6 Sayfa Muhtelif memleketlerde kadının mevkii Seylanda koca ev işlerini yapmağa Tibette kanunlar kocası uzak yere giden kadınlara muvakkat koca almak hakkını veriyor Rene Dore isminde bir Fransız ka- din gazetecisi tâ cenubi Amerikadan Tibete kadar dünyanın bütün mem - leketlerini dolaşarak buralarda — yaşa- yan insanların nasıl sevişip evlendik- lerine dair enteresan tetkikler yapmış- fır. Rene Dore diyor ki: Seylanda Seylan adasında erkek karısının ve kaynanası ile kaynatasınıy' en sadık bir uşağı mesabesindedir. Evlenir mez hemen onların evine gidip yerleş- mekte, bütün hizmetlerini deruhte et- mektedir. Kendisinin hiç bir şey ve hattâ karısı üzerinde ufak bir nüfuzu yoktar. Kadın hör zamânı' başka koca- lar almak hakkını haizdir. Bunlar da Şivelki gibi hizmetçilikte devam eder! ler. Ebeveyni vefat edince kadın ko - calarının arasında en müstahakını se- evlen- ,gerek aile reisliği tahtına çıkarır. Diğer kocaları yine hizmetçi vaziyetindedir | ler. Seylanın bu zavallı kocalarının hu- kukunu himaye için kanunları da (!1) vardır: Bu kanunlara göre erkek karısıyla haftada ancak 24 saat bir arada yaşa- yabilir. Fakat beraber yaşadığı günün kendi üzerinde olan — hizmetlerini de | görmeğe mecburdur. İ Erkeğin de müteaddit kadınla ev-| Jenmek hakkı vardır. Fakat hepsi için | de ayni şeraite tabidir. | Seylanda doğum fazlalığı bu suret- le elde edilmektedir. Buranın erkekleri başka yerlerde olduğu gibi çalışıp pa- ra kazanmakla mükellef — değildirler. Bunların vazifesi çocuk yetiştirmektir. Tibette Tibetin Kuan Lan dağlarının altında- ki büyük yaylalarda güzel Tibet kız - İan . çadırlar- altında yaşarları- Erkek - ler de iyi bir kısmet bulmak için toplu bir halde dolaşırlar. Ve rasgekdikleri kızların en hoşlarma gideniyle evlenir- ler. Bundan sonra kız erkeği takip eder. O da kocası ile beraber erkek toplulu- guna katılarak dağların, taşların, ı7 - makların arasında, göllerin etrafında, korkunç sahalarda dolaşır. Eğer koca- # karısını aldığı çadırın önüne geti - rip bırakır ve tekrar dolaşmağa çıka - cak olursa kadının muvakkat bir ko- ca almağa hakkı vardır. Bu muvakkat koca, asıl koca gelin- ciye kadar kadını kurtlardan, ayılar - dan ve daha muhtelif - tehlikelerden |lursa babası, anası ve kardeşleri a: SON POSTA mecbur! muhafaza etmek ve kar fırtınalarının yıktığı çadırını yapmakla mükelleftir. AhE böcü gekliği zaman muvakkat koca çadırı terkedip gitmediği tak - dirde şiddetle cezalandırılır. Tahitide Ebedi baharın hüküm sürdüğü Ta- hiti adasında evlenmek âdetleri daha gariptir. Bir erke bir kızı sevince kız yalnız be-| çi Amerikada, en parlak Holivud yıldız- K çiçeklerle örtülü olduğu, saçları (larının rağbetlerini kömür gibi —karartan omuzlarından aşağı dağınık ve başı -|bir alâka uyandırdı. Aylarca süren haupt- nın üstünde bir demet yasemin bulun- | man davasının ne hukuki, içtimal bakım- duğu halde bahçesinde müteaddit o -| dan tahlilini yapmak, ne de meraklı ro - yunlar yapar, sıçrar, oynar. Bu arada lıeı;disîn_i scyı'edcn ı:xk_ek nadir Çiçek- | arsce kapisandarda vazife lerden bir hediye takdim eder. Bunun ö dd ati a E İN (dostum. vardır. üzerine kız da erkeği takip eder. İkisi birlikte gidip sandala benzer bir şeye girerek ırmağın bir köşesine giderler, orada şarkılar söyleyerek balık avlar- lar, sonra ormanın içine dalıp küçük çocuklar gibi sıçrarlar, hoplarla, bura- da meyva ve otlarla yaşarlar, biribirle- rinden usanınca da ayrılırlar, Laponyada y Laponyada evlenmek âdetleri daha | *” *ize anlatmadan duramıyacağım. gariptir. Orada erkök- alacağı kıza B kendisinin çok cesur bir delikanlı ol.