— İ Son Postanın Tefrikası » * Milli Mücadelede N7 T 5-4-906 Birtakım casus taslakları İngiliz para- sile harvurup harman savuruyorlardı Manmafih, papaz Fru, © görüşeceği 8-! kendisini Asgar edilen daha zeki veJtihbarai merkezine aksetmişti. damların hepsini bu odaya kabul etmez-| daha kudro'li gördüğü için omun maiyetim-| O (Kurnaz Hinlli, aleyhinde hasıl olan ce- di, Bu odaya girebilmek şerefini İliraz © de çalışmak istememiş; ayni zamanda bin-|reyanı hisseder etmez, bu teşebbüsten der- | denler, mahdut bir zümreye inhisar eder-| başı Gordon'un bürosundaki dolgun maaş- | hal vazgeçmişti. ) di. O da; (Şeyhülislâm ve Müftiyülenim o-| lı: şefliğini feda, edememişti. Lâkin buna| © Yine 337 senesi şubat ayı csnalarında, | lan hoca Sabri), en büyük (din ulemasın-| mukabil kendi muavinlerinden olan A-| İstanbulda (Hint ordusu erkâriharplerin- dan addedilen Zeynelâbidin efendi; yine| masyalı Mirtad'ı, Asgar efendiye takdim | den binbaşı Abdürrahim Han) isminde bi- mümtaz ulemadan sayılan Vasfi hoca gibi| etmişti. vi türemişti. Bu adamın da, rahip Frodan bürriyet ve itilâfin bir partisine mensup l-| © Amasyalı Mirtad, bir zamanlar Apra:| #ldeğı talimat ile hareke. ettiği hissedilmek- drlere; muhalifler arasında temayüz etmiş| nosyan biraderlerin mağazalarında çalişa-| tevdi. 4 , i mühim şahsiyetlerden ve büyük casuslar-İrak, tahsilât vesaire için uzun zamanlar A-| Abdürrahim Han, aldığı talimat muci- | dan ibaretti, nadoluda gezmişti. Muhtelif yerlerde bir | bince, Anadolunun askeri vaziyetini anla- Diğer ziyaretcilere gelince; Papaz Fru,İçok yerlerde muhlelif kimseler (tanıyor; | mak için İstanbuldaki muhalif partilerden 30 wi pvüz elli liraya üstümde kalmasın ij , bunları daima Holde ve ayak üzerinde ka-| Tokad, Amasya, Zile, Samsun, Eğin, Div: | ve bilhama Nigehbancılardan bir şebeke | | Üeçen kıştı. Anketçi arkadaşla (© beraber tebii bul ederdi. Kendisi, arkasını pencereye ç6-İ rik, Kangal, Sivas ve bunlara civar mınla- | tesis etmişti. Edebiyat anketi yapan bir muhar- ettik: Eğ virir, muhatabını pencereden süzülen meb-| kalarda da muhtelif derecede hısım, akra- (Arkası var ) — Şeniz varmış! Doğrusu kelğe al ışığa getirir.. Kırlaşmış başını dimdik tutar.. Sakalsız, bıyıksız, kupkuru çehresin- deki keskin, nafiz nazarları, konuştuğu #- damın gözlerine temerküz ederdi.. Oradan da kalbine ve vicdanma kadar nüfuz €y- ler.. Gayat kısa sünllerle karşısındakini bol bol söyletir, kendisi derin bir süküt içinde dinlerdi. * Papaz Fru, buraya (yerleştikten sonra artık pek esasb bir şekilde işe girişmişti. Deruhte ettiği vazife; büyük makamları işgal eden yerli casuslarla, hariçten getiri- len casusları idare etmekti. Hariçien gelen casusların o hepsi de, Hintlerden, Mısırhlardan, Kıbrıs ve Iraklı Yardan mürekkepti... Papaz Frunun idare ettiği İşlere tamamiyle nlfuz imkân ve ih- mali olmadığı için bunların hakiki adet- lerini ve tam olarak hepsinin de büviyet- lerini öğrenmek ve bilmek mümkün değil di. Fakat muhtelif vasıtalara müracaat €- derek inceden inceye yaptığımız tahkikata nazaran bunların belli başlı olanları şun- lardan ibaretii: Hintli Abdullah ( Asgar) - aslen Hintli 0- lan bu adam, umumi harpten çok evvel İs- tanbula gelmiş, yerleşmişti. Bir iki İngiliz bazı Hint gazetelerine muhbir- lik ederdi. İttihadcılardan ve ordu men- suplarından bir hayli dostlar tedarik et- miş ve bunların tam manâsiyle emniyet ve Mensup olduğu gazetelere ara sra Os- manlı hükümeti ve hükümet erkâm lehin- de yazılar yazıyor; böylece hakkındaki te- veccüh ve muhabbeti arttırıyordu. Umumi harp başladığı zaman sansör bey'etinde lisan bilir adamlara ihtiyaç his- sedilmişti. Bu meyanda bir kaç bisana âşi- na olan ve hükümet ricalinden bir çokları- nin da emniyet ve teveccühünü kazanmış olan (Türk dostu) Asgar efendi de ihmal edilmemişti. Kendisine sansür o bey'etinde bir baş memurluk verilmişti. Asgar elendi, büyük bir (sı'ku sada- kat) le işe girişmişti. Harp hitam bulunca” ya kadar, harekâtından hiç kimseyi şüpbe- vazife ifa eylemişti. Halbuki bu müddet zarfında; türlü vasıtalara müra- caat ederek mükemmelen İngilizlere casus- Yuk etmişti. Asgar efendi, İzmirdeki o (Atkenson) <asus şebekesinin İstanbul ajansı vazifesi- Bi ifa eylemekteydi. Bu teşkilât o kadar harikulâde vesalte malikti ki, Asgar efen- dinin verdiği berhangi bir malümat, yıldı- rım süratiyle İzmire gitmekte ve oradan da (Meis) adasındaki casusluk merkezi ve| vasıtasiyle yarım san: zarfında İngiliz ami- ral gemisine bildirilmekteydi. Umumi harp bitip te İstanbul tam ma- nâsiyle İngilizlerin nüfuz ve tahakkümü al ına girer girmez, Hintli Asgar efendi de —iğer bir çokları gibi— yüzündeki mas- keyi atmış; artık serbest bir şekilde casus Doğa başlamıştı. Ancak, şimdi casusluğun proğramı de- Eişmişti, İngiliz isibbarat servisinin bütün mazarı dikkati, Anadoluya gevrilmişti. Hintli Asgar efendi de bittabi ayni projğ- ramı takip edecekti. Yalnız şu var ki; Ana- doluda bulunan zabitlerden ekserisi ken- disini tanıdığı için bizzat o Anadoluya ge- Şemezdi, Onun için emniyet etliği adam- lardan hususi bir casus şebekesi leşkil et-| mişti, | Bu şebekeyi teşkil ederken kendisine yardımcı olarak meşhur (O (Pandikyan) |! yanına almak istemişti. Fakat Pandikyan ba ve dostları bulunuyordu. Mirtadın bu vaziyeti, Asgar efendinin işine gelmişti. Kuvvetli dostları ve akraba- ları bulunan yerlerde bir casus şebekesi|. teşkilini ona havale atmişti. Ayni zamanda öteden beri muhaliflerle düşüp kalkan ve Nigehban grubuna mensup olan topçu$e- rif Rıza namında biriyle birleşmişti. Şerif Rıza, umumi harp içinde itihatçı zabitlerle hoş geçinememişti. Buna binaen onlara karşı kalbinde derin bir kin besle- mekteydi. Milli mücadele başladığı zaman bu zabitlerden çoğu, Anadolndaki | milli teşkilâta iltihak ettiklerinden, Şerif Rıza bunlara karşı hareket teklifini büyük bir memnuniyetle kabul etmişli. Damad Ferid paşa hükümetinin İstan- buldaki icra vasıtalarından birini teşkil 6- den merkez kumandanı Emin paşa zama- nında inzibat bölüğünde bulunan Süleyma- niyeli Mevlut isminde biri de, Şerif Rıza- nm delâletiyle, Asgar efendinin grubu ile birleşmişti. (İstitrat olarak şunu da ilâve edelim ki, ilk teşekkül ettiği zaman münhasıran casuslukla iştizal eden bu grup, sonraları suikastçilerden mürdekep bir çete haline gelmişti. Adetleri otuz kişiyi bulan ve iç- lerinde ermeni fedailerinden bir kaç şahıs ta bulunan bu çete; muhtelif zamanlarda) Anadoluya geçmek cür'etini göstermişler; bazıları ele geçerek lâyık oldukları cezayı görmüşlerdi.) Papas Frunun emrinde çalışan o câsus- lardan biri de, Hintli Nizamettin idi. Bu adam; umumi harp içinde, elinde (Hint hilâfet cemiyeti) nin bir tavsiyenamesile İstanbula gelmiş; Enver ve Cemal paşalar- la münasebete girişmişti. Bu adamın rivayetine nazaran, (Hint hilâfet cemiyeti) nin münhasıran "Türkler- le alâkadar olarak gizli bir şubesi mevcut idi. Bu şube, harbin Türkler lehinde kaza- nılması için el alından bir çok fedakârlık- lar göstermekte ve ezcümle Hintli asker- lere, Türklere karşı katiyyen kurşun atıl- mamasını tavsiye eylemekteydi.. Bu gizli şebenin en nafiz erkânından biri de, yük- sek Hint münevverlerinden (Mustafa Sa- gir) idi. Mustafa Sagir, Türklerin lehine İngilizler nezdinde daima teşebbüsata giriş- mekte ve günün birinde büyük muvaffa- kiyetler elde edeceğini ümit eylemekte idi. Hattâ, İngilizlerin takibat ve tarasudatın- dan kurtulursa, günün birinde gizlice ge- lerek Osmanlı hükümet ricali ve ittiha - te- rakki fırkası erkânı ile de görüşmek arzü- sunu göstermekte idi. .. Kendisini, (Mus'afa Sagir) in husasi kâtibi gibi gösteren ve Cemal paşaya onun tarafından bir mektup getiren Nizamettin, yukarda arzettiğimiz sözlerle bir çok O:- manlı hükümet erkânmı kandırmış; ve bü- yük bir emniyet kazanmıştı. Hattâ bu mü- him casusu, Cemal paşa uzun müddet ka-| rargâhından ayırmamıştı. Umumi harp bitip te mütareke devri başlar başlamaz; Hintli Nizamettin de yü- zündeki maskeyi atmış; papas Frunun em- ri altında casusluk eimeğe başlamıştı. Orta boylu, koyu esmer renkli, cüret- kâr bir ruha malik olan bu adam, uzunca müddet Türkler arasında yaşadığı halde, pek az Türkçe öğrenebilmişti. Öğrendikle- rini de pek bozuk bir İngiliz şivesiyle söy- lerdi. 337 senesi haziranında, papas Fru bu adan Hintli, tacir Yahşi zade) namı müsteariyle Anadoluya göndermek iste- mişti. Fakat bu teşebbüs, derhal Türk is Açık görüşme (Mehmet Zorlu) imzalı mektub sahi - bine: Elimizdeki resmi kayidlere nazaran © tarihte (Arab Mehmed) 20 - 22 yaşla - rında orta boylu, çakır gözlü, kumral bir adamdır, Sizin saydığınız üç (Arab Meh- med) den biri olmasa gerek. İhtimal ki vaktile Suriyeden Edirneye geçmesi ve bir müddet orada ikamet etmesi dolayısile |kendisine © isim verilmiştir. ( Arkası var ) Bu Akşamki Program İSTANBUL 12,30: Muhtelif plâklar ve halk musi - kisi, 18: Operet parçüları (plâk): 19: Ha- berler. 