9 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

9 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Temin Biliyor Musunuz? leon Fiatları Neden Çıktı? Son zamanda, bütün Avrupada limon fiatları dehşetli surette yük- selmiştir. Bunun sebebi şudur: Italya hükümeti, limon yetiştiren bütün memleketlerin mahsullerine elverişli fatlarla talip çıkmıştır. Çünkü Afrikaya gönderdiği asker ler için pek çok limona İhtiyaç yardır. Bu limonlarla gazoz ya- pılmakta ve Habeşlilere karşı sevkedilen askerlerin harareti gi- derilmiye çalışılmaktadır. İtelyanın limon alışı, bilhassa Kaliforniya limon mahsullerinin tükenmesine sebep olmuştur. Avrupada kaç Dil vardır? Eğer radyo meraklısı iseniz, her akşam bir çok yabancı dil dinlediğiniz olur. Fakat ve meselâ münhasıran Avrupa kıtasında kaç yabancı dil kulağınıza çarpar bilir misiniz? Tamam 120 yabancı dil, bu dillerden bazılarının hitap ettiği lasan kütlesinin sayısı, çok çok on beş bimi geçmez. En fazla hitap edilen kütleler ise, Avrupa- da, 70 milyonla Ruslar, 80 mik- yonla —Almanlar, 47 — milyonla Ingilizler gelmektedir. Barideki Italyan İstasyonunun Arnavutlara hitaben yaptığı neş- riyat İse, en küçük kütleye hitap etmektedir. * Comiyeto Kızan Bir Adam Sosükne isminde, bir adam cemiyetin haksızlığı diye tanıdığı bazı ananelerine kazşı kendince ferdi bir protesto şekli bulmuş. 60 yaşını buluncıya kadar mah- kemelere — kendisini — sevkettirip tamam 20 defa mahküm ettirecek miş. Şimdi, bu adam elli bir yaşındadır. Bu adamı, böyle bir protesto hareketl yapmaya sevkeden âmil şudur: Sosükne 1898 senesinde küçük bir suç işlemiş. Iki sene hapse mahküm olmuş. Cezasını bitirmiş, namuskâr bir hayat yaşamaya karar vermiş. Eski bir mahküm olduğu için hiç bir yerde iş bu- lamamış. Binaenaleyh namuslu in- sanların arasında yaşamaya mu- vaffak olamamış, bu sebeple, kendisini «en kötü işlere vermiş. İ adığı fenalık ve suç kalma- ııı.: ';imdî;m kadar topladığı mah- kümiyetlerin sayısı on ikiyi bu muştur. Talâk Rekoru Yugoslavyanın Novisad hukuk mahkemesi, talâk kararı veren ve bu yüzden rekor kıran Avrupa mahkemesidir. Zira, bu mahke- me, geçen gün, bir günde 24 ay- rılma hükmü vermiştir. Bunların on biri kat'ldir. rekor tesis edememişlerdir. aa | — Gazetenin esas yazısile Bir ıllıı)ııı liıl satırı bir (santim) sagıtır. 2— Sayfasına göre bir santi- min ilân fiutı şunlardır: 3—Bir şantimde — vasali (8) kelime — vardır. S—İnce ve kalın yazılar tutacakları yera — göre sanlimle ölçülür. Hattâ Amerikı.- daki mahkemeler bile böyle bir TEMEÇ VU ——ı—r—————m SON POSTA Tarihi Müsahabe Namus Kemeri Bir Kısım Ehlisalip Şövalyeleri, Karıla- rının Namusunu İşte Bu Madeni Ke- Muhafaza Ederlerdi merlerle Bunun Anahtarını Şövalye Beraberin- de Götürürdü Maamafih Bu Kilit Pek Âlâ Açılabilirdi Orta çağ Avrupasında savaş- lar en çok atlı askerlerle yapılırdı. Bu askerlere Fransızlar chevalier, göney | cenup | bölgelerde kuver, Ispanyada kaballero, Almanyada Ritter derlerdi. Şövalyelerin sa- vaşa çıkışları görülmeye değer bir şeydi. Onlar kolluklu, başlıklı gömleğimsi bir zırh giyerlerdi. İlkin ayaklara kadar İnen ve Han- bert adı verilen bu zırhlı. sonra dizlere varacak kertede kısa'tıldı, bacaklara chausse dedikleri bir çeşit dizlik geyilmeye başlandı. Onların başında şarkın Mıgferine benzeyen bir hum, ellerinde Ecu adlı bir kalkan bulunurdu. Eculer ya tahtadan, ya köszleden yapr lırdı. Bir. takımı atlı bir adamı ayaklerına dek koruyacak kertede uzun olurdu. Şövalyeler geniş ve kısa kılıç ile ince saplı, uca de- mirli uzun mızrak kullanırlardı. O zırh, o kalkan, © mizrak bir şövalyeyi güçlükle kımıldatır bir biçime sokardı. Onun için her şövalye iki atla savaşa çıkardı. Bunlardan birine "palefrol - binek,, öbürüne de “ dekstriye - yedel derlerdi. Şövalye, savaşa girerken yorgun olmıyan yedek ata binerdi. Onun yanında bir atlı daha bulu- nurdu. * Valet ,, , yahut Ecuyer adını taşıyan bu atlılar şövalye- lerin savaş beygini yedeklemer, kalkan taşımak, savaş günl şi- valyeyi giydirip kuşatınak gibi ödevler görürlerdi. Bunlar saçla« rını dipten keserlerdi, kaba ekmek yerlerdi, şövalyelere göre uşak sayılırlardı. Sonraları değerleri artmış, şövalyelerle aralarındaki ayrılık kalkmış ve bunlar da birer şövalye — sayılarak — kendilerine Gentilhomme denilmeye başlun« mıştır. Şevalyelik bir rütbe değil bir sfattı. Kırallar, dükler, markiler, kontlar, baronlar da birer şövalye | olup savaşa çıkarken yanlarında yanlarında yalnız şövalye adını taşıyan - bizkaç bin atlı bulundu- rurlardı. Bu bakıma göre şövalye tanılmış bir soydan gelen savaş eri demekti ve şövalyelik çentil- menliği gösterirdi. Soyu sopu belli olmıyan bir adam, zengin de olsa şövalye olamazdı. Bununla beraber soyu sopu belli olan - zengin veya yoksul - bir gencin şövalye olabilmesi de bir sürü tören geçirmeye bağlı idi. O adı taşıyabilmek için kral oğulları bile, sıkı bir sınaç geçi- rirlerdi. Bu sınaç ata binmek, silâh kullanmak, merdivene tır- manmak gibi şeylerle yapılırdı. Bütün asılzadeler çocuklarını bir senyörün evine gönderirler, orada gövalyel ge çalışarırlardı. Çocuk On üçüncü asırda bir $ÖVvulye ilkin Ecuyer olur, sonra oda işleri görürdü. Bu sırada senyörü so up giydirir, &c frasını kurup yemeğini getirir, yatağını yapardı. Beş yaşından on beş yaşına dek bu yolda çalışan çocuk, ancak on sekiz yaşında süecl törenle Şöval- yeliğe girerdi. Bu tören, şövalye olacak gencin banyo alması ile, arkasına banbertle humu geçirmel ile başlardı. Takacağı kılıcı ya tünlü bir şövalyeden, ya babasın- dan, ya kendisini besleyen sen- yörden alırdı. Kılıcı, kuşatan şövalyenin çö- mez gence kuüvvetli bir yumruk indirmesi adett. Bu — yumruğu yedikten sonra yeni şövalye ata biner, — mızrağını — omuzlar, bir manken Üzerinde silâh denemesi yapardı. — Şöyalyeler, norede ve- kimin yanında bulunurlarsa bulun- sunlar “doğru,, kalmıya and içerlerdi. Bu doğruluk ** közde durmak,, anlamına alınmıştı. Yine bir şövalye, yüreği ve bileği pek adam demekti, Onların bir kılıçta zırbli adamı atından düşürmesi, silâhlı bir şövalyeyi yakalayıp tek kolile başına kadar kaldırabilmesi, bir oturuşta yarım kuzu, yahut iki tavuk veya iki kar yiyebil- meleri gerekti, Bir Şövalye korku nedir bilmiyecekti. Böyle tanılmak ve görünmek için her şeye göğüs verirlerdi. Şövalyelerin buraya — kadar yazılan tarafları az çok bizim eski sipahilere benzer. Bu iki takımın birbirinden ayrılıkları şövalyelerin sayaş yerlerinden daha çok — sa- loniarda kılıç şakırdatmış, sipahi- ler İse gerçekten savaşlarda hüner göstermiş olmalarındandır. Şöval- yeler, hele on dördüncü asırdan sonra, Ückeler alması değil, kadın yürekleri yakalamayı Glkü edin- mişlerdi, onlar, sevgilileri için can vermekten çekinmezlerdi, sık sık düello yaparlardı. Önceleri bir şövalye Kndüs yollarında Meryem anayı ana ana Ölmeyi erlik üderi sayıyordu. Sonraları o yollar unu- tu'du, her güzel kız. veya kadın bir Meryem yerine konularak onların uğrunda — yaşamak ve ölmek istenirmiş gibi görünmek moda oldu, Kırallara boyun eğmeyen, kı- lıcından başka hiçbir şeye değer vermeyea bir şövalye, güzel buk duğu kadınların önünde küçür, küçülür, uşak biçimine girerdi. Eger ©o tiril bir asılzade İse — ve sevdiği kadın onun kuru aşkına kanmayıp da parada İstese şö- valye uzun bir geziye çıkar, ge- rekli bulursa kârvanlar soyar ve sevgilisine sunulacak parayı bul- maya savaşırdı. Bununla — beraber — birtakım şövalyeler, centilmenliğe pek ay- kırı düşen işlerde yaparlardı, sev- Hilerini incitirlerdi. Bu işlerin en gülünç veya —iğronç — olanları Sayfa ? 'İ—T..kçr'r Kuvvetli Horoz Tavuğu Çok Yumurtlatır /. Bir tavuk sürüsüne lâalettayin bir horoz yerine ayni ırktan ve aynı yaşta, fakat — kuvvetli ve daha canli şecereli — diğer bir horoz konulacak — olursa sörünün yumurta hasılâtında mühim bir artma görülür. — Bu mesele bil- hassa Amerika tavukçuluk ene- titüleri tarafından tetkik ve tec- rübe edilmiş, mühim ve müsbet neticeler elde edilmiştir. Tecrü- beler neticesinde yumurta veri- minin fazlalığında horozun çok büyük bir dahli olduğu bulunmuş ve — horozlar — arasında da bir ıstıifa yapılması — zarüreti hasıl olmuştur. Bilinen bir şey varsa, © da en iİyi tavuğun kışın yumur- ta veren tavak olduğudur. Böyle bir tavuğu alelâde bir horozla çiftleştirecek olursanız, elde edi- lecek yavroların — anaları kadar yumurtlama kabiliyetinde olma- dıkları görülür. Dereceleri yüksek değildir. Bu verimli tavuk, bu kabiliyetini yavrularına vermez. Diğer taraftan çok iyi şecereli ve kuvvetli bir horozla bu cins çok yumurta veren tavuk birleştirllecek olursa, çıkan yavruların yumurta verme kabiliyeti anaları kadar, hatta ondan fazla bir dereceyi bulur. Ve nihayet ıstıfaya tabi tu- tulmuş fevkalâde iyi yumurtlayan bir tavuktan alınan şecereli ho- rozlarda astıfa edilerek iyi — yu- murtlayıcı olmayan alelâde tavuk- larla çifleşirlerse fazla yumurt- lama kabiliyet ve evsafını halz yavrular verirler. Bu tecrübeler bazı cins tavuklar Üzerinde ya- pılmışsa da hiç şüphe yok ki, han- gi ırk olursa olsun bütün tavuklar için netice Aaynıdır. Senevi yu- murta hasılatı çok yüksek olan bir tavuktan ahnan senelik yu- murta, hasılatı pek azolan (se- nede ancak 76 yumurta ve ey- lülden gubata kadar hiç yumurta yok) bir tavuğun iyl bir horozla çiftleşme neticesinden 56 sı kışın alınmak Üzere İl ayda asgarl 165 ve 105 taneai kışın alınmak üÜzere yine 11 ayda azami 225 yumurta veren yavrular — elde edilmiştir. — * “namus kemeri - ceinture de chastete, ku'lanmalıdır.. Okuma yazma bilmeyen, bülün varlıkları soysop belliligile zırh giyip kılıç kuşanmaktan —ibaret Oolan bu adamlar, kadın yüreğini kelebe- ge benzediğine ve günülden gö- nüle dolaştığına inandıkları için sevgilerini o kemere bağlayarak güya temiz tutmaya savaşırlardı. Fakat o inan gibi bu güven de çürüktü Çönkü kemere bağlanan kadınların hemen hepsi, sevgi adı altında gururlarına vurular bu kösteğin bımcı çıkarmaktan geri kalmamışlardı, kemerin kili- dini açacak anahtarı bulmakta güçlük çememişlerdi. Bunun böyle olması tabil idi. Her yanda ve her yönde dizi dizi şövalyeler gezip dolaşırken ve hemen heps'nin konunda bir namus kemeri bulunurken haagi kadın kendine takılan kemeri açtırmakta güçlük çekerdi?. İşte sipahilerle şövalyeleri birbirinden ayırt etliren benzememezliklerden biri de budur!.. a M. T. Tan

Bu sayıdan diğer sayfalar: