1 Mart M ZŞ Çeviren: Arif Cemil Kral Attilâ; o gece Burgonyalı kadınla düğününü kutluluyordu.. Attilâ elini pöstekilerin arasından|lum Ellaktan korktuğun için geldin. Skardı, kadına doğru uzattı: Hayır, artık ondan korkmana - hacet —— — Burgonyalı İldeko uşak Kaylak'ı|kalmadı. Üçüncü bir mesele daha ka- Sağırdı. Fakat Kral Attilâ ile konuş-|İyor.» istiyor değil mi? O halde gel.» Kral eğilerek ateşi karıştırdı: Kadın krala doğru ilerledi. Korku-| — tÜçüncü mesele: Sen buraya &n çarpan kalbini eliyle böstırarak: | yalnız kralın himayesine muhtaç ol- Bir Şey Mi İstiyorsun?. duğun için değil, kralın malı olduğun — «Kralı böyle erkenden hol'de bu- için de geldin.» ğimı ümit etmiyordum.» dedi. Attilâ ayağa kalktı ve elini uzattı. K Kral, ortalığın şimdi ağarmak üze- Kadının kolunu tutacak gibi oldu, fa: olduğunun farkına vararak: kat tutmadı: K— «Böyle erken mi? dedi. Ben bü- h geceyi ateşin karşısında geçirdim; Babah olduğunun farkında değildim. )L.den bir şey mi istiyorsun?» İldeko ellerini yukarıya — kaldırdı.1 ütosu omuzlarından sıyrılarak ye- YA * Gerhart Ellert —07 — 1/3/996 gün hayatımın son günü olsaydı, han- gi arzumu yerine getirebilirdim? Tek bir arzumu, İldeko.» Kralın Malıyım!, — «Hangi arzun, Kral Attilâ>» Kral, üzerine hücum eden fena dü- şünceleri defediyormuş gibi ellerini | öne doğru itti: Ka «Bir çok zaferler... Bir çok Wmağlübiyeıler.,. Şahinin kanatları kı- |rk... Geriye ne kalyor? Bir zaman- lar hediye ettiğim bir altın kösteği tek- rar görmek, bu kösteğin kilidini... Kral parmaklarını biribirine geçi- rerek onları yavaşça İldekonun göğ- süne koydu: — «Bu zincirin kilidini açmak...» Attilânın elleri aşağıya doğru sark- tı; gün aydınlığında, yüzünün çok so- Tuk, endişe verecek kadar uçuk oldu- e — «Bir seneden fazla bir zaman- &a beri Hünlerin esiriyim, Kral At- Nâr Bu hal daha ne kadar böyle - de- edecek?» — Kral düşündü: K «Bir buçuk sene geçtikten son- tıl.i kaç hafta daha geçebilir. Bunu ;*H söylemek için mi günlerce seya- | —& edip buraya kadar geldin? » ; ko kızardı: g, ” *Burada bulunursam — vatanıma '“. yakın olurum, diye düşündüm. | *’* hürriyetimi iade edersen, burada Rhuuıı Germanlar beni kabilemin *İ!l yere kadar götürürler.» i K K ğu görüldü. h Senin Esirin Kadın: . gi AT cevap yerine şu sözleri söye| — (Tanyü..» dedi. Bu kelimeyi ilk defa kullandığı için kendisine çok ya- bancı geldi. Karal, kadının gözlerinde öyle le—z sirli bir bakış gördü ki o bakışa o za- 'mana'kadar hiç bir kadında rastgelme- | diğini zannetti. Ne Kraliğe Kerkada, ne Erelievua'da. «Biz de eksik olan kadın-! galiba — böyle olacak» diye dü-| şündü. Kadın, sesinde hem korku, hem de| bir parça sıcaklık olduğu halde: — 4«Tanyü, ben kralın malıyıml.» dedi. (a ” “Sabaha karşı Aguileya — şehri h Üt ettiği zaman bir. kuş ötmeğe tı. Sesin bana o kuşu hatırlat- & İ B“'Ronynlı kadın biraz eğildi ve dayarak : — «İkinci bir sual sormama da mü- et: Şayet hürriyetimi bana iade 'lar Ştek İstemezsen senin esirin ol —Scağımı vadeder misin? » — «Benim esirim olarak kalmak mı, Yorsun? Bu ne demek?» &, İlleko gözlerini kralın gözlerinden p cevap verdi: ı-_* «Ellak geri geldi.» dedi. Başka tey söylemedi. biraz düşündükten sonra sor- x Güneş Ve Kırmızı Sisler Hünlerin bir kısmı balık tutmak ü- zere nehir kenarına indi. Ortalık ka» rarmadan, bunlar balık yüklü olduk- ları halde geri döndüler. Diğer bir kısmı avlanmağa çıktı; bunlar daha az muvaffak oldular. İki geyikle bir kaç tavşandan başka bir ddi ; şey getiremediler. Fakat balıklarla av B de beni korul kim koru-|HPayvanları güzel bir ziyafet — vermek GAt Ellak'ın yalnız olarak geri gel- |'SiN kâfıyd.ı n a Haa doğrü Dcngcnicl Bütün Hünler kale içinde taplan- M Öna: «Beni himaye edecek dıkları zaman güneş kırmızı sisler ara- » diye sordum. sından batıyordu. W oğm Dengerik na cevep z İhtiyar bir Hün: — «Bu hayra alâmet değil!.» dedi. Bir ikinci Hün gülerek: — «Sanki bu şekilde battığı hiç va- “ «Dengezik seni buraya onun i- Mi gönderdi? » «Benim ricam üzerine gönder- Knüm birdenbire korkuya düşerek: ü k 'q“Aıülâdın sonra onun yerini tu- olana ben bir x .ı_ı;_,,w #ÜRU iyeği düne''dedi: ğ : *Doğru cevap vermiş.» Fakat ihtiyar Hün iddiasında ısrar a) *Kral Attilâ! Doğru cevap ver-|etti: ÜÇ Mi diyorsun? O halde, benim| — «Kral Attilâ Yunanistanda aya- iğe verdiğim cevap haksızdı.»| ğindan yaralandığı ve Mantua'da has- B Çünkü.... talandığı zaman da güneş böyle bat- Ü *Sen ne cevap verdin, İldeko?» mışti. » Ü “Ben ona şu cevabi. verdim: Holde herkes bağrışıp duruyordu. ! M Çzik, sen beni Ellaka karşı hima- Kahkahalar biribirini takip ediyordu. | ü:e mecbursun çünkü...» Herkes ziyafet yemeklerinin — hazır-| N burada durdu. Kral hiç se-|lanmasına, balıkların — pişirilmesine, | K ul'Ptl'ıııdı.ın dinliyordu. Sanki ka-/kemiklerin kızartılmasına yardım edi- k Sözlerinden değil, onun — tavru yordu. h. inden her şeyi anlamağa çalışı- hl Ortalık kararınca meş'aleler yakıldı. E "l'n'ıiinc devamla: Ne? Yaktığınız meş'aleler bundan Am,, “Cünkü, dedi. Ben Kralın malı- ibaret mi? Çok az!.. Daha aydınlık ol Nlik v malı!. Şenlik için aydınlatılmalı!, Kral X. cevap verdi : Attilâ bu akşam Burgonyalı kadınla & mek ki buraya seni mem-|düğünü mü kutluluyor. Beri gönderip göndermiyece-| — Fazla meş'ale var ama duvardaki ek için geldin. Hayır, bu-'demir halkalar az!... acağım. Bir de buraya oğ-l Ce z a a B inb Mslem Meyş'aleleri Yakınız!.. İeylesen. Külunuzu gayri her he TARİLTEN IKRALAR Ağlıya ağlıya defterdar olan kâhya Sadrazam İbşir paşa sadareli için ilk ieraat olarak — azlettirdi Moralı Mustafa paşanın yerine Derviş paşa ket- hüdası Ak ağayı baş defterdar tayin ettir- di. Sadrazamın daveti üzerine Ali ağa içe- ri girince İbşir paşa hiç bir gey - söyleme- den adamlarına bağırdı: Hıl'at! Jorj Robi, ufak bir istaayondan istediği |binip te yerleştiği zaman kendisini küçük bir kadınım karşısında buldu. Kadın gençti, güzeldi ve Jorj Robi he » men onunla konuşmak — hevesine — düştü. Fakat genç kadın, Jorij'a aldırmadan bü- yücek deri çantasından bir düzine talebe defteri çıkardı. Kırmızı bir kalemle del - Ali ağa işi anlayamadı. «Sultanım ne|terlerdeki yanlışları tashih etmeğe başladı. hizmet içindire dedi. «Hele ki badehu bi- kKürsün» cevabini aldı. Maamafih o, yine te- reddüt ederek: «Devletlü efendim ne için iduğini kulunuza buyurun. Liyakatim olan hizmet midir bileyime dedi. Sadrazam bunları dinlemediğinden ge- tirilen hil'at zorla arkasına göğirildi. Bunun — «Bak, dedi. Gün doğuyor. Bu- (üzerine İbgir ağa: «Allah mübarek - eyliye padişahımız seni baş — defterdar eyledis dedi. Ali ağa hemen sadrazamın ayakla- rına kapandı: «Devletlâ — sultanım — lillâh ve resulihi ben uhdesinden gelmeğe kadir değilim. Bir salih ve mütedeyyin vezirsin. Malayetak tahmil etmezsin. Bu hizmeti uh- desinden gelmeğe kâdir bir ehline — ihsan hizmete istihdam edersen kulluk ederim» dedi ve fazla olarak ağlamağa da başladı. İbsir paşa Ali ağanın bu itizarını ka- bul ve defterdarlığı başka birine tefviz &- decek yerde yaptığı kabahat imiş gibi hid- detle kaşlarını çattı: «İnad eyleme. Sana defterdarlık şevketlâ padişahımızın kariha- larından zuhur eyledi. Seni bu hizmete |â- yık gördüler var istikamet eyle hizmetine mukayyet ol» dedi ve yüzünü başka tarafa çevirerek bu hareketiyle artık — kendisini dinleyemeyeceğini, işin alup bitmiş oldu- gunu anlatmak istedi. Mehmet Zeki ı Yeni Neşriyat l “Kaynak,, muvaffak olmuş bir eser halinde çıktı Eski meslektaşımız Ahmet Emin Yal -| man çok iyi bir tesadüf neticetinde ne va- kittir mütehassir kaldığı neştiyat hayatına döndü. Çıkardığı «Kaynak» 1ın ilk nüsha- sını dün gördük ve gerçeklen olmuş bir eser mahiyetinde bulduk. Mu - hakkak ki takdir edilecek ve rağlart gö « recektir. Arkadaşımızı tebrik ederir Projektör hissedilen bir ihtiyaca cevap vermektedir Sabiha Zekeriyanın dün ilk nüshasını çıkardığı projektör, bilhasa münevver sı- tufımızın hissettiği bir boşluğu doldura - gaktır. Projektörde —asnmızın iç ve dış memleket — fikir cereyanları düsünce veren bir çok kiymetli mevzular bulunacaktır. Meocmuacılık hayatında da- ima muvaffak olmuş olan Sabiha Zeke - riyanın bu attığı yeni adımda — da ileri gi - gösterilecek, deceğini mubakkak sayıyoruz. Kendisini tebrik ederiz ADEMİ İKTİDAR ve BELGEVŞEKLİĞİNE karşı HORMOBİN muvaffak | O sırada defterlerden bi tahtası üzerine düşerek açıldı. ri, vagonun döşeme Jorj, açılan bu defterin bir yaprağının üzerinde kırmızı bir kalemle yazılmış «10» rakamını gördü. Ve hemen eğilerek bunu aldı ve hocaya dönerek: — Tam numara almış, dedi. Kadın defteri alırken (Jorj) a teşekkür Vetti ve yazılı yaprağa bir göz attıktan son- raz — Bu diğerlerinin arasında biriciktir... Diye cevap verdi. Jorj, kadının yeniden işine koyulması- na meydan vermeksizin sordu: — Haca mısınız? — Evett — Müsaade ederseniz bu çalışkan tale- benin o vazilesini okuyayım. — Bu yanlışsız yazan yegâne bir tale - |bemdir. | Vazifeyi okumağa koyulan Jorj gülüm- siyerek: — Hakikaten öyle görünüyor, dedi. Du- İdaklarında müstebzi bir gülümseme var - Ti — Bunu nereden anladınız? | — Çünkü okumağa kelimesini okuma- İya diye yazmış. Kadın bu kelimeyi görmeden atladığı için yüzünü buruşturarak vazifeye bir ke- Te daha göz attı, Ve o zaman yanlış olan bu kelimeyi tashih ederek 10 numarayı da 7 ye indirdi — Görememişim. — Fakat buna sebep siz oldunuz! — Ben mi? — Elbettel Sizin karşınıza birisi gelip te gözlerini dikerek her bir hareketinizi İtakip etse sakin bir surette çalışabilece - |üinizi biç zannediyor musunuz) — Benim sizi kontrol etmeğe niyetim İyoktu... Evet, size bakıyordum, fakat başka maksatla. — Onu yapacağınızı Kompleman Lüzumsuzdur. Çok meşgul olduğum için genç bir kadının söylemeyinit. biliyorum. k âdetinde oldukları basit sözleri dinle - meye vaktim yoktur. Erkek hiç tetiği bozmadan devam etti; — Evet amma, hayatta talebe yazısını tashih kadar enteresan başka — şeyler de vardır. — Ne gibi? — Aşktan bahsetmek istiyorum! — Sizi temin ederim. ki bana âak olan hiç bir kimse yoktur. Sonra benim hayat « taki meşgalem sadece — hocalıktan — ibaret değildir, ayni zamanda -muharrirlik te ya- parnım | Erkek: — Taebrik ederim, diye başladı. Sizin yazılarınızı. memnuniyetle oku - mak isterdim... Hangi gazeteye yazıyor » sunuz ) — Ekseriya «La Voçedi Genua» ga - zetesine! Erkek biraz durdu, sonra sordu: — Ben de her gün bu gazeteyi okurum! İsminizi öğrenebilir miyim?