19,15: Muhtelif plâklar. 20: Kon- ferans: Ziraat Bakdnlığı namına (Pendik Bakterioloji enstitüsü şeflerinden Ekrem Vardar tarafından (Davar ve Merinos ko- yunları hakkında) 20,30: Stüdyo orkestra ları, 21: Eminönü Halkevi gösterit kolu. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gezetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. 12,45: Orkestra. 18: Rumen balk mu- sikisi, 19: Kenferans 19,20: Radyo salon orkestrası. 20,15: Konferans 19,20: Rad- yo salon otkestram. 20,15: Konserin de - vamı, 21: Tiyatro. 22: Koro konseri, 23: Konser. BUDAPEŞTE 17.45: Avusturya - Macar futbol maçı- nı Viyanadan sakil, 18,45: Koro. 20: R. Salon orkestram. 21,20: Müsamere. 22, 10: Löst'ün eserlerinden kanser. 23: Ha - ber. 23,20: Çingene musikisi. VARŞOVA 20,15: Dini musiki. 2İ: Solist konseri, 22: Şen neşriyat. 23: Askeri konser, 23, 45: Plâk. MOSKOVA 18,30: Koro tarafından ve solo şarkı * lnr. 19,30: Radyo festivali. 22: Muhtelif dillerle neşriyat, BERLİN Piyano « keman triyosu (Hayda, Basi) 20,40: Spor. 21: Akşam musikisi (Opera ve operetlerden)- 23: Haberler. 23,30; Boks reportajı. 24: Gece musikisi, 1: Dana, PRAG 17: Paskalya musikisi, 17,30: Yaylı ve bando mızıka. 18,45: Plâk. 18,50: Al - manca musikili neşriyat. 19,50: Muhtelif, 20,40: Hafif müsiki, 22: Karışık neşriyat, 23,35: Konser nakli. VİYANA 18.20: Avusturya - Macaristan futbol maçını akil (Budapeşteden) 19,10: Radyo popurisi. 20,15: Piyano - şarkı. 22: Skeç. «Saat kaçı vuruyor». 23,20: Nakil 24: Plâk (Joset Şmid). 24,30: Orkestra. 6 Nisan Pazartesi İSTANBUL 17: Üniversiteden nakil “İnkılâp dersi Esat Bozkurt. 18: Dans musikisi. 19: Ha- berler. 19,15: Oda musikisi Çplâk). 19, 45: Konferansı Halkevi tetkiklerinin kül tür bakımından ehemmiyeti İstanbal kon - servatuvarı Direktörü Yusuf Ziya Demir- ci oğlu. 20,30; Stüdyo orkestralar 21,30: Son höberler, Sant 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile » İmal ettikten sonra film çevirmek üzere cektir, iriyorduk. Bu işin taktiki şudur: — Eskileri İskartaya çıkarmak. Ye- nileri de inkâr etmek. Yenilerden lâkırdı açılınca: — Kimdir onlar? diye sormak! Edebiyat anketinin bu püf nok- tasını belledikten sonra bütün gazete irleri gelsinler. Soracakları var- Se bğenköökleki dl elele Biz doya doya dünküleri çekiştirir- , İvayt film kumpanyası sahibi ile mu bir hanım efendinin salonunda tanış- tığım eski paşakardan birinin oğlu içe- İriye girdi. Ayakta karşıladım : — Buyursunlar efendim. Bü na ki. tuf, he saadel Pise midi beni bi dikeni Gİ rünce dedirgin olmuş göründü. Ta - ken kapı açıldı. Bir kaç yıl evvel kibar |* piri — Ne diyorsunuz! Sevinçten çiddma- cağım. Hemen parayı verip (tabloyu kaldıracaktım, aksiliğe bakın ki üstüme de şu yüz liradan başka para yok. Çek ta bebel etmiyorlar. Gleliye evo kalan gideceğime şuradan bir dosta ouğrar üst tarafını eklerim dedim. İlk hatırıma siz geldiniz Devam etmesine lüzum yoktu: — * — Değil mi ya efendim, emredersis niz. Bizim idare müdürü burada olas <ak. Seslendim: — Kâmil Bey: Kâmil bey! Para verirken hiç yüzü gülmeyen idare müdürü göründü. Boynumu büktüm: — Kâmil Bey. Bana elli lira Detirin misin? nittim: — Muharir / İdare müdü « kadaşlarım - . rünün gözü paag lal ig Bey, Y. ARIN i zadenin © elinde Selâmlaştı - Kavak yeli oynadığı onar « hk liralıra tas sne Biz kahve Yazan : Kadircan Kaflı kıldı, * Bu para- say! lar ona da emmi” — Teşekkür ederim, Zahmet etme-|yet vermişti: yin, zaten oturacak değilim, sizi acele bir iş için rahatsız etmiştim. — Emredin! Elinde bir tomar para vardı. Onları gösterdi: — Kapalı çarşıya çıkmıştım. o Ara sıra sandal bedestenine giderim, antika şeyler düşer. Merak işte... Bugün de uğramıştım. Nefis bir tablo gördüm. Bellininin bir tablosu, Kimbilir kimin terekesinden çıkmış, satılıyor. Herhak de varisleri tablonun kıymetini bilmi- yorlar. Mezad idaresinde yüz elli lira kıymet koymuşlar, Bu gün bin beş yöz lira eder. Belki daha fazla! Böyle şey- ler malüm ya bilgi ister, İmzayı görün- ce aklım başımdan gitti, Hemen pey sürdüm. Düşünün Bellini'nin koca bir tablosu, yüz elli liraya. Bir san'atten anlayan çıkar da artırır diye korkuyor- dum. Haş arttırsa da dediğim gibi bin beş yüz liraya kadar vermeyi göze ak dım. Bereket kimse farkında değil. Ko- ca san'at eserini takdir edecek tek a- Dre çıkmadı. Bir iki sorgudan sonra — Başüstüne! dedi. Bir tek elli liralık göründü. kalkıp uzattım, — Buyurun beyim efendimiz. Elliliği eherhmiyetsiz bir büküşle elindeki onar liralıkların arasına kattı. — Teşekkür ederim. Akşama tak- dim ederim. Kaça kadar buradasınız? — Acele etmeyin beyim. Sizin işiniz olsun da | Paşa zade elimi sıktı. Anketçi arka- daşı da başıyla selâmladı. Bin beş yüz Jiralık tabloyü almak için çıktı. Biz yine biribirimizi çekiştirmeğe, edebiyat Ayağa incir çekirdeği doldurmayan dedikodusuna daldık. * Bu gün üç yıl oluyor. Antika me vermedi. Ara sıra rast geliyorum. O beni gör memezlikten geliyor. Ben onu gördük- çe elli lira ile beraber mabut bin beş yüz liralık antika tabloyu hatırhyorum. Zaman geçtikçe bu hatıra da antika o- lacak galiba! raklısı pasa zade elli lirayı Bürhan Cahid am aa İngiliz Sinema muharriri Pireye gitti Memleketimize ait bir film çevir - mek üzere; bir haftadanberi şehrimiz de tetkiklerde bulunan İngiliz Von - harrir Hil dün akşam Pireye gitmiş - lerdir. İngiliz filmeiler, Atina ve Selânik te bir müddet kaldıktan sonra Londra- ye gidecekler, icap eden hazırlıkları ik- şehrimize geleceklerdir. | —am TAKVİM NİSAN 5 Resmi sene) 1936 Rumi sene 1052 Kasım 10 Mart 23 PAZAR “SABAN |, ” |». Jam