21 Birinci Kânun Anadoluyu Gezen Tulüat Kumpanya- ları.. Köylü Aktrisin SON POSTA Kumpanyalar tiyatronun önünde böyle bir taraça yapar, canlı reklâmlarla Halkı tiyatroya çekerler Güzelini Arar: — Aceb Avratları Bi Yol Görsetmen Mi?, Der Tulüat Kumpanyalarının Oyunlarından Bir Kaçı: Kız Mı, Oğlan Mı? Efendinin Giunci Karısı.. Tayyare Piyangosunda Bir Milyon Lira.. Kanlı Bir Zifaf Gecesi... İlâ... Hâ. Eski bir mek- | de verir, gireriz be efendi!.. tep — arkadaşım Necati önündeki gazeteye kurşun vardır, —aradan kalemiyle acayip şekiller çiziyor, ikide tam 12 sene geç- ; |birde başını kaldırarak anlatmasına tiği balde — bir devam ediyordu: kaç gün evvel ona köprü Üüs- tünde rastladım. Hiç değişmemiş. Hattâ — burnun- dan — mütemadi- yen dudakları üs- | tüne düşen — sü- müğü bile —Vay anam!. Der demez boy- numa sarıldı. Bir kahveye — otur: duk, — saatlerce baş başa dertleş- tik, durduk. İki- de birde: — Neydi © ha?.. — Harbiye mezaretinde maç seyretmeğe gitti. ğimiz — günler?. Ha, neydi o, Re- <€ep hocanın ma- Tümatı diniye derileri?.. Hay Allah kahretsin, hatırıma geldik- çe yüreğim oy- nuyorl.. — deyip duruyordu. - — Bir kasabaya ayak basar Basmaz ilk karşılaştığımız müşkil, otel oluyor. Bir gece, iki gece için otel bulamıyo- ruz. Bazan kamyonlarda, tenteli ara- balarda gecelediğimiz oluyor. Sonra sa- bahın karanlığında işe girişiyoruz. A- man Allahım, zemini toprak, üstü tah- talarla örtülü bir ahır için kıyamet gi- bi para istiyorlar — Buraya hayvan getirip te bağla- sak kaç kuruş istersiniz?. diyorum. Üçte bir para istiyorlar.. Sebebi?.. Ba- sit.. Biz insan, onlar hayvan... Ara- mızdaki fark buymuş. Hayvanlar ya: tarken burası ahır, insanlar yatarken de ev oluyormuş!. Necatinin sözünü keserek sordum: — Oyun oynarken gürültü patırdı kopunca sen me yapıyorsun?, — Ne yapacağım, hiç... Sükünetle seyirci kalırım. Bir kere — Anadoluda z < Şoförlerin Dertleri Plâka Meselesi Elân Halledilemedi Belediyenin Verdiği Karar Kâfi Gel- miyor, Plâka Resminin Inmesi Lâzım.. Şoförler cemiyetinin, plâka ıeıınılq'—ııîhı hal tek başma araba çalıştıranları da- indirilmesi hakkında belediye ile yaptıkla " temas son safhasındadır. Şoförlerin iddiaları, malzeme ve benzin fiatlarının fevkalâde yükselmiş olduğu ve bundan dolayı plâka resimlerini veremedik- leri merkezinde olduğu için, belediye, bu Şoförler, bu Hatları şimdiden 'tesbit etmişlerdir. Buna göre, 6 otomobili olan bir müessesenin 3 aylık geliri 7550 lira tutmakta, buna mukabil mascalfı 1140 Krayı bulmaktadır. ha çok müşkül bir mevkie sokmakta ve bil- hassa plâka resimlerini veremediklerinden dolayı taksilerini hurdacılara satan mobikiler çoğalmaktadır. Hattâ, dün, bir şgoför, bize plâka vergisini veremediğinden dolayı iki otomobilini de sattığı halde ver- gisini hâlâ ödiyemediğini yana yakıla an - latmıştır. Bilhassa benzin ve lâstik fiatlarının fev - kalâde yükselişi.rin göz önünde — tutularak plâka resimlerinin azami 7,5 ve asgari 2,5 Kira olarak tesbit edileceği umulmaktadır ©to- fiatların teebitini istemiştir. Böylece köşelere çekilecekleri iddia olunuyor Üniversite Rasathanesi Bitti, İş Dürbüne Kaldı Üniversite bahçesinde yaptınlan rasat -| ni olacağı cihetle havagazı ila yapılmakta « bhanenin kubbesi takılmış ve binanın bütün | dır. teferrüatı bu suretle bitirilmiştir. Kubbe Al- | — Rasathanede ayrılan — bir kısında da Tulüatın meşhur simalarından Dümbüllü İsmail bir oyunda | — Ne yapıyorsun?. Necisin?. Nın-lduiiL. Necati gözlerini kırpıştırarak | de çalışıyorsun?. diyecek oldum, elini önündeki çay fincanı ile oynuyordu: |mız para da hep yollara gidiyor. Bir Pöyle burnu Üzerinde bir savurdu, ağ- Rinı iğrittir laşır dururum. Evvelâ şaka ediyor sandım. Yüzü- ne dikkatle baktığımı görünce güldü: — İnanmadın mı?. Ne sandın?. Ka- lem efendisi, panka müdürü — olacak değildim ya, elbette ya zurnacı, ya| tiyatrocu.. Bizim hamur — yuğrulurken içine bunlar kalılmış oğlum!.. | Vah zayallı Necati vah!.. İçime bir | acımadır geldi, boğazıma tıkandı. Bi- zim Necali böyle tülüatçı mı olacaktı? Hem de ana baba, soy sop cihetinden de iyiydi. — Ayol, nasıl olur, dedim. Senin ilen içinde öyle tülüntçı, tiyatrocu Eliyle ağzımı kapadı: — Var, dedi. Var... Babamın kayın biraderi, yani senin anlayacağın ana- Mmın kardeşi sarayda kukla oynatırmış. Sonradan bilmem nereye kaymakam Yapn BŞ Elini dizime bastırarak lâfı kesip Attır — Sen onu bırak ta, başka şey ko - huşalım. Sen nasılsın?. Nerdesin?. Ben seni zayıf gördüml. Yoksa — evlendin Mi?, Yooo, elinde yüzük te yok Ecee, başka, Şinasi ile Esadı, Necmiyi, smaili gördüğün var mı?. Bizim sınıf- ta bir koca kafa Hayri vardı, hatırla- dın mı?. Kamarot olmuş kâfir be!. * iye —yine kendi mesleğinin üni açtırımca dili de hemen Sözülüyerdi. Aman Allahım, onu din- | ken adetâ canlı bir romanı kulakla- tımla dinliyor gibi oldum. Biz hani “tülüat» der geçeriz değil mi?. —Öyle değilili.. Hiç de bizim bildiğimiz gibi imi? diyorla — Bizim meslek pek kötü bilader, | çok kötü... Şimdi de İstanbulu dört çimizde bazıları gırtlağından — kesip, | — Sorma, dedi Tulüatçı oldum. Kış -| dönüp artist arıyorum. Hani işin içyü-| anasına, çocuğuna gönderir, bazısı işi Allahın kışı demez - Anadoluyu do «|zünü bildikleri için bir türlü gelmiyor- içkiye vurur, nihayet ya yolda, ya ti- lar. Bizim kumpanyada kala kala Üs- | yatronun tahta şanosunda can verir gi- dı.. Halbuki Anadolu kasablarında ti- gidiyoruz. yatroya halkı çekebilmek için güzel | Şehir tiyatrosu ve Halk öperetinden yetiştiren artistler kahvesi ıık!riılm ihtiyaç var.. Bir yere inip ti- dum, güldü: atroyu büyük bir kahvede, bir ahır| içinde, yahut ta bir buğday anbarın- sayılıp dökülmekle bitmez ki.. da kurmağa başlamıyor mıyız, köylü- ze bir hikâye geçti mi hemen ler birer ikişer damlıyor: — Hili efendi, bo ahşam tiyatro va- mışle Acap avratları bi yol görsetmen diye isim takıyoruz, oluyor, bitiyor. — Ne yapacaksınız görüp te?, diye sorunca büsbütün yılışıyorlar: — Ne idek, gart garının — garşısın- İda?. Gözel oyuncu vasa, iki mecidiye |cesi, kız mı, oğlan mı7.. Efendinin han- | gezen tülüatçıların âdetidir. Bir yere gittiler mi oranın kabadayılarını, AL manyada Zays fabrikasında yaptırılmış ve büyük hattıüstüva dürbünü de gene bu fab- rikaya mmarlanmıştır ve ancak bir sene sön- |silirler. Böylece bir iki ay o kasabada lahtan korkmazlarını toplar, koltukla- | ra getirtilebilecektir. rız. Artık onlar her akşam tiyatronun | — Kubbenin temeli, ktonometreler ve sis- gediklisidirler. Para almayınca da bi- | moğraflar için ayrılmıştır. Binanın dabili zi Wimaye etmekte büsbütün aslan ker teshini için de, kömür durnanı rasadata mâ- yahatça oyunlar verir, para kazanırız. çekinmeden para ka- zandığını söylüyorsun?. Necati: — Birak allasen!. dedi. Kazandı Bir firmanın Redosa bin kilo çürük ve kurtlu elma gönderdiği Rados kansoloslu - Zumuz vasıtasile Ekonomi Bakanlığına şi kâyet edilmiş, Bakanlığın emnrile de Türko- fi İstanbul şubesi bu hususta tetkiklerine türlü belimizi doğrultamıyoruz. — İçle- Rodosa Bin İCilo Elma Göndermişler isoorisi enstitüsü kurulmuş ve prolesörlü - #üne de, dünyanın beş kıt'asında da mesa- ha işlerile uğraşmakla — meşhur* prolesör Weber getirilmiştir. Rasathanenin hber iki kısmında oku- yacak talebe şimdilik beş kişiden fazla de- Çürük Diğer taraftan Mısırla yaptığımız alelü - mum meyva ücarelimiz, bilhassa elma ihra- catımız İskenderiye seferlerinin tatili yüzün- den mütecssir olmuştur. Bu ihracatın baş- ka suüretle yapılması için tedbirler düşü « başlamıştır. nülmektedir. der. Eh, biz de bir nevi kurban — olup | — ——— M c karısı, maden ocaklarında isyan, lar tenbihlidir, öyle çıngar çıkaracal Necatiye oynadıkları oyunları sor- tayyare piyangosunda bir milyon lira | Amma, bu oyunların ilânını gittiği- |miz kasabanin vaziyetine göre yapa- rız. Bazı reklâmlarımız büyük yafta- lar üzerinedir. Bazıları çırakların ağ- zt ile bağıra bağıra, çıngırak çala ça- İla yaparız. Bazan yazsa bir bahçe ö- nüne tahta taraçalar yapar, üzerine bizim aktrisleri! bindirir, öylece halka seyrettiririz. Tabil bu son reklâm usu- lünden taraçanın önünü yüzlerce köy- lünün doldurduğunu talımin edersin!.. Necati kis kız gülüyordu: — Her kasabada mutlaka başka başka hâdiselerle karılaşırız. Hiç unut- muyorum.. İzmir kasabalarının birin- deydik. Bir gece tiyatroyu altı kişi bir- den bastıydı. Bizim aktrislerden sarı Ay teni kaçırmak istediler. — Tal bizim kodamanlarımızla aralarında bir bo- guşma başladı mı. Sonunda jandarma İgeldi. İşi ayırdı, suçluları götürdü. Er- tesi sabah ta altı kişinin elebaşısı bir efe, Ayteni aldı, nikâhladı, götürdü. — Hangi oyun, dedi. Bizim ,,“M.,İ Bazan tiyatroya evli kadınlar ge- . Elimi- 'lir, kocalarını ahıp götürmek — isterler, alroya |bir temiz dayak yedikten sonra da ge- kalbediveriyoruz. Sonra da «bir aşkın (ce yarılarına kadar tiyatro kapıların- günahı yahut bataklıklarda — zanbak» |da beklerler dururlar.. Sonra bazı kasabalarda — da bize kimse raği etmez, tiyatro olacak ne kahvehane, ne ahır, verir, ne de hüsmü — Sayayım. Demirhane — müdürü, v ĞAL Y ğüği EZARM eai Laylânin düğünü; Kanlıhle'kila€' ge İ A GER D B Ağlan SŞ . J Başka bütün tiyatrolara artist i müşterilerinden bir kaçı — Oynadığınız piyeslerden bazıla- rınr saysana miz bareketlerimizle davranırız. Kız- , ortalığı kasıp kavuracak — oynaklıklar yapmazlar amma, gelgelelim ki, mut- laka dövüş olur. Kanto başlar da — se- yircilerden biri: — Vay gülüm, sana gurban öolam!., dedi mi, kantocuya vurgun olan baba- a fırlar, ortalık biribirine ka- rIŞir e. . Necati saatine bakıyordu: — On iki olmuş be!. Halbuki — ben daha artistler kahvesine gideceğim haydi beraber çıkalım!.. REŞİT ŞEVKET <— Bayram Cuma Günü İstanbul Müftülüğünden: Birinci kânumun 22 inci pazar günü Ramazanın yirmi altısı olmukla akşamı (pazartesi gecesi) leylei kadir ve 27 in- ci cuma günü de bayram olduğu ilân olunur. SADAKAİ FITIR En iyi — İyi — Son K. K. K. Buğday ı7 16 4 Arpa Ü .d0 06 Üzüm ras 80 55 BAYRAM NAMAZI $ D Ezani saatla 3 19 Vasati saatle 8 05