23 Mart 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 1

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— .— idk dd eeei ON YEDİNCİ YIL. No. 5261 ADIMIZ, ANDIMIZDIR ANAARNAŞ 23 MART 1936 PAZARKi«5İ AAARARARAPARARAARAR Son haberler üçüncü sayfamızdadır İLAAAARARAAARKARAARARARARARARARARARARAAAARİRARARI RARRARİRRARRAARARARARRARARARARDA. SKT Heryerde 5 kuruş Başbetke TOPRAK BAYRAMINDA Dün, stepin bağrından kopup gelen köylüler, Ankara şehrinin “ve Halkevinin misafiri - oldular. Toprak ve bayram: Anadolu or- tasında bu iki kelimeyi yanyana getirebilmek başlı başına bir hâdi- sedir. Anadolu ortasında toprağın yanıma gelen kelimeler açlık, hu- kuksuzluk, çıplaklık, zulüm ve göz yaşı idi. Köylü bu devirde va- *tandaşlığını almıştır. Hukuk bakı- mından bütün ayrılıklar ortadan kaldırılmıştır. Toprağı ekono - mik tazyiklerin bir çoğundan kur- tardık: Bu savaşa her gün devam etmekteyiz. Çünkü unutulmamak gerektir ki toprağın teknikte geri- liği, cahilliği ve sıhatsizliği de a- ğır ve acı mahkümiyetlerdir. Ş Fakat toprak kanunları ile, kredi kararları ile, vurgunculara karşı aldığımız tedbirlerle onu hü- riyete kavuşturduktan başka, mil- li endüstri ile toprak sâyını değer- lendirerek, tarihte ilk defa, bu geniş ülke üzerinde refah dev- rini açıyoruz. Biz hakiki millet birliğini, medeniyette ve refahta milli bütünlüğün kurulmasında görüyoruz: Bunun için köyde hu- kuk hüriyeti kâfi değildir: Ancak kültür ve tekniğin temin edebile- ceği sây ve saadet hüriyeti lâzım- dır. Köylünün, tekniksizlikten ' ile- ri gelen kudret israfı ile, bilmez- likten gelen iptidailiği ve ihti- yaçsızlığı ile savaşacağız. Muvaf- fakiyet, toprağın umumi manzara- sında görülecektir. Bugünkü man- zara daha uzun müddet olduğu gi- bi kalamaz: O bir medeniyet hali bağlamalıdır. Dün Tarım enstitüsü talebeleri mekteblerinin karşısın- daki tepeyi ağaçlamağa başladı- lar. Her talebenin bir fidanlığı o- lacak, ve her sene fidan ekimi ar- tırılarak orası ormanlanacaktır. Toprak bayramının ilham ettiği vazifelerin ne güzel bir sembolü! Belki bir gün asker verir, vergi ve- rir gibi bütün köylülerimizi etraf- larındaki çıplaklığı kaldırmağa davet edeceğiz. Ağaçlar ortasında toplu, muntazam ve kalabalık köy- ler, sen ve sıhatte çocuklar, vama- sız esvaplar, taraf taraf, ayrı ayrı vazifeler verilerek, sürülmüş top- rak, yan yana gülen insan ve tabi- at! Köyde çalışmak, gökte çalış- mak demektir. Köy şimdi bizden - aldığı ile ilerliyerek, bize vermeğe basladığı vakit, yeni Türkiye dev- letinin maddi manevi kabiliyeti, bu memleketi her türlü tehlikeler- den ebedi olarak kurtarabilecek bir hadde varacaktır. Nufus çok- luğu ne kadar mühim ise, nufus verimi daha mühim bir davadır. İmdi nufus verimi davasını, büyük halk yığınını ilerletmekten gayrı sur *le elde edemeyiz. Eğer yapılacak işlerimiz çok olmasa, yaptıklarımızı sayarak, bu neslin iftihar hakkı ne kadar büyük olduğunu gösterebiliriz. Fa- kat eserlerimizi bir iftihar ve şen- lik değil, yapacak olduklarımız için itimad, ümid ve şevk kaynağı olarak almamız lâzım geldiğini bize öğreten şeflerimizdir. F.R. ATAY Toprak bayramı dün samimi bir hava içinde kutlandı Toprak bayramı, dün, güzel bir bahar havası içinde, kutlandı. An- kara halkevinin hazırladığı prog- ram, dünkü sayımızda bildirdiği- miz şekilde ve tam bir intizase Atatürk anıtına çelenk ko;m;ğn gelen köylüler la tatbik edildi. Bayram, köylü ve şehirli. halkın candan kaynaş- masile, çok samimi ve parlak ol- du. Daha sabah saat sekizde halke- vinin önü bir insan yığını ile dolmuş-- |. tu. Muzika milli havalar çalıyor, taraftan da halk eve doğru durma- dan akıyardu. Elliye yakın köyden bir çok konuklar gelmişti. Saat 9.30 da, muzika Erkinlik | ; marşını .çaldı ve onun arkasından kürsüye çıkan -B. Kerim Ömer Çağ- lar, halkevi adına bir söylev vererek misafirlere (hoş geldiniz) dedi. Söylevinde toprak bayraâamımın manasını anlatan B. Cağlar, bugün dünyanm medeni olan her memle- 'ketinde toprak işi ile uğraşanlarm ve toprağı sevenlerin bir araya top- lanıp bayram yaptıklarını söyledi ve bütün hazır bulunanlara mutlu bir bayram diledi. Bundan dört yıl önce, toprak bay- ramı ancak beş on kişi tatafından kutlanmıştı. Halbuki dün binlerce vatandaş bir araya toplanmıştı, B. Çağlar, söylevinde bu noktaya da işaret etti. Bu kaynaşmaları, bu ya- kınlaşmaları temin eden cumuriye- tin feyizlerini anlattı. Bundan sonra önde muzika oldu- ğu halde binlerce köylü ve Ankara- k, ellerinde türk ve parti bayrakla- rını taşıyarak memleket ve cumuri- yet için, memleketi kurtaran ve cu- muriyeti kuranlar ve koruyanlar için heyecanlı gösterilerle yürüyüşe geç- tiler. Samanpazarı, Çocuksarayı, A- nafartalar caddesi yolu ile Ulus mey- danma geldiler. Atatürk anıtına bir çelenk koyduktan sonra, köylü bir yurddaş, B. Şemsettin bir söylev verdi. İ Halkevinden B. Bahadır ve Ta- rım enstitüsünden B. Necminin söy- levleri onu takip etti. B. Şemsettin söylevinde: - “—— Arkadaşlar! — dündenberi her yerde köylü ve çiftçi sabanı- na, Çiftine çubuğuna sarılmış bu- İunuyor Ülkemiz ekim ülkesidir. Biz çalışırsak millet ve devlet da- ha dinç olur. Yurdumuz daha ba- yındırlaşır....,, dedi. Genç halkevli B. Bahadır Dül - Ulus meydanında toprak bayramını kutl ger, toprak bayramı dolayısiyle Atatürk anıtını saran bu toplulu- ğun manasını tebarüz ettirdi. Genç ziraatçi B. Necmi, yarınki türk — çiftçisinden bahsederek, memleketimizi dünyanın en gü - zel yurdu olduğu kadar, ilim ve fen alanında da yükseltmek için yapılması lâzım olan şeyleri an- lattı. ; Ulus meydânında bu söylevler bitince, gene önde muzıka olduğu halde ve hep birden şarkılar söy- liyerek asfalt yol üzerinden tarım enstitüsüne — gidildi. Burada ta- lebe iki sıra olarak dizilmişlerdi. Rektör Dr. Falke, bütün profesör- ler ve doçentler alayı bekliyorlar- dı. Talebeden B. Umran gelenle- re, (hoşgeldiniz) dedi. Bu arada bir kaynaşma oldu. Konuklar genç ziraatçilerle çabucak anlaşa- rak gruplar halinde enstitünün içine dağıldılar. Laboratuvarla - rı, tecrübe tarlalarını, ahırları gezdiler. Her şeyi inceden inceye gözden geçirdiler. Verilen izahları dinlediler. Saat 13.30 da halkevi tarım enstitüsünün yemek salo - nunda konuklarına 700 kişilik bir (Sonu 5. inci sayfada) k için topl . mişler. Biz bir avda tanzim ede- * oldu, gidilmese olmaz. Kaşık çatal Fıkra İlk bato 1826 senesinde İstanbula İngil- tere Büyük Elçiliği ile gelen Coa- ning son derece kibirli idi. Babı- âliye geldiğinde, âdet olduğu üze- re, kendine giydirilmek istenen harmani'ye hakaret etti, “— Sof- rada seraskerinizin üstüne otura- cağım!” diye haber yolladığı için, — Hüsrev Paşa ziyafet İistesinden — çıktı. Huzura girerken, tkoltuğuna girmek istiyen iki miralayı koğdu. Sultan için top atılırken: “— Bi- zim memleketimizde barutun kıy- meti vardır!” demişti. Bu top meselesinin tuhaf bir noktası var: “Donanmadan atılan —— topların birinden gülle zuhurun- dan naşi kaptan tekdir olun- muştur !” Fakat Türkiyede türklerin ha- zır bulunduğu ilk baloyu veren de gene bu elçidir. Elçi balosunu Ha- —— liçdeki gemisinde tertibetti ve bü- — tün hükümet adamlarını davet etti: “O vakte kadar alafranca ziyafet ve hususiyle balo heyeti İstanbul- ca görülmüş şey olmadığından gö- renlerin ve işitenlerin taaccüblerini mucib olmuştur.,, Davet!''ler, süp- hesiz yanlarında kadın o'mıyarak, 1 evvelâ tersaneye geldi'-y ve yat- i sı namazını divanhanede kıldik- —— tan sonra saat alaturka i'tide san- — dallarla gemiye gittiler. Tarih, eğ- lencenin sabaha kadar sürmüş ol- duğunu yazıyor. Ertesi gün sudur- dan Yahya Efendi serasker Hiis- rev Paşaya ziyafetin nasıl olduğu- nu soruyor: — Az vakitte çok tekellüf et- & meyiz. Size eski İstanbul konakları- nın tantanalarından bahsedenl. olursa, içkili bir büfenin o zama- nın vezirlerine nası! bir mucize gi- bi görünmüş olduğunu hatırlayı- niz. Serasker bundan barka, karsı- sındaki sarıklı olduğu için, şöyle söyliyor: —- Neçare! Devletçe bir şey DA y eX a Aİİİ 1 a ai B Ç d 4 ibi bazı mekruh seyler vardı. İkinci baloyu fransız elçisi ter- tib etmişse de, buna davetlilerden bir çogu gitmemistir. H* İTALYAN-HABEŞ HARBI On dokuz taYyare_ Cicigayı bombardıman etti Habeşler italyanların zehirli gaz kullanmalarını protesto ediyorlar 'Adlanbabü " 22 ALAY YHi Ran 19 italyan bombardıman . tayyaresi Ui- ciga'ya gelerek binden fazla bomba at. mışlardır. Kaç kişinin öldüğü ve zara- rın ne kadar olduğu belli değilse de bu- nun çok ehemiyetli olduğu sanılmakta- dır, Zannedildiğine göre bombard dan maksad, Nasibu i karargâ tahrib etmek idi. Fakat ne Nasibu ne de kurmayı orada bulunmıyordu. * Adisababa, 22 (A.A.) — Ciciga'nın bombardımanında, habeş hastanesiyle hlara aid bir çok dükkân harab h BUGÜN İnkılâb dersi Prf. Hikmet Bayur tarafından HALKEVİNDE — - “Saat 17.30 da verilecektir olmuştur. Cephelerde büyük bir faaliyet var Londra, 22 (A.A.) — Royter'in harb muhabirinden: Her iki tarafta, cephelerde büyük bir fanliyet olduğu bildiriliyor. “WSonu 3. üncü sayfada) > Taarruza geçliği söylenen habeş ordu- sunun üç kümandanı: Ras Hailu, Ras Kasa ve Ras Kapada “Ulus,, un Dil Yazıları Güneş -Dil teorisi ile kelime trihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri Sümerlilerin ana yurdu neresidir ? Kelime tarihi ve toponomas- tigue tetkik yolu ile eski tarihin sıkı bir düğümünü çözmek tecrü- besini yapacağız. Tetkik konumuz Sümer ve Akat tarihinde Zigurat biçiminde yazılan kelimedir. Bu kelime ilkel mabetlere işaret eden bir has isimdi. Çözmek istediğimiz tarihi düğüme gelince onu da şu kısa cümle ile ifade edebiliriz: Sümerliler Mezopotamyaya hangi ana yurttan ve hangi göç yolu bo- yunca geldiler? Ne arkeoloğler, ne tarihçiler, ne de dilciler şimdiye kadar bu problemin çözülmesini kolaylaştı- rır müspet, kesin hiç bir malâümat veremediler. Bunun içindir ki Sü- merlilerin ana yurdunu aramak işi çeşitli faraziyelere yol açtı. Bu fa- raziyeleri hülâsa ederek şöylece toplıyabil riz. 1. — Sümerliler şarktan geldi- ler. Butna inananların başındı Sir Arthur Keith vardır. Onlara göre Sümer, Elam, Bülüç bölgeleriyle; — l | | Sind ve Ganj havzaları arasında | ve müşterek bir hat üzerinde bir , ş ırk ve kültür birliği vardır. Ve bu — | memleketler halkı biribirinden ay — — rılmıştır. yi 2. — Sümerliler deniz yolu ile â ve Basra körfezi kıyılarından göç- tüler. Bu fikirde olanlara göre 5u- mer efsanelerinde yarı balık yar: insan olarak tasvir edilen ve o illere el hünerini yazı yazma sa- natını ve eski kültürü tamamlıyan bütün fikri mahsulleri getirdikle- ri söylenen denizci kayim Sümer- lilerin kendisi idi (1). $ - Sayfayı çeviriniz - (i) İslâm etsanesinde: balığın karnında yaşadığı söylenen Yu- nus Yalavacın bunlardan olması gerektir. Bugün bile Bağdad'da kullanılan dışı katranlı yuvarlak ve bir kişilik kayıklar uzaktan ya- rı insan yarı balık manzarası ver- mektedir. Belki Yunus Yalavaç — bu kayıkta geceliyordu. Onun — içindir ki uzun müddet balığın — karnımnda yaşadığı söylenmiştir. ——— T e T SO P E Nİ BAA NT

Bu sayıdan diğer sayfalar: