2 Ma çe « Şon SON POSTA Sayfa 9 — Posta ,, nın tefrikası : T0 Londra Zabıtasına Karşı 6 Muharrir miş altı cinai Londra zabıtasının M bıta müfettişlerinden halletmeyi ü maharrirden Gesftmü TRMEN kadunuz. Bugün ”. ; Geerge Cor” tanıdığı polis müfettişt ish bu muammayi ö ;.:liı ı:ilmı,ıdıı sonra ihinci mu- Düğümleri çözülmiyen çm;ıy“e:l:îâ asıl güçlük katili bulmak, y olması çok muhtemcl.olunk e ll mek değildir. Güçlükle emi] e veya teşhis edilen .dşmm ğunu isbat etmektedir. — | REY Muharrir Mister Gmflı l:;niygtek hüviyetini zerre kadar ifşâa SO bir hâdiseyi yazmış lı.ulun::m.oıu R yucular, şüpbe ynk_kı..ıo e yunca, katili bulmağa im) madığına inanmışlardır. P? başka, hakiki bayat şeraili dır. Zabıta memuru, an hâdise karşısında kaldığı 28 bizip ee baleete özalme ge mekten vazgeçmez. çin halledi.lmiycaş e için bırakılacak hiç “"-Llıııı memuru her mesele dhl:":ut:: da tahkikata girişmeden CV;u Yölehlar kım vak'aları tesbit eder Ve üzerinde çalışır. y Mesclâ Mister Grofte'in hâdiseyi tahlil edelim: — Bir kere cinayetin knxl.YGV' madde- ler hakkında bilgisi olan bir ıd""idi" fından irtikâp cdilğııim tili cinayete sevkeden vetlidir. Maksat hııııılğ göre bu âmili ancak kıtıl“ıl:i ki münasebet te ıouıındı İ k::;n',k OY Son l“::u;;' veya bu şeklinde bir münascbet nuyordu. Firi Paket Londradan postaya bş::m mıştı. Gerçi zabıtnamelerde üvd_' bahsolunmamıştı. Fakat posta m' yaıd'ğ' k ğ İması zünin buna dikkat etmiş © ke- İ in içinde P? muhtemeldir. Yahut evır: e bubokla tin sarıldığı kâğıt bulunu! bundan da anlaşılır. . BAD Bu vak'alar ehemmiyetsiz görün' sc de bunlara bir çok şeyleri katmak mümkündür. — Ben bu davayı lıllik dilmiş olsaydım şöyle dim: Evvelâ maktulün € n ne ederek vücudunda yaııımmıdığın! başka bir iz bulunup bul e anlardım. Daha î:;: nü âzami dikkal S SiE t;:rb;:ıl;: işime yanyaclık bir hîâ e hurdum. Meselâ mnk'mlün ı:;ki öiylR ya evinin bir Wmd:. Ha kekep aylık hesabını ele l'“fı'n": d : yirmi İngiliz Hirası olduğuna Ve tulün ay başında | mebni maktulün Ü b Parası bulunması .uhed!"l" ralık banknotlardan Paraların belki de on üz'ü bir t | ;:""L.adr:! heuııl'ıı bııİunınıdışıı& “::"İ kazanmadığını, m! ek.İ::: L l. şin olduğunu ve tel sebt'i tahkir ğinı anlardım. Sonra yi A L ae ha aadımın el AD tiği halde sarfiyatın Sit Hel eaf bir madyo satm SN Yir ederdi tek liralarla ödediğini tt tde muayene © © şerait beni Bir zabıta memuru — katilin cebinde bulacaği ufak bir kâğıt parçasile katili ele geçirebilir 'üphclendîrir ve beni işi derinleştirme- ğe sevkederdi. ” a Bu yolda ilk istifade edeceğim şah- , maktul (Blunt) a hizmet eden Fakat bu adamın varidat menbaını|delâletile Blunt'un kimlerle görüştü - keşf için yapacağım bütün teşebbüs -İğünü, akrabası bulunup bulunmadığı- gideceği şüpbesizdi. Yalnız|mı anlar ve bunlar bana yardım eder - di. Bayan Parot'tan - Haslar hakkında hiç bir şey öğrenemiyeceğim muhak- kaktır. Fakat Jamison adını alan Blunt- un asıl hüviyetini keşf için uğraşa uğ- raşa onu bulur ve sonunda Haslar'la geçen estki macerasına kadar vanır - dim. Sonra Blunt'un her ayın ilk pazar - tesi günü şehre gittiğini keşfetmek te mümkündür. Bu keşf ile onun gelirini tahsil arasında bir münasebet bulun - duğunu anlamak güç değildir. Çalışmıyan ve irat menbaı olmuıyan bir adamın rahat rahat pata bulması i- çin akla gelecek ihtimallerin en mühi- mi dolandırıcılıktır. Bu ihtimal, Blunt'un asıl hüviyetini keşfetmeyi Onun için Blunt'un parmak izlerini alıp İskon- landyarda gönderirim. Haslar'ın he - sap etmediği bir nokta, Blunt'un hü - zaruri kılar. viyetini keşfetmenin kolaylığıdır. Çün- kü Blunt, Edinberg'den ayrılmasın - dan sonra bir kaç defa bir kahraman almuş bayağı bir adama benziyor. Haslar'la ikinci defa karşılaşıncaya ka-> dar otuz beş sene geçmişti. Blunt bü - tün bu müddet doğru dürüst olarak mı yaşadı. Bung imkân yok. Bu adamın, g:“n Parot'dur. Bu kadın bana bü -|bu yüzden zabıtaca tanınmış olduğu ü "bildikleıini söyledikten başka ne-|ve bu yüzden daima gözetildiği şüphe Ve tahmin ettiğini anlatırdı. Belki bu | götürmez. ';'hm_,,ıe, yanlış çıkardı, fakat onun (Arkan var) a yanmanaı Sıhhatinizin kuvvetli Fevkalâde öldürür. ve dünüzü de korur. dişl sade dişlerinizi değil, vücu- Fakat günde iki defa erinizi Radyolin ile - fırçalamağı kat'iyen ihmal etmeyiniz. ADYOLİN. bekçisidir! Ağız bütün mikroplara Z Y b ü | terkibile mikropları Altın D Yazan: R. Dicudonni Edouard ile Marie, evlendiklerinden bir ay sonra, kavgaya başladılar. Akrabadan ihtiyar bir kadın onları baş. göz etmeğe kalkmış, onlar da razı olmuş- lardı. Bir aile kurmak yaşına - vardıkları kanaatinde idiler: Marie yirmi dördünde, Edouard da yirmi sekizinde idi. Biribirine karşı öyle aşk maşk duydukları yoktü: bi: ribiri ile evlenmeleri, bu işi akıl kârı bul- dukları içindi. Edouard'ın maliyede küçük bir memuriyeti vardı; gerçi istikbali par- lak denilemezdi ama yerinden çıkarılmak tehlikesi de yoktu. Marie de aileye yirmi bin frank kadar küçük bir servet geti yordu. Kız tarafı ile oğlan tarafi da, içti mai mevkileri bir, kanmatleri, zevkleri bir olduğu için bu evlenmeyi pek münasib bulmuşlardı. Edouard'ın babası, çocuklarına da, ses- siz, boynu bükük bir kadın olan karısına da sözünü geçirmeğe alışık bir adamdı. Marie'nin evinde ise asıl efendi, anası i- di: onun dediklerine karşı koymak, koca- snın aklından — bile geçmezdi. Kızına: «Bak, benden örnek alls demeğe lüzum görmemişti; onun, kendisinden iyi dera al- mış olduğunu bilirdi. Cumartesi akşamla- n birkaç dostin beraber gazinoda oturup bir kadeh atmağı öteden beri üdet edin - miş olan Edouard. eve her günkünden yarım saat geç gelince karısı onu sert bir suratla karşıladı ve — Bak sana söyleyim, dedi, ya bu ga- zino huyundan vazgeçersin, yahut ki... Edouard, onan sözünü bitirmesine va- kit bırakmadı Güzelim, dedi, ben de sana söyli- yeyim mem. Bizim soyda erkek söyler, kadın dinler. Senin baban budalalık edip dizgi- nini annenin eline bırakmışsa orası benim bileceğim iş-değil; fakat beni de ona ben- ziyecek sanıyorsan, bilmiş ol, yanılıyor - sun. Bu küçük nutku şöyle sükünla, — sesini yükseltmeden söyleyivermişti. Fakat Ma- gie'nin ağlamasına da kulak asmadı. Kadın birkaç gün surat etti; ağzını açıp bir çift söz etmiyordu ama zaten kocası da pek konuşkan değikli. O günlerde Ma- [ıiı de bir ahbaba — gitmiş, eve biraz geç kalmıştı. Edouard işte o gün, karısının dargınlığını düşünmeden ona, gerçi yine sakin, fakat amirane bir acale: — Şunu iyice aklına koy, dedi: bu evin lefendisi benim, sen değilsin, Ahbablarını gidip görmene bir diyeceğim yok ama ben İeve gelince. seni de evde bulmalıyım: Bu sözü bir daha tekrara meydan bırakmaz- SiNce. Fakat Marie annesine de uğrayıp der- dini anlatmış, ondan şöyle bir cevap ve bir ders almıştı: — Oh olsun! Hakketmediğin bir mu- amele değil yat... Ben senin ne budala ol- duüğünü zaten söylerdim. Bir kadın koca- şanı istediği gibi idare edemezse — ötesini kendi düşünsün! Sen kumandayı kocana bıraktın mi, yandın demektir. Bir daha İsana öyle bir şey söylemeğe kalkarsa, ku- lağına küpe olsun, yüzüne çemkiriver! Marie, anasından bu öğüdü almış oldu- |u için. kocası sözünü bitirir. bitinmez: — E! dedi, ben büyle geyler dinliye - meml Edouard kaşlarını çatıp eevap vermek istedi ise de para etmedi. Marie'nin kafa- 1 kazmış, ona kafa tutuyordu. kavga hayli devam etti ve iki hasım, nihayetinde ba dışmadılar. O zamanlar onların oturduğu küçük taş. ra şehrinde, hele bulundukları muhitte bo- şanmanın aözi bile bir ayıp, insanın ömrün- ce sürecek bir yolsuzluk sayılırdı. Zaten böyle bir şey akıllarından — bile geçmedi. Matie, derçini halasına anlatmış, ondan şu cevabi almıştı: — Ne yapalım, kızım? Her evde böy- le küçük kavgalar olur. Bunun hiç bir & - hemiyeti — yok. — Mademki kocanın içki - si yok, — zanparalığı yok, daba — ne ister - sin? Edouard ile Marie arasında geçen mü- nakaşaları, kavgaları bir daha ne aileden duyan oldu, ne de eş dostları sezdi, Bir kapı çalındı mm, ikisi de susuverirlerdi; za- ten kavganın en ateşli anlarında bile ses- lerini yükseltmezlerdi. Aile arasında, Edouard ile Marie yeni evlilere örnek diye gösterildi. Edouard'ın arkadaşları da: — Doğrusu, derlerdi. talihi varmış. Ka- dın dediğin işte böyle olur: ne süs di nür, ne eğlence; varsa yoksa evinin ben kimsenin ermri ile hareket et. | Böyle, ta ilk zamanlarda, araları açıl: İça: İ b kocaraz mudir>. Amü onlar, kur. | cektir. ..y . ea üğünü Çeviren: N. Ataç Jdukları ocağı yıkıp bir yenisini kunmağa kalkmazdı; onlar için, bir kere verilmiş sözden bir daha dönülmez... Böyle yaşayıp, giderler. Evet, dışarıdan bakılınca © aileye hi bir diyecek yoktu; sırf kadın misafirlerg mahsus olan günlerden baska, daima bera- berdiler. Bir kaç mirasa konup paralarıni arttırmışlar, Edouard memuriyet hayatındğ ümid edebileceği en yüksek yere varmış« : tekaütlük zamanını bekliyordu. Nihaş' yet o da geldi, ufak tefek hastalıklar da' İbaş gösterdi: Tumatisma çektiğinden .vı.'y |gidemiyordu. Marie'ye gelince,miyde sana cısından yemek yiyemiyor, huysuzluğu ara tıyordu , Zaman, aralarındaki geçimsizliği yatışe tıramamıştı;gerçi biribirlerine eskisi kadar, ağır sözler söylemiyorlardı ama bu, gö < 'nüllerinde biraz olsun sevgi uyandığı içirf, İdeğil, daimi kavganın yormasından korke ytukları içindi. Ham Marie eve bir hizmet< |gi tutmuştu, öfkesini ondan çıkarıyordu; (Aralarına öyle bir yabancı gireliberi ikl Jihtiyar, biribirine bir taş atacak olsalar, bu«. nu yavaş sesle yapıyorlardı. Hiç bir aöğk söylemeden biribirlerine günlerce garazla baktıkları olurdu. Evkilik günlerinin ilk zus (manlarını hatırlarına getirdikleri vakit bi le gönüllerinde kinden başka bir şey bu « Jamıyorlardı; sanki onları hep bu kin yas (ratmıştı. Edouard yetmiş dokuzuna gelmiş, kup« kuru, bembeyaz bir ihtiyar olmuştu; Marla i$ dördünü bulmuştu: sivilceli * de y suratı, biraz öfkelendi mi, kıpkırmızı olur« du; saçları da ağarmış, yer yer dökülmüşs Kü O sırada yiğenlerinin aklına geldi. Ons ların düğününün ellinci yılını tesid etmek, altın düğünü yapmak Tâzımdi. Elli yıl, gee çimsizlik nedir bilmeden, bir arada yaşas yıp beraber kocamak... O güzel merasime bütün kasaba halkı iştirak etti. Belediye reisi heyecanlı söz « ler höyledi, papas da o karı kocayı, bütüm hirisliyanlara nümune diye gösterdi. Fotoğraflar çekilip mahalli gazetelere basıldı. Akşam evlerine yapayalmız döndüler.. (Elli yıldır beraber yattıkları yatağa girdi« ler, fakat bir kelime bile söylemediler, bik ribirini bir kerecik olsun öpmediler. İkisj de arkasını dönmüş, başını yastığın altınış sokmuş, ağlıyorlardı. Ömürlerinde ilk de« fa olarak, elli yıldır böyle bir kin besle « diklerine, o kinle her zevki, her neşeyi ölk dürdükl ağlıyorlardı. Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Senfonik musiki (plâk), 19: Haa berler, 19,15: Mühtelif plâklar, — 19,304 Konferana, 20,30: - Stüdyo — orkestraları; 21.30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının cektir. ANKARA 19,30 müzik hakkımda konuşma. 19,45 plâk neşriyatı. 20,10 ajana haberleri. 20,20 Karpiç şehir lokantasından nakil (orkese tra.) BÜKREŞ 18 süel bando koönseri, 19,15 plâk kons İseri. 20,20 orkestra konseri. 21,40 or « “|kestra musikisi, 22,45 süel bando konseri, 24 hafif konser. VİYANA 20,30 piano — konseri - (hafif eserler) 21,15 on dakikalık eğlence 21,25 hafif musikisi. 23,10 keman konseri. 24,05 Jazze band musikisi. y BERLİN 17 bir çok solistler ve orkestra iştira «; |kile büyük hafif konsar. 19,15 plâk yayıs mı 20 koro, solistler ve orkestra toraf. 04 İpera. 21,10 büyük akşam konseri. 23,30' Laypzig orkestrası. 3 Myıs Pazar İSTANBUL 12,30: Muhtelif plâk naşriyatı ve halki musikisi, 18: Ambassadörden nakil, dane — yavsikisi, 19: Haberler, 19,15: Hafif para çalar ve sigan musikisi (plâk), 20: Muhe İtelif sololar (plâk), 20,30: Stüdyo orkese trası (Gavin kardeşler ve tenör Avni)ş bestekâr Halit Bedün tangolar, 21.153 İEminönü Halkevi gösterit kolu ve son has â .|berler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının, zetelere mahsus havadis servisi verile « gazetelere mahsus havadis servisi verile « ' 3 * 4 1 " y Y 1 y | | 4 İ i â N i ş A j : ' | J