; İemps gazetesinde meşhur bir mu harrir, artık yeni fransız gençlikle- rini tanımadığım yazmakta idi. Eski gene ik hazin vahlu, cılız bünyeli idi Hareket iştahı yoktu. Yenisi canlıdır, neşelidi ct ve ruh sağlığı kazanmıştır. Çünkü caki gençlik 70 bazgunundan geliyordu; mek- teplerde bir çeşit manastır terbiyesi vardı; bedeni eğitim yoktu. Yeni gençlikler we! zaferden doğen bir nefis inanı içindedirler. Bedeni eğitim bütün Fransayı kaplamıstır. Karmaşıl tedris, mektepleri o neşelendir - miştir. Bizim eski şehit gençliklerimizin ne hal- de olduğunu heniz hatırlarız. Çünkü on - ların, bazı bakımlardan, esaslı bir değiik-! hiğe uğradığını da pek iddin edemeyiz Eksiklerimizden biri, bedeni eğitim 'dava sırın kendi ihüyaçlarımıza göre ve geniş ölçüde netice verecek tarzda halleadilmemiş olmasıdır Devict haznesinden her sene bu iş için harcanan yardımı kü - ve belediye! en çüksemek kimsenin o batırından Bilâkis, diğer masraflanmıza nisbet olunur- sm, kâfi fedakârlık edilmekte olduğunu da söyliyebiliriz. Geniş ölçüde netice sözü ile, ne bütün gençlerin futbol oynamadıkları - m, ne de enternasyonal atletizm rekorları kırmağa muvaffak © olmadığımızı kasdet miyoruz. Maksadımız, bütün masrafların Türk gençliğinin pek küçük 75 bir kısmının pek mahdut beden faaliyet - lerine hasrolup kalmasındadır. Bu yetlerden gençliğin umumi manzarası üs. tünde tam ve devamlı bir tesir beklemek doğr değildir. Bedeni eğitim politikasını €n iyi kuran harp sonrası memleketleri ile bizim aramızdaki farkın, masraf azlığı ve- ya çokluğundan değil, sistem başkanlığın. dan ileri geldiğini düşünerek, meseleye, büyük milli davalarımız gibi, ve onlardan biri olarak, esaslı bir bal şekli bulmamız lâzım geliyor. Hepimizin istediğimiz, mil - İetin bütün genç unsurunu bünyece kuvvet İendirmek, ve bünye sağlamlığının maddi manevi kazançlarını elde etmektir. Bahar geliyor: Rusya, Almanya veya diğer memleketlerden geçerken, gençlik - lerin, dağlara, tepelere, kıyılarına doğru akın ettiklerini görecek - siniz. Her yerde açık hava idman dansla- sının musikisini, yıpranmamış taze göf İerden boşanan coşkun gençlik şarkılarını duyacaksınız. Hepsi kapalı havadan, du - man ve içki zebirinden kaçmaktadır. Her tarafta kamp barakaları kurulmuştur. O. muzlarında çantaları ile, kız ve erkek ka- Gileleri; yurdlarının tabiati içine dap çi - deceklerdir. Türkiyenin genç nesillerine ayni hare - ket aşkını ve imkânlarını vermek İâzemdır. Bunu da ancak meseleyi tekrar esasından düşünmek, hükümet ve balkın para fe - dakârlıkları ile, şahsi emeklerimizi ve bü- tün eüemeselerimn cehdlerini bu esas üze - sinde toplayıp bir istikamette kullanmakla temin edebiliriz. - Ulku - tan Biliyor Musunuz? | — «Sen padişah olursan harbetmek için kılıcımı kuşanmıya bile tenezzül et - mem» cümlesini kim söylemiştir? 2 — Köpüklü şaraplarda köpüğün de- reresini ölçmiye yarıyan aletin adı nedir? 3 — İnsan vücudundan ulaşı çıkarmıya mahsus alete ne derler) 4 — Beş lâmbalı bir radyo makinesi ne kadar elektrik sarfeder) 5 — Nil nehrinde buhara inkılâp eden suyun miktan medir? geçmez. emek ve ormanlara, deniz , (Cevapları yarın) * (Dünkü suallerin cevapları) | — Seyhan vilâyetinden 8 meb'us çı- kar. 27 — Karakoyunlu ve Akkoyunlu aile- leri iki Türkmen kabilesinin isimleridir. Ona Asyadan Anadoluya gelmişler, Os - manlıların terssüsünden a7 evvel müsta - kil birer hükümet kurmuslardır 3 — Afsavutluk Osmanl idaresine geç- meden evvel Venedik hükümetinin hima- yesi altındaydı. 4 Kömür çarpmasma karşı ilk ted - bir açık havaya çıkmakdk., Cumhuriyet devrinde yapılmış © yolları arasında ireastı en ça iletlersiş olam Afyon - Karakuvu hal SON POSTA Mg Paranın Hâkimiyeti Wi İnsan kuvvetin esiri olabilir; bu, kuvvet yan adamın halidir. adamın halidir. kötüdür. Para, bizi avucu içinde sıkar, isti Ingiliz Gençleri En | Çok Harp Filimlerini | Seviyorlarmuş : İngilizler reye müracaat etmesini pek! severler, geçenlerde bir gazete mektepli Kuahir bir ekseriyet, harp Gilimlerini sev - düğini söylemiş. İngilizlere kızan bir Fransız gazetesi genç- ğin, harpçuyane Gikirlerile, hükümetin, sulh | siyasetini nasl telif ettiğini, harp istiyen! bir gençlik ile genç Edenin nasıl olup ta sulh teraneleri terennüm ettiğini anlıyamamak- po * İkiye ayrılan kilise Heidelbergte iki asmdanberi, katolikler. le protestanlar ayni kilise de ibadet eder “| ler. Kavga etmesinler diye aralarına bir duvar örülmüştür. Nasyonal sosyalist hükümeti şimdi bu duvarı yiktırmıştır. Sebebine gelince ba- riları din için artık kavga edilmez» diyor, bazıları ise, Hitler her iki dine de düş - mandır, birbirlerini yesinler diye bu işi yaptırdı. Mütaleasını ileri sürüyorlarmış. * Mahkümları Muhsfoza Eden Kedi Amerika hapishanelerinin birinden firar etmek istiyen mahkümlar 21 ay çalışarak bir tünel açmışlar, tam kaçacakları sırada tünelin içine bir kedi kaçmış, başlamış mi- yavlamıya... O kadar gürültü yapmış ki... Nihayet kendini muhafızları o duyurarak, işin meydana çıkmamna sebep olmuş. * Köpeğin siyasi kanestleri Fransızların sağ censh fikirlerine men- sup reislerinden Guy-Arnounun köpeği de in şeker uzatmışlar. U- zatan zat köpeğe: — Marsel Kaşen gönderiyor, o demiş (Kaşen komünisttir. Umanite gazetesinin başmuharriri). Köpek birdenbire ters yüzü geri dönmüş — Mösyö Löon Blum gönderdi demiş. Köpek gene istememiz. Öyle ise kelonel Dela Rogves hediye etti deyince atlamış ve şekeri yemiş, İnsan bir fikrin esiri olabilir; bu, bir idesle kendisini veren j lanan paranın ei olabilr, bu da, idenbir, hayatı paradan || Ka ini almda Mi di 2i insanlığımızdan çıkarır. Para esareti, insana izzeti nefsini unutturur ve manevi kiy - metleri öldürür. ve paranın temin ettiği zevklerden ibaret sanan adamın halidir. Esaretin ber türlüsü kötüdür. Fakat para esareti hepiinden Para insanın şeytanıdır. Onu her türlü ahlâksızlığa sürüklü - yer ARE Mr a. kalıba sokar, bi-| aretinden kurtarmağa çalışmalıdır. HERGÜN BIR FIKRA Onuda Onlar Söylesin! Salamon ölüm döşeğinde yatıyor - du. Bütün aile efradı, etrafında toplan » mışlar, vasiyetini dinliyorlardı. Salamon, hastalıktan ve mecalsiz - likten kımlan sesile sön arzularını bil- dirdi. Sonra, alacaklı olduğu kimsele- rin birer birer adlarını saydı. Böylece bir düzüne kadar eşhas zikretti. Bu iş bitince, büyük oğlu İzak, sor- du: — Baba! Şimdi de kimlere borçlu olduğunu söyler misin? Salamonun gözleri birden parlayı- verdi. Oğluna hiddetli bir bakış tevcih ederek: — Onu da birak, o keratalar ölür - ken söylesin! dedi. « —— ——— ——* BU vii ACA 1 — Çak söyliyen, bir R ilâvesile kışın yağar. 2 — Yalvanş, dans eden kız. 3 — İstanbulda bir semt, sarhoş haykırışı, 4 — Su, dem, 5 — Rüzgür, eski kırmızı serpuş. 6 — Rabat, vesniti nakliyeden biri. 7 — Hayret edatı, açmak, halk. 8 — Üye, yap- mak, 9 — Bir duygu hissi, ve dabi, 10 — Bir adet, 11 — Vezirler, sulamak. Yukarıdan aşağıya: ÜL Betin geek. 2 — Ciğerler, çe İntihap hakkı verilmeyen Fransız kadınları Grev yapacaklarmış Geçen sene parlâmentoya (girebilmek için Maten gazetesinde büyük bir müca - dele açan Fransız kadınlarının iste: mantışlır. 1936 senesinde intihabata gene iştirak ettirilmiyeceklerdir. Bundan pek fazla müteessir olan büzi Fransız kadınları açlık grevi ilân etmek istemişlerme de kocaları müsaade etme - diğinden bu arzuları da ekim kalmıştır. * Venizelos Yunanistanda Oturmasını Sevmezdil Venizeles mevkii iktidarda olmadığı zamanlar Yunanistanı sevmez ve kendi memleketinde oturmazdı. Mecburi isti - rahat devrelerini, ya Londrada, yahut ta Pariste geçirdi. Karım İngiliz olduğu için Londrada oturmağı tarcijı ettiği o halde, kendisi Pariste Bemujon sokağındaki apar- tımanı hiç terketmez, her sene kirasını iec- dit ederdi Muhaliflerinden biri bundan dolayı ona şu tarizde bulunmuştu: — Venizelos Yunanistanı değil, mevkii iktidar severdi. Onun için de koltuğun dan uzaklaşır uzaklaşmaz, memleketi ter - kedip giderdi. cukları severken söyleriz. 3 — Anne, bey- gir. 4 — Arapça «ben», oğlan değil, ka- ba bir tabir. ae JAK şe dişisi, sz. 7 — Doğru 8 — Valide, raya hesaba müteallik 9 — Gerli nn sürdüğü, 10 — Görmiyen, bir deniz ismi. 11 — Üye, çanak. Dünkü Bulmacanın Halli; Soldan sağa: | — Habeşistan. 2 — Kazak, azap. 3 — Erzak, ah, mi. 4 — Ağa, reha, ur. 5 — Ebe, isa. 6 — Mas, kış 7— Aç, mi. 8 — Nisa, zahmet. 9 — Ârâz. 10 — İnşa, maaş, İl — Zair. Yukardan aşağıya: 1 — Egemen. 2 — Akraba, ikiz. 3 -— Barı, esas, na. 4 — Eza, çarşı, 5 — Şak- vak, ar. 6 — İki, imza. 7 — Ah, şiar. 8 — Tohan, hâmi. 9 — Az, Hamza, 10 — Namus, at. İİ — Bira, atış Bir gazetede okuduk: «Bir tanıdığım anlattı. Edirnekapı civarında ismini buraya yazmadığım hasis ve fena yürekli bir imalâtbane sahibi on kuruş yevmiye le on yaşlarında çocukları çalıştırmakta imiş. Bu çocukların sabahleyin önlerine büyük İSTER İSTER İNAN bir yığın iş koyarak İSTER İNANMA! bir odaya kilitliyormuş. Öğle vakti birer dilim ekmekle birer avuç zeytin yemelerine müsaade ettikten sonra kapıyı gene ki- Bitliyor ve akşam geç vakitlere kadar kat'iyyen açmıyormuş.» «Tabiatile ufak çocuklar bu işkenceden farksız hayata zorla tahammül ediyorlarmış. » İNAN İSTER İNANMA! -İtelerde okuyunca, kendi kendime: Sözün Kısası Bir Köprü, Bir De Rıhtım Hikâyesi D . Ekrem-Talu İL) iğ sie ben iyice bilmiyorum. Düne. yada ya var, yahut ki yok imişii “ Fakat sonradan duydum ve pek te hoşumü o gitti: Kayın babam Rıdvan Paşanın şehremini) İliği zamanında imiş. Zarafetile, nüktesilek tok sözlülüğü ile meşhur olan Manas Efem di de Yeniköy belediye dairesi müdürlü “İh ğünde bulunuyormuş. O aralarda Almanya imparatoru Vil ihelm, Abdülhamide misafir gelmiz. Teş © rifattan, uzun uzadıya bir program hazıstili lanmış. Bu programın içerisinde impurâf torun Tarabyadaki Alman sefaretini <iys#i retini de unutmamışlar, Bir sabah, Manas Efendi Şehreman önden şöyle bir tezkere almış: «Misafir hâsülhâs hazreti şeh Kayzer İkinci Vülhelm hazretlerinin k cibi karar Tarabyadaki Alman selarcil nei sayfisini d | öbür gün #iyarette k mmem idigünden, teşrif İintizaren sefarethanei mezbur hizassd, sahilde boydan boya bir rıhum insa etti rilmesi muvafık görülmüş olmağla bu hf susa sarfedilmek üzere tefrik ve tahsin edi len 1500“kuruşun tarafı valâlarına gön derildiği beyan ve keşfinin müstacelen yapi urlarık tarafı senaveriye elden gönderi mesi temenni olunur...» Üç günün içerisinde boydan boya b nbtun inşası için 1500 kuruş para ti edilmesine kayı ne diyeceğini © şaş Manas Efendi, ertesi gün doğruca emi le gidip paşanın yanına çıkmış ve: — Hazır mısın, Manas Efendi? Sualine, derhal: j — Hazırım! Mukabelesinde bulunaraki — Efendimiz! Demiş; bütün gece dü "fis, şündüm, taşındım. Nihayet, ika buyurulağ para ve zamana uygun olabilen ancak SÜ çareyi buldum. Lebideryadan, sefaretha ne kapımna kadar, yanyana, beş altı kay dizeceğim. İki üç tane de güçlü, kuvvetli iyi yüzme bilir adam tutacağım. İmparstğİ hazretleri denizden teşrif ederlerse bu yıkların birinden öbürüne atlıyarak sahili çikarlar. Ve şayet, Hudanekerde ayakli kayar da denize düşecek olurlarsa o adaf lar kendilerini tahlis ederler. Bu tedbiri ister tasvip buyurun, is buyurmayın: Bu şartlar dairesinde dal iyisini düşünen olursa, hodiri meydan!, Aradan yıllar geçmiştir; belki de y: asr! İstanbul şehir meclisinde, bir gece zo! bir fırunaya kurban giden Unkapanı küf” rüsünün tamiri mevzuu o bahsoluyorke belediye reisi, köprüyü tamir edecek va"| siyette olmadığım söylemiş ve: j — Karşıdan karşıya araba vapuru işl meyi düşünüyorum. Ne dersiniz) Di sormuştur. Bu suale başkalarının ne cevap verdi İlerini bilmiyorum. Fakat ben bunu 742 — Tarih tekerrürden ibarettir! söylendim... Ve kayın babam Rıdvan P ile Manas Efendiyi bir daha rahmetle 3” © Hâdiseler Karşısında: Tekirnsme Bir gazetede okudum. «Kedi kürkü moda olmuş, kedi pe nin çifti iki liraya satılıyormuş.» — İyi iş, dedim, bundan sonra s©" yeyi kediye yükletmiye bakmalı? Karım evdeki kediye hep: — Pim! Derdi; dün akşam ilk defa: — Pisi, pisil Dediğini duydum. Kadınlara kedi kürkü, ülki kürkü daha çok yaraşacak. Tilkiden çok k benzerler de. Kadın, kadına nisbet verecek: — Dün akşam kedimi omuzuma dum. Kollarıma kadar indi. Hele bite# ha ciğer yesin, bük ne olacak. Evli erkeklere derim ki: e — Karılarınızla aranıza kara kedi £ memesini itereniz; kendilerine bire va kedi kürkü alın. «Kedi ciğere bakar gibin tarada da söyliyebiliriz: «Kedi ciğere, kadın kediye baka sözünü