük fark var, Diktatörlükler, icabın- da, harbi kolaylıkla göze alabiliyorlar. Bu hakikat nazarı dikkate kollektif emniyet düşüncesini de hasır altı etmekten başka çare kalmaz. " Milletler Cemiyeti azasından çoğunun har- bulunmalarımndan ileri gelebilir. Fakat yine bunların, sulh uğrunda fedakârlığa katlan- maktansa protestolarla iktifa etmeyi tercih ettikleri şüphe götürmez. Gerek tecrübe, gerek Düçenin — suratı- mıza indirdiği sille bundan böyle Milletler Cemiyeti tarafından kararlaştırılacak — her zecri tedbiri teyit edecek kuvvet — bulun- durmak, ve bu kuvveti kullanmak — lâzım geldiğini gösteriyor. lâzımdır: ; Birincisi: Kâfi derecede silâhli olmak. İkincisi: Her devlet, kendi milletinin tahammülünden fazla taahhütlere girişemi- yeceği için Avrupayı, mümkünse — bütün dünyayı menafi mıntakalarına ayırmaktır. Her memleketin birinci ve ikinci — de- recede alâkadar olduğu bir mıntaka — var- dır. Birinci derecede alâkadar olduğu mın- taka tehlikeye uğradı mı, vazifesi müsellâh kuvvetleriyle yardıma koşmak - olmalıdır. Bu birinci mıntaka — komgularla — menafii' birbirine çok bağlı olan yerlerdir, t duğu halde bütün devletler, ikinci mınta- kada olan mütecavize karşı iktisadi zecri tedbirleri tatbik etmekte birleşmelidirler. Bu vaziyet karşısında kalan _lbiı çok mühim meselelerle karşılaşacak- tır. İngiltere yalnız Almanya ile değil, Al- manyanın komşularına verdiği korku ile de meşgul olacaktır. Bu korku, muhakeme- yi bozan, müsbet hareketi felce uğratan bir korkudur. Meselâ bu korkuya uğrayan devletler İtalyanın müzahereti peşinde koşuyor ve bunu temin için her şeye Trazı oluyorlar. Fransız erkânı harbiyesi: «İtalyanin — yar- dımı temin olunmazsa İtalyaya karşı Alp- ları muhafaza için lâziım olan 15 — fırkayı İngilizler temin ederler mi?» — diye soru- yor. Alacakları cevap menfi olacağı için en iyi niyetli ve Milletler Cemiyetine karşı en sadakatli Fransız hükümeti de uzlaşma- yolunu arıyor. Fakat bu âmilleri nazarı dikkate almak- la beraber İtalyaya karşı ne vaziyet alma- h? Suali karşısında kaldığım takdirde be- nim vereceğim cevap şu olabilir: — Tehlike ne mahiyette olursa olsun İtalyanın hareketini tecviz edemem! Zecri tedbirlere gelince; bunların tatbi- ki ile İtalyamın Habeşistanı tahliye etmi- İngiltere, alınmazsa | bi göze almamaları, harbe hazırlanmamış |- Fakat bunun için iki şartın tahakkuku Müsellâk'yardim Bü şartlârla mükayyed ol |- Yapılacak iş bu memleketi Milletler Cemiyetinden çıkatmak ve Akdenizde kendisine göz açtırtmamaktır. Yazan: İngiliz generalı E. L. Stears İngilterenin Akdeniz donanması Cebelüttarık Boğazında besledikleri ümitlerin tamamiyle zıddı olan bir — vazi- yetle karşılaşmış bulunuyorlar. Bütün mu- ahedeleri çiğneyen apaçık bir tecavüz ne- ticesinde tecavüze uğrayan memleket, 50- den fazla milletin gözü önünde, kurban e- |. letler Cemiyetinin uğradığı — mağlübiyeti gizlemek için kullanılabilir. Onun için mil- letlerin bunları teker teker — bırakmaları pek muhtemeldir. Bana kalırsa yapılacak iş, İtalyayı Mil- letler Cemiyetinden çıkarmaktır. — Küçük fakat temiz bir Milletler Cemiyeti, küçüğü yutacak büyüklerle dolu bir Milletler Ce- miyetinden daha hayırlıdır. Fransa buna itiraz edecektir, fakat İngiltere veya İtal- yanın Milletler Cemiyetinden çekilmeleri ile karşılaştı mı İtalyanın çekilmesini ter- cih eder, Kollektif emniyet sisteminin suya düş mesi, İngiltereyi Afrikada mühim bir va- ziyetle karşı karşıya getiriyor. Çünkü İtalya, Şarki Afrikadaki yerleri işgal ettikten sonra havadan İngilterenin Hindistan yolunu ve en hayati muvasalele- rini tehdit edebilir. Sonra Habeş yerlilerinden bir kaç se- ne içinde büyük bir ordu çıkarır Afrika- 'nin şimal ve cenubu ile olan muvasaleleri- mizi keser, ve Kenye, Oganda ve Tanga- mnikanın mukadderatı onun emrine tâbi o« lur. Sonra İtalyanın işgali altındaki arazi ona bir hayli malzeme temin edeceği için buralarda İngilterenin bulundurabileceği rabilir. O halde, ne söylenirse - söylensin, İtalyanın zamanla şimale doğru hareket e- (derek Mısırı da benimsemesi beklenir. Bu düşünceleri hayal mahsulü diye bir tarafa atmağa imkân yoktur. Bunlara kar- şı müessir olacak bir siyaset vardır. O da İngilterenin Akdenizde son derece kuvvet- li olması ve İtalyanın sahil boyunda, yahut dahilde olan şehirlerinin İngiliz donanma« sına ve deniz tayyarelerine meydan okuya» mamasıdır. O halde İngiltere Milletler Cı—.-ıı-ıi;.ren'_-ı nin yeniden kuvvetlenmesine kadar — eski Emperyalist siyasetine dönmek mecburi-j _-yeıı'r'ıclediıc. | ş ; : & — HE ADaily Telgraph), » a İs Yeni Fransız elçisi Bir kaç gün evvel Ankarada Ata « türke itimatnamesini takdim etmiş o— lan yeni Fransız elçisi Ponsotnun ya- rın gşehrimize gelmesi beklenmektedir. Elçi, buradan Parise gidecek ve bir ederek vazifesine başlayacaktır. TAKVIM kuvvetten daha büyük bir kuvvet bulundu- | bi müddet sonra tekrar şehrimize avdet MAYIS Rumt sene Arabi sen 1852 20 1365 - Hizir Resmi sene| — Mayıs 15 1936 K k t ÇARŞAMBA SABAH İMSAK 8. <| Di Safer Sici bi 9 | 16 28 i 09 4 | 30 2 |S Öğle | İkindi | Akşam| Yatsı S. |D. |S. (D |o (b. (S |D e| alaz| slablız| —| 1158 z.|ı2|10|(16| 08110123 | 211 10 İyeceği muhakkaktır. Bunlat olsa olsa Mil- aPi SEP SÜ ON "i g Ü YF d

Bu sayıdan diğer sayfalar: