23-3-986 üi Mücadel asus Teşsk el lâtı / 5» Son Postanın Tefrikası : 17 led İngilizlere Casusluk Edenler, Türklere VeFransızlaraDaCasusluk Ediyorlardı Sütlüceli Celâl —Uzun boylu, çenesin- de derin bir bıçak yarası nişanesi dum.ıh ir de, Haliçteki mavnacılara musallat o- :': canavardı. Bu saf adamlara soku- larak dereden tepeden sözler açar; — Falan yerde iş var. Usullacık mavna- yı oraya çekin. Gelecek adamları bekic- Diye bu adamlara bir pusu kurar. Son- vaş İstihbarat servisine koşarak : _rıhıyndıbimımhüüyu.ş' lâh ve cephane kaçıracak. Çabuk — gidin Diye, zavallı mavnacılara iftira atardı.. Derhal oraya müfrezeler koşturulur. — Hiç ı'.,.,ı_hlı-iol—yınıılmıv-du tutturulur. Tevkifhanelere atılır; isnad edi- len cürmü itiraf ettirmek için kırbaçlar al. tında aylarca yatırılırdı. uı.,_v-lıayüııhdohıoıııh. laylığından mütekaid eyi bir zatın damadı idi. Fakat, bu mayası bozuk genç te, ca- _u,.u-dın'—'-pı—iııvğ:*r- Çengelköy, Beylerbeyi ve civarını baraca civardaki yalılarda ve köşkler- birleşse, dorhal istihba- vat servisine jurnal ederdi. Bu adamın şer- rine kurban olan aileler de, bir hayli ist- Batumlu Avram — Bu cesur bezirgân da, hiç bir alâkası olmadığı halde pek çok vakit Gürcü kiyafetinde gezerdi. Bundan ürcistanlı olup pek küçük geldiğine dair bir takım uydurur. Onlarin İngilizler hak- kındaki düşüncelerile Kafkasyaya dair bazı şeyler öğrenir. Bunları istihbarat bürosuna haber verirdi. “Cemal Bey — Sabık rüsumat muhafaza müfettişlerinden idi. Bu da, gümrüklerde ve muhafaza idaresinde Kuvayi Milliye- nh—ııdnhkdümiımw- wisine muntazaman rapor verirdi. Ahmet Zekâi — Bu da sabık rüsumat muhafaza memurlarından idi. Bazan ken- di hesabıma casusluk eder; bazan da Ce- mal Beyin işlerine yardım eylerdi. de yüzbaşı iken, askerlik şerefini llll_e- den bareketlerinden dolayı tardedilmişti. Ve bu adam, o günden itibaren de şerir bir f £ £ $ L iî*îiğ ! l İ *% EŞ zayıf bir adamdı. Ve masumun canını , an L P i|ne kadar takip eder; hüviyetini öğrenir; | hurt, 22: Solistler, 23: K., 23,25: «Tekrar cutlu, beyaz çehreli, karakaş ve kara göz- | mat etmişlerdi. Fakat, bazı şüpheler üze - lü, bıyıkları gayet derin kesilmiş olan bu |rine inceden inceye tahkikat yapınca; bun- adam da, Kadıköyün kendi işi ve gücile |lardan çoğunun para hatirı için cen korkunç meşgul olan halkının başına bir belâ kesil -| iftiralar yamamaktan çekinmiyen birer şe- mişti... Geceleri kahveleri, gazinoları ge- | rir olduklarırt hissetmişler; ve pek çok- zer; başbaşa vererek konuşanların hüvi - | larından yüz çevirmişlerdi. yetlerini gizlice öğrenerek bunlar hakkın - (Arkası var) da türlü iftiralarla dolu raporlar tanzim e- |derdi. Topal Serkis — Kuruçeşmede Kilise s0- |kağında ikamet ederdi. Bu da o civardaki|Bu Akşamki Program ameleler arasında dolaşarak şunun bunun İSTANBUL j Jaâzımı arar; Kuvayi Milliyeye dair ala -| / 18. Opera musikisi (plâk). 19: Haber- bildiği yalan yanlış havadislerin birine bin | .. 19.15; Orkestra musikisi (plâk). 20: | katarak jurnallar yapar; istihbarat servisine | Muhtelif sololar (plâk), 20,30: Stüdyo koşardı. orkestraları ve Türkçe vözlü eserler. 21, Kanbur Apostolâki — Fenerde ve ya -|20: Son haberler, hut Balatta Kiremit mahallesinde ikamet | — Saat 22 den sonra Anadolu: ajansının | eden bu adam, (devri sabık) ta, Sirkeci| çazetelere mahsus havadis servisi verile - listasyonunda pasaport memurluğundan te- | cektir. kaüt edilmişti. Hükümetten tekaüt maaşı ANKARA almasına rağmen, bu da casus şebekesine | — 19,30: Hukuki ilmi yayımı, 19,45: Ka iltihak etmişti. Çok iyi türkçe bilirdi. Ba- | çışık müzik, plâk neşriyatı, 20: Karpiç se- | |gına, bir gün dahi şapka giymemişti. Ken- | hir lokantasından nakil (orkestra), 20,30: | Vdisini görenler, mutlaka Türk zanneder -| Ajans haberleri, 20,40: Karpiç şehir lo « lerdi. Bu adamın işi gücü de, vapurlarda, | kantasından nakil (orkestra). tramvaylarda konuşulan sözlere kulak ka- BERLİN bartmaktan ibaretti. Bir tek şüpheli söz| — 17: Şarkılar, 18: Operetlerden kısım « işitmek ona kâfi gelirdi Yaşlı bir adam ol-|lar (plâk), 19: Berlin tiyatrolarının artist- | masına rağmen, şüpheli söz söylüyeni evi-|leri (plâk), 20,15: Piyano, 21.10: Frank- | I RADYO İı Sarışınlar Beni Sevmez Gençüi, yakışıklı idi, az müşkülpe- sent olanlar onun için: — Tam bir erkek güzeli! Derlerdi. Evlenecekti, alacağı ka - dinin sarı saçlı olmasını istiyor, fakat nedense sarı saçlılar ondan hoşlanmı- yorlardı. — Talihim böyle, diyordu, sarışın- lar beni sevmez! — Sen de bir siyah kumral saçlı ile evlen! Razı olmuyordu: — Sarı saçlı olmazsa hiç olmasın! Evlenmekten ümidini — kesmişti. Yalnız sarışın görmek, sarı saçlıları seyretmek istiyordu. Vapura bindiği zaman salonda sarışın kadın — arıyor. Onun yanına, yahut ta karşısına otu - Tüyordu. Talihine bakın ki bu kadınlar bile beş on dakikalık bakma zevkinden o- nu mahrum ediyorlar, o oturur otur - maz yerlerini değiştiriyorlardı. * Bir gün bir lokantada yemek yiyor- du. Tam karşısındaki masada bir ka - dın gördü. Tek başına oturmuştu. Sap sarı saçları vardı. Hem ne sarı. Sanki altın teller inceltilmiş, inceltil - miş, sonra kıvrılmış saç diye kadının başına konulmuştu. Korka korka bak- tı. Kadın da baktı. Kadın başını çevir- miyordu. Sıkılmış gibi görünmüyor - du. Bilâkis memnundu. Acaba talihi mi dönmüştü. Sarı saç- saçlı, yahut ederek Kafkasyalıların arasına | derhal istihbarat bürosuna koşarak haber irdi. lare eden kapiten Comun maiyetine memur - du. Fakat daima, Karadeniz ve Marma - ra havzasına işliyen Türk vapurlarındaki yolcuları tarassutta bulunurdu... olduğunu hissettiği yolcuları bir bahane ile vapurdan dışarı çıkarır; Arapyan hanma göndermekle tehdit ederek para aldıktan sonra, serbest bırakırdı. İyi türkçe bildiği için ekseriya amele kıyafetinde vapura gi- rer; güverte yokuları arasında dolaşarak her defasında mutlaka bir kaç masum Türkün başına çorap örerdi. manlar, Yunan konsoloshanesinde kavaslık Vetmiş; sonra bir meseleden dolayı kendi - 'lıqındıulıırııphıneündekuhıçkıı— ,zerdi. Şiddetli bir Venizelosçu idi. Veni izelos aleyhinde söz söylüyen Rumlardan |bir çok zavallıyı, türlü iftiralarla İngilizlere sine yol verilmişti. Uzun boylu ve kıran- | ta bir adam olup ekseriya avcı elbisesile, Jarnal etmiş.. Deniz zabıtasına mensup Sıt- | kı isminde bir memurla birleşerek bir çok Türkün de felâketine sebebiyet vermişti. Feniks — Bu adam, aslen Rumdu. Fa. tavsiyesile Harbiye mektebine yer - mektepte gördüğü şüpheli hareketlere ve sözlere dair istihbarat servisine Şur- verirdi. netin İ * — Kadıköyde Pekmezoğlu | — İngiliz istihbarat servisini idare edenler, han Toprak, Suut — Yetkin, Zengin |* Miço ( mamı diğer) Dimitri — Bir xa -| işitilmişe, 23,40: Keman, piyano ve vi -| yöolonsel. MÜNİH 17,50: Oda müziği, 18: (Sehadewtz), 18,30: İskeç, 19: Operet, 20: Alman şar- 21,10: Breslau, 23,20: İskeç, 23,30: BUDAPEŞTE 18: Klâsik eserler tegannisi, 19: Caz, 20,40: Filarmenik konser, Becthovenin 3 üncü üvertürü, 23,10: Lakatos zigân or - h kendisini beğenmiş miydi. Cesaret etti: — Bayan, dedi, yemeği beraber ye- sek. — Hay hay bay. Sarı saçlı kadının masasına — Ben Necmeddin. — Ben Güzin. gitti. saçlı Güzin Necmeddini bir anda ken- dine bağlamıştı. Fakat Güzinin de |kestram, 24: Kanser, BÜKREŞ 18: Radyo orkestrası, 19,15: Vals ve| marşlar, 20,20: Ses kuatuoru, 21,15: O- | da müziği, 22: Teganni, 22,45: Don Ka: zakları korosu — ve Balalaikalar — konseri | |23,45: Almanca ve fransızca, 24: Konse- rin devamı. PRAG 19,55: Plâk, 20,10: Plâk, 20,30: O- İperet potpurisi, 21,55: Beethovenin N cü |piyano konseri, 22,40: Aari musiki (Sehön berg ve Milhaud'un best.), 23: K.. 23,15: Plâk, 23,20: K., 23,35: Plâk, 23,40: Ha- |berler. ROMA 19,15: Musikinin tarihi, 19,25: — Bari, Jecnebi Hisanlarda konferans, 21,35: Ka - rışık konser, 22,15: Vodvil ve dana mu- | sikisi. I Yeni Neşriyat ı Genel Kimyagerler Kurumu Dergisi — “|Evveke (Türkiye Umum Kimyagerler Ku- (rtumu Mecmuası) adile Ankarada çıkmı ya başlamış olan ve türkçeden başka bazı yazıları almanca, fransızca ve ingilizce ola- rak ta neşrederek kimya ilmi alanında Tür- kiyemizde yapılan çalışma ve araştırmala- m dünya ilim âlemine tanıtmıya çalışan bu ilim mecmuamızın ikinci cildinin birinci xa- yısı, ismi türkçeleşmiş olarak — çıkmıştır. İçinde bir çok faydah yazılar vardır. Varlık — Bu edebiyat ve sanat mec - rmauasının 65 inci sayısı Nahit Sırrı, Yaşar Nabi, Ziya Osman, Necip Fazıl, Abdülhak “|Şinasi, Sabahaddin Ali, Cevdet Kudret, Cemil Sena, Mahmut Ragıp, Sait Faik, Sa- Tâhaddin Hikmet, Baki Söha ve Papazoğlu- nun yazılarile çıkmıştır. Yeni Hayat — Bu haftalık mecmuanın 5 inci sayısı renkli bir kapak içinde bir çok muhtelif | Kat bu ismi taşıyordu Bu da, kapiten Be -| 5..| çesimlerle çıkmıştır. Bu sayıda Er- cümend Ekrem, Bürhan Cahit, Server Be- di, Ragıp Şevki, Hatice Hatip, Salih Ze- kinin yazılarile, daha bir çok alâkalı mün- dericat vardır. Ağsş — Bu İikir, samat-ve ahsiyon müce muasının 2 - nci sayıs Necip Fazıl, Bür- Sabahaddin, tarlasında Nalbant sokağında 33 mumaralı|ilk zamanlarda bu adamların faaliyetlerine | Rahmi, Ahmet Hamdi ve Ahmet Cemilin evde ikamet eden uzun boylu, zayıf vü -|ehemmiyel vermişler, ve her sözlerine iti -| yazılarıle çıkmıştır. S ik Necmeddinden hoşlandığı belli idi. İki- si de birbirlerine yakm bulunmaktan zevk duyuyorlardı. Necmeddin sordu: — Bayan siz evlenmediniz - değil (mi? — Evet. — Ben de... Fazla düşünmeden ilâve etti: — Mademki ikimiz de bekârız.. Ev- |lenelim. Güzin güldü: — Olur... * ; Evlendiler. Evliliklerinin ilk haftası çok iyi geçti. Bir saniye bile birbirle - İrinden ayrılmayı istemiyorlardı. Nec- meddin sarı saçlı karısına delicesine â- şıktı. Güzin de kocasını ayni hararetle İseviyordu. Bu sevgi, hep böyle gide- <cek sanıyorlardı. Amma bir hafta ge - çer geçmez yanıldıklarını — anladılar. Güzel bir sabahtı. Güzin bahçede bir şezlonga uzanmıştı. Necmeddin ona kat daha sarı, bir kat daha parlak gö - Tünen sarı saçlarını seyrediyordu. Bir aralık sokulmak, ellerini bu saçlara sürmek, okşamak, uzun uzun okşamak istedi. Ayaklarının uçlarına basa basa yürüdü. Karısının arkasında duruyor- du. Biraz evvel uzaktan baktığı sarı saç- lara bu sefer de yakından, pek yakın - dan baktı. dürlüğünden : Eksiltmesi diğer ilâna bırakılan 200 tonkatod bakırının 1/Nisan/ 19 Çarşamba günü saat 14 de kapalı zarf usulile eksiltmesi yıpıl!- caktır. ve İleflerini Komisyona vermeli Yüz yüze, göz göze oturdular. Sarı gö: gözükmeden, güneşin ışığı altında bir ! ——— A - Darphane ve Damga Matbaası Mü ÂYE Çeviren: İsmet Hulüsi 4 — Eyvah aldanmışım... A Yüzü birdenbire değişmişti. Artığ biraz evvelki mes'ut adam değildi; |Bütün saadeti mahvolmuş bir zavalli idi. Karısı başını çevirdi: — Ne oldun Necmeddin, ne var? — — Daha ne olsun? Sen sarı |değilıin hal — Sarı saçlı değil miyim ? — Değilsin ya; saçlarının — diplerji simsiyah.:. — Evet hakikatte siyah — saçlıyınd. Fakat boya ile sarı saçlı oluyorum, — Tevekkeli değil! — İstersen artık boyâmam. Necmeddin cevap vermedi. i — Sanı saçlı olsaydın, beni sevmeze — din ki.. Bunu ben anlamalıydım. budala imişim.. Güzin sevilmek istiyen bir kedi soğe kulganlığile Necmeddinin yüzüne bakı tı. 4 — Ne çıkar Neco, İstersen siyah sa, |h olurum. î Necmeddin çirkin bir şey görüyor muş gibi gözlerini kapadı. İ — Peki Neco, sen darılma; ben semifi çok sevdim. Kendimi de sana sevdir e mek için sarı, daha sarı olurum. Ş — Neye yarar. Sarı tenk — sahte ol duktan sonra.. Bir iki gün ineğ saç dipleri gene bir siyahlık peyda & e diverir. £ — Hayır bundan sonra hiç, amnmil hiç kararmıyacak gibi boyanırım. Yı ni bir boya keşfetmişler. Bir kere saç iıüıüldü mü altından çıkan da ayn |renkte çıkıyormuş. Onunla boyataci gım, Bütün ömrümce sarı saçlı ka 4 lacağım. 5 |— Necmeddinin ' gözleri parladı. | — Sahi mi söylüyorsun Güzin! Niye yalan söyleyim. Bu sün, kocasının boynuna &! ,Neçmeddin gözlerini kapamıştı. Si yahlaşmış saç — diplerini görn korkuyordu. saçll bi * İ Necmeddin karısının berberden döşe mesini bekliyordu. Güzin hakiki bi * sarı saçlı olarak gelecekti. Necmeddiri kabına sığamıyordu. Nihayet — karısi göründü. Saçları daha tatlı, daha ta « bit bir renk almıştı. Ne hoştu bu halile e. Necmeddin karşıladı: — Karıcığım. Benim güzel Güzi nim, Güzin biraz soğuk duruyordu: — Hasta mısın, bir şey mi oldu? — Hayır hasta değilim, yalnız içü de bir tuhaflık var... — Saçların? ._ — Yapıldı. Bir daha kararmıyacı Artık tam bir sarışın oldum. Necmeddin — karısını — kucaklaı sarı saçlarını koklamak, öpmek |yordu. |— Kadın bir adım geri sıçradı: — Ne oldun? — Hiç, tuhaf dedim ya, senden h lanmıyorum, senden ürküyorum, ' sevmiyorum. — Anladım şimdi. Necmeddin anlamıştı. Karısı tam bir sarı saçlı olmuştu. Bütün saa rı saçlılar gibi o da kendisini sevmi * yordu. Sevmiyecekti. İçini çekti. — Bilirim, dedi, sarışınlar beni mez! ü- Talipler eksiltme saatından bir saat evvel teklif “mektuplarını ve zeyil şartnameyi almakiçin 30 kuruşluk pulla 16/3/1936 tarihinden itibaren her gün Muhasebemize müracaat eylemelidirler. (1335)