ON YEDİNCİ YIL. No. 5261 Başbetke TOPRAK BAYRAMINDA Dün, stepin bağrından kopup gelen köylüler, Ankara şehrinin ve Halkevinin misafiri - oldular. Toprak ve bayram: Anadolu - or- tasında bu iki kelimeyi yanyana getirebilmek başlı başına bir hâdi- sedir. Anadolu ortasında toprağın yanma gelen kelimeler açlık, hu- kuksuzluk, çıplaklık, zulüm ve göz yaşı idi. Köylü bu devirde va- tandaşlığını almıştır. Hukuk bakı- mından bütün ayrılıklar ortadan kaldırılmıştır. Toprağı — ekono - mik tazyiklerin bir çoğundan kur- tardık: Bu savaşa her gün devam etmekteyiz. Çünkü unutulmamak gerektir ki toprağın teknikte geri- li i ve sıhatsizliği de a- ğır ve acı mahkümiyetlerdir. : Fakat toprak kanunları ile, kredi kararları ile, vurgunculara karşı aldığımız tedbirlerle onu hü- riyete kavuşturduktan başka, mil- H endüstri ile toprak sâyını değer- lendirerek, tarihte ilk defa, bu geniş ülke üzerinde refah dev- açıyoruz. birliğini, medeniyette ve refahta milli bütünlüğün kurulmasında görüyoruz: Bunun için köyde hu- kuk hüriyeti kâfi değildir: Ancak kültür ve tekniğin temin edebile- ceği sây ve saadet hüriyeti lâzım- dır. Köylünün, tekniksizlikten - ile- ri gelen kudret israfı ile, bilmez- ve ihti- yaçsızlığı ile savaşacağız. Muvaf- fakiyet, toprağın umumi manzara- sında görülecektir. Bugünkü man- zara daha uzun müddet olduğu gi- bi kalamaz: O bir medeniyet hali bağlamalıdır. Dün Tarım enstitüsü talebeleri mekteblerinin karşısın- daki tepeyi ağaçlamağa başladı lar. Her talebenin bir fidanlığı o- lacak, ve her sene fidan ekimi ar- tırılarak orası ormanlanacaktır. Toprak bayramının - ilham ettiği yazifelerin ne güzel bir sembolü! rini likten gelen iptidatliği Belki bir gün asker verir, vergi ve- rir gibi bütün köylülerimizi etraf- larındaki çıplaklığı kaldırmağa davet edeceğiz. Ağaclar ortasında toplu, munlazam ve kalabalık köy- Ter, sen ve sıhatte çocuklar, yama- sız esvaplar, taraf taraf, ayrı ayrı vazifeler verilerek, sürülmüş top- Tak, yan yana gülen insân ve tabi- at! Köyde çalışmak, gökte çalış- mak demektir. Köy şimdi bizden aldığı ile ilerliyerek, bize vermeğe basladığı vakit, yeni Türkiye dev- letinin maddi manevf kabiliyeti, bu memleketi her türlü tehlikeler- den ebedi olarak kurtarabilecek bir hadde varacaktır. Nufus çok- luğu ne kadar mühim ise, nufus verimi daha mühim bir davadır. İmdi nufus verimi davasını, büyük ha'k yağınını ilerletmekten gayrı sur *le elde edemeyiz. Eğer yapılacak işlerimiz çok olmasa, yaptıklarımızı sayarak, bu neslin iftihar hakkı ne kadar büyük olduğunu gösterebiliriz. Fa- kat eserlerimizi bir iftihar ve şen- lik değil, yapacak olduklarımız için itimad, ümid ve şevk kaynağı olarak almamız lâzım geldiğini bize öğreten şellerimizdir. F.R. ATAY BUĞÜN — | İnkılâb dersi | Pef, Bikmet Bayur tarafından HALKEVİNDE — — Sasit 17.30 da verilecektir Biz hakiki millet | ADIMIZ, A "Son haberler üçüncü | sayfamızdadır Toprak bayramı dün samimi bir hava içinde kutlandı Toprak bayramı, dün, güzel bir bahar havası içinde, kutlandı. An- kara halkevinin hazırladığı prog- ram, dünkü sayımızda bildirdiği- miz şekilde ve tam bir intizave Atatürk anıtına çelenk koymağa gelen köylüler la tatbik edild. Bayram, ve şehirli. halkın candan kaynaş- masile, çok samimi ve parlak ol- du. Daha sabah saat sekizde halke- vinin önü bir insan yığını ile dolmuş- . tu. Muzika milli havalar çalıyor, bir taraftan da halk eve dağru durma- dan akıyardu. Elliye yakm köyden bir çok konuklar gelmişti. Saat 9.30 da, muzika Erkinlik marşını çaldı ve onun arkasından kürsüye çıkan-B. Kerim Ömer Çağ- lar, halkevi adına bir söylev vererek misafirlere (hoş geldiniz) dedi. Söylevinde — toprak bayrâmınin manasını anlatan B. Cağlar, bugün dünyanm medeni olan her memle- ketinde “toptak “işi ile 'uğraşanların ve tonrağı sevenlerin bir araya top- lanıp bayram yaptıldarını söyledi ve | bütün hazır bulunanlara mutlu bir bayram diledi. köylü | Bundan dört yıl önce, toprak bay- ramı ancak beş on kişi tarafından kutlanmıştı. Halbuki dün - binlerce vatandaş bir araya toplanmıştı, B. Çağlar, söylevinde bu noktaya da işaret etti. Bu kaynaşmaları, bu ya- kınlaşmaları temin eden cumuriye- tin feyizlerini anlattı. Bundan sonra önde muzika oldu- ğu halde binlerce köylü ve Ankara- k, ellerinde türk ve parti bayrakla. rını taşıyarak memleket ve cumuri- yet için, memleketi kurtaran ve cu- muriyeti kuranlar ve koruyanlar için heyecanlı gösterilerle yürüyüşe geç. tiler. Samanpazarı, Çocuksarayı, A- nafartalar caddesi yolu ile Ulus mey- danına geldiler. Atatürk anıtına bir çelenk koyduktan sonra, köylü bir yurddaş, B. Şemsettin bir söylev verdi. Halkevinden B. Bahadır ve Ta- rım enstitüsünden B. Neeminin söy- levleri onu takip etti. B. Şemsettin söylevinde: *—— Arkadaşlar! — dündenberi her yerde köylü ve çiftçi sabanı na, Çiftine çubı ğuna sarılmış bu- lunuyor Ülkemiz ekim ülkesidir. Biz çalışırsak millet ve devlet da- ha dinç olur. Yurdumuz daha ba- yındırlaşır....,, dedi. Genç halkevli B. Bahadır Dül - ger, toprak bayramı dolayısiyle Atatürk anıtını saran bu toplulu- ğun manasını tebarüz ettirdi. Genç ziraatçi B. Necmi, yarınki türk — çiftçisinden — bahsederek, memleketimizi dünyanın en gü - zel yurdu olduğu kadar, ilim ve fen alanında da yükseltmek - için yapılması lâzım olan şeyleri an- lattı. Ulus meydanında bu söylevler bitince, gene önde muzıka olduğu halde ve hep birden şarkılar söy- Kiyerek asfalt yol üzerinden tarım enstitüsüne — gidildi. Burada ta- lebe iki sıra olarak dizilmişlerdi. Rektör Dr. Falke, bütün profesör- ler ve doçentler alayı bekliyorlar- dı. Talebeden B. Umran - gelenle- re, (hoşgeldiniz) dedi. Bu arada bir kaynaşma oldu. Konuklar genç ziraatçilerle çabucak anlaşa- halinde enstitünün içine dağıldılar. Laboratuvarla - rı, tecrübe tarlalarını, ahırları gezdiler. Her şeyi inceden inceye gözden geçirdiler. Verilen izahları dinlediler. Saat 13.30 da halkevi tarım enstitüsünün — yemek salo - nunda konuklarına 700 kişilik bir (Sonu 5. inci sayfada) rak gruplar Ulus meydanında toprak bayramını kutlamak için toplanan kalabalık İTALYAN-HABEŞ HARBI On dokuz tayyare Cicigayı bombardıman etti Habesler italyanların zehirli gx kullanmalarını protesto ediyorlar Adisababa, 22 (ALA.) — Bu ae" ah 19 italyan bombardıman tayyaresi Ci ciga'ya gelerek pinden fazla bamba at. mışlardır. Kaç kişinin öldüğü ve zara- rım ne kadar olduğu belli değilse de bu- nun çek ehemiyetli olduğu sanılmakta- dır. Zannedildiğine göre bombardıman. dan maksad, Nasibu urmumi karargâhını tahrib etmek idi. Fakat ne Nasibu ne de kurmayı orada bulunmıyardu. Adisababa, 22 (A.A.) — Ciciga'nın bombardımanında, habeş hastanesiyle avrupalılara aid bir çok dükkân harab olmuştur. Cephelerde büyük bir faaliyet var Londra, 22 (A.A.) — Roöyter'in harbı muhabirinden: Her iki tarafta, cephelerde büyük bir fanliyet olduğa bildiriliyor “MW(Sonu 3. üncü sayfada) Taarraza geçliği söylenen habeş orda- sunun üç kumandanı: Ras cilu, Ras Kasa ve Ras Kapada 23 MART 19380 PAZARK 1 «5İ a Heryerde 5 kuruş *IL ; İlk bala 1826 senesinde İstanbula İngil- tere Büyük Elçiliği ile geletı Con> ning son derece kibirli idi. Babı- âliye geldiğinde, âdet olduğu üze- re, kendine giydirilmek istenen harmani'ye hakaret etti. “— Sol- rada seraskerinizin üstüne otura- cağım!” diye haber:yolladığı için; Hüsrev Paşa - ziyafet - Kütesinden çıktı. Huzura girerken, koltuğuna girmek istiyen ihi miralayı koğdu. Sultan için top atılırken: “— Bi- zim memleketimizde barutun kıy- meti vardır!” demişli. Bu top meselesinin tahaf bir noktası var: “Donanmadan atılan topların birinden gülle zuhurun- dan naşi kaptan tekdir. olun- muştur !” Fakat Türkiyede türklerin ha- zır bulunduğu ilk baloyu veren de gene ba elçidir, Elçi balosunu Ha liçdeki gemisinde tertibetti ve bü tün hükümet adamlarını davet etti. “O vakte kadar alafranca ziyafet ve hususiyle balo heyeti İstanbul. ca görülmüş şey olmadığından gö renlerin ve işitenlerin taaccüblerini mucib olmuştur.,, Davet'iler, şüp hesiz yanlarında kadın olmıyarak, evvelâ tersaneye geldi!'-r ve yat- sı namazını divanhanede kıldık- tan sonra saat alaturka i'tide san- dallarla gemiye gitliler. Tarih, e- lencenin sabaha kadar sürmüş ol- duğunu yazıyor. Ertesi gün sudur- dan Yahya Efendi serasker H rev Paşaya ziyafatin nasıl olduğu- nu soruyor: — Az vakitte çok tekellüf et- mişler. Biz bir avda tanzim ede- meyiz. Size eshi İstanbul konakları- nın tantanalarından barsedenler ölursa, içkili birböletünedürü nın vezirlerine nası! bir rmucize gi- bi görünmüş olduğunu batırlayı- nız. Serasker bundan sındaki sarıklı oldu söyliyor: oldu, gidilmese olmaz. Kaşık çat bi bazı mekrırh seyler vardı. İkinci baloyu fransız elçisi ter- tib etmişse de, buna davetlilerden bir çogu gitmemictir. .. “Ulus,, un Dil Yazıları Güneş -Dil teorisi ile kelime terihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri Sümerlilerin ana yurdu neresidir? Kelime tarihi ve toponomas- tigue tetkik yolu ile eski tarihin sıkı bir düğümünü çözmek tecrü- besini yapacağız: Telkik konumuz Sümer ve Akat tarihinde Zigurat biçiminde yazılan kelimedir. Bu kelime ilkel mabetlere işaret eden bir has isimdi. Çözmek istediğimiz tarihi düğüme gelince onu da şu kısa cümle ile ifade edebiliriz: Sümerliler Mezopotamyaya hangi ana yurttan ve hangi göç yolu bo- yunca geldiler? Ne arkeoloğler, ne tarihçiler, ne de dilciler şimdiye kadar bu problemin çözülmesini kolaylaştı- rır müspet, kesin hiç bir malümat veremediler. Bunun içindir ki Sü- merlilerin ana yurdunu aramak işi çeşitli faraziyelere yol açtı. Bu fa- . Si ler. Bırma inanan Arthur Keith var: Sümer, Elam, £ Sind ve Ganj havzaları arasında ve müşterek bir hat üzerinde bır ırk ve kültür birliği vardır. Ve bu memleketler halkı biribirinden ay rılmıştır. 2. — Sümerliler deniz yolu ile ve Basra körfezi kıyılarından göç- tüler. Bu fikirde olanlara göre 5ü- mer efsanelerinde yarı balık yar: insan olarak tasvir edilen ve a illere el hünerini yazı yazma sa- natını ve eski kültürü tamamlıyan bütün fikri mahsulleri getirdikle- ri söylenen danizci kavim Suümer- lilerin kendisi idi (1). * Sayfayı çeviriniz - () İslâm etsanesinde” balığın karnında yaşadığı söylenen Yu- nus Yalavacın bunlardan olması gerektir. Bugün bile Bağdad'da kullanılan dışı katranlı yuvarlak ve bir kişilik kayıklar uzaktan ya- rı İnsan yarı balık manzarası ver- mektedir, Belki Yunus Yalavaç bu kayıkta geceliyordu. Onun içindir ki uzun müddet balığın karnında yaşedığı söylenmiştir.