| — Bana kalırsa, diyor. insanlar içinde duğunu isbat etmek vaziyetindedir. | bir defa değil, on defa asılmıya BK Bunun için denizin en fırtınalı oldu -| slanlar bile vardır. ğu bir gece de sandala girerek çılgin| — Fakat bana kalmaz bu is, ve SAA dalgalarla uğraşır, bu arada eğer bo -|lan da bu isin sade bana değil hiç «kimsen ğulursa mesela kalmüz; öğer” kuzta -| ** Holmamandır. Küşi Hem işin bu tarafını geçelim biz. İda - ükü: * |İmin cinayet olduğunu söyliyenler de var; sında sükünetle beklemekte olan ni - Tiklülen bükabğenlarini ni flli ai şanlısına gelir, bunları selâmladıktan payet olduğunu iddia edenlerin sözlerini sonra kızınızı almağa geldim. Bunun yazmana herşeyden evvel sütunlar dar ge- için dıniıiı: bütün azgınlıklariyle uğ -İliri manını yazmak bana düşmez. Benim, se- görmüş bir Nice idam mahkümları tanımış, ve nice idam fermanları dinlemiş bir görgülü, bir bilgili ve bir duygulu fanidir o. tı. İdam mahkümundan açılan lâf düğüne değil, sehpaya dayanır elbet. Fakat lâf sehpaya dayanınca, öyle şeyler dinledim ki, mevzu soğuk ta ol- endan Aramızdaki lâf Hauptmandan açılmış -| raştım, der. Fakat kızın babası damat namze - dinden, cevap vermek - için ufak bir mühlet ister, Bazan damada çok müşkülât gösterilir. O zaman erkek İkızı ahp kaçırır -. GÖNÜL İSLERİ Arkadaşlığımız Sevgiye Döndü «İş ve yol urkudaşım bir gene — var. 'Bununla hakikaten — senelerdenberi — iki arkadaşız. İşçe beraber gider, beraber döneriz. Bit rahataızlığım olsa ilk defa yardıma koşan o olur. O hastalansa ilk- önce beni arar. Geçende işimde bir kriz geçirdim. Bu arkadaş beni doktora gö- türdü. Orada gösterdiği telâş ve alâka dikkatimi çekti. İlk defa onun beni sev- diği şüphesi üzerinde durdum. Bir an gözlerimiz karşılaştı ve anlaştı. Arkadaş- kğımız sevgiye inkı Fakat ben bir türlü bu değişikliğe razı olamı - yorum. Onu arkadaş olarak muhafaza etmek istiyorum. Ne dersiniz? » Kadıköy: Naime Hâdiseler insanların arzularına — göre gereyan etselerdi çok iyi olurdu. Fakat istediğimiz zaman yağmur yağdıramı - yoruz. Cemiyetin gidişi önüne sed çeke- etmişti. miyoruz. Bunun gibi kalbimize de her vakit hâkim olamıyoruz. O bildiğini ya- par. Sevdiği gün artık irademizin kıy - meti kalmaz. Hele arzu ve hevesimizin bu işde hiçbir rolü olamaz. Kadın ve er- kek arkadaşlıkları ekseriya bu neticeyi verir. Bunu evvelden tahmin edebilir- siniz. * «Mahallemizde bir genc beni istiyor. Ben kimsesiz bir kızım. Halamın yanın- da oturuyorum. Bu gencle bir müddettir sevişiyoruz. Şimdi - birleşmemizi istiyor, fakat imam nikâhı yapmamızı teklif edi- yor. Sebeb olarak nikâhının kâfi olduğunu söylüyor, Ben resmi ni - kâh istiyorum. Razı olmuyor. Ne yapa- yım? $ imam Fahriye Bugün imam nikâhı yasaktır ve ka - nünen muteber değildir. Resmen ni - kâh dairesinde nikâhlanmazsanız nil hin hükmü yoktur. Onun için bu gencin sözüne kanıp kendinizi tehlikeye atma- yınız, TEYZE Hem lâfın bu kısmı, işin ukalâca tara - fıdır: Sıkar. Bugün idam, bazı yerlerden kaldınl - mıiştir. Bazı yerlerde yapılır. Fakat idam usulleri, hemen her yerde bir başka çeşid olur: Bazı yerlerde, ada min boynunu, keskin bıçakla — uçururlar, bazı yerlerde kör baltayla. Bazı yerlerde adamın canına fenni (1) şekilde kıyarlar, bazı yerlerde iptidal, Bazı yerlerde bu işi elektriğe gördü - rürler, bazı yerlerde ipe. Bana kalırsa, bir mahküm için en hayırlı usul, gazla yapı - lan idamdır! Mahkümu bir odaya kapatırlar. O, b teceğini bilmediği hayatın tatlı rüyalanna dalar. O ari daletin merhametli eli, ze - birli muhteviyatını mahkümun — odasına kusmıya hazır bulunan bir gaz borusunun mnahtarını yavaşça çevi: Ve idam mahkümu, kara akıbetine rü- yalannın tadını bile kaybetmeden uğrar. Bu ceza değil, nimettir adeta. Hani, ö- lümün bu türlüsüne ben bile gönüllüyüm- dür. at yatağıma, bir daha uyanmıyaca- #umı bilmeden girmek şartile... Amma sakın bu son dediklerimi yaz - ma: Hayır sahibinin biri çıkıp: | — Şu adamın g edelim! der ve geceyarısı söylediğim biçimde canıma ©- kumaya kalkışırsa ahirette iki elim yakan İda kalır! | Bilir misin hikâyeyi: Deveye: — Sen, demişler, inişi mi seversin, yo- |kuşu mu? Hörgüçlü mütefekkir, hiç düşünmeden cevab vermiş: — Sırtımda yük olduktan sonra nin de Allah belâsını versin. Onun dediği gibi, sonunda ölüm ol - ikisi- | * * * ipe... En iyisi acaba hangisidir? vin. Dostum, kötü bir hayali kovar gibi & Bini salladı ve: — Sonra, dedi, idam usulü hemen her yerde başka bir maksadla kabul edilmiş tir. Amerikada bir adamı sadece, cemiyeti muzır bir mahlüktan kurtarmak için idam ederler. Bu itibarla orada cezaya çarpı - lanın cesedi halka gösterilir. Bazı yerlerde de idam sehpasi — ibret |dersi veren müthiş, fakat terbiyetkâr bir kürsü makamında kullamılır. İpte sallanan mor yüzlü bir ölüyü açık- |ta bırakan adalet, fena niyetler güdenlere: — İşte bakt.. Kanunlara kafa tutan - ların akıbeti budur! diyor, demektir! Neyse... işin ilm? çıkmazına dalmıya - hm gene.. Adaletin, idam olacaklara karşı bir sü- tü İğtu! lıkları (!) vardır: Meselâ, hasta bir adam ipe çekilmez. Sanâ bu yüzden başımdan geçmiş bir vak'ayı anlatayım: Bulunduğum hapisanede, bir idam mah- kümu vardı. Fakat adamcağızı bir türlü asıp ta, adaleti bir an evvel yerine getire- miyorlardı. Cezasını çekebilmesi için kanunli ev - sah (!) baiz değildi. Midesinde müthiş bir iltihap vardı. Ve doktor, onu bu tehlikeli iltlihap yü- zünden ölmekten kurtarmak için gayretini sarfediyordu. Bir gün onun bu beyhude zahmetine a- gıyanlar: — Yahu, dediler, ne diye bir. idam mahkümunu kurtarmak için çırpınıp du - rarsun? Nasilsa ölecek değil mi? O, derin ve asıl manasını hâlâ unuta - madığım bir eda ile: — Ben, dedi, ne pahasına olursa ol - sun bu adamın hayatını kurtarmak mec « buriyetindeyim. Bu benim vazifem. Hükümet onu asar, O da onun vazile- olanca si. Ve ilâve etti: — Herkes kendi vazifesinden mes'ul - dür! Bana bir sigara uzatan dostum gülüyor- du: — Dikkat kesildim amma, onun gülü- şündeki bariz isyanın hakiki hedefini se- | çemedim. O, dalgınlığımı hoşnutsuzluğuma ver - miş olacak ki: — Bizde bu işin güldürecek hikâyeleri (de var! dedi. Ve ilâve etti: , — Ben, dünyada hiçbir şey etmiyorum ki, bir insamı, bir idam hükmü kadar acayipleştirebilsin. Bir ana getir gözünün önüne. Bir ana ki tek evlâdını bir sant önce toprağa ver- miştir. Hem de telile, duvağile. ©O ana artık kendine hâkim — olamıyan öyle bir bedbahtır ki yürüyebilmek, otu - rabilmek, hattâ nefes alabilmek için, et - tasavvur rafındakilerin muavenetine muhtaçtır. Ve ben eğer sana, böyle bedbaht bir ananın bile sehpaya götürülen bir idam mahkümuna nisbeten — şuurlu — kalacağını söylersem hiç kuşkulanma ©. ölüme doğru adım adım giden mah- HAUPTMANIN İDAMI MÜNASEBETİLE Bir hapishane doktorunun hatıraları Mahküm, asılacağı günün gecesinde, alnında çıkan ufak bir sivilce için belki yirmi defa bana gelmişti “ sen bunu iyileştiremiyeceksen başka bir doktor getirt! ,, diyordu. İdam üsülleri türlü türlüdür. Bazı yerlerde bu iş elektriğe gördürülür, bazı yerlerde tabancaya ve bazı yerlede Hauptman nihayet asıldı. Bu idam bü -| duktan sonra en iyisinin Allah belâsını ver- |küm, yarı hayvan gibi garib bir mahlük kesiliyor. Bal Di görmüyor. : düymüyor. Düyüyor: anla * Onun gözlerine bir lâhza bak: kâ. (inatın en ürpertici faciasını seyretmiş gibl sarsılmazsan asılmıya razıyım | Sonra Parricide derler, baba — katilleri vardır. Onları sehpaya, yalınayak, ve ta » lhleri kadar kara bir gömlekle götürür « ler. Onların içinde benim bildiklerim, dün- yaya gelmiş insanların belki en temizleri « diler. at ne yapalım ki, cahildiler. Hem de bir insan, hele bir baba öldürmenin çok fena birşey olduğunu bile bilmiyecek ka- dar cahil. Onlar içinde öylelerini bilirim ki, ma- sum gözlerile, kendi asılışlarını, adeta bir mesire oyunu gibi zevkle setretmişlerdir. Ve neye uğradıklarını bile anlıyamadan ölmüşlerdir. Dostum, — sigarasını tazelerken sordu: dudağındakinden — Bilmem anlatabiliyor muyum? Sonra acı acı güldü: — Bunlar değildi ki benim sana diye. geklerim! Ben sana bu işin güldürücü ta- raflarını anlatacaktım. İdam mahkümları içinde de ender tip« ler vardır tabü. Ben bu tiplerden bilhas- sa bir tanesini hiç unutmam. İdam karannı giymişti. Amlacağını bi- liyordu. Buna râğmen de, neşesinden bir dirhem kaybetmemişti. Sehpaya Kötürü « leceği günün gecesinde, alnında ufacık bir sivilce çıkmiş. Telâşını görseydin şaşar kalırdın. Havadan nem kapan titiz meraklıları gölgede bıraktı © gece. O sinek ısırdığı için bana tam dörzt de- fa geldi: — Hazret... diyordu. Bu çıbanı ge « gitmenin çaresini bul. Ben bu başı, devle- tin sehpasında sallanacak ip için saklıyo- rum: Senin gibi boşuna — gezdirmiyorum! Ben oraya böyle sivilceli alınla değil, açık alınla çıkmak isterim. Sen çare bulamıya- caksan, usta bir doktor çağırt. İyi etsin bu- nu sabaha kadarl.. Bu adam erlesi gün sehpaya, düğüne gider gibi güle oynuya gitti. Onun hare - ketlerini bir nevi cinnet sayacaklar da var. dır. elbet. Sana bu kadar yeter bugünlük. Hem bu netameli bahiste fazla söyletme beni, | Yalnız, birşey daha söyliyeceğim: Hem de | mühim birşey. Onu muhakkak yaz. Eğer göze görünür de, nazarı itibara a« hnırsa, ileride asılacaklar, ahirette elimi ö- |perler, | İdam sehpasındaki ipin düğümü; mah:s kümun ensesindeki ukdej hayaliye üzerine gelmelidir. Aksi takdirde ölüm, çok işken- celi olur. Avrupada, bu işi mütehassıslar görür. Biz de ise mümaresesiz Çingeneler. Bu itibarla; bizde idam azdır diyip geç memeli, ve mütehassıs getirtmeli, — yahbud Çingenelere bu mühim noktayı öğretmeli! Naci Sadullah