23 MART 1936 PAZAR'TESİ ULDUSN Toprak bayramı dün samimi bir hava içinde kutlandı (Başı J. inci sayfada) şölen verdi. Bu şölende, köylüler- den başka, halkevi idarecileri, ga- zeteciler, mekteb rektör ve profe- sörleri de bulundular. Dümnkü toprak btoyramını kül - lsyan — köyli iler taraltndan, Ata- törk arıtına çe- Terk — konuldüuk- bın sanra.... Yemea sonunda B. Avni Can- dar bir söylevle, Atatürk'ün türk aydınlarına işaretlerini hatırlata- rak köylüye eskisi gibi değil, bu rmemleketin hakiki vatandaşı diye muamele edildiğini söylemiş ve Cumurieyt Halk Partisinin köylü için çıkcardığı Yurd gazetesini o - kumalarını tavsiye etmiştir. Enstitüden gene alay halinde nalkevine dönüldü. Burada köylü konuklar şerefine bir müsamere verildi. Müsamereye İstiklâl mar- şı ile başlandı ve sahnede oku - yan koro heyeti ile beraber 10 un- su yıl marşı söylendi. Dr. Remzi istiklâl ve inkılâp hakkında bir konferans verdi. Bunu, köylünün sazlı oyunlu mü- sameresi takip etti. Milli marşlar I çalmdı ve milli oyunlar oynandı Bundan sonra, eğlenceli kültür mı, canlı ve s#*imi bir hava için- de böylece neşeli olarak geçmiş - tir. Mekk Toprak bayramı dolayısiyle, | Yüksek Ziraat enstitüsü talebele- ri meteoroloji enstitüsünün bu- lunduğu büyük tepeyi bir “talebe ormanı” haline getirmek için dün . ilk fidanlarını dikmişlerdir. Her filimleri gösterdiler. Şair Kâmu - ran Bozkır bir şiirini okudu. Kay- serili sazcılar bir konser verdiler ve son olarak da tarih ve coğraf- ya fakültesi ingilizce doçenti Ba- yan Saffet Dengi bir uğurlama söylevi verdi. Bayan Dengi söylevinde: Köy- lü konuklarım niçin hayanlarını getirmedik' — vi sordu ve türk ta- Toprak bay- ramına iştirâk e- den köylüler Yüksek — Ziraat enstitüsün- de — muhtelif ni gözden geçi - riyorlar .. rihinde kadınların daima erkek - leriyle breaber çalıştıklarını, hat- tâ devlet işlerinde de erkeklerin yanıbaşlarında bulunduklarmı an. lattı. Akşam üstü konuklar köyle- rine dönmüşler ve toprak bayra- 1 talebe, kendi diktiği ağacın üze- T'ne ismini ve numarasını yaza - Köylü Şemsettin Toprak Bayramı dolayısiyle hazırladığı nutkunu söylerken cak ve gelecek yıllarda aynı gün- de tekrarlanacak olan bu hareket- le burası bir orman halini alacak- tır, Ankaranın en yüksek bir tepe- si ve bugün boş olan bu yerin ağaçlanma ve yeşillenmesi şehre bir güzellik verecektir. Memleke- tin ağaç davasını, köylülerimizin bir araya toplandıkları bir :ı:ln » de bu iyi düşünülmüş hareketle - riyle benimsediklerini gösteren genç enstitülüleri överiz. Köylüler Yüksek Ziraat Enstıtüsünde yemek yiyori .. l İngiltere Berlin olimpi- yatlarına giriyor mu? Londra, 22 (A. A.) — İngiltere atletizm amatör federasyonunun bu günkü içtimamda, işçiler spor fede- rasyonu namıma bir takrir tevdi edil- miştir. Bu takrirde atletizm federas- yonunun olimpiyat oyunlarına yar- dımdan vazgeçmesi ve bu oyunlara girecek atletlere izin verilmemesi is- tenmektedir. İşçi federasyonu tarafından iki ay susi bir olimpiyat yapılacağı vadedil- tır. Atletizm federasyonu kıraldan, hamilik sıfatını kabul etmesini rica- ya karar vermiştir. Meşhur mania atlama şampiyonu Lord Brughley, federasyon reisliğine seçilmiştir. Gö- rüşme esnasımda azadan mebus B. Lampson, olimpiyat ayunlarmın al- Hng lirasile zenginleştireceğine ve bu paraların silâhlanmıya harcanacağı- nı bilip bilemediğini ve ingiliz para- sınin bu yolla Almanyaya akmasma engel olup olmıyacağını, maliye ba- kanmdan sormak fikrinde olduğunu Deniz anlaşması, İtalya ve Japonya Roma, 22 (A.A.) — Deniz müsteşarı Amiral Domniko Ka - vanyri mecliste şu sözleri söyle - mıştır: “ — İtalya, teklif edilen deniz andlaşması hakkındaki vaziyeti - ni, Akdenizde bugünkü durum vazihleştikten sonra tayin edecek tir. Muhtemel düşmanlarımız her- halde görmüş ve hissetmişlerdir ki, en beklenmedik hâdiselerde bile, karşılarında, sancağının şe- refini saydırmağa hazır bir ital- yan filosu bulacaklardır. ” Taokyo, 22 (A.A.) — Japonya- nm Londra deniz anlaşmasının denizaltı gemileri hakkındaki 22 inci maddesine iltihak etmiye ka- Amerika'daki su baskı- nının neticeleri. Nevyork, 22 (A.A.) — Su bas- kınları devam ediyor. Pensilvan - yada yağan şiddetli kar durumu daha fazla fena hale koymuş ve yardım imkânmı zaorlaştırmıstır. Fredrikton, 22 (A.A.) “Nev- brunsvik” — Sular burada çekil - mekte ise de bazı noktalarda aile- ler henüz evlerin üst katlarından aşağı inememektedirler. Bunun - la beraber yiyeceksiz ve içecek susuz kalmak tehlikesi çok azal - mıştır. $ — Mançüko hükümeti İki sovyet memurunu tevkif ettirdi. Moskova, 22 (A.A.) — Tas ajansının Harbin'den öğrendiği - ne göre, Çin şark demiryollarının satılması üzerine artık vücuduna küizum kalmıyan Uzak Şark Sov- yet bankasının tasfiyesi için ora - ya gönderilen iki sovyet memı'ru Mançuko makamları tarafından tevkif edilmiştir. Sovyetlerin sıyasal delegeleri keyfiyeti protesto etmişler ve bun ların hemen salrverilmelerini — is temişlerdir. İtalya'da turizmi kolaylaştırmak için Roma, 22 (A. A.) — Resmi ga- zetede çıkan bir kararname ile, milli kambiyo enstitüsü İtalyada turiz- mi kolaylaştırmak için hususi bir ser- vis kurmaktadır. Bu kararnameye göre turizme ait masraflar hususi tu- rizm banka çekleri ve yahud kredi mektupları ile ödenecektir. Almanlar zengin bir em- lâk sahibini tevkif ettiler Varşova, 22 (A.A.) — Alman Si- lezyasında Glayvitz'de alman polisi, Kont Bolko Fon Bahberg'i tevkif et « —— miştir. Kont, Leh Silezyasında çok zensin ülklere sahib bul ktadır. Tev« kifin sebebi belli değildir. Solda: Yüksek Ziraat Enstitüsünde milli danslar yapılırken — Sağda: Köylüler Yüksek Ziraat Enstitüsüne geliyorlar. ' rar verdiği öğrenilmiştir. Tefrika: Nao. 16 Evlilik ve Ötesi Yazan: Jak ŞARDON Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR — Luiz'e yol vermeden Emma'nın mek- tubunu beklemeli idik. — Hayır, bu Paris kızlarından artık bık- tım! Nasıl iş gördüklerine, nereye gidip gel- diklerine dikkat etmek lâzım onlarım... Evin önünde bir araba durdu; Alber indi. Fenere yaklaşıp pencereye baktı. Bert bir sevinç hareketinde bulunmaktan kendini ala- madı; kalbi bü insan gölgesine doğru sanki fırlıyordu. Bakmadığı işine doğru gözlüklerini çevi- ren Madam Dögui: — Zannedersem piyanonu biraz ihmal ediyorsun, dedi. Biraz durup devam etti: — Eminim ki Luiz zaten gitmek istiyor- du... Koğduğum zaman bunu sezdim... Bü kızlar bir yerde çalıştıkları zaman bütün dü- şünceleri başka bir yere kapılanmaktır.., iyi dikiş dikiyor, fakat Natali kadar da yalar söyliyordu. Sokakta bir saat daha kalmak için uydurduğu yalanlar işitilmiş şeyler de- ğildi. Madam Dögui elindeki işi bir tarafa br- raktı. ğ — Bu akşam lamba iyi aydınlık vermi- or. Bert, Alber'in apartımana gi oldu- ğunu gördü. Şüphesiz, kendisiyle görüşebi- leceğini umuyordu. i Bert, onun yukarı çıkmakta olduğunu âdeta hissediyordu. Gitti, salonun en dibin- de, kendisini andan ancak ayırmakta olan ve sanki titriyormuş, ateş gibi his- si veren duvarın kenarında bir kanapeye bü- züldü. Madam Dögui işini tekrar bir yana koya- rak: — Bu lambanın bu akşam iyi aydınlat- madığını görmiyor musun? dedi. Bert kendini zorlıyarak cevab verdi: almalısın... Madam Dögui, baktığı lambanıı aydın- lığından gözleri kamaşarak salonun karan- lık köşesindeki Berti arayıp soruyordu: — Neredesin? — Ötüruyorum. yi — Senin yaşmda iken ben hiç oturmaz- dım... her zaman kendime bir iş bulurdum. — Öyle ise işte kalkıyorum. Benim ne a- yakta olmamı, ne de oturmamı istersin.. Bert sanki dışında Alber'i görüyormuş gibi gözleri kapıda, holde ilerledi, — Bert, bana Hortans'ı çağır. Bert pencereden bakıp Alber'in arabaya bindiğini gördü. Bütün sıcaklıklarını kaybediveren duvar- larm içinde her şey birdenbire soğuyuverdi. Alışık olduğu sözler, susuşlar, anasının ih- tiyar çehresi, bildiği gürültüler sanki daha hazin oldular. — Haydi kızım, git de çağır... Bert, ağır adımlarla ilerliyerek söylendi: — Hortansı mı çağırayım? Ne yapacak- sın Hortans'ı? Bert koridorda dolaşryordu. Dinlemek du. Bert salona döndü, sonra tekrar annesi- nin odasına girdi. “Hâlâ konuşuyorlar, de- mek ki onları kaygrlandırmıyorum?.. Annem Üzerime nasıl ağır bir yük çöktüğünü bilmi- yor; kederli, heyecanlı, sessiz dolaştığımı anlamıyor.” dedi. Anasiyle Hortans'ın çocukca konuşmala- rt arasında imdad ister gibi bağırmak arzu- siyle birdenbire kapıyı açtı. Madam Döğgui, kızının ters yüzünü göre- rek sordu: — Nen var senin? — Hiç. Ocağın üzerinde bir şamdana dokundu. — Ne berbad hava, dedi. Ayaklarını sürüye sürüye çıktı, salona girdi ve insiyakına uyarak pencereye yaklaşe tı. Saat beşti. Yüksek sesle: — Her gün yaöğmur yağıyor, dedi. Karşısında Alberi gördü. Hiç bir gün bu kadar erken gelmemisti. Bert düşündü: “Belki bana söyliyecek ehe- miyetli sözleri vardır, neden aşağı inip onun- la konuşmıyayım? Nuvazik'te onunla görüş- meği fevkalâde bir şey saymazdım.” O vakte kadar, imkânsızmış gibi hep u- zaklaştırdığı bu hareket bu sefer kendisine pek sade göründü. Sessiz adımlarla koşup şapkasmı giydi, sonra gürültü etmeden so- kak kapısını açtı ve aralık bırakıp - diışarı çıktı, (Sonu var)