2 Sıykt Resimli Makale Bir iki luıîu'a Hitlerin Maksadı anlaşıldı * Bir iki hatıra 2 yıl evveldi. Viyanaya — gidiyordum. Vagonda benimle ihtiyar bir yolcu- dan başka kimse yoktu. Yokuluk insanları çabuk arkadaş ya - par. Biz de ihtiyarla dost olduk. Yol arka- daşım eski bir Macar nazırı ve büyük bir banka müdürü idi. Her Macar gibi sıcak, sevimli bir adamdı. Yugoslavyadayız. Tunayı geçtik. Macar dostumla vagön restoranda yemek — yiyo - yoz. Hava güzel İlik bir güneş ortalığı 18ı- tıyor. Temiz. badanalı, güzel köy evleri panorama balinde gözümüzün önünden u- Çup xidiyor. Yol arkadaşım birdenbire değişen, gü « zelleşen, zenginleşen işlenmiş bağ ve taze meyva ağaçları arasında birer mamure gi- bi görünen köy ve köy evlerini göstererek: — Bakınız. dedi, bunlar eski Macar köyleridir. Şimdiye kadar geldiğimiz yer - lerde gördüğünüz köylerle bir mukayese e- diniz. Aralarında hiç olmazsa bir — asırlık fark var. Fakat Cihan Harbi bu köylerimizi elimizden aldı, başkalarına verdi. Ben manzaraya dalmıştım. Sözünü biti - rince gözümü çevirdim. Yol arkadaşım ih- tiyar diplomat ağlıyordu. e Peştedeyiz. Şehri geziyoruz. Bir meyda- na geldik. Ortada büyük bir âbide. Âbide- nin dört köşesine harbde dört komşu dev- lete verilen köyleri temsil eden kadın ve erkek heykelleri oturtulmuş. Ortada bü - yük bir Macar heykeli kanadlarım germiş, onları himayesi altına almış — açocuklarım korkmayın, ben sizi bırakmam» diyor. — | giltereyi birbirine bağlıyacak bir — tünelin Abidenin altında bir levha. Orada şu| yapılması eskidenberi düşünülüyor. Şim - yazıları okuyoruz: di de iki yeni plân ortaya çıkmıştır. Biri, #Bu übide tahtadan yapılmıştır. Çünkü | Cebelüttarıkın altından Avrupayı Afrikaya ergeç kaybolan yerler bize dönecek ve buü | bağlamak ve bu süretle Finlandiyadan Ü- Abide yıkılacaktır.n mid burnuna kadar gitmek, bir diğeri de Behring boğamını, Amerikaya birleştirmek. * yani Asya ile Amerikayı bağlamak. - Bu Lökarno paktinın yirtılmasından sonra | suretle Ürmid burnundan kalkan bir sey- Avusturyanın mecburi askerlik — hizmetini yah-Paris, Berlin Moskova, Siberya, Kam- ilıdas ederek Saint Germairi müâhederini | çatka tarikile cenubi Amerikanın — ucuna bozuşu bana bu iki vak'ayı hatırlattı. |kadar gidebilecektir... hâkim olamazsanız ölüm muhakkaktır. SÖZ Asya - Amerika, Avrupa - Afrika Tünelleri Manş denizinin altından Fransa ile İn- Cihan Harbi merkezi Avrupa milletle - tinden bazıilarında silinmez yaralar açmış- tır. Bu milletler bu yaraları tamir için hr SA sat kulluyorlar. Dün Almanya idi, bugün Avüsturyadır. yarın Macaristan olacaktır. Bütün bu yaraları tedavi etmek, Cihan Harbinden sonraki sulh muahedelerinin u- yandırdığı boşnutsuzluğu gidererek dün - yayı sulha kavuşturmak için yeni bir dün- ya konleransına ihtiyac var. Dünya şimdi Oraya gidiyor. Almanyanın son teklifi, İn- gilterenin aldığı vaziyet bunu gösteriyor. * Hitlerin maksadı anlaşıldı itler bu defa muayyen tekliflerle ortaya çıktı. Bu tekliflerde gizli o - lan münA şu şekilde hulâsa edilebilir: Ben garb komyşularımla istedikleri şekilde, kar- gaılıklı olmak şartile, bertürlü anlaşmıya ra- datı beraber bırakalım. Büyük bir Avrupa konleransı yapalım. Yalaz beni — şarkta yalnız ve serbest bırakınız. Ben orada is- tediğimi yapabileyim. Bu. Almanyanın Japonya ile - birlikte Sovyet ilini mengene içine almağa karar verdiklerini gösteriyor. Japon nazırların - dan birinin beyanatı da bunu teyid ediyor. Zaten Almanya bu maksadını gizlemiyor. «Ben Avrupada eski vaziyetime gelebilsem ilk işim Sovyet Birliği ve komünizm işini halletmektir. diyor. Japonya ile Almanya arasında askeri bir ittifak olduğu rivayetleri de — var. Uzak Şarktaki hâdiselere bu gözle bakılırsa, bu bâüdiselerin - ehemmiyetleri daha ziyade canlanır. Deniz Inşaat şirketleri Wlâsa sürüklenliyorlar Clayde tezgâhlarında inşa edilen Kra- liçe Mari vapurunun kumpanyasına, rakib olan Tyne inşaat şirketi, Beşinci Jorj is - minde ve doksan bin tonluk bir vapur in- ŞA etmeğe karar vermiştir. «bu gemiler hangi müşteriyi taşıyacakları di ye soruyor ve «züppelik yüzünden birbir- lerini mahvedeceklere diye şikâyet edi - yor. Bu havadisi veren ecnebi gazete, 1 Nisan şakası Londrada çıkan Evening Star — gazetesi |1 nisan günü, İslington salonunda, dünya- daki bütün cins eşekleri ihtiva edecek bir serginin açılacağını, ve halkın gidip be - dava seyredebileceğini yazmış Bu havadise inanan binlerce halk, e - şekleri görmek için İslingtona koşmuşlar, bir de ne baksınlar, seyirciler de, seyredi- lenler de kendileri, Buna bittabi fevkalâde — kızmışlar, ve Evening Star gazetesinin camını çerçeve- sini indirmek için matbaanın önüne gel - mişler.. ... Felâket Getirön Servet Avrupa gazeteleri Meksikada iki tay- yarenin çarpışması neticesinde vukubulan ve bir çok kimselerin hayatına mal — olan feci kazadan uzun uzun bahsediyorlar. Bunların arasında Rohonezy — iaminde bir Macar da vardır. Bu Macar delikanlısı, üç ay evvel Mek- sikada Baron Herzoz ile eturup kumar oy- mamış ve bir çok para kazanmıştır. Baron ziyanlarını kapatmak için Macan — tekrar oyuna davet etmiş ve bu davetler tekerrür edip durmuş ve nihayet Baron — 120,000 fsank para kaybetmiştir.. Hiç yoktan bü- yük bir servete konan Macar, Rohonczy bu para ile derhal devriklem — seyahatine çıkmağa kalkışmış ve kararını tatbik ettiği gün başına bu kaza gelmiştir. İkinci dersteydik. Bir hademe geldi. sından çağırıldığımı söyledi. Gittim. Bu Yanında da bir arkadaşı. Muavin yok. çıracak yer yoktur. Bu beklenmiyen ani tehlikeden ancak s0- öukekankiığ haf derek kurtulabilirsini irlerini Hayatta her zaman böyle beklenmiyen ani tehlikelerle karşı karşıya geliriz. Çoğumuz hazırlanmadığımız, evvelce tahmin | soğukkanlılığınız muhafazaya çalışınız. ARAS l i t İ İSTER İNAN İSTER İNANMA! Lise talebesi olan bir genc kızın ağrından bize anlatıldı: «— Mektebde bir maallime var. Benim hocam değil, Tanı- Meğer o beni tanırmış. Bu sabah benim bindiğim tramva - Müdür muavininin oda- | —— Ş muallime orada idi. | Yüzden mektebinin tanımadığı bir hocasının mevcudiyetini — Niçin sabahleyin yerinizi vermediniz? Büyüklere hür » met nedir bilmez misiniz? diye, ikisi de bağırmağa başladı - | ğine artık; İSTER İNAN İSTER İNANMA! sSON POSTA, W Beklenmiyen tehlike Çi etmediğimiz bu tehlike karşısında irademizi kaybeder, sinirle- rimize teslim ederiz. Bu mağlübiyettir ve ölüme teslim olmak I demektir. Fakat birinci defada olduğu gibi, bunda da soğuk - kanlılığını muhafaza eden davayı kazanır, müşkülü yener ve tehlikeyi atlatır. Bir tehlike karşısında sarsılmayınız, heyecana kapılmaymız, INDA Napolyonun 129,310 franğa Mal olan kılıcı Napolyonun kullandığı bir kılıç Frames Müzesi nam *ve hesabına bir - Berlinliden satın alınmıştır. Bu kılıç, Biennais islmli meşhur bir kuyumcunun eseri olup kab - zası altından mamuldur. — Fransa — müzesi buna 90,000 frank vermiştir.. Mütehassus- laza verilen hakkı huzurlar, aradaki muta- yastıt ve simsarların ücretleri de 30,000 ftank tatmuş.' kılcı tesellüm etmâk 'için gi- den kimselere' 9350 frank — vetilmiş — ve böylece kılıç 129,310 franga mal'olmuş » çur. HERGÜN BİR FIKRA Eşrefin evi Zenginliği ancak kalasile gönlüne hasreden şair Eçref merhum gayet mü - tevazi bir evde otururdu. Hakikatperestliği, sırasında kendi kendini dahi hicvetmeğe kadar vardı ran bu büyük adam, bir gün, evinin pe- rişanlığını şu kit'a Tle tasvir etti: «Öyle bir dârı sefalet ki esafil duramaz «Ne şarap var, ne yatak vâr, nt yemik var, ne meze; «Ezkaza haneme her kim ki — gelirse, #Görünür çeşmine cennet gibi Dürülü- cezel» Lâkin Eşrefin misafirperverliğile cö- bu kıt'anın hakikatini ziyade - sile örtmekte idi. BULMACA ... Kral Jorjun eski bir mektubu İngilterenin yeni Kralı Sekizinci Ed - vard İngiliz askeri müzesine elinde bulunan kıymetli evrakı vermiştir. Bu meyanda ba- basının harb emmasında Prens Dö Galin kumandanına yazdığı bir mektub da var- dır. Bu mektubda şöyle söylenmektedir: «Oğlumu, diğer zabitlerden hiç ayır - mayın ve ona istisnai muamele yapmayın. Vatan evlâtları ölmek mecburiyetinde kal- dıkları zaman, oğlum da kanını seve seve —) İ verir.» z ihz musikisi, denizde yaşar. 7 — Rüzgâr. 8 — Arzu, hayâ. 9 — Takım, dağ taşı 10 — Öldürür. !! — Üçüncü şahis, göbek, aç dekil. Şf Soldan sağa: Soldan sağa: , | — Alâkadarların ellerindeki kuvvet, | — Hilâliahmer. - 2 — Afiyet, 3 — üçüncü şahıs. 2 — Hâlâ, besli. 3 — Bir, | Lürisa, mata. 4 — Akaret. 5 — Fakr, tay. temas etmek. 4 — Zeki, kaba bir soru oda-| 6© — İm, ney. 7 — Bayar, 8 — Lâ, ak, a- b. 5 — Yama, Pislik. 6 — Evlerin üstü, |za. 9 — İlk, balaban. 10 — Riayet, cin. buğday. 7 — İşaret edatı. & — Bir mev-| 11 — Nakş, rabit, o. sim. 9 — Kirli. 10 — Aptal, üçüncü şahı. 11 — Bizer birer, cemir değik. HUESET S R C, | — Halife, Lira. 2 — İka, balık. 3 — Yukarıdan aşağıya: Lirik, kaş. 4 — Abi, riya. 5 — Les, mak- | — Gezme, demir kiri. 2 — Un süz- | ber. 6 — İtaat, ata. 7 — Kan, al, 8 — Hi- geçi, bir gün 3 — Söz, giz. 4 — Zaman,|maye, acı. 9 — Ar, Abit.. 10'— Estek, boynumuza takarız. 5 — Köder. 6 — A-İiz'an. 11 — Atik, an. | lar, I Sanıfa geldim, üçüncü derste tekrar çağırıldım. Gene ayni şe- | kilde paylandım. Akşam üzeri çıkarken koridorda arkadaşları- mın yanında bir kere daha.» Böütün suçu tramvayda etrafına değil, kitabına bakmak, bu farketmemek olan bir talebeyi günde üç defa azarlayan, bunun Nisari “5 E. Ekrem-Talu debiyat dedi - kodusu hâlâ hızıni alamadı. Genclerle yaşlılar arasın- da bir avazgeçtis geklinde sürüp gidiyı Fakat şunu itiraf ederim ki, gencler ö tekilerden daha baskın çıktılar. Mantılk, delil ortadan kalktı; iş küfre, istihkar ve istihfafa bindi. O onu tezlil, öteki bunu tezyif ediyor. Göz önündeki manzaranın edebiyat münakaşası “olduğuna inandır « mak için bin şahit lâzim, Bu arada dikkat ettim: *haddizatinde belki de doğru bir iddiaları var. Diyorlar ki: — Biz, bizden öncekilerden ue hima - ye gürdük, ne de teşvik. Bilâkis, her ve « sile ile şevkimizi kırdılar; bize ehemmiyet vermediler. Halbuki bizden öncekiler da- ha evvelkilerden hertürlü yardım görmüşe lerdi. Evet! İnkâr edilemez bir keyfiyettir ki, bizler yeni yetişmiye başladığımız zaman büyüklerimizin manen — ve maddeten müzaheret görürdük. Görürdük amma, bunu bizzat kendimiz maız gibi, öne ların küdret ve kiymetini inkâr etmek te aklmızdan geçmezdi. Biz onlara — sonsuz bir saygı gösterir, buna kargılık ta kendis lerinden irşad ve himaye isterdik. Bugün, gencliğin, adını bile unutmak — istidadını gösterdiği (üstad Ekrem), Edebiyatı Ce- dide muharrirlerini, şairlerini etrafına top« hyarak, Serveti Fünunda onlara kanad gerdiyse, bunu, onlardan gördüğü teab büd derecesindeki saygı yüzü suyu hür metine yapmışlır. Bizim gencliğimizde, edebiyat âlemi a- deta pederşahi bir aile idi. Gencler yağş hlara' karşı hürmetkâr, büyükler de kü « çüklere karşı müşfik ve himayekâr davra- nırlardı. Şimdi bir, put kırmak cereyanı başlıyas bdanberidi! ir önceki nesille bugünkil neslin arasındaki rabıta koptu.' Tenimiyor ruz, görmüyoruz ki himaye ve teşvik & « delim. Sonra, edebiyata hiçbir hizmet et- medikse bile, on beş, yirmi, otuz senedir yazı yazıyoruz, gene bu müddettenberidir de azçok okutuyoruz. Peyrev — alamadık, fakat içimizde iyi kötü bir varlık göste « renler oldu. Bu varlığımızı ünkâr edenler re, bizi tanımak istemiyenlere ne cesaret le el uzatalım? Gurur, benlik iddiası normal baddi a« şar, taşarsa hem çirkin, hem de muzir ©. lar. Kendisini dev aynasında gören bir nesil, hiçbir vakit hâmi bulamaz. Kadri « ni bildirmek, evvelâ kadir bilmeğe bağlı» dır. Nesiller arasındaki iyi geçim rabıtasını sağlamlaştıran saygıdır. Gencleri tanıyacağız.. seveceğiz.. Tarla iftihar edeceğiz.. fakat, biraz istiyoruz. < Pu TER A on « saygi Biliyor Musunuz? | — Pancarda şeker olduğu anlaşılmıştır? 2 — Bir bülbülün ömrü kaç yıldır? 3 — Ölümden sonra saç ve tımak u zamakta devam eder mi? . (Covabları yarın) Dünkü suallerin cevabları 1 — Taayiki nesimiyi ölçmekte kulla « mılan vâhidi kıyasi (bar) dır, Milibar da Barın binde biridir. 2 — İspanyada cumhuriyet 1931 de ilân edilmiştir. 3 — İtiyad ikinci bir tabiattir, Saint Augustindir. 4 — Mikropların hastalık doğurucu r1o- lünü ilk olarak anlatan doktor 1860 ta « rihinde, yani Pastörden 27 sene evvel Davain isminde bir Fransız baytandır. 5 — Duçe italyanca, Führer almanca.» dır, Biri İtalyan diğeri Alman Başvekiline verilen isimdir, her ikisi de «yol güöstericir manasına gelir. ne vakit 14 nisan diyen