| | 0 Temmuz Ucuzluğa, Pahalılığa Dair — Çıktı mı, inmez.. Derdi tükenmez; nedir o bil? — Bilemedim Hasan Beyciğim! — Hele bir düşün. — Bizim valdenin tekir kedIsi, Bazan, bizim bahçedeki çitlembik ağacına tırmanır da, indirinceye kadar dünyanın zahmetini çekeriz. — Olmadı! Senin tekir kediden âleme ne? — Öyle ise, bilemiyorum. — Banâ ne bağışlarsın, söy- Tersem ? — İlâhi Hasan Bey! Çocuk oldun da, bilmece merakına mı düştün, şimdi ? — Keyfimin kâhyası mısın ? Canım ne türlü isterse, öyle gönül eğlendiririm. — Peki. O halde bağışladım: Habeşistan senin olsun! — İstemem. Orada başkala- rının gözü var. — Yenir mi, yenmez mi? — Ucuzken daha çok yenirdi. — Havyar! — Hay açgözlü hay! Aklın, fikrin, amma da yükseklerdel, — Canlı mı, cansız mı? — Bugün'erde bahsı çok cam Tandı. — Ay, patlıyacağım! — Patlama! Söyleyeyim : Ek- mek.. Nanıazirz.. Hubuz !. — Peki, Ne olmuş ekmeğe? — Ne olacak? - Fırladı, gitti.. Düşmüyor hâlâ!. — Elbette Hasan Beyciğim. — Aklı bu İşe erenler, sebep görmüyorlar, Bir yandan, Allah razı olsun, hükümetimiz tuzu, şekerl ucuzlatır, gazı, kömürü ucuzlatmayı da düşünürken, öbür yanda, — birtakım — muhtekirler, ortada fol yok, yumurta yokken, kuraklığı bahane ederek, elâlemin mzkile oynuyorlar. — Belki de doğrudur, Hasan Beyciğim ? — Asla! Bir iki gün buğday azlığı olmadı değil, Ve lâkin son- radan buğday ucuzladı. Ekmek ise hâlâ koyduğum yerde otluyor. — Peki amma, ekmeği daha da paha'ı yediğimiz oldu. — Eyvallah! Eğer bu pahalılık bir sebebi —__—_(—_____.__'—_——__——————1 — Pazaro.a PFrojeci başı !.. — Oturduğun yerde azma, Gidişini sakın hozma, Kendin düşersin içine, Başkasına kuyu kazmal — Bay evde yok mu?.. — İngilterede kılıbıklar — bir cemiyet kuruyorlarmış; oraya gitti! zarur! sebeplerden ileri gelse, diyeceğim yok. Başa gelen çekilir. Ben ihtikâra İçerliyorum. — Çaresi? ' — Osu elbette Şarbayımız Üstündağ meram ederse bulur. Üç muhtekiri enseleyip da Hak- yerine dayadın mıydı, yine ekmeği on buruşa yeriz. Hem görürsün ki olacağı da odur. Âmin! ATA ?ö *« B e Çıkıp insaf dışına, Sevinmeyin boşuna; Komşusuna gülenin, Sonra gelir başına. Talihsizlik Pazarola Hasan Bey, dostlarına dert yanıyordu: — Ben kiridan yana çok talihsiz bir adamım! — Nede2? — Tlk karım oturmadı, kaçtı.. — Ya ikinc'si? — O da kaçmadı. oturuvor! $ Yalancı Hasan Bey, bayanına, evlen- diklerinin yı'dönümünde, bir yüzük hediye etmişti. Iki gün sonra, bayan hiddetle yüzüğü kocasının önüne atıverdi. — Bana buünu — vermekten utanmadın mı? diye sordü: — Neden? — Ayol, bu yalancı imiş! Hasan Bey: — Allah Allah! dedi. Yalan: | ! ı ZLERİ -3 - Her bilgine karı'ır, Aldatılmaz sanilır, Lâkin meşhur kelâmdır; Çok bilen, çok yanılır! — Şu yağcı ihtikâr yapmış, dükkânı üç gün kapatılacakmış! Hasan Bey — Vay sütü bo- zuk vayl.. Akıllı Kadın Pazarola Hasan Bey kadınları çekiştiriyordu: — Hepsi budaladır! dedi. Ben yalnız bir tek akıllsını gördüm. — Neye onunla evlenmedin ya? — Teklif ettim, ben, amma... Varmadı! Hasan B. in Korkusu Pazar ola Hasnn Bey geçen akşam, bayanı ile sinemaya git- mişti. Saat on bir buçuğa doğru eve döndüğü zaman, kapının önüne gelince, evin içinde sesler duydu. Kalın bir. erkek sesi birisine bir şeyler anlatıyordu. Korkudan zangır zangır titre-« yen zavallı Hasan Bey, usulcacık kapıyı açtı, avludaki — elektrik düğrmes'ni çevirdi ve birdenbire: — Davranma! Yakarım!. diye odadan İçeriye daldı. Bir de ne görsün?. Giderken, radyosunu açık bırakmış, unutmuş, değil mi imiş? ! Hasan B. İnce Düşünüyor Hasan Beyin ahbaplarından bay ... ın Üçüncü karısı ca sizlere ömür ölmüştü. Hasan Beyin ba- yanı sordu: — Ayol, musun ? — Hayır. — Neden? Adamcağızla okae dar sıkı fiki dostsunuz. Hasan Bey: — Olmaz, karı! dedi. Herifin ilk ikl karısının da cenazelerine gittim, Şimdi buna da gidersem yakışık almaz. Bakalım, bir defa da o bize gelsin.. Nezaket göster- mek sırası şimdi onda! p Hasan B. in Saatı Pazarola Hasan Bey saatini methediyordu. — Bir saatim vardı.. Öyle mükemmel bir şeydi ki tasavvur edemezsiniz. Geçen sene bir köye gitmiştim, orada bir un değirme- cenazeye gitmiyor nini gezerken, saat değirmenin içine düşüverdi.. Ne dersiniz, hâlâ işliyor. — Saat mi? — Hayır: Değirmen. DEGİLDİR GÖZÜM Kim der ki düuyada, saygı, itibar, İzanla, irfanla değildir gözüm ? Cihan sofrasında, tutmak bir kenar, Kavukla, kaftanla değildir görüm. * Her işinde olsun doğruluk yasa, Doğrular âlemde çekmezler tasa, Şimdiki zamanda makbul siyasa, Yalanla, dolanla değildir gözüm, * NE OLDUK? Deniz andlaşması, hava diyemi.. Başka lâf işitmez, okumarz olduk. . Devlet'er yapmada hergün bir gemi.. Korkulu rüyadan uyumaz olduk. cıdan hoşlanmıyan bir. kadını ilk | | defa görlüyorum! l | * ? Başladı her yerde silâh yarışı, Uymayor kimsenin içine dişı, Tanrıya emanet ettik barışı, Mösyö Hendınoıı'; inanmaz olduk. Yoktur bir faydası taş öğütmenin,! Birden atoş, alıp, pis pis tütmenin, En gerekli yolu adam gütmenin, Yularla, kolanla değildir. gözüm. iğ Tekrar kızarıyor, hafif tan yeri, Özleyen adam var ıslak siperi, Uslanmış gibiydik son harptanberi, Yirmi yıl geçmedı:. duramaz olduk. ondülâsyon makineleri yasak edi- lecekmiş... — Iyi amma berberler artık tamamen — sinek —İ| demekt.. (Pazarola) der ki, sözüm cevherdir, Her yerde makbuldür ve muteberdir Ozanlık dünyada böşka hünerdir ; Maniie, destanla değildir- gözüm. Italya Habeşe saldırır bugün, Kübalılar kazan kaldırır. bugün Japon, Çine hançer daldırır. bugün.. Nedir bu hal? Kana doyamaz olduk!. | | — Hasan bBey memnun oldum, atlayacaklar