| Kadin biraz dalgınlık içinde cevap ver- di: — Yazılarımın altına Roza Razi namı müstearını koymaktayım. Fakat hakiki is- mim İda Çenturinidir, —- Peki, bir de mektebinizin ismini öğ- tenmek isterim! — Dante Aligieri enstitüsünde. — Müsaadenizle ben de size kendimi mel alât açık eksiltmeye konulmuştur. tahmin olunmuştur. Alâtın listesi KÜÇÜK BİR YALAN! trene karşısında bulundukları erkeklerin sarfet- | ÂYE İtalyancadan çeviren: Sedat takdim edeyim. Adım Jorj Robidir. Fa « kat muallim değilim. u sırada Jorj, yaklaşmakta olun tre « nin duracağı istasyonda ineceği için kadıs na karlını vermeğe acele etli. Kadın eve döndüğü zaman Jorjun ver« diği karta bakınca bir an hareketsiz olaraR dürakladı ve sonra kartı parça parça etti, İki gün sonra ders verdiği enstitüde ikermi genç kadın, Jorj Robiden bir mektup al 4 dı. Bu mektup trende geçen — tatlı saatimt ihyasını temesni ediyordu. Fakat kadım mektubuna cavap vermedi. Yalnız Jorjdart ikinci bir mektup aldı. Delikanlı bu meke tubunda alLa Voçe die Genuav gazetesinda «Roza Rozis imzasına tesadüf edemedi « ğinden şikâyet ediyordu. O zaman kadın$ — Jorj. benim hiç bir zaman bu gaze « teye yazı yazmamış olduğumu anlayacali diye düşündü ve Jorj'a cevap verdi: — Bir müddet evvel «La Voçe die Gek muav gazetesile alâkâmı tamamile kes « tim, nafile imzamı araştırmayınız! Fakat Bayan ertesi gün bu gazetenin kadın sahifesini açınca bir hikâyenin al - tında «Roza Rozi» imzasını gördü ve rüya gördüğünü zannetli. Çünkü bu Roza Rozi i trende tesadüfen hatırına gelmişti, tas mamen uydurmaydı: — Demek ki tesadüfen böyle bir isim varmış, diye söylendi Ertesi gün de Jarj) dan üçüncü bir mektup aldı. Bu mektupla: «Bana bu gazete ile tamamen alâkanı zı kestiğinizi yazdığınız sırada ayni gaze « tede bir hikâyenizin çıktığını gördüm. Ve size samimiyetle söyliyeyim ki hiç beğen- medimt» deniliyordu. Bundan sonra © gazetede Roza Rozi namı müstcarı altında bir kaç hikâye daha çıktı. O zaman genç kadın, kendi hakiki ismi altında bu gazeteye bir hikâye yazıp basa tırtmak hevesine düştü. Uğraşlı, yazdı ve kendi elile gazete idarehanesine gölürdü. Fakat gazete idarehanesinde kendisine, müdürün bulunmadığı cevabı verildi. Genç muallime © vakit kendini toplıyarak de « di ki: — © halde madam Roza Roziyi gör - mek isterim| Onu bir odaya götürdüler. Fakat ka « din orada Roza Roziyi bulacağını sanır « ken Jorj Robiyi gördü ve: — Siz, siz diye kekeledi, butada ne a- myorsunuz? — Ben bu gazetenin neşriyat müdürü. yi Kadın bir koltuğun üzerine yığıldı, hıç -« kıra hıçkıra ağlıyor: — Madem ki öyleydi, madem ki trende size övünmek için yalan söylediğimi an - lamıştınız, tesadüfen söylediğim bu Roza Rozi adını kullanarak beni neye — küçük düşürdünüz? diyordu. Bir hafta sonra gazcte, neşfiyat müdü « rünün genç bir kadın muallim ile nişanlan- azıyordu, TAKViM, nbul Beledi Haseki hastanesi için lâzım olan İlânları 150 kalemden ibaret t.bbi Buniarın hepsine 2770 lira bedel ve şartnamesi İevazım müdürü- ğgünde görülür. Eksiitmeye girmek - isteyenler 2490 numaralı ar .tır- ma ve ekalittme kanununda yazılı vesika ve 208 liralık muyakkat teminat mektubile beraber 2: Mart 936 Parartesi günü saat 15 da (B.) | ee var ir. | (8714) — 0r gaN YNŞ Y ü