| Akdeniz incisi Kadircan Katlı > Nam Yazan: Lükresya, yaralı de nın önünde bir Siper gibi durmakta idi Bu bir genç kız idi. Meşalelerin ışıklarında bütün güzelliğile göze çarpıyordu. Delikanlı kılıcını bir şimşek hızi- le kullanarak Türkleri artık bir a - dım bile ileri yürütmüyordu: — Hayır... Değilim... Lükresya, sen kamaraya git!... Git!... Sözü- nü henüz bitirmişti ki yeniden: — Ah... Diye inledi. Yere Düşen Kılıç Bu sefer de Tekgöz Alinin savur- duğu bir kılıç onun omuzuna inmiş» ti. Grazyano kılıcını güçlükle tutu- yordu. z Yanındaki şövalyeler onu geriye çektiler. Genç kız bu iniltiyi duymuş, o - lanları görmüştü. Kamaraya gide - ceği yerde ileri atılmış, delikanlının üstüne eğilmişti. Delikanlı yerinde doğrulmağa çalışırken: — Büyük bir şey değil... Yalnız sh parçalandı. Yaram yok.. Hay- di, sen git buradan... Sana bir şey olmasın! Diyordu. Şövalyeler birer birer yere seril- diler. Henüz sağ ve sağlam olanlar da üçer beşer silâhlarını atarak tes- lim oluyorlardı. Leventler Grazyanonun üstüne yalın kılıç yürüyorlardı. Grazyano yere düşen kılıcını ak mış, güçlükle doğrulmağa ve onu kullanmağa çalışıyordu. Fakat ya- pamıyordu. Hâlâ: — Lükresya, sen git.. dan... Kendini kurtar!.. Dedi. Levent Kahkahalar Leventler neredeyse delikanlıya son kılıcı da vuracaklar ve cansız olarak yere sereceklerdi. Fakat Lük- resya bir anda yaralının elindeki kılıcını kapmış, onun önüne geç - miş: — Yaklaşmayın!.. Diye haykırmıştı. Yy Gözleri cesaret ve asaletle parlı - yordu. Leventler baka kalmışlardı. Bir kadına karşı da kılıç kullana- cak değillerdi ya... Tekgöz Ali bir kahkaha attı, Bir kaçı da böyle yaptılar. Lükresya, yüzüne bir tokat vu - rulmuş gibi kızmıştı. Kılıcını Tek - gözün göğsüne doğru dürttü. Fakat Durmuş reis demindenberi onu dik. katle seyrediyor ve o bir kaç levent gibi gülmüyordu. Tekgözün başına i , Git bura-! İdar görülmemiştir. Lâkin biraz ka- İmişti: 1 /3/936 <p> likanlı- ba bir isim... Değil mi devletlüm... Elbet değiştiririz. Ona daha şairce bir ad koyarız. Lâkin gene ayni ma- naya gelmeli... Bunu ben düşündüm bile... Epeyce de nazlı olduğu için (Dürrü Naz) dedim. Nasıl devlet - lâm, umarım ki beğendiniz. Löâla Mustafa Paşa uzun çubuğu- nu yavaş yayaş nefeslerken bir ta- raftan da Hasan ağayı dinliyordu. Şu Hasan Ağa da bu işin üstüne am- ma düştü hal... Ne zamandanberi dökmediği dil. kalmadı. Halbuki Lâla Mustafa Paşanın şimdi böyle şeylerle uğraşacak vakti yoktu. O her şeyden önce şu Kıbrıs seferini! zaferle bitirmeyi düşünüyor, ka - fasımı ve varlığını hep bu uğurda harcıyordu. Zira bu işi başaramaz- sa bir çokları gibi onun da boynu kıldan ince olurdu. Onun da boynu vurulurdu. Fakat başarırsa... İşte o zaman (sadrâzam) olmak işten bi-| le değildi. Orman Ahusu Hasan ağanın sözleri onu epeyce yumuşatmıştı. e Doğrusu bu mar- sık suratlı hadımın o zamana kadar böyle işlerde sahiden becerikli oldu- ğunu da görmüştü. O halde niçin bu kızı bir defa görmiyecekti? Ancak Lâla Mustafa Paşa cesur ve kibirli bir adamdı. Kendisinin s6- fer esnasında böyle kız beğenmek -| le de uğraştığını kimsenin bilmeme- si gerekti, Eğer işi başarırsa böyle şeyler unutulur giderdi. Lâkin Kıb- rıs seferini zaferle bitirmezse şu! kızın yüzüne bir defa bakmış olmak bile ileride onun yüz misli kötülen- mesi için aranıp ta bulunmıyan bir sebep olurdu. Hasan ağa sanki Lâla Mustafa Paşanın aklından geçenleri öğren-! — Sultanım, bir defacık görün.| Benim kamaramda duruyor. Vezir kürkü ile vezir kavuğunu çıkarırsı - nız. Sessizce (o inersiniz. | Kimse farkına bile varmaz. Hele kiz hiç bilmez. Yalnız, bir orman ahusu gi- bi gözleri dışarıdadır. Lâkin uysal- dır. Onu avutmak için hiç bir güç - lük çekmedim. Bir sevdiği varmış amma... " Lâla Mustafa Paşa başını yarım yamalak çevirdi, Gözlerinin ucu ile| Hasan ağayı süzerek gülümsedi: — Peki ...Anladık... Akşam ol- gelecek olan görünmez ve beklen - mez kazayı hemen sezmiş ve bir vu- ruşta genç kızın elindeki kılıcı yere| düşürmüştü. | Lükresya hâlâ yaralı delikanlının önünde bir siper gibi duruyordu.| Durmuş reis, kızdığını belli eden! Tekgöze ve arkadaşlarına bağırdı: | — Geriye... İlişmeyin!... | * Bir Tokat —Devletlüm, bir görseniz... Par- mağmız ağzınızda kalır. O kadar güzel... Bunca yıl, bunca kız, kadın| gördüm, fakat böylesine rastlama - dım. O ne gözler, o ne ağız, o ne eller, o ne boy, o ne pos!.. Söz ara-! mızda, onu sizden başka kimseye sun da... Bir defa görürüm, Hasan ağa ellerini uğuşturuyordu. | Efendisinin hoşuna gittiği ve gi - deceği için büyük bir sevinç duy - duğu belli idi. Hasan ağa çekildi. Vezir Paşanın Kâhyası Akşam namazı kıç kasaranın kö- şesinde ve bir ipek seccade üzerinde | kılındı. Dua edildi. Yemekten sonra Lâla Mustafa| Paşa biraz dinlendi. | Hasan ağa kapının dibinde el -| pençe divan duruyordu. Lâla Mustafa Paşa onu gene ma- nalı manâlı baştan ayağa ka l SON POSTA Mes'ul anlaşılmak (Baş tarafı 1 inci yüzde) ile belediye makine ve sanayi şubesi müdürü Nusret ve seyrüsefer mühen- disi Yakup dün belediye fen heyeti miş bulunması frenlerin kazadan evvel bozuk olduğu zannını tevlit etmektedir. i Diğer taraftan arabada hava fre- üzere l kanaati uyanmaktadır. İşte bu #€ bepten merhum müfettiş Niyazi *| vatman Fahri mes'ul görülmekt€ dirler. Çünkü enspektör Niyazinif | müdürü Hüseyinin odasında top -İni bulunmaması da kusur addedil - rabayı makasa çektirip tamir 1S lanmışlar ve hazırlanacak olan ra - por etrafında müzakerelerde bu - mektedir. Tramvay şirketinin havanın ıs - bıraktırması kendisine ait vazi arasında addedilmektedir. lunmuşlardır. Bu müşavere bir hayli) lak olmasına rağmen raylara kum! Arabanın yola kum döküp dök münakaşalı olmuş, bir müddet s0n-| dökülmediği tesbit edilmiştir. Vat-| mediği henüz meçhuldür. Hâdisİ ra tekrar hâdise yerine ve tramvay İman da kum makanizmasını işlet -'el koyan müddeiumumi muavi! garajına gidilerek yeni baştan tet- kikat yapılmıştır. Fen heyeti müdürü Hüsnü demiş- tir ki: «— Rapor henüz hazırlanmamış- tır. Raporun esasları üzerinde mü - nakaşalar yapılmakatdır. Bunun nakaşalar (o yapılmaktadır. Bunun için kaza hakkında sebep göstere - bilmeğe şimdilik imkân yoktur.» Kazayı yapan araba Kazayı yapan arabanın o gün 11 sefer yaptığı ve 12 ci seferi yapar - ken bu kazanin vukua geldiği an - laşılmıştır. Vatman son seferde frenlerin tut- madığını ölen yol müfettiş muavini Niyaziye söylemiştir. Bunun için şimdi ehli vukuftan bir kısmı Niya- zinin derhal yolcuları indirerek a söylemektedirler. Niyazinin frenle- ri muayene ettiği sahanın düz bir sa. ha oluşu bu muayenenin isabetli ol. maması ihtimaline yol açmaktadır. Arabada hava freni yokmuş, el freni de bozukmuş Kaza yapan arabanın hava freni ğu resmen tesbit edilmiştir. Ancak yoksa sonra mı vukua geldiği henüz kat'i surette anlaşılmamıştır. Fakat vatmanın daha evvelden: «— Frenler tutmuyor» diyerek yol müfettiş muavinine müracaat etmesi, bu müracaati de merhum Ni- yazinin ölmeden evvel tesbit edil - Bir Doktorun Günlük Notlarından (*) Barometrenin sükutu Veremlilerde Pazar barometre tazyiklerinin tesiri münakaşa kabul et- meyecek derecede mühimdir. Tazyik hava düşmelerinde kan kusmaları, mevzii ciğer ihtikanları, ateş ve tansi- yonda düşüklük başlar. İlk ve sonba - harda veremlilerin ölümü yine bu kai- deye tâbidir. Sart hastalıkların istilâm zamanlas rında havanın terkibinde barometre tazyikle beraber yürüyen bir değişme olür Rutubet öksürüğü arkasından #ü- rükler ve salgın bu hava içinde ateşle- nir. Havadaki tazyik faykı suya da in- tikal eder. Baromettonun değişmesiyle sularda Oo mikropların ©Ovirow farkı çoğalıyor. (Nice) de doktor Balestere I9I1 - 1906 de lo salgınlarının en son çoğaldığı zamak başlıca barometro taz- yikinin haddi asgariye düştüğünü tes- pit etmiştir. Bu zamanda tatlı sularda- ki balıkların da bundan müteessir ol- dukları ve hasialandıkları o görülmüş- tür, Valter, o havada kuruluk ve fazla sıcaklık olduğu zamanlarda topraklar- dan intişar eden gazların yeni yeni has- talık zuhuruna sebebiyet verdiğini izah eylemiştir ki: Bu zamanda tazyiki ha va en asgari dereceye düşmüş bulun - maktadır. Bütün bu izahat gösteriyor ki insan. lar muhit haricinin tesirine tabi olarak mühim bir mücadele sahası içinde ya- samaktadır. Ve bunları düşünerek mu- kavemetimizi kıracak yorgunluklardan uykusuzluk, soğuk almanin zararlarını hesap ederek hayal mücadelesine her zaman kuvvetli bir bünye ile karşılaş- mağa mecbur olduğumuzu hatırlamalı- yiz... —— ——— lâyık girmem. Adı da ne kadar uy.jdar süzdü. Sonra yerinden kalktı, in-|| (*) Ba notları kesip saklayınız, ya. gun... İnci... İnci gibi bir kız... İn- de bu kadar güzeli şimdiye ka:| diler. Kamarasına girdi. (Arkası var) — 4 hut bir albüme yapışıp köllekdiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. m emen m Ni memiş, yani tekerleklerin önüne kum akıtarak sür'ati kesmek yolu - na gitmemiştir. Bu neticeler yapılan tetkikatta elde edilmiştir. Şirket mühendislerine göre Vatmanın hâdise anında şaşkın - lık geçirdiğini tahmin edenler de vardır. Bunlara göre araba sür'atle- nince vatman el frenini tutmamış, kum deposunu açmamış, kaza da bundan doğmuştur. Şirket mühendislerine gelince: Onlar bu kazayı mihaniki tesirler altında vukua gelmiş telâkkiet- mektedirler. Bunlara göre vatman frenleri tutmuştur. Tekerlekler dön- memiştir. Fakat dönmediği halde kaymıştır. Ve araba sabit tekerlek- lere rağmen kar üzerinde kayan bir kızak hizile kayıp gitmiştir. Kaza irabayı depoya çekmesi icap ettiğini|da bundan ileri gelmiştir. Şirket mühendisleri belediyede Dün tramvay şirketi mühendisle- rinden beş mühendis belediyeye ge- lerek fen işleri müdürü Hüsnünün odasında fen müşaviri Hulkinin de huzurile bir toplantı yapmışlar, ve kaza hakkında uzun müddet görüş- jolmadığı, el freninin de bozuk oldu-| müşlerdir. Bu konuşmaların mahiyeti hak - ibu bozukluğun kazadan evvel mi,|kında belediyede sıkı bir ketumiyet gösterilmektedir. Makine ve sanayi şubesi müdürü Nusret kaza ve tetkikat hakkında demiştir ki: «— Raporlarımı — hazırlamakla meşgulüm. Salı veya çarşânba gü - nü bunları adliyeye vereceğim. Ve adliyece bir mahzur, görülmezse bu raporun bir suretini de makama takdim edeceğim.» Delillet tesbit edildi Nusret tramvay şirketi mühendis. lerinin frenlerde hiç bir bozukluk bulunmadığı hakkındaki iddiaları - nın doğru olup olmadığı etrafında cereyan eden bir mübahase esna - sında da yanında bir gazeteci bu - lunduğunu bilmediği için arkadaş - larına şu cümleleri söylemiştir.: «— Ben bir ehli vukuf olmaklı - ğım itibarile rapor hakkında hiç kimseye bir şey söylemem. Yalnız şu var ki tetkikat esnasında şirke - tin dermeyan ettiği her ihtimal ve iddia gözönünde bulundurulmuş v& bunlar üzerinde de uzum uzun du - rulmuştur. Fakat şirketin bütün iddialarını gürütecek deliller bulunmuştur. Bazı fotoğraflar Ve sonra Nusret çantasından üç fotoğraf çıkararak arkadaşlarına göstermiş: — Bu fotoğrafların sayesinde ka- za mes'ulünün kim olduğu anlaşı - lacaktır. Demiştir. Bu üç resimden biri tramvay ara- basının elektrik frenlerinin kablo - ları, diğeri de çok yakından alınmış ve üzerinde bir kaç kan lekesi bu - lunan kaldirim taşlarından birini i göstermektedir. | Adli tahkikat Tramvay kazasına ait adli tahki- kat dün de bitmemiştir. Bununla be- raber kazayı doğuran âmiller az, çok aydınlanmıştır. Kazaya uğrı - yan arabanın elektrik freninin hâ - dise esnasında vazifesini göreme diği sabit olmuştur. Bu frenin hâ - diseden önce de bozuk olduğu an - laşılmaktadır. Bu vaziyete nazaran arabada sefere çıkmazdan evvel . “en Delen sknmadığı rinden Hikmet Sonel dört gün beri bu vak'anın muhtelif cepbf” lerden tahkikatile meşguldür. p zaya uğrayıp hastahaneye lan bütün yaralıların ifadeleri #) mış ve kaza hakkındaki intib öğrenilmiştir. Kazadan evvel arabayı kull vatman Evvelki akşam da kazaya uf” yan arabayı hâdiseden evvel üç * fer kullanan vatman ve biletçi'i dinlenmiştir. Vatman ve bilet€ de kendi seferleri esnasında da hiç bir ârıza görmediki söylemişlerdir. Tramvay arabalarının her den önce birer: birer muayen geçirilmesi şart olduğundan m arabanın hâdiseden önce mua)” lerini yapan şirket memurlarıni# ifadeleri alınmış, onlar da ari hiç bir ârıza görmedikleri sefere müsaade ettiklerini mişlerdir. Yaralılardan ikisinin vaziyeti ağırlaştı Tramvay kazasında yaralan” lardan kondüktör İsmailden ve car Ziyadan başka, diğerlerinin hi vaziyetlerinde endişelenecek hal kalmamıştır, Beyoğlu Zükür hastanesinde tan beş yaralıdan bir ayağı ki yelkenci Selimde de salâh ali leri belirmiştir. Fakat görülen lüzum üzerin ayağı kesilen kondüktör İsmaili" ziyeti hayli tehlikelidir. Mütemadiyen sayıklayan ve disini toplıyamıyan biçarenin cü kurban olmasından korkul! tadır. Yine kazada yarala; yağ ve sabun tüccarı Ziyanın yeti de ağırlaşmıştır . Bel ve kaburga kemikleri mış olan zavallı tüccarın dün “f hane hastanesine kaldırılması"* | zum görülmüştür, | Büyük bir bisiklet müsabakası yapılıy0! T.L.C. İk Istanbul bölgesi bi heyeti büyük bir bisiklet müsabfi hazırlamıştır. . Müsabalar (8, mart, 4,26 nisan, 10 mayıs, 7” randa yapılacak, mesafe Mecidif di yünden İstinye ve Tarabyaya lacaktır. Heyet bu hususta bize iliği göndermiştir: 1 — İstanbul bisklet yolu jları tesbit edilen günlerde yap 2 — Yarışların başlama ve” yerleri Mecidiye köyüdür. ji 3 — Yarışlara sabahleyin 488 başlanacaktır. ; 4 — Yarışlara yalnız ellerini i sansı olan müttefik klüp azal” rebilir. dd 5 — Yarışları takip etmek ” motosikletler yol hakeminin ceği şekilde takip etmeğe mer” lar. Aksi takdirde mensup oldu? be ait yarışçılar diskalifye edi? | 6 — Yarışlarda beynelmilel name tatbik olunur. / 7 -— Yarişa girecek: yarısı rıştan yarım saat evvel yari* i gi J | gi; “İhakem heyetine isimlerini yaz© lâzımdır. e 8 — Yarışların birinci, ikin€ yö çüncülerine madalyalar z 9 — Pist üzerinde yap ar ayrıca