8 Temmuz Sîy_aıel Âlemi | Roosvelt Gözden Düşüyor Bir müddettenberi Amerika cumur reisi ile mümessiller meclisi arasında dikkate değer bir anlaşamamazlık yardır. bu anlaşamamazlık, son za- anda en had bir devreye girmiştir. d defa Brka arkaya — Roosvoltin tatbik mevkline koyduğu karazlı mezslller - meclisinin reyile alınmıştır. Bundan da Amerikan m: buatının bir. lasını, bir - zamanlar, halkın ziyadesile tevdcetihünü kazan- mış olan Rocaveltin şimdi, bu tevec. eâhü hemen tamaman — kaybetmiş olduğu neticosin& varıyorlar, Her ne kadar bu hüküm biraz moale verilmiş bir müahiyette ise de, waktile sözleri diktatörce — dinlenen Roosveltin, artık, —kargısında eski mutavaatı görmediği de muhakkâaktır. Amerikanın 1936 senösinde yeni cumur relsi seçmek sirası geliyor. Böyle bir mücadüle devresinin baş- lamak Üzere bulunduğu — sızalardı gerek mümemiller meclisinde, g halk da, Idare makanizması; ckuk makamına karşı itirazkâr eda, dikkate rile değer Bu sebepledir ki, bir hiyettedir. manlar, memleketin kahir — bir eriyetle iktidar mevkline getirilen, demokrat partinin muhakkak ki hâlâ da en mümtaz bir. mümessili olan Roosveltla — ve Tetrafında — buluman arkadaşlarının, — memleketi — idarede şimdiye kadar tatbik ede geldikleri usulleri değiştirmeleri ve biraz daha olyasal bir siyasa gütmeleri Tâzıen geliyor. Akal — takdirda, matbuatın mcelece verdiği akibet gecikmeden tecelli edecek ve düsyanın en sevil- miş bir adamı, en sevilmemiş İnsani haline gelecektir. — Süreyya Fransız Meclisinde Yeni Kurulan Grubun Mahiyeti Parls, 7? (ALA) — B. Franklin Boull- lon tarefından kurulan yeni parlâ« mento gurubu, İç ve dış barış İşlerin- de gençlik faaliyetine taraftar cüm- huriyetçi cephe,, adını almıştır. Gurübun başlıca kaygusu, Ülkeyi Ahtilâ'e sürüklemek tehlikesi altında bulunduran sebepleri ortadan kaldır- maktır. Yakında bir beyanname neşredecek elan gurüup eylülde bir propaganda toplantısı yapacak ve bütün İllerde fanliyet gösterecek ve parlümento di- mnda guruplar kuracaklır, Edebt Ve | Tefrika N No: 20 Diye sabahtan akşama kadar kulağımızı patlatırdın. Şimdi sesin çıkmaz oldu hal Arkadaşları akıllarına geldikçe ona zorla söyletiyorlar. Bugünün bankeri tıpkı o beş altı yıl önceki hali vesesi ile avucunda nikel paralari şakırdatarak haykırıyor : — Haşdi çekiliyor, haydi çe- kiliyor. Kazanan altı yüz bin frauk kazanıyor, Ve kendisi de beraber, katila katıla gülüyoruz. Bu grupta bir de manifaturacı var. Şişman, yağız bir adam, Her hafta başı İstanbula Inerken terleyen alnını markalı mendil ile kurulayarak anlatır : — Bugün yüz yetmiş bin lira lâzım. Öğleye kadar ödeyeceğim. Bir gün merak edip Emin Tosun Beye sordum; — Bu adam sahimi söylüyor. Bir günde bu kadar para veriyor mu 7 Tasdik etti: — Verir elbet! Neden ver« mesin 7 — Yüz yetmiş bia lirayı say- lıil'u'lıl b i ü ANASININ sur Sayfa 5 laşamamazlığı Nedendir ? Şu Haritadaki Vaziyet,Bulhtilâfın Baş- lıca Sebebidir Ve İngilizler, Iddiaların- da İsrar Edeceğe Benzerler Amerika Habeşle İtalya Vaşington, 7 (A.A ) — Amerika- nın gu sebeplerden dolayı Hebeşlsta- nin — dileğini reddettiği — sasılmak- tadırı 1 — Amerlka, İu'yıı - Habeş an- laşmamazlığına karışmak İstemiyor, * Vaşington, 7 (ALA) — Amerlka Dış İşleri Bakanlığı Adisababa'daki İşgüderine, bu şehirde oturan ve ara- larinda 110 Misyoner bulunan 125 Ameorikalının, Habeşistandan çıkmı- larını, yahut ki İtalyan - Habeş davası dolayısile enaniyetlerini korumank için tedbir almalarını bildirmesini emret- miştir. Bu boşaltma emarl! hakkında malü- mat yvermekten kaçınan Dış Bakan- lığı bu meseleyi iki heftadanberi dü- günmekte olduğunu söylemiştir. x* Vaşington 7 (AA) — Diplomh- tik mahafil, Amerika cephane fabri- kalarımın savaş vukuunda İtalya ile vermeye çağıracak- görüyorlar. İtalya ve — Habeşistana Ve köngrenin gönderilecek silâhlara el konması için bir yaza çıkaracağı ve çünkü bu ikl devleto ellâh satışını yasak eden bir yazanın henüx Amerikada mevcut olmadığı söylenmektedir. ızı ““ Wi ) — Büyük ticaretto para sa- yılmaz kızım, dedi. Muamele kâğıt üzerinde olur. Parayı veznedar sayar. Çek neden icat edilmiş. Bunu ben de biliyordum. Fakat bu adam yüz yetmiş bin İlrayı bir tahtada bulabilir mi? — Devlir muamelasidir, elinde bonolar vardır. Çok vardır. Onlar üzerine muamele yapılır. Efektif pek yürümez. Bana öyle geliyor ki yağız manlfaturacı biraz da atıyor. Bu gurupta bir de kitapçı var. Nasıl olmuşda bunlara katışmış bilmiyorum. Adaya geldiğim za- man oda girdiğimiz âlemin içinde idi. Her zaman okuyan bey de yaşlı görünmiyen bir adam. bana romanlarımı hemen hemen ©o bu- lup getiriyor. Nazik, terbiyeli, .meşeli bir “adam. Emin Tosun Beyin eskiden mektep arkadaşı imiş. Beraber de askerlik etmişler. Pek parası yok. Ötekiler binler, yüzbinler üzerine konuşurken öbür kenarda kitabını okur, yahut hay- rötle oaları dinler, Resmimiz Habeşiste- nin — gimali — garbi- sindo — bulunan — Tana gölünden bir manzarayı ktedir. Bu gö Na mavi ail nehrinin menbat olması itibarile bilhassa İtalya - Habeş ihtilâfının had bir şekil aldığı şu a bu havali İngiltere noktainazarın- dan büyük bir ehemmi- yot kesbetmiştir. Çün- kü Hartumda asıl Nil nehrine kavuşmakta olun ve Sudanın Zengin painük tarlalarını sula- yan suyun kusmiazamını temin eden bu Mari nil sehridir. Onun için İngilizler — ötedenborl Tana mehri üzerinde bir set ve bir. baray yaj mak İmtiyazını - kopnt. mıya çalışmışlardır. Hatta geçenlerde bu imtiyazın İngilizlere verildiği ve mukavelenamenin de imzâ edilmek Üzere bulunduğu şaylamı bile çıkarıl. mışti. Habeş — hükümetinin buatdan bir kaç gün evvel Musır hükümetine atleri alâkadar olan devletleri kir « : » * :oı'm*cıuA ; konfaransa davet etmişti. Bu teklifin de İngilizler tarafından teşvik ödildiği zannedi'mektedir. Binaenaleyh Habeşistanda İngilir- İtalyan —menfaatlerini ayıran başlıca bu su meselersi ve Hint yoluna bir engel dikilmesin! İngilizlerin ista- memeleridir. Leh - Alman Münasebeti Varşova, T (A. A.) — Yarı resmi gazete Polmsko diyor kiz *“Polonya ile Almanyanın — barış lsteği Avrupanın bu bölgesinde ka- rışık behmiyetler — içerisinde deği fakat müsbet bir fuli'ı'ıl: ı.dıı.ııxül: rünüyor. B. Beck'in Berlin xiyaretin- de başka maksat aramak boştur. Böylece ber ikl mumleketin Ugile- rini dayanıklı bir eurette tesbit et yorlardı. Lumus banker: — — Piyasada —dolar — bulana aşkolsun . ... bankası — topladı. Diyordu. Kitapçı — portföyünü çıkardı. Gözleri aradı, aradı: — Şurada gözüm gibi sakla- diğim on dolarım var, dedi. Barl piyasaya çıkarayım da ortalık alt- Üst olsun! Onun bu o1 doları artık me- sele oldu. Onlarla beraber çndi- gim günler bundan bahsedilme- den olmiyor. - Arasıra: — Na zaman çıkaracaksin şu on doları! bakalım diyorlar. Konuşma mevzuları hep böyle. Para, kazanç, rakı, çalgı. Bunla- rın sinirime dokunan lâkırdıları- da bu.. musiki, saz demiyorlar. Çalgı diyorlar. Emln Tosun Beyi onlardan bir gömlek üstün buluyorum. Hiç ol- mazsa gülünen, ayıplanan — şeyi tekrar etmemeye çalışıyor. Kadınları erkeklerinden daha MBıu firenk mekteplerinde ya- rim yamalak okumuş olanları da var, Garsonlarla Almanca, Fran- sızça konuşmak için can atıyor- lar. Türkçe olarak - ellerine bir gazete aldıkları yok, Bir gün ku- lüpte genç romancılarımızdan bi- rinin yeni çıkan - eserini okuyor: dum, | suna Fransızca dondurma ismar _ı w—pnndı Zengin bir fabrikatörün gar- ıi.ıellıı._ıwıdıı mök istedikleri apaçık meydana çık- mıştır. Bu da muvakkat — mahiyette olan mevcut diplomasi — vesikaların- dan daha önemlidir. Harici haberlerimiz Burada Bitmemiştir. Lütfen 1ti In- ci Sayfamıza Bâkınız. TONEREMA L SI AD AT MMMT NN hyan karısı yanıma geldi. Sordu. — Ne okuyorsun dedi! — Bir gönül damlası! — Nedir bu? Roman! Türkyçemi? Evet. Tevfik Fikretin mi? Kendimi tutamadım. Güldüm. Pot kirdiğini anladı. Hafifçe kızardı. Şakaya boğdu: — Sahi. Bakın şaşırdım. Ce- nabı Şahabettinin diyecektim. Ne kitapla, ne — muharrirle, ne okumakla alâkası olmadığı halde garsonlarla yabancı dil ko- nuşmiya Üzenen bu banımlar bir değil pek çok. * Bir gün bir yakacık gezintisine karar verildi. Yirmi kişilik bir kafile ola- caktı. ü Manifaturacı Feyzl ve karısı bu gezintinin elebaşısı İmişler. Herkes bir şey yapacak idiler. Bize de on beş tavuk kızartması d—%yıftııık için hergün tenis oynayan bu hanım bu kır gezine tisine nasıl gelecek diye merak ediyordum. Bizim motörün — yarısı aşçı dükkânına dönmüştü. Arka tarafa dik. Manifaturacının hanımı röÜS SRaR mla Kilalar öşü | | genirim, Afrikada Ingiliz - italyan An- Modern Bir Kızdan Bir Mektup Modern bir Türk kızı nasıl bir mahluktur, tanımak — İstermisiniz Kendi kendini tasvir eden bir modera kızın aşağıdaki mektubu- nu okuyunuz : “Tam 20 yaşındayım, Tahsi- lim orta, temiz bir aileye mensu- bum, mutaassıp değilim, İnce ruh« luyum, hassasım, edebiyatı seve- rim, musikiye bayılırım, tarih okurum, asabiyim, her kesl kendim gibi görmek isterim, zayıflığı be- hem de çok, bu sene haylı zayıfladım, pek sinirli za- manlarım oluyor, fakat doktorla- rı dinlemiyorum. Endamımın bo- zulmamasım, sıhhaitmin bozulma: sına tercih ederim, ğ * Bana aşkta gerisin, diyorlar. Halbuki ben aşlıa düşkünüm, yalnız beni anlayana henüz rzs- lamadım. Daünsetmek İsterim, fa- kat ailem buakmaz. Baloya gi- derim, itimat etmediğim gençle kocuşmam, sevgide ne kendim yoruldum, ne de kimseyi yordum. Ahlâkı tam, ruhu iİnce, benimki gibi olan gençle konu: şurum, Fakat kendimi erkeklerin maskarası yapmam, Bizim erkek- ler eğlenmek için konuşuyorlar, ben bu erkeklerden hoşlanmam. Ben erkekle plâjda, — sinemada değil ailemin kucağında tanışıp görüşmek İsterim. “Böyle bir aile toplantısında bir gençle tanıştım. Her — görlüş- memizde bana bekârlığın fenalı- ğgından bahsediyor. Ben cevapsız bırakıyorum, Bu gençle münase- beti ilerletmeli mi, İlerletmemeli ml? Ne dersiniz ?,, H Biz modern kız deyince hoppa, züppe, hergün başka bir erkekle düşüp kalkan, sinema ve plâjlar- da dolaşan kızları anlarız. Bun- lar, fazla yırtılmış olanlardır. Fa» kat bu mektup sahibi kız, kenar ( Devamı 11 inci gibi bizi bir zaman beklettikten sonra göründü. Gözüme ilk çarpan başındaki markiz şapka oldu. Yarabbi bu kadının evinde ona hiç olmazsa giyip çıkaracağı şeyleri öğretecek bir adam yok mu? Kır gezintisine markiz şapka ve atlas iskarpinle geliyor. —Arkasında ipekli bir manto var ki yakası karakli çev- rilmiş.. Kocası kendinden Öönce gel- mişti : — Bizim hanım bir türlü top- lanamaz! Diye şikâyet etti. Ona aramızda yer — verdik. Vıcık, vacik lâvanta kokuyor. Oka- dar da keskin kokular sürüyor kil LâAkırdı olsun diye sordum: — Ne güzel kokunuz var ha- niımefendi. Bayılttınız. bizl. Güldü. Kendi sahiden bayılır — gibl oldu: Meraklıyım hemşire, dedi, Bu benim kokumdur. Feyzinin Pariste bir adamı var. doğrudan — Burada — doğruya — gönderiyor. yüz lira verseniz bulamazsınız! - Yanımda az çok sözünü bilir bir ahbabım vardı. Beni dürttü. Kadıncağızın bana hemşire deyişi de tuhaftı. En aşağı kırk beş ya- gada bir kadın. Paristen koku getirmek oönce bir mesele idi, K ( Arkası var) aÜlz fikirleri LĞ 1?.2.,_.'