Yezan: Tefrika z Deli Aslan Sort 49 Aslan irl adımlarla yatağın — başına gelince kadınların hepsl — çekildiler. Ancak Aslan oradan çekilenler içinde bir tanesini, biçimini beyninde taşıdığı, adını kendinden bile kıskandığı birisini görmüş, birer küme altın saçın çevrilmiş ve mavi baygın gözlerle süslenmiş pembe bir yüzü seç- mişti. Bu yüz, kale kumandanı Sarı Şahin Beyin kızının, Deli Aslanın nişanlısı olan “Ülker,, in — yüzü idi ve bu yüz gözyaşlarile — aslaktı. Delikanlı bin türlü işkencelerle ezilerek, boğularak anasının ya- tağı yanına dizüstü düşünce oda boşalmış, herkes dışarı çıkmıştı. Aslan, annesinin artık sinirleri boşanmış elini kendisinin demir gibi güçlü, ancak şimdi titreyen parmakları arasına aldı ve gör- lerinden yaşlar boşanarak öptük- ten sonra dudaklarını — sevgili kadının yüzüne yaklaştırarak: Anacığım; — sevgili, — tatlı anacığım! Diye inledi. Bu derin inilti Üzerine annesi- — min göz kapakları titredi, biraz açılarak oğlunun yüzünü — tanıdı. Aslan Bey kim bilir neler duya- rak annesinin yüzünü de öptü ve yeniden sordu: — Ana, tatlı anam, ne oldun böyle? Kadın söz söylemek için uğ- raştı; © sırada odada oğlu ile — yalnız olduğunu da görmüştü. Titreyen ve bir fısıltıya ben- / zeyen sesile başladı: p — İyi ettin geldin, oğlum As- lan! Yahut - ne diyeyim - belki gelmen senin İçin daha zahmetsiz olurdu. Aslan ben artık bu dünyadan gidiyorum... Hem de tam çağında — gidiyorum... — Hasta kadın duraladı. Deli Aslan : — Anacağım, nasıl oldu, se- nin birşeyin yoktu? Kadm sıkılıyor gibiydi. Sonra birden boşandı : Söylemek — İstememiştim, — kardeşlerine, kimsoye bildirme- miştim.. Şimdi anlıyorum ki : sana doğrusuna söylemeden ayrılmak güç olacak; ben seni büyük İş- kenceye sokmamak, ölünceye ka- dar sürecek gönül acısından kur- tarmak istedim. — Yine durdu. Deli Aslan beynine kurşun doldurmuşlar - gibi idi. anlamak istiyor, anlıyamıyor, anlamaktan korkuyordu. t Kadının gevşemiş eli oğlunun elini aradı, Aslan bey ince soğuk — parmakları bir daha tuttu: Evet, —Aslan! — Annemi masıl öldüreyim ? Diye yüreğinin / parçalanmasına, senin bu ndan — Bonra anamı kendi elimle öldür- düm! Diye ömrünü zehirlemeğe nasıl razı olurdum ?... Yanımda Löyle kara günler için sakladığım — bir şey vardı. Onu yedim, iş — kolayca oldu bitti... - Deli Aslan annesinin - elini çimdi acıtacak gibi sıktığını bil- moyordu... Solgun yüzlü büsbütün /— garararak haykırdı : — Ah ne yaptın, ana, ne yaptım; kendini mi zehirledin?.. Anası acı acı gülmeğe uğraştı: p — Yiğit oğlum; sevgili çocu- gum... Kötü mü yaptım! Seni ne k'mlı. ne korkunç bir bo:ç öde- ;_Delî Aslan, “Anacığım!,, Diye İnleyordu ' mekten kurtardığımı unutuyor- sun... Ne olurdu. kız kardeşin Yıldız da böyle yapmağı becer- seydi... Bizim gençliğimizde ve daha önceleri Türk — kadınları böyle gerekli geyler saklamak, kara güne ak yüzle bakmak türesi vardı... Biraz durduktan sonra yine söyledi * — Evet, Yıldız da yapabik- seydi... Ancak Tanrı biliyor ki: Çocuğa bunu söylemeğe kıyama- dim, Aslan, bir Türkmen kadımı olsam kendi kızımı öldüremem... Zavallı kadın kesik kesik söy- İüyor, gözlerinden akan yaşlar mermer gibi aklaşmış kansız yüzü üzerinde yuvarlanıyordu. Deli Aslan ise yorinden fır- lamak * — Boğuluyorum, çıldırıyorum, Diye haykırmak istiyordu. Şimdi aanesinin elini bırak- miş, İki avucile kendi — yüzünü kapamıştı. Annosl kuüvvetsiz elile onun yüzünü açmağa çalıştır — Kendine gel Aslan! senin gibi bir yiğit, ölümün kapısında bir. kadından öğüt dilenmesin! beni dinle yavrum, canım çekili- yor, söyliyecek gücüm kalmıyor. Şimdi senin düşüneceğin başka bir iş var; kız. kardeşin Yıldız! | Ali seninle düşmana karşı döğü- Şür, sen ne olursan o da olur, Amma Yıldız ne olacak? Oğlum, bütün kadınlarımız, kızlarımız. çoktanberi kendilerini bekliyen sonu — biliyorlar, Eski zamanların, İşlerin hikâyezi ana- dan kıza anlatılıp gelmiştir. Kız kardeşin Yıldızla Şahin Beyin kızı Ülkerin sabahtanberi kar- şımda kurbanlık kuzular gibi do- laştıklarını, oturup beklediklerini gördükçe yüreğim — parçalandı, Bilirsin ki Ülker de benim için kızım Yıldız gibidir. Tanrı bırak- saydı 0 da benim kızım, yanl gelinim olacaktı... Tanrı —sana güc versin, Aslan!.. Ben işimi en uygun biçimde yaptığıma İnana- rak Ölüyorum... Kadının sesi gittikçe yavaşlı- yor, gözleri sönüyor, artık oğlunu görmek istemiyor gibi ta uzaklarda karanlıkların, bütün kayguların, bütün — güçlüklerin ta ötelerinde bilinmez bir yerlere dikilip ka- lıyordu. Pek ağır bir sesle söylemeye çalıştı: — Aslan elimi tutl.. Her güç iş biter, her kayğu gider, her acı susar. x | Aslan Beyin annesi beş on dakika sonra gözlerini bir daha burada açılmamak üzere kapa- yınca — delikanlı) kendisininj de | artık yaşamadan büsbütün uzak- laştığını — sanmıştı. Çok yüksek bir yerden taş üzerine düşerek kendinden geçmiş bir adam gibi idi. Beyni, yüreği, bütün gövdesi sanki soğuk, ağır bir. kurşun külçesine dönmüştü. Kardeşlerine olan sevgisi, Şabin Beyin kızı Ülkere çocukluğundan, beraber oynadıkları - çağlardanberi —uza- nıp gelmiş derin gönül bağları, bunların hepsi, şimdi ona dumanlı ufukların ardında imiş gibi uzak, solgun görünüyordu... Sanki uyku- da yürlüyen bir adam olmuştu. k ( Arkası var |) SON POSTA Kişe Önünde 'Bir Pazarlık — Tron saat kaçta ? — Üç kırk beşte.. — Üç on beşte olmazmı ?. Son Posta İstanbul BORSASI 12-6- 1935 ÇEKLER —— 1.T. L. için 1.T. L. için Nev - gerk 0,7934 Viyana 44198 Parta 12035 Madrlit 5A Milüse 9445 | Berlin 1,8664 Brükssl 46816 | Vargova 42050 Atlna 832306 | Peşte 4AN15 Cezevre —— Z AB6 | Bükreş 78,1740 Betya 637333 | Belgeat ST Ameterdam — GÇİT40 | Lemdra Kr. 623,00 reg 189,04 Moskoya ,, 104495 ESHAM ve TAHVİLÂT Lira Lira |ç Bank,(Nama) 750 B 55 || « İHümlle) 0,40 | - || » (Müses'a) 90 — | İstizram Dahlit D4,25 Osmanlı Bank, 2490 | Düyanu Mu, — 00),— Belâmik — . öç— | Bağ-at teriip T 6370 Şirkeli Hapciye 1550 — , . U40 Mellş 1050 / Reji 245 | Asadali wc0V. x5,50 | Tramyap to,— İ » * GÜP. 2610 / Rıhtim 10,— Anade'n W 100V 42,50 | Üsküdür ea — 107,m Şark Dİ V. — Oüç— | Terâos c0,v0 ler. 9, —| MusirKr.Po.1806 127,— Bzküdar v 508 | , » . 1903 86,5) Terken Te eei Te Havagosl e [ Biektriz -— Telefon K,10 | MESKÜKÂT (*| | Kuruş Kuruş Türk elt 913 | (Ham'ti 4750 egi , 1055 | (Reçat) SI bas/ a 645 | (Vahı) <6 Üa ' y lüa> | İnce beşibir'ik a tır Mecldiye Ü e GS (Cümhuriye.) — 4750 gELLARCĞA İ (Hlcm y armalı 340) Gala başibiri.e Roşat) . S0s) VCümk aye 425 | Vahