9 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

9 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

44 Sayf> SON POSTA — Maruf Kı_z_ıâ Tayyareci Nazarol İIstanbulda Yetişmiştir Anası Ve Kardeşi Buradadır. O," Evvelce Türk Ordusuna Da Dahil Olmak Yüzünden damla damla ter dökülen, sarı benizli, kalın kaşlı bir adam 'matbaaya geldi. Masa- ma yanaştı. ve kelimeleri ezip çiğneyerek bir solukta mırıldandı — Ben, Sovyet Rusyada kızıl ordular Başkumandanı Varoşi« lof'un yetiştirdiği tayyare mü- hendisi Nazarof'un kardeşiyim, dedi. Hlk anda bir şey anlayamadım. Sonza aklıma geçen nisanda gazetede çıkan bir yazı geldi. Dünyayı idare eden büyük adamlar serisi arasında Voroşilof'un da hayatını anlatırken o yazıda böyle bir Nazarof ismi geçiyordu ve şu cümleler vardı: “Rus ordusu bugün 1928 senesine kadar Rus fabrikalarının bilmediği tayyare mitralyozları, makineler, ağır toplar ve tanklar imal etmektedir. Bundan başka Tupilov ve Nazarof gibi birinci sınıf tayyare hava mühendisleri yetiştirmiştir. ,, Terli, sarı yüzlü, kalın kaşlı zat karşımdaki sandalyeye oturdu, — Kardeşimin Rusyada oldu- ğgunu biliyoruz. Fakat bir türlü mektuplaşamıyoruz. Gazetenizde» ki yazıda onun is#mini görür gür- mez buraya geldim. İç cebindan bir kaç kâğıtla, Ermenice bir gazete çıkardı. ve masanın Üstüne koydu: — Maksadım yalnız gelip, Na« zarof'un kardeşim olduğunu söy- lemek değildir. Hayır, bir de onun Türkiyeden yetiştiğini, bir Türk vatandaşı allesi evlâdi ol- duğunu anlatmaktır. Nazarof'un kardeşi Bartev Na- zaryan kâğıtları arasından — bir resim çıkardı ve önüme koydu. Parmağile resmin Ustünde yazılı yazıyı gösterdi: — İşte, kardeşim, bu da ya- zısı... 1912 de Pariste iken çek- Hirmiş. Üstündeki yazı annesine,.. Diyor ki... * Şu resmi uçuştan evvel çek- tirdim. Henüz yerde iken sana bakıyorum sevgili anneciğim. ,, Bugün Sovyet Rusyada birinci kuvvet olan — kızil ordünün. en kaymetli elemanı uçakçılığın baş- larından tayyareci Nazarofun kar- deş, dirseklerini masaya dayadı ve anlattı: — Kârdeşim daha çocuklu- ğundanberi makineler - ile uğraş- mayı severdi. Biz o zamanlar Be- yoğlunda — otururduk. Kardeşim Nazaryan “Götürengal,, isesinde okuyerdu. Boş zamanlarında evde hep demrler, mak'nelerle uğra- grd. 1905 de İiseyi bitirdiği za- man yeni bir hâdise ile karşılaştı. Cunt Liminde Avasturya tebaar sındn bir Ermeni öldü. Bütün servetisi Ermeni cemaatine bıraktı. Nazaryan Pariste tahsilde iken.. Fakak bu arada bir kaç genem tahsile — gönderilebilmesini — şart | koşmuştu. O zamanlar Patrik Or- manyan İdi. Bir müsabaka imti- hanı açıldı ve birçok gençler arasın- da kardeşim Nazaryan da bu müsa- bakaya girdi ve kazandı. Kendisinl | Nansi elektrik Üniversitesine gön- derdiler. fakat aradan iki sene geçince, buradaki düşmanları ve çekemiyenleri tesir yaptılar, tah- | sisatını kestiler. okuması yarıda kaldı, o da Rusyaya gitti. Orada zengin bir akrabası vardı. Fakat deli idi. Nazaryan Rusyada tayya- reciliğe nit bir çok konforanalar verdi, göze çarptı. Şimdi ismini hatılıyamyorum, zengin Ruslardan biri, ağabeyimin açıkgöz ve isti- dath olduğunu anlayınca, kendk zarf usulila eksiltmeye Eksiltme Kralık muvakkat - teminatları şembe günü saat 14 e kabilinde alabilirler. Ankara'da “3660,, Teşviki Sanayi kanbzkadü istifada eden müessese Sehiblerine : 'iktısat Vekâletinden: Sanayi müesseselerine gönderilmiş clan sual varakaları muci- İstemişti sini. bütün masraflarını çekerek Priste Bleryo tayyare mektebine gönderdi.. Bartev Nazaryan birdenbire hatırlamış gibi sözünü kesti: — Ha, bakın unutoyordum. Kardeşim, Niste İiken tahe's t kesilince —ozaman — Türkişen 1 Paris sefiri —olan Salih Münir Paşaya müracaat etmiş, fakat nedense, bu isteği mazandikkâte alınmamış, hattâ, işte, o zamanın Jamanak gazetesi bile bu hâd- seyi yazmıştı. Bana eökimiş, sararmış bir gazete gösterdi, içinden bir kaç cümle | okudu. Sonra tekrar yoldaş Nazı- rofun hayatını anlaltı: — Kardeş'm 1912 de Bleryo pilot mektebinden çıktı. Kendisini okutan Rus üç ay sonra ölmüştü. Nazaryan Ret mektebindeki mü- sabakalara girdi ve diploma a'dı. O sıralarda Fransada askeri ma- nevralar vardı. nuyordu, Kardeşimi orada göre- rek beyenmiş ve Rusyada açılacak tayyare mektebi İçin Nazarofa birinci direktörlük vazifesini ver- mişti, onun, sonraki ve kızıl ihti- lâl zamanmdaki hayatı bizim meçhulümüzdür. — » Nazaryanın kardeşi muharririmizle konuşuyor — Nafıa Bakanlığından: Muhammen bedeli 100:000 lira olan 2000 ton Kreozot kapalı konulmuştur. 15/ Ağustos/935 tarihine rastlayan Perşembe — günlü saat 15 de Ankara'da Bakanlık Malzeme Müdürlüğünde yap- lacaktır. Taliplerin tekliflerini Ticaret Odası Vesikası ve 6250 ile birlikde 15/ Ağustos/ 935 Per- kadar Malzeme etmeleri lâzımdiır. İstekliler bu husustada şartnameleri 5 lira mu- Bakanlık Müdürlüğünde tevdi Malzeme — Müdürlüğünden Gran dük Nikola | | da bu manevralarda hazır bulu- bince tertip edilecek 1934 ticari senesi İş cetvellerinin beş nüsha olarak tanzim edilmesi ve bir nüshasının vekâletimize gönderilmek Üzere en geç 31/7/935 tarihine kadar postaya verilmesi, Diğer dört nüshanın ise yine aymı tarihe kadar mahallin en büyük mülkiye memuruna verilmesi lüzumu ilân olunur. “3762,, Beşiktaş Orman Memurluğundan: Musödereli emvalden Kemerburgaz nahiyesinde “9108,, kile odun ve “2165,, kilo kömür ve Fındıklı iskelesinde “11500,, kile odun ile “120,, sayı kızılcık çubuğu arttırma ile satılıktır. İstek- ller Beşiktaş Orman İdaresine ve ihale günü 17 Temmuz 935 Çarşamba günü saat. 14 de Beyoğlu Kaymakamlığında müteşekkil Orman artırma ve satış komisyonuna gelmeleri. “3648,, Imyesi Derbentli Hasana Külah Giydirmeyi Anlatırım Ben Sana! Eh, dedi, gözün aydın. Kızı sürsor yoluna getirebildim. Fakat nikâh hazırlığı içim 200 lira İstiyor Dün, adliye — koridorlarında dolaşan bir arkadaşımız, oldukça garip bir davaya şahit olmuşlur. Bu davanın hikâyesine göz ger dirmek sizi epey güldürecektir. x Davacı, 28 yaşlarında, uzun boylu, dolgun, sık, siyah bıyıklı, esmer, yakışıklı bir delikanlı; âdı Hasan! a Haliç Fenerde, Âhenk soka- ğında 5 9 No.lu kahveyl işleti- yormuş. Dava .diı.:d 55 yıçluhx:dı, kız tuvaleti yapmış ihtiyar g::çkıdm. onun adı da Zarife, Haliç Fenerde, Şehit Murat hey sokağında, 33 No. evde oturuyormuş. Davanın mevzuu dolandırıcılık. Reisin sorgusu üÜzerine davacı anlatıyor! — Efendim, ben bekâr bir adamım. Kimsem de olmadığı için, bu kadının evinde bir oda tutuyordum. Bir akşam orada genç bir kadınla tanıştım. Kadına gönül verdim. Ertesi sabah: — Zarife kıza dedim, Allahın emrile gece gelen kızı - istesem ' wvermezler mi ki dersin? Bu kadiın bana Ümit verici lâflar etti. — Onun gönlü de sana kay- mış dedi. Bizi bağdaştırmayı adadı Hattâ ondan sonra bir kaç kere eve getirip konuşturdu da. Fakat bana kızın mahcupluğundan bahsetti, ".— Sen ona açılma. Ben bu- lurum aranızı dedi. Ben de buua kandım. Ağzımı açıp ta kıza tek kelüm etmedim. Gel zaman git zaman günün birinde : — Eh, dedi, gözün aydın. Işin oldu. Kızı zar zor yola ge- tirebildim. Fakat nikâh hazırlığı için (200) lira istiyor. Ben buna da inandım, ve iki yöz lirayı tıkır tıkar saydım. Fa- kat onun parayı alışından sonra, kazın yüzünü bir daha göreme- dim. Kızr sordum. Evvelâ bir müddet: a — Benim de yüzünü gördi- ğüm yok. Yerini yurdunu bilme- diğim için, beklemekten başka çarem de yok! Kabilinden lâflar- ! Ja atlatt. Nihayet: — Südü bozuğun biri ola- Bir daha geleceğe de benzemi- yor! Dedi. Şiimdi ne paraları veriyor, ne de nereden arayacağımı söylüyor. Üztelik de, eşyalarımı kapı önü- ne yığdı, beni içeri almadı bir gece.. Bana : — İsteyerek yemedim ya bu haltı, diyor. Insan dediğin şey kavun değil ki koklayasın. Şimdi bir hayır işlemiye kalkıştım diye, üstalik de cereme mi çekeyim ? Reisin sorgusuna maruz kalan Zarife kendisini, bu son cümleleri tekrarlıyarak korudu. Reis sordu: | — Sen nerede, nasıl tanımış tın o kızı? — Hamamda tanıdım, Içyüzü- nü değil, yerini yurdunu bile öğ- renmiye vakit kalmadan bu iş geldi başıma ! Onun bu cevabı vacı söze karıştı : — Bunun o kırzla ötedenberi düşüp kalktığını Fenerde bilmiyen yoktur. Bu kadın beni ilk tanıdığı gün, yedi sülâlemi sorup soruş- turdu. Daha selâm vemeden sicilini sormuya başlar adamın bu. Hattü bu yüzdem “canli nüfus kütüğü,, derler ona, Böyle bir kadın, aylarca düşüp kalktığı bir kızın yerini yurdunu, adını samını sor“ maz, bilmez olur mu ki? Zarife, bu sözlerin iftira oldur ğgunu iddla etti. Çileden çıkan davacı: — Kim demiş? Dedi, kim demiş yalan diye... Yarım saat izin verin, iki kııııyoıı dolusu mhit getireyim size : Bımvıziyü karşınında mah”r keme adları yazılan şahitlerin celbi için başka bir. güne bırar kıldı. Mahkemeden çıkan davahılar, koridorda biribirlerine girmişlerdi. Hasan, bıyıklarının her telini ayrı ayrı titrete titrete bağırıyordu! — Dorbentli Hasana külâh giydirmenin ne demek olduğunu anlatırım ben sana. Kursağında tek papelimi bırakırsam, bu bıyık* lar yolunsun. Mahkeme önünde dünyadan har Bersiz bir sofu masumiyeti takır van Zarife, olanca yırtıklığıtf takmdı. Ve sada muhatabını değile bu konuşmaya — seyirci olanları bile çileden çıkaran bir istihrâ ile cevap verdi: — Aklına şaşarım seninl.. Yalancı şahitler için boşuna vere” * Üzerine da-

Bu sayıdan diğer sayfalar: