21 Birinci Kânun EELEZ M Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ Kış Mevsiminde Taze Çilek - Biz haftadan - beri Bir — Fransz | ç L lan — başa mühendisinin | ÇA, öetülüdür. s- S bak sfirin altında 7 derecedir. Bununla beraber Bigault isminde bir mühendis Paris şehrinin kenarında bu- lunan bahçesinden taze çilek koparmakta, kavun kesmektedir. Bunun için kalorifer ile ısıtılan çok masraflı camekânlar — kul- landığı sanılmamalı. Mühendis bahçesini dörder, beşer metre murabbaı parçalara taksim etmiş, her parçanın kenarına çimen- todan bir arık yapmış, bu arıkların içinde de sıcak su geçirmiş. Fransız — gazeteleri- nin söylediklerine bakılırsa bu usul topra- ğa yaz sıcaklığı vermeğe bol bol - kifayet etmekte ve pek ucuza mal olmaktadır. * Moskova gazeteleri zabitayı — senelerden beri uğraştırmakta ©- lan bir. dolandırıcının nihayet yakalandığını haber veriyorlar. Bu dolandırıcı bir genç kızdır. Fakat — bütün dolandırıcılıklarını erkek kıyafetinde yap- mıştır. Ele geçmesinin gecikmesi — sebebi (de budur. Bu genç kız çok zarif ve yakı- gıklı bir delikanlı kıyafetinde — dolaşıyor. yaşı geçmeğe yüz tutmuş kadınlara kur yapıyor, ve nihayet kıymetli şeylerini agı- rzarak tekrar genç kız kıyafetine dönüyor- müuş. * Uzak bir ngiliz müs . temlekesinde geçenler- de ölen bir — İngilizin vasiyetnamesi İngiltereye gönderilmiş. Çün- kü, bu adam İngilterenin Bristol şehrinde doğmuşmuş ve vasiyetnamesi mucibince de bütün parasını Bristol belediyesine bırak- mış. Bu vasiyetname açıldığı zaman şu gö- Yülmüş: Paranın faizi ile her sene Bristol #ehri mekteplerinin en kötü talebesi, bir Hevri âlem seyahati yapacak ve bu işe, be- Tediye meclisi nezaret edecek!! DENİZ KONFERANSI Yortıların Sonuâı Talik Edildi Londra, 20 (A.A.) — Deniz konfe- ransı, Noel yortuları sonuna kadar ta- lik edilmiştir. Konferans, İtalyan dele- gelerinin teklifi üzerine 2 mayısta de- &il 6 kânunusanide toplanacaktır. Konferans, dün miktar üzerine tah- 403 Amele | Açlık Grevine Başladı Varşova 20 (A.LA.) — Maden â - melesinden 403 kişi, all gündenberi Kattowice yakininde bir maden kuyu- suna kapanmışlar ve açlık grevi yapma- a başlamışlardır. YUNANİSTANDA Affa Uğrıyanlar Se- çimeGirebilecekler Atina, 20 (Özel) — Başbakan De - mircis dün ecnebi gazete muhabirlerini kabul ederek şu beyanatta bulunmuş - tur: t— Hükümetim bir iş kabinesidir. Onun için patırdısız, fakat muntazam bir seçim yaptıracağız. Affa uğrayan- ların kâffesi seçime iştirakten — mene- dilecek değillerdir.» Başbakan Kıbrısın İngiltere tarafın- dan Yunanistana bırakılacağı hakkın- daki meseleye hiç yanaşmak istememiş ve buna dair yapılan sorgulara cevap- tan imtina eylemiştir. Başbakan Kralla Görüştü Atina, 20 (Özel) — Dün başbakan Demircis kral ile yaptığı uzun bir ko- nuşmadan sonra yeni seçimde nisbi u- sulün kullanılması ve saylavların ade - dinin geçen parlâmentoda olduğu gibi 300 olması tekarrür etmiştir. Kondilis Partisi Bir Yardımcı Kazandı Atina, 20 (Özel) — Dün bir toplan- t yapan Teodokis partisi yeci teçimde | Kondilis partisiyle birlikte hareket et- meğe karar vermişlerdir. Veliaht Den!z Talimlerinde Bulundu Atina, 20 (Özel) — Bugün Saroni- kos körfezinde denizaltı gemilerinin ni- şan ve denize batma talimleri yapılmış- tır. Talimlerde veliaht da hazır bulun- muştur. didatı derpiş eden İngiliz projesini tasdik etmiştir. Japonlar, inşaat programlarının tat- bikinden bir kaç sene evvel tebliği tek- lifine şiddetle muhalefet etmişlerdir. KERVAN YÜRÜYOR -- Dünkü kısmın hulâsası: Kasaba halkının, sıcaktan buna- hp portakal bahçelerine sığındığı bir günde, kız lisesinde Avrupaya gön- derilecek talebe için imtihan — yapılı- yordu. İmtihana 18 genç kız girmiş, bunlardan Elmalı'lı Tosun kızı Gülten kazanmıştı. Hocaları Gülteni — tebrik edip bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra genç kız bahçeye çıktı. Sarhoş gibiydi. İçinde tatlı, mayhoş bir mem- nuniyet vardı. Fakat bu sevincin lezzeti o kadar bu- ruk, kekremsi bir lezzetti ki onu kan- dıramıyordu. Alışkın adımlarla bahçeden çıktı. Kaldırımlar kızgın, tozlu yol ten- ha idi. Duvar gölgesinde serilip kalan bir Bokak köpeği dili sarkmış, karnı sik Sık şişip inerek uyuyor, sıska bir kedi duvarın üstünde miyavlayıp duruyor-| du. — Bürhan Cahit — SL-12- 935 yordu. Sonraları evlâtlık, ve - nihayet hizmetçilik derecesine kadar — gelmiş- ti. Teyzesinin Gültenden küçük olan çocukları büyüdükçe genç kızın evde- ki yeri, dadılığa, ahretliğe inmişti. Gülsüm teyze ters, nobran bir kadın- dı. Hele eniştesi zaten kamçı gibi bir adamdı. Sahil gümrük muhafaza memuru o- lan bu adam mesleğine o kadar aşkla bağlanmıştı ki ahbaplarına, hattâ ka- rısına, çocuklarına bile kaçakçı mua - melesi yapıyor, herkesten şüpheleni - yor, günde bir kaç kere elinin, belin- deki altı patlara gittiği görülüyordu. Gülten, eniştesinin ters bir tarafı - na çatıp haşlanmamak için gözünü dört açıyordu.. Ve genç kız bu sayede şimdiye kadar eniştesinden hattâ azar bile işitmemişti. Elmalıda iken bütün yoksuzluğa rağmen ne kadar rahattı. Orası bağ- Bütün Melîteplor l Çinli Gençler Japonlara Diş Biliyor! OnBinlerce Talebe Y eni- den Nümayişler Yaptı Kapandı. Japonlar Proğramlarında Israr Ediyorlar Çin şehirlerinde — yapılan nümayişlerden biri | — Şanghay, 20 (A.A.) — Kız ve oğlan haykırışlarla ve Japon emperyalizmi aleyhine sözler sarfederek Şanghay hükümet dairesinin önüne gelmişler ve gehir şarbayına şimâli Çinin muhtariye- ti aleyhinde büyük bir istida vermişler- İdir. : Japon elçiliği Çin memurlarına bu mümayişin Japonya aleyhine şiddetli ibir mahiyet almamasına dikkat etmole- İrini ihtar etmiştir. * Hankecu, 20 (A.A.) — Binlerce ta- lebe, şehrin cadde ve sokaklarında do- |laşarak şimali Çinin muhtariyetini pro- İtesto etmişlerdir. Bütün mektepler ka: panmıştır. Nankin, 20 (A.A.) — Japon büyük elçisi Aryoşi Çin Cümhur Başkanı Çan- kayşe ile iki #saat süren bir mülâkatta bulunmuştur. Bu mülâkat hakkında henüz hiç bir şey neşredilmemiştir. Japonlar Hirato proğramının üç mad - desini filen tahakkuk ettirmek arzusun- dadırlar. Babasını hiç bilmiyordu. Balkan muharebesinde öldü diyorlardı.. Fa - kat annesini hayal meyal hatırlıyordü. Balmumu gibi soğuk sarı yüzlü dal gibi bir kadındı. FRANSADA Laval Müşkül Vaziyeti Halle Çalışıyor Paris, 20 (A.A.) — Cumur roeisi, Lebrun ile Laval arasındaki görüşme - de ihtilâfın aldığı son vaziyet Üzerine | |tiyasada nasıl bir değişiklik vukua ge- leceği mevzuu bahsolmuştur. Haryo Jatifasını Geri Almıyor Paris, 20 (A.A.) — Radikal sosya- list gurupunun kendisine göndermiş ol- duğu sempati mektubuna cevap veren Heryo, parti başkanlığı vazifesi ile bakan sıfatiyle ifasma mecbur - olduğu vazifeler arasında mütemadi bir tena- kuz mevcut olmasına mâni olmak - için İpüzti Hüti ğedan İtifaaida' zabat edeceğini bildirmiştir. Küçük kafasında derin izler bırakan | bu hikâyeler, evine, büyük annesinin yanına döndüğü zamanlar onu çok |düşündürüyordu. Kaymakamın hanımı neler anlatmı- Bir kaç ay süren- bir hastalıktan |yordu. Duvardaki bir düğmeye ba - sonra onu bir daha görmemişti. Kom-'sınca aydınlık fışkıran elektrikler, s0- şu kadınlar bir gün mektepten alıp|kaklarda hayvansız koşan tramvaylar, onu kasabanın yukarı - taraflarındaki|neler, neler... Bunları mektepte mu- bir eve götürmüşlerdi. Burası kayma: allimleri de söylüyorlardı. Fakat kay- kamın evi idi. iz makam beyin hanımına daha çok gü-| Kaymakamın tatlı dilli, güler 'yüzlü 'veni yardı. — Muallimler bu şeyleri bir hanımı onu bir zaman yanında a-|ders gibi, hesap, hendese kaideleri gi- lakoydu.. bi anlatırlardı. Kaymakam beyin ha - Sonra gene büyük annesinin yanı -|nimı öyle tarif ederdi ki, anlattıkları na, eski küçük, tek odalı evlerine dön-|âdeta gözlerinin önünde canlanırdı. dü. Bu tek odalı evi Gülten her za -| Hem onlara gazeteler, resimli haf- man hatırlıyordu. Elmalı ilk mekte -|talık gazeteler de geliyordu. Kayma - bini bitirince burada kaldı. kam beyin hanımı onları okutur, an- Elmalı ne şirin bir yerdi, ne bolluk | lamadığı tarafları güzel güzel anlatır- yerdi. Yazın yemyeşil gölgeli bahçe -|dı. lerde yaşıyor, pek az süren kiş mevsi- mini alevli ocak başlarında ve tarhana çorbası pişirip yufka ekmeği yaparak güle oynaya geçiriyorlardı. «Gülteny i sıksık kaymakam — be- yin evinden çağırıyorlardı. Yol uğrağı olmayan bu yüksek dağlar arasındaki kasabanın dünya ile İalâkası o kadar azdı ki en bilgili sayı- Mektebi bitirdiği yıldı. Kaymakam — Konya kazalarından birine gitmek için emir aldı. Kasaba halkı alıştıkları ve sevdik - leri kaymakamın gitmesine çok esef- lendiler. Fakat bu ayrılığa en çok a- cıyan Gülten oldu. Kaymakamla ha - nımına âdeta ana, baba gibi alışmiş - tı. Tam bir hafta, gidinciye kadar onu salıvermediler. benim De Vazgeçeceğim Geliyor !.. Vaktiyle Kayseride Hicrani — Çelebi adh bir şâir vardı. Ön yedinci asrın şöh- reti o şehre münhasır kalmış söz — erle- rinden biri, bu san'atkâr adam, gece gündüz içerdi. Soyu sopu belli, — bilgisi kuvvetli, sohbeti tatlı bir kimse olduğu için sevenleri çoktu ve onlar, şâirin gara- ba bu kadar düşkün olmasını hoş görmez- lerdi, üzülürlerdi. Fakat o, hiç söz dinle- İmezdi, küp dibinden” ayrilmazdı Bir gün Hicrani Çelebi, şehrin — ileri gelenlerini çağırdı. içkiye 1öbe ettiğini söyledi. Bu haberi duyanlar, onun iâhi bir uyanıklığa erdiğini ileri sürüp' kendi: sini kutlamak isterlerken o, başını — salla- di: — Mâhi falan değil, dedi eskici Mu- radın şarap içişini gördüm, tiksinip — vaz- geçtim. Ben de Habeşin Türkler tarafından nâsıl alındığını hikâye eden bir yazı oku- düm. Tek bir tarih kitabına baş — vurula- rak ve orada yazılı vakiaların doğruluğu, eğriliği üzerinde hiç bir inceleme — yapıl- mayarak kaleme 'alınan bu uzun fikmda Hadım Süleyman Paşanın Adenle bera- ber Zeyd kalesini ele geçirdiği söylendik- ten sonra Özdemir ile Nişar Mustafa Paşa- nin arasındaki geçimsizliğe geçiliyor. Bir kere Yemende Zeyd kalesi yok- tur, Zübeyd kalesi — vardır. Bu — şehrin Türkler tarafından alınması ise Süleyman Paşanın Hint seferinden çok eskidir. Zü- beyd, Mısırın Osmanlılara geçtiği yıl Kö- lemenler namına Çerkes İskender tara - fından idare olunuyordu. Yavuz, bu adama Yemen valisi ün - vanını verdi, İskenderi Kemal adh bir Yeniçeri öldürdü, Kemali Karamanlı İs - kender katletti, Amiral Selman Reis — ile Cidde beyi Hüzeyin, İskenderi — giderdi- ler ve Zübeyd'de âsayişi — kökleştirdiler. Hadım Süleyman Paşa oradan geçerken klavuz Ahmet adlı biri kalenin kumanda- niydi ve bu adam Türktü. Benim dikkatimi çelen Zübeydin Zeyd okunuşu değildir. Mustafa Paşaya Nişar de- nilmesidir. Arap harflerile nşar — şeklinde yazılan bu kelimeyi bizim müharrir arka - daş arapça bilmediği, Yemen tarihi oku- madığı için gördüğü gibi yazmış. Halbuki Mustafa Paşaya araplar neşşar — lâkabını vermişlerdi. Bu kelime testere, bıçkı ma - nasına gelen minşardandır, ikiye bölen de- mektir. Biraz nişadırı andıran nişar ile neş- (Devamı 12 inci yüzde) Ve sonra ilâve etti: — Eğer Antalyada kalacak bir ye- rin varsa kolay olur. Biz geçerken seni mektebe yazdırir, validen de rica ederiz. «Gülten» hemen cevap verdi: — Antalyada teyzem var, Kaymakamın hanımı bu — habere çok sevindi. a Zekâsını, istidadını çok beğendiği (Gülten) in burada ve yaşlı bir bü- yük ana yanında çürüyüp gitmesini is- temiyordu. Kocasının verdiği bu haber (Güle- ten) den çok onu sevindirdi. O hattâ (Gületen) i beraber götür - mek istedi. Fakat gittikleri yerde ka- hp kalmıyacaklarını bilmiyordu. Bel- ki de havasına, yaşayışına uyamıya - caklardı. Her yer Elmalı gibi cennet olamazdı. Daha o akşam işi üstüne a- lan kaymakamın hanımı (Gülten) in ninesini çağırttı, konuştu. /O zaten torunundan bir fayda gör- miyordu ki... Hiç aykırı davranmadı: — Varsın gitsin, dedi. Siz götür - dükten sonra! Orada (Gülten) yaşındaki kızlar e- vin bütün işlerini görürlerdi. Yakın pırnallıktan kışlık odunu getiren, çeş- meden suyu taşıyan, pekmez kayna - ga nn nn VS İRİ AAA a eat e ll mapin, Gülten, fırtınalı bir denizden ka- Jık, bahçelik bir yerdi. Bir odalı bara-|lan mektep baş muallimi bile ara sıra '_hyı ayak basmış insanlar gibi ıevînc-'kayn benzer evlerinde büyük anasile hi bif şaşkınlıkla nereye gideceğini gturduğu zamanlar çok mes'uttu. Bu estiremeden bir zaman yürüdü. taraflarda kış pek az olduğu için bü - a Bu sevinci kime haber verecek, tün vakitleri, ucsuz, bucaksız meyva imini sevindirecekti. Burada teyze- bahçeleri arasında geçiyordu. Sinin evinde oturuyordu. Bu Mııruwn! Çocukluk arkadaşları, ilk - mektep tekli önceleri bir öz evlât gibi görünü- arkadaşları ne kadar iyi çocuklardı. Antalyadan, Muğladan gelen gazeteler- de gördüğü medeni hâdiseleri merak- la karşılıyordu. Kaymakamın hanımı İstanbulla i- di, «Gültenv'e her zaman İstanbul - dan bahseder, oradaki yaşayışın büs- bütün başka olduğunu söylerdi. Bir akşam yolculuktan konuşuyor -ıun, ekmek yoğurup, pişiren hep kız « lardı. Kaymakam, gözleri ışıl ışıl parla - yan (Gülten) e teselli olsun diye: — Antalyada liae açılıyor. Cel se- ni oraya yerleştirelim, gider misin, dedi. lardı. Fakat (Gülten) bunların birini olsun yapmazdı. Babasından kalan bir kaç parça tarlayı kasabanın ileri ge- lenlerinden Hacı Kasım işletir. Bunla- ra da mahsulün yarısını - verirdi. (Arkası var