Yazan: Tğu Rıı Tefrika No. BU Şahin B. Adeta Manyatıze Olmuştu.. Doğrudur. - Beyim; — ellişer kişilik üç fedal bölüğü bire ka- dar şohit oldular sanmıyorum. Yak nız. yüz etli kişi bunlar eder. Son- - ra bizim alaylar- dan da iki yürden çok yoldaş düş- müştür. Kumandan kendi — kendine söyler (fğî: — Bizl kurta- ran o oellişer kişl- lk kaplan sürlü- leridir! Dedi ve âonra atının — üstünde arkasına dönerek ta uzakta ve Türk bayrağı şimdi bi- le üstünde salla- nan Subuska pa- lamğasına baktı: — Bak görü- yormusun, kasap bölük başı; Almanlar yem gör- müş karınca gibi palangaya dolu- yorlar... Haydi domuz — sürüsü, girinl İçeri, içeri!.. Koşun, orada Türk ziyafeti sizi bekliyor... Şahin Bey atının başını çek- miş, bütün alaylar da onun arka- sında durmuştu. Herkes, kuman- danın gözünü dikerek - baktığı kaleye bakmağa başladılar. Kasap bölük başı Şahin Beye yavaşça sordu: — Beylm, aşağıda Macar alay- ları kendilerini topladılar, Arka- muzt kovuyorlar; yürüyelimiğmi? Şahin Bey bu sözü işitmedi, Manyatize olmuş gibi gözleri ka- leden ayrılmayordu. Uzakta kale kapılarının önüne düşman askeri yığılıyor, kaynaşı- yordu. Belki de zabitleri şimdilik onları içeri sokmamağa uğraşıyor- lardı.. — Biraz sonra Almanlar, Macarlar, Hırvatlar takım takım kapılardan girip görünmez olmağa başladılar. Bir düşmanın bu yolda bıraktığ kalelere uluorta girmekliğin büyük felâketler doğurduğu o zaman görgülü kumandanların bilmedik- keri bir şey değildi. Ancak kalede kapış yapmak, — genç kadınlar bulmak gibi hayvant — hırslarla gözleri kızmış, saylıklı “askerlerle Macarların toplama efradına kw mandanların söz anlatmaları yolu yoktu, Kaleye düşmandan üç bin kişi kadar girmiş idi ki; bayırın Gs- tünden bakan Türkler gerçekten korkunç bir şey gördüler: - Subuska kalesinin yüksek du- varları bir anda alevli bir yanar dağ görünüşü aldı. Gökyüzlüne bayağı kalenin kalınlığında bir ka- ra duman ve alev direği yükseldi.. Bu duman — ve alevle beraber biplerce taşlar, İnsan gövdeleri gökyüzlüne uçtu ve yarım saniye geçmeden ucsuz bucaksız. Maca- ristan ovası ta — cehennemlerin dikine çökövermiş gibi sarsıldı, kulaklar patlatıcı bir uğultu gü- neşsiz geniş ufukları — titreterek uzaklara yayıldı.. Artık Subuska kalesi, Türkle- rin okadar sevdiği, okadar kan dökerek koruduğu Sub kalesi yoktu! — O, binlerce - mı da kendisile bir.ikte yakıp k.vurarak, etlerini, kemiklerini kızıl bulutlara kadar savurarak tılısımlı bir dev Hırütiy: Tkuünç tunç heykeller” ik namina Osmanlılığa karşı çıkan Müâcar - ş0- valyelerile Türk yaya askerinin şehametli bir cengi (Sahne, ressam Güstav Dore'nin Belgrat önünde Jan Hün- yadi Hsimli tablosundan iktibas edilmiştir.| gibi ateş ve duman İçinde yok olmuştu! Sarı Şahin Bey kılıcımı kının- dan sıyırdi, kalenin bir zaman dürmüş — olduğu dumanlı — yere doğru coşkunlukla salladı: — Tanrıya saldık, Subuskal Rahat * yatın yüce yüce Türk yiğitleril. Sonra yanındaki bölük başla- rına döndü : — Haydi bakalım, yoldaşlar; Macar dostlarımız geliyor... lsmar- ladık Subuska, ver elini -Budin kalesi! Alaylar tekrar yürümeğe bap lamıştı. Şimdi Aatlar daha hızlı sörülüyordu. Sarı Şahin- Bey birdenbire alayın sol yanında Deli Aslan Beyi gördü; kaşları çatık, gözleri yerde idi. Arkasında aç - kurtlara benzeyen yaralı bereli altmış ka- dar “Deli,, vardı;: Şahin Bey ona sordu * — Aslan ne bekliyorsumnuz ? Aslan Bey karşılık verdi : — Gerl kola kalacağim ; ar- tık ileri kolda iş yok.... Kahpe Macarları gürlüiyorsunuz ya, bizden bir türlü ayrılmak istemiyorlar ; anlaşılan ( Nadajdi ) tenaplari'e hesabımızı daha kesemedik, ban- dırasınıen. ilerideki Mıey ala- yında #eçiyorum. Geri gideyim de karşılamakta eksikliğim olmasın. Bana kalsa Bey, burada dursak ta alnımızın yazısı ne İse görsek.. Zaten hiçbirimiz istediğimiz gibi döğüşemedik. Şahin Bey acı acı güldü; kor- “gibi * duran altmış deli ile bölük başıları Aslana bir kere daha baktıktan sonra atını Üzengiledi. Ucsuz Macar ovasından esen serin yel atların yelelerini delga- landırıyor, Türk savaşçıların terli | ve kanlı alınlarını serinleştirerek kulaklarına acıklı şeyler mırılda» nıyordu. Belki de bu mırıltılarda kanlı gövdelerile — Subuskada — parça parça düşimanla beraber havaya uçan sevgililerin ruhlarından gelen bir takım sözler vardı. Subuska gazilerinin şimdi sağ kolundan — yükselmiş olan — kış güneşi kalenin hâlâ gökleri tutup duran kara dumanlarını yaldız- lıyordu. (Arkası var) | SON POSTA Boğaz Ve Şırketı Hayriye Son Bilet Meselesinden Sonra Vaziyet Ne Hal Almıştır? Şirketl Hayriyenin hükümetçe musaddak tarife üzerinden, ken- diliğinden hemon bütün iskeleleri Üzerinde yaptığı tenrzilâtı, Anado- luhisarında — oturan bazı zevat kâfi görmemiş ve bu sebeple bir takım neşriyat — vukuagelmiştir. Bu münasebetle biz tahkikata giriştik ve şu tafsilâtı elde ettik: Tarife Meselesi 1 — Ücret tarifelerini hökü- metin, Belediyenin, Ticaret Oda- sının mümessillerinden mürekkep bir komisyon yapar ve Ekonoml Bakanlığı tetkik ve tasvip eder, Tarifeyi yapanlar ve tetkik ve tasdik mevkiinde bulunanlar ya- niz müssseselerin veya yolcuların münhasıran — menfaat hislerine dayanması tabii olan isteklerine değill, âmme menfaatinin ve iktı- , eadi şartların icaplarına bakarlar ve kabul etmek lâzımdır ki bu lcapları en ziyade bilgi ile, salk- biyetle ve bütün alâkadarlar hak- kında adaletle te'tkik ve takdir salâhiyeti herhangi bir yolcudan, işleri tek bir cepheden görerek ve hiçbir mes'uliyet hissl duyma- yarak tenkidatta bulunanlardan ziyade bu kanun! teşekküller de vardır. Hal böyle olunca İster Şirketi Hayriyeye, İster başka bu kabil herhangi bir müesseseye -taalluk etsin bu türlü şikâyeti veya bir fikir ve mülâhazası olanlar fikir ve mülâhazalarını herhangi bir şekil- de resmi makamlara bildirmek yoluna — gitmelidir. mülâhazasın- dayız. Şiküyetlerin Sebebi 2 — Bu meselede hiç anlaşıla. mıyan ve hayretle görülen cihet şudur: Tarife komilsyonu 1935 senesi başında Ücretleri - tesbit ediyor. Şirket, — verilen izahata göre, hükümetin hayatı ucuzlatma yolundaki hayırlı teşebbüslerinden flham alarak, bu güzel ülküye ayak uydurmak isteyerek kendi- liğinden resmi tarifo fiatları üze- rinde oldukça — esaslı — tenzilât yapmayı kararlaştırıyor ve hükü- met bunu hüsnü telâkki ediyor. Bu hareket halk için memnu niyeti ve şirket için takdiri mu- dip olur çünkü halk her halda- düükünden daha az bir ÜUcretle gidip gelmek İmkânını elde'etmiş : vö”şitket kendiliğinden fedakârlık * ihtiyar ederek halka bü- yölda bir hizmette bulunmuş- oluyor. Halbuki iş bunun aksi oldu bu İyl ve sakin hareketten birkaç zat umulmadık bir gürültü çıkardı. İşin iç yüzüne baktığımız zaman manzara şudur: Şirket bu ucuzlatma sırasında Rumelihisarı için daha geniş bir tenzil mikyası tutmuş ve karşıki Hisar da buna tâbi tutulmuş. Tramvay Rekabeti Gazatelerde yazılanlardan, ve- rilen — izahlardan — anlayoruz ki Rumelihisarından aşağı iskeleler- deki ucuz tarifenin bu münase- betle bahse karıştırılması vesaire hep davayı büyütmek, şu garip kıskançlığa umumi bir mahiyet vermek gayretinden — doğmadır. Çünkü Bebekle Köprü arasındaki hekeleler için tatbik edilmekte olan tarife tam on seneliktir. ve kat't bir zaruretten doğmadır. Bunu vesile edip şirkete çatmak değil, acımak lâzımdır. Tramvay Boğasa doğru ilerleyen bir Şirket gemisi Şirketi, zamanında şehrin Boğaz sahillerinde fasılasız bir imtidadını teşkil eden bu kalabalık - ve mamur kısmı da kendi İmtiyazı dâiresine almış ve Şirketi Hayri- yeye karşı kahir bir rakip olmuş. Zavallı Şirket Boğazın uzak ve esasen kalabalıksız köyleri için Üçer, beşer yolcu alarak gi- dip gelirken tramvay bu kalaba- hık sahadan tıklım tıklım dolmak sayesinde nlsbeten ucuz bir yolcu taşımış. Şirket gerek imtiyaz mu- kavelenamesinin icbarına, gerek halin pek kolaylıkla anlaşılabilecek olan Icaplarına tâbi olarak tram- Şirket ” Bakani Yüsuf Ziya *aydan daha ucuz bir tarife ' 1t- bik ederek işinin tabil ilce ile her günt katetmek mecburiyetin- de olduğu bu İstikametten biraz yolcu alabilmek imkânını bulmuş- tur. Bunda şirkete kızılacak bir şey var mi? Ve şirketten bu za- rarlı tarifeyi bütün ücretlerine mikyas ittihaz etmeği istemek doğru olur mu? Ve acaba tramvay şirketi Rum- elikavağına kadar hattı uzatmağa ve münakalâtı yapmağa icbar edilse ayni Ücret mikyasını kabul ve tatbik etmesi umulur mu? Bir Nakliyecilik Meselesi Nakliyecilikte kalaba'ık ve fa- sılasız meskün bir sahada çalış- makla terha yerlerde gidip ye- mek arasıadaki fark ve bundan doğan lcret farkları az çok bu İşten anlayanların — bildiği bir şeydir. Bebek hattının ucuz tarifesindek! vaziyet böyle olunca ve bu tari- fenin on senedenberi hiçbir taraf- tan şikâyete uğramaksızın devam ettiği ve bu sefer bunda hiçbir değişiklik yapılmadığı bilinince bu günkü davaya bunu karıştırmak ta isabet ve hüsnüniyet görülemez sanırız. O halde kala kala ortada Rumelihisarı kalır. Bunun için Şirket diyor ki: *“Evet biz bu iskele için ten- zil mikyasını biraz geniş tuttuk. Sebebi de Bebek hattı tarifesinin ucuzluğundakl sebebin — aynıdır. Çünkü bu köyün yolcuları kolay- | lıkla Bebeğe gelip tramvaya bin- mekte ve bu iskele bizim için yavaş yavaş kaybolmakta idi.,, İki Hisarlar Rumelihisarı ile Bebek ara- sındaki mesafeyi bilmeyen bir | Istanbullu yoktur v o mesafeye göre “bu mülâhaza da ' İsabet görmemek 'mümkün değik * Y dir, Sonra bir hakikat daha:varri Vakia iki hisar ; şöyle bakınca biribirinin tam karşısında görü- | nür, Fakat erbabı biliyor ki Boğaz suları her yerde ayni halde de- ğildir. Akıntılar vesalire Boğar- içinde gidip gelen vasıtalara eğri büğrü 'yolar çizmiştir. ve bu iti- barla Rumelihisarına gitmek ve gelmek, karşı hisara gidip gelmek” ten, vapuruna göre, 3- 4 dakika daha az bir zamanda yapılır ki bu da mesafeye göre yüzde 10 - 12,5 bir fark teşkil eder. Rumelihisarının karşıya , göre ucuzluğu bununla da izah edile- mer mi? 3 — Şirket tarifesinin baha- hlığı sözü de çok dönen ve Üze* rinde fazla durulan bir şeydir Genel Bir Kıyas Tarifelerin yapılma ve tetkik edilme usulüne göre bu iddianın doğruğuluna imkân verilemez, bir lIırkr& menfaat düşüncesile ve kısâ görüş'le ücretlerinde bahalılığ! iltizam etso bile tarife İşinde var zl'edar olan teşekküller ve ma” kamlar hiç buna imkân vrirler ( Devamı 15 inci yüzde |