8 Temmuz Telrika No: 37 Hatıra Sahibi: SON POSTA Bi Vsıyvfı 13 Emel Rıza 8-7- 9835 KIZLAR iÇiN! Sait Bey, telâş ile yerinden kalktı. Gitmeye davrandı. Halam: — Ana, Dünyada, koyuver» | mem beyefendi. Bu gece misafiri- miz olursunuz. Diye bağırdı. Aralarında bir münakaşa başladı. Zafer, halamda kaldı. Peorvin; Üst — kattaki küçük ofayı Sait Beye hazırladı. Sait Bey, veda ederek odasına çeki- lirken halam arkasından başını salladı: — Ne kibar, ne terbiyeli adam. Fakat ne çareki, o da bizim ibi züğürt. zi Diye mırıldandı. * Odama geldiğim zaman soyun- maya başladım. Kombinezonumla kalmıştım. Bir aralık gözlerim, gardirobun kapağındaki büyük aynaya İlişti. Pembe bir ziya altında, bu aynanın İçinde cidden cazip ve sehhar bir vücut teres- süm etmişti. Bu vücut, benimdi. Böyle olmakla beraber onun bir- kaç saniye tamaşası, bana bile bir zevk vermişti. Derin derin içimi çektim. Ak- Şamdanberi burun buruna kaldı- ğımız halde, karşımda en küçük bir hayret ve heyecan hissetme- yen Sait Beyin şu hisalzliğine şaşakaldım. x Halam, erkenden odama geldi: — Babanın gösterdiği şu ne- zakete, doğrusu hayran oldum. Bu gece sabaha kadar uyudum uyandım, dua ettim. Allah razı olsun kardeşimden. Dedi. Tabil halama hiç birşey hisşettirmedim: — Eh, vazifesi değilmi hala- cığım?. Senden beşka kimi var. Dedim. Ve sonra halamın baş- ka bir şey söylemesine imkân bi- rakmadan ilâve ettim: — Halacığım!.. Şimdi senden bir rlceam var. Bu parayı, sakın çurçar etme. Derhal köşkün bor- cunun falzine yatır. Evvelâşu s- kıntıdan kurtul. Sonrasına, Allah kerim. Halam, şiddetle itiraz ettir —A.. a.. a, ne münasebet kı- zım?, Şimdi senin tam niİşanlana- cağın bir zamanda., hiç öyle şey olur mu? Faiz için, ben başka bir çare düşünüyordum. Diye cevap verdi. Epeyce uzayan bir münaka- şadan sonra halama fikrimi güç- lükle kabul ettirdim. Yarın, beraberce — Istanbula meceğiz. Evvelâ avukata, sonra- da alacaklıya gideceğiz. Faizi ve- rerek borç senedini yenileteceğiz. — 10 Temmuz — Eh, dünyada her şey aklıma gelirdide; bugünkl tesadüf bir rüzgâr olsa, aklımdan geçmezdi. Şu satırları yazarken bile, daha hâlâ garip bir hayret içindeyim. Sabahleyin erkenden halamla Istanbula indik, Evvelâ avukata gittik. Maksadımızı anlattık. Lâzım gelen evrakları hazırlattık. Sonra, hep beraber —kalktık, Havyar hanında bir yazıhaneye geldik, Dar bir merdivenle çıkılan karan- hk bir yazıhaneye girdik. Iki Lâtip otormuş, harıl harıl çalışıyor. Avukat sordu: — Omer Bey, buradalar mı?. l Kâtiplerden biri; başını - kal- dırmadan: | buyurun oturun. » Diye cevap verdi. Fakat içeri girdiğimiz ande yüzümüze çarpan mide bulantıcı bir koku beni okadar bunaltmıştı ki; Böy- lenen bu isim, kafamın içinde en küçük bir tesir bile husule getir- medi, Ortada duran büyüklü kü- çüklü çuvalların arasından geçtik. Cam bölmeli bir odadan İçeri girdik. Ortada çarpuk bir masa duruyor; karma karışık kâğıtlar arasından büyüklü küçüklü ta- baklar, kâseler, teneke kaplar içinde, pirinçler, bulgurlar, fasul- yeler, nohutlar; daha akla ve hayale gelmeyen karmakarışık şeyler görünüyordu. Duvarlarda, pastırmalar, he- venk hevenk sucuklar asılı idi. Üstündeki muşambaları patlamış ve yayları fırlamış kanapelerin arasında kat kat yaş derilerden çıkan iğrenç koku, hepimize birden versemlik vermişti. Halam, beyaz keten mendilile burnunu tıkadı, — Avukat Bey koştu peçereyi açtı. İçlerinde en metin olan, bendim. Fakat 'ben de az kalsın, başımın dönmesin- den yere düşecektim, Avukat, hem pençereyi açıyor, hem söyleniyordu : ; — Hay Allah — müstahakını versin, bu adam burada nasıl yaşar bilmem ki.. Ne zaman gek sem, burayı böyle görürlüm. Kaç defa söyledim. Fakat dinletmek imkânı yok ki... Canım, şöyle bir güzel yazıhane tut, Ayrı bir yeri olsun, eşya — nümunelerini oraya koy. Sen de temiz bir odada otür; diye — yalvardım. Fakat söz geçirmek imkânı yok ki. Halam, tiksine —tiksine bir koltuğun sağlamca kenarına - ili- girken, - belki de söz olsun diye - cevap verdi : — Kimbilir ?., Ihtimalki adam- cağızın işi böyle icap ettiriyor. Vaziyeti, bundan daha iyi bir yazıhane tutmıya müsait değil, Avukat, âdeta isyan etti: — Aman hanımefendi, — öyle söylemeyin. Size birkaç defa da söyledim ya.. Bu —adam, altın babasıdır. Eğer istere, on odalı bir yazıhane de tutabilir. Fakat, tabiat.. Böyle görmüş, böyle.. ., Derken sözünü kesti. Çünkü, yazıhanenin dış kapısı - açılmış, gürültülü bir ses yükselmişti, “— Gonşimentolar daha hâlâ acenteye verilmemiş. — Gümrük beyannamelerinin muamelesi biti- rilmemiş. - Zabahtanberi — ne iş gordunuz bilmem ki. Kâtlibin biri, korkak bir sesle cevap verdi: — Sevkedilecek mal çok, beyefendi. Tam yirmi altı be- yanname yazılacak, — Hiç nefes almadan uğraşıyoruz, — Uğraşıyorsunuz amma, bal yapmaz eşşek arılarına benziyor- sunuz. Galiba başka bir kâtip, bu be'âyi — başlarından — defetmek istedi : Ha iei — Şimdi gelecek. Çok lâzımsa, Uşak - Izmir Maçı Beraberlikle Bitti Uşak, (Hususi) — Uşak, Izmir karışık maçı — birbire berabere kalmışlardır, Alsancak sahasında yapılan bu maç iki mmntaka arasında büyük bir alâka uyandırdı. Oyunun ilk devresinde Uşak ilk sayıyı yaptı. Bu sayıdan sonra lııılrü'l:ı ,i:tl- dilerini topladılar ve üstüste yap- tıkları hücumların birinde oyunun bitmesine Iki dakika kala İzmir- liler ilk gollerini yaptılar, Izmir lehine verilen bir serbest vuruşlar da kaçırıldı. İik devre bu suretle berabere bitti.. İkinci devre bir parça durgun başladı. Pek az sonra oyun bir parça Uşağın lehinde bir cereyan almağa başladı. Bu tazyikler Izmir kalesi önünde tehlikeli dakikalar bile yaşattı. Müşkül — vaziyette kalan izmirliler kendilerini topla- mağa ve bir tek sayı yapmak İçin çırpınmağa başladılar. Uşağın — kuüvvetli — müdafaası önünde bir netice çıkaramıyan İz- mirliler Ümidi kesmiş bir şekilde bocalamağa başladılar. Oyun Uşağın ağır basan bir hâkimiyetiyle birbire nihayetlendi. İstanbul - Ankara Tenisi Berabere,.. Istanbul dağcılık ve yürüyü- cülük —klübünün — tertip ettiği İstanbul - Ankara tenis maçları büyük bir kalabalık önünde ya- pılmıştir. Istanbulu, Sedat İle Suat, An- karayı Amerikalı Fırank ile Kara- kaş temsil ettiler, Amerikalı Fırank çetin bir oyundan sonra Suadı Üç sette ma; etti. Sedat, Karakı l SN N aK Te e birer sayı ile berabere kaldılar. Bulgarlar Nihayet Kupayı Verdiler Belgrat, 7 (Hususi) — Balkan turnuvası neticesinde Yugoslav- yanın kazandığı kupayı “ Biz ka- zandık,, diye vermekten İstinkâf eden Bulgar ulusal federasyonu, nihayet bu kupayı Sofya Yu lav ’ılçlliğiıı p.l’ııllın !,Olııiı zo'ı; kupa buraya getirilerek Yugoslav federasyonuna verilmiştir. Davis Tenis Kupası Wimbledon, 7 ( A. A, İ Mikst tenis maçları finalinin so- nunçları şudur: Perry ve Povnd, 7/5, 4/6 ve 8/2 ile Hope mann ve Bayan Hopmann targ- fından. müteşekkil Avusturya eki- bini yenmişlerdir. * Wimledon, 7 (A. A.) — Âvır turyalı Kravford ve Kulst Ame- rikalı Van Ryn ve Allisonu, tenis çift erkek finallerinde 6/3, 5/T, 6/2, 5/7 yenmişlerdir. Vefalıların Kongrasi Evvelki gün yıllık konyresini yapan Vefa Idman yurdu yeni idare heyetini seçmiştir. Adada Merkep Yarışları Yapıldı Dün Büyükadada merkep yas rışı yapıldı. Yarış saat beş bü- çukta başlamış, altıda bitmiştir. Yarışa giren merkepler arasında “Yılmaz,, İsmindeki birinci gek miştir. — Yılmaz 7 yaşındadır. Kamelya ismindeki merkep ikinci, Kırkulak adındaki Üçüncü, Maks da dördüncülüğü Aalmıştır. Beş No, li merkebin ayağı sürçerek yarış harici kalmıştır. Kadınların idaresinde yapıla- cak olan yarış da yapılamamıştır. we n Güzel Ensfantanelerden Şair Yaşar Nezihenin torunu Yalçın Vedat şimendifer oyunu oynuyor İstanbul- Atina Muhtelit- leri Berabere Kaldılar | Baştarafı © uncu yüzde ) Istanbul — muhteliti tek kale oynuyor, Yunanlılar yapabildikleri Iki akınla tehlike yapıyorlardı. Hakkının sürüklediği bir hücumu serbest duüruş çizğisi içinde elile durduran Yunan müdafileri göz göre göre yaptıkları hatayı örtbas etmek için de bir sürü yaygara yaptılar. Relslerinin, hocalarının telkinile sükünet bulan Yunanlılar serbest vurüş ile — kırkıncı - dakikada Üçüncü golü yediler.. Son da- kikada garip bir gayret iki tara- fi da telâşa düşürdü Yunanlılar da bizimkiler de büyük bir ümlt» le yaptıkları bu oyunu ancak üÜç Üçe berabere bitirdiler... Istanbul muhteliti şu şekilde çıktı, Mehmet Ali, — Nuri, — Lütfi, Kadri, Lütfü, TIbrahim, Necdet, Münevver, Hakkı, Şeref, Eşref.. Maçı Beykozdan — Şazi Tezcan idare etti.. Güreşçilerimiz Macar Gü- reşçilerini Yendiler | Baştarafı 9 uncu yüzde | Minder hakemi Macarı galip gös- termişti. - 79 kiloz Minder hakemi Seyfi Cenap: Nuri ile Macar (Doloinnos), Macar güreşçi bu müsabakayı ta- bil sikletinden aşağı olan köylü ile güreşti. Nuri ayakta pek az süren İlk hamleden sonra rakibi- ni aşağı alarak ezercesine hırpa- lamıya başladı. İlk 15 dakika Nu- ri mütemadiyen minder haricine kaçan rakibini hem Üzdü ve hem- de ozdi. 2 izci devre ayakta ça- lşmağa başladılar. Nurinin karşı- sında bozulan Macarın minder baricine kaçan ğüreş tarzı karşı- sında oyun tatbik etmek imkân- sız bir şekle girmişti, Nihayet Ma- car güreşçi müsabakayı terke kas rar verdi. Nuri hükmen galip ilân edildi. 87 kilo: Minder hakemi Macar, Mustafa ile Török: Must. Macarın sol kolunu kaparak köp- rüye düşmesine imkân vermiyen bir vaziyete soktu isede minder harici kalan Macar bu müşkül vaziyetten güçlükle kurtuldu. Mus- tafa S dakika 11 saniyede tuşla galip geldi. Ağır sıklet Minder hakemi Sadullah Çoban Mehmet ile Bodo ara- sında son müsabaka yapıldı. Çoban kendinden kuvvetsiz olan rakibini 3 dakika, 3 saniye- de tuşla mağlubetti. Ikinci müsabaka salı akşamı yapılacaktır. # Türkiye Şampiyonu Rakibini Yendi Hava Kurumu Çıkarına Yapılan Gü- reşler Heyecanlı Olmuştur Dün Hava kurumu çıkarına Şeref stadında yapılan — güreşler çok heyecanlı olmuştur. Desteye 114 güreşçi çıktı. Küçük Kara Ali, Süleyman, Hay- rettin, Hüseyin berabere kaldılar küçük iki çocuğun güreşi çok ak kışlandı. Küçük orta: 18 pehlivan tu- tuştular. Dömifinale kalan Mal- karalı Hüseyin Aptullah, Yıldırım Bekir, Rasim yenlişemeyerek Le- rabere kaldılar. Büyük orta: 12 pehlivaü çıktı. 10 pehlivan güreşe çıktı domifi- nale kalan Salim, Mahmuda gö nanlı Hamdi ve Koç Ahmet be- rabere kaldılar. Kara Emin ile gösteriş yaptılar. — Başa Türkiye şampiyonu Kara Ali rakibi Mehmedi yarım saatte Serezli Fuat Dünkü güreşlerden bir enstantane künde ile yenilirken sarma ile gırtlaklıyarak yendi: Mülâyim Te- kirdağlı Hüseyin iki saat güreş- ten sonra berabere kaldılar.