z lldtl dd; âgışğüxım MİZ Almanyada Türk- ler Resmi İş Alabilirler Berlin gazetelerinde o- | | | AÂrl karın- yelee kuduğumuza göre, Âri kanından , olmiyanlar meselesi artık Almanyada pro- lıxı)'ıım:)'ı(ıuınlıi Bıı' maksatla yeni bir emirna! neşredilmiştir. Bu emirnamenin ilk tesiri. ötedenberi Al: man fakültelerinde çalışmakta olan bir çok profesörlerin unvanlarını kayk muştür. Bunların arasında ünlü Albis Fischer ile beyin hastalıkların! ritesi bütün cihanca tanınmış olan Philip Plaut ta vardır .. fessör unvanını hetmeleri ol- filozof da etö- doktor ba | Son Posta: Bu münasebetle biz şimdi| Berlinde oturan bir vatandaşımızın başına gelen bir hâdiseyi hatırladık. Bu v famız bir fen dairesinde çalışmaya talip ol- enuştu, bunun için ehliyeti de vardı. fakat © dairenin müdüründen: " nına mensup olmadığınız için bu talebinizi kabul etmek mümkün olamıya- caktır.» Şeklinde bir cevap almıştı. Fııuı_ı bu cevaptan bir hafta sonra gene aynı dai- ve müdüründen gelen ikinci bir mektupta ise «Yapılan inceleme neticesinde Âzt kanından oldukları anlaşıldığı için ev- atında- 'Türklerin Rusyada Devlet Bankası Yabancı Döviz Alabilecek Moskova 18 (A.A.) — İcra komiteleri (kurulu 1 şubat 1936 dan itibaren Trogsin İdarecini tasfiyeye ve bunun muame: ] Tâtını diş tecim işleri komiserliğine devret- meğe karar vermiştir. Diğer - taraftan devlet bankası gelecek seneden itibaren Çernovetz mukabilinde yabancı dövizler almağa mezun kılınacak- tur, Bu döviz mübadelesi bir günkü kambi- yo olan bir Fransız frangı 33 1/3 kopek he- sabile yapılacaktır. Sovyet elçisi İtalyada teşebbüslerde bulaundu Moskova 15 (A-A.) — Tas ajansı bil- diriyor: Italyadaki Sovyet tebasının uğradığı fena muameleler üzerine Romadaki Soşyet elçisi | el di SA DRLEDAZ kunmuştur. İtalyan dış işleri elçiye hükümet namına bildirmiştir. — Uluslar Sosyetesinin Yeni Sarayı Cenevre 15 (A.A.) — Uluslar sosyetesi, yelce yapmış olduğunuz talep kabul edil-| , 036 Di başlarında yeni sarayına naklede. Miştir.n denilmistir. | " * v İsviçreli bir mühendis öy- Ambalâf yapanlar için kara bir. haber vata, somun, kalem ucu gibi madenden ya- pılmış küçük maddeleri, hiç bir bakıcıya ih- tiyaç göstermeden saymakta, ayırınakta 250 gramdan 2 kiloya kadar tartmakta, ve paket yapmaktadır. Bu yeni aletin muvaf- fakiyet kazanacağından ne derece güphe edilemez ise, şimdi ambalâj işleri ile ha - yatlarını kazanmakta olan yüz binlerce fa- kirin lânetine uğrıyacağından da ©o dere- le bir makine — yapmıştır ki, iğne, firkete, çivi, ci « ce şüphe edilemez. * Fransız — gazetelerinin mtken-| — Çazdıklarına göre, Pa- riste öyle bir mektep wardır ki, talebeleri mevcuttur, fakat hoca- ları yoktur, sıraları ve siyah tahtaları mev- Guttur, fakat kitapları yoktur. Bunun sebe- Bi Kültür Bakanlığının bu mektebi açmaya karar verdikten ve kararını da icra ettikten Sonra öğretmen tayinini unutmuş olması. dır. bu yaştan son- — Evlât hatırası için, lah bete- Ta ivıra zivira da alıştım. — All rinden saklasın... Ka n Iksan ablayı görmeyeli bir ay kadar olmuştu. Topkapıya gitmeği düşünü- yordum. Nihayet kararımı verdim. Açık, güneşli bir hava idi. İhsan ab- lanın, sokak kapısı yarı aralıktı. Zili, hafifçe çaldım. Taşlıkta, takun- Ya tıkırdadı, İhsan ablanın sesini duy- dum: — Bu da kim?. A... Kapı da aralık. Beni görünce şaşırdı: — Ayol, kapıyı kim açtı? Hemen hatırlamıştı: — Pakize, sokağa çıktı idi. Ah, savruk kız! Beni içeri aldı, kapıyı sıkı sıkı kapa- d pek yine —Mahalle emniyetlidir ama, al e © hn doğru değil... Biri girse, eski pabuç da alsa, yine zarar... Mutfağa girince, İhsan ablanın bu- gün hamaratlığı üzerinde olduğunu an- ladım. Bahçeye açılan kapı ile pencere- Yi açmış, mutfağı havalandırıyordu. Yüzünden, onun keyifli olduğu gö- Tünüyordu. Ocağın üstündeki tencere- İçnda Ve mutat toplantı birinci kânun, ba- yapılacaktır. Arsıulusal — durumdan dolayı toplantıda Lizbonda — yapılmasına dair Portekiz hükümelinin teklifi kabul — At Etinden Zehirlenenler Paris 18 (A.A.) — At eti yediklerinden ötürü mubtelif mahallelerde (100) kişi ze- hirlenmiş, bunlardan (6) yaşında bir çocuk hastanede olmuştur. Bu çocuğun okuduğu mektepte aynı atın etinden yiyen (37) çocuk daha hastalan- mıştır. Bir İtalyan Gemisi Dinize indirildi Roma 15 (A.A.) — »Siran Deströyeri, dün Fiume tezgâhlarında bükümet erkânı huzurunda denize indirilmiştir. Nobel Kimya Mükâfatı Stokbolm 15 (A.A.) — 1935 kimya Nobel mükâfatı, Fransız — profesörü ile karısına verilmiştir. v cektir. "“HİSMET ” DEKLİYENLER. v lere yaklaştı. kapaklarını kaldırıp bak- tız — Akşama yetişmiyecek, diye kor- kuyorum ama, et, sandığım kadar feıı.ı değilmiş... Kasabın çırağı, keserse, içi- me kurt giriyor, doğrusu:.. Bak, kasa- bın kendisi, daima iyi yerinden keser... Eh, bunca yıllık müşterisiyiz. —Artık bize mi hile hurda yapacak... Geldi, yanıma oturdu: — Nerelerdesin ayol? Elini havada savuruyordu? — Neler oldu, diye hiç sormıyorsun? Huriyeden haber var. Hani, sen, gel- miştin ya! İşte o günden bir hafta mı, lıirbuçulhıftıını'ıonnidi.p&iyi hatırımda kalmadı. Bir sabah çat çat kapı! Kim 0? Postacı! Zekiyeciğimden mektup geldi! dedim. Kapıyı açtım, postacı bir zarf uzattı. Mısirdan mi? diye sordum. Postacı, başını geriye it- ti; hayır! İzmirden! dedi. Gözlerini açarak bakıyordu: — İzmirden mi?. Ne münasebet! İz- mirde kimimiz, kimsemiz yok ki... Eh belki, «yavrucak» ların arkadaşla- yından biri, İzmire gitmiştir, diye dü- şündüm. Allahtan Pakize evde idi, he- men ona koştum, mektubu açtı, oku- mağa basladı. lııılıııı.dı. al dive bir UKN gjl l ' .. Va UFO A 6 VÜD UĞARUr Bdt Onkr &A Macarları Balkan birliği siyasetine ve Romanya (utlu) tarafı: VE e " BU CÜN Heyecan Bulmak İIçin İçki İnsan ruhu denize benzer; bitevi dı duramaz, arasıra coşmak ister. Heyecan, İş- te bu coşkunluktur. Denizi gölden ayıra zaman zaman köpürmesi, coşması, kükre- mesi olduğu gibi insanı da — hayvanlardan myırt ettiren heyecan kabiliyetidir. j Fakat heyecan, hâdiselerden doğar: Deniz coşkunluğunun rüzgârlardan doğması gibi. Halbaki genç meslektaşlarımızdan bi bize heyecan bulmak için kendini içkiye v ren bir adam örneği tanıtıyor. Ben, gerçel ten şür gibi yazılan ve bu mevzuu taşıyan — satirları okuyunca düşündüm, heyecan içki arasındaki İlgiyi araştırdım, uzun w inceledim, müsbet bir neticeye eremedim Çünkü içki, benim anladığıma göre, can vermez, çok içilirse hezeyan verir! Ayni zamanda heyecansızlığın — kıym tanıldığı günleri hatırladım. Malüm a, den heyecansızlığı soğukkanlılık, ağırlık an- Tamına alırlardı ve bir adamı öğmek için «önünde top patlasa kılı titremeze derlerd Bu yanlış anlayışın en parlak örneğini Ş diye anılan ünlü sadrazam — Küçük Paşada buluruz. Bu küçük yapılı büyük (kemanlı), yaklaştırmak için Fransa Cenevrede yapılan gayretlere bir işaret olmak üzere bu karikatür neşredilmiştir. Macaristanın sivri çiviler üzerinde oynamağa çalışması gösteriyor, ki tem- poya ayağını uydurması biraz güçtür. Fakat gayretler devam ediyor. Te menni olunur ki yakında semeresini versin. litikacıya bir gün Abdülhamit kızmış ve rövelyer çekerek üzerine yürümüştü. Sait Paşa, basılı olan hatıratında bu vilkıayı an- İmtıirken hiç telâş göstermediğini, soğukkan- SĞ eli üilişikmüede lll hlığını elden kaçırmadığını ve elinde tabane Çinde Y“S"""’Y._d_'_ ca olduğu halde üstüne yürüyen Hünkârmm Japonlar Yeniden Asker Gönderi- yorlar Pekin 15 (ALA.) — Mançuriden Hai- koyan mevkiine iki piyade taburu, bir vü- vari bölüğü, 3 batarya topçu, 20 zırhlı 0- tomobilile ceman 2.580 asker yüklü bir çok Japon trenleri gemiştir. İngilterede Yeni Bir Maden Grevine Doğru Londra 18 (ALA.) — Yorkahire'in ce- nubundaki maden işçileri ücretleri arttırıl- madığı takdirde grev yapılmasını 500 reye karşı 20,000 reyle kararlaştırmışlardır. Romanya Parlâmentosu Açıldı Joliot | — Bükreş 15 (ALA.) — Parlâmentonun “İsonbahar toplantı devresi açılmıştır. önünde iğilerek : ! Kabine Mevkiini Sağlamlastırdı Belgrad 15 (A.A.) — Stoyadinoviç hi kümeti parlâmenltoda yeni bir xafer daha kazanmıştır. Komisyonların seçiminde hü- kümet Tistesi 160 vey almış, muhaliflerin | lliıted ise 120 rey toplıyabilmiştir. Hükü- metin dün ve bugün arka arkaya kazandığı İlkin kendi emanetinizi (Sadrazam. hğa delâlet eden mührü demek - istiyor), sonta Allahın emaneti olan canımı alın! — dediğini yazıyor. j İlk bakışta şu durumdan — Sait Paşanım yiğit ve çok yiğit bir adam olduğu, kurgun- dan korkmaz bir kahraman bulunduğu gibi bir mana çıkar. Fakat iyi düşünülürce onun heyecansızlığı anlaşılır. Çünkü ölüme Si sölekike S PÜ SE a coşmamak ve ölümü heyecanla kargılayıp — İKti SÜÜ C e satia veki çevirmeğe kalkışma- ; mak heyecansızlıktan gelir. - Niteklm Sait Bulgaristanda Komünitlerin |Ps> Abdülhamidin önünde olduğu gibi Muhakemesi Şarki Rumelinin ve Mısırın elden gidişi gibi Sofya 18 (Özeü) — :ÜÖnce $i âdı hâdiseler karşısında da heyecan duymamış- vardüke tethiş ocağı | ** durumunu değiştirmemişti. H "*"ı ""“ ı"""""'“ n mahkemesine | Demek isterim ki heyecan, — büyük bir 4 , Davalar, büylük bic alüka Bo geydir. Fakat onu hezeyanla karıştırmamalı-. kip ol kledır. dır. Bizim genç meslektaş. yazdığı Bulgar-Rumen Tecim d:rde jıiılımü..ü açığa vuramıyor. Nezak, Anlaşması gösteriyor. Ben düşündüğümü işte kabaca söyledim: Heyecan, bedil ve yüksek Solya 18 - (Özel) — Bulgar - Rumen| diselerden deş i bi ZK » - İçkinin bize geti: teçim anlaşmaı, bapinlerde Bülreşte b |yeyi sikarai apayania b Srdrmeki M. T. TAN ————————— çığlık kopardı. İhsan abla, kızının taklidini yapıyor- muş gibi yerinden sıçramıştı: — Onun bağırmasile, yüreğim ağzı- ma geldi. Kara haber mi? Nedir? Kız, ne oldun, ne var? diye sordum. Pakize, elinden düşen mektubu iğilip aldı, bana da; Huriye, İzmirde imiş! demez mi? İhsan abla, tekrar yerine oturdu; — Huriyenin İzmirde ne işi var? Pakize, mektubu, içinden okudu, oku- du; sonra anlattı. İki elini dizlerine koydu, saliana sal lana söyliyordu: — Huriye, evden başını alıp çıkın- ca, bir arkadaşına gitmiş; üç, dört gece kalmış. Arkadaşının bir ağabeyisi var. mış. Huriyeyi pek beğenmiş... Pamuk- la 'barutun oyunu olur mu? İki taze, sevişmişler, senin anlıyacağın! Nihayet ateş bacayı sarmış... Bakmışlar ki ol- mıyacak, ailece düşünmüşler ve iki ta- zeyi nişanlamışlar... Şimdi Huriye, ni- şarılısı ile birlikte İzmire gitmiş... Pek sevindim, doğrusu, dünyalar benim ol- du! Kalkmıştı; teldolabın üst rafına se- rili kâğıdın altından - bir zarf çıkardı, tekrar yanıma geldi: — İşte Huriyeciğimin mektubu... Zarfın üstünde İzmir damgası vardı, mektubu, içimden okumağa başladım: «Pakize, «Yalancıktan kavga çıkııdığı'uz cok iyi oldu. Yoksa başka türlü, anne- orkay n * ——* min elinden, dilinden kurtulamazdık. | söyledi. Aramızda - Hesap :eımd(. tevil etmek, beni sıkı- | din annesine gittiği l:':':;:',udü- n yor artık... topladım ve evden kaçtım, İ «Şimdi bu mektubu alınca, pek şa-| Vacidin odasında ıe:i.rçdil "(:::f:i- 4 şacaksın,.. Saitle bir ay kadar İstan- -| bah, vapura atladığımız gibi İzmir yo- bulda, oldukça rahat yaşamıştık, bili- |Tunu tuttuk a yorsun. «Vacit, İzmirde, bir tüi «Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, | hususi otomobilinin şoförü, Sait, bana, hiç te fena bakmıyordu. Gel | üstündeki odayı bize verdiler. Şimdilik, gör ki, gönlüm, onu sevemedi, nedense | rahatımız çok iyi... Yalnız, ben, fazla bir türlü ısınamadım. yük olmasın, diye tekmil çamaşırları- «Sait, iyi erkek, güzel erkek; fakat M alamamıştım. Evde, benim bir kaç pek idaresiz... Kadin idaresini bilmi-| kat çamaşırım olacaktır. Sen, onları ha: yor. Olur olmaz yerde, vara yoğa ba-|zır et, bir emanetçi ile aldıracağım. —— ğarıp çağırıyor. Üstelik, kül kedisi gibi,| — «Sen, Saidi gördünse muhakkak söy- evdek'oıumuıı. beni öyle sinirlendiri- | lemiştir. Fakat benim, nereye ve kimin- yor ki... le kaçtığımı bil iği içi «Erkek kısmı, sabah olunca evden do::şîmuımu nı'nnr:ı;t'ı:“;nbt:l:ı çıkıp işine gücüne gitmeli, akşam da, | mezlikten gel... Hattâ, beni, ondan erkence evine dönmeli... Evde, çalçene |sor; benden haber, havadis iste... kaynanalar gibi, vırvır etmesi, hiç çe- kilmiyor. M j Carajın #Zekiyeden mektup var mı? Annem ç T ne yapıyor? Sen, hâlâ Şuaple beraber uPını:e I:m—:&l:m '::!İe yapıyor. İmisin? Eğer beni dinlersen Şuaybi at- ıt""_' sre sflş ş '“d" 80z İlat. O kopuktan sana fayda gelmez. 7 psine gelemem. Dediğim gibi, gön- Akıntıya kürek çekiyorsun. Sanra piş- Nnî sevmiş, kanım ısınmiş olsa, eh, |man olacaksın. N e ti #Şimdi, bana kızarsın; sanki ken- .İpeuu bilirsin ki, ben, Vacidi se-|disi şikâr matah bir şey bulmuş; ders ::m. O, benim ilk göz ağrım... On-|sin, Şu var ki, ben, seviyorum. Halbu- anguçcmem. p ki sen, Şuaybi sevmiyorsun. Sevmedi. « Bi:ıı. k:::-m Zavallının eli yufka...İğin bir adamın, ne diye kahrıni çeki K y".ucı yerinde olsa, ondan baş-| yorsun? Anlamıyorum, ç mnam, : «Dişimi sıktım, Saitle oturdum. Bir m."f”lal&llk sİrir S gün Vacit geldi: İzmirde ix hulduğunn Tadim aü K ü Mü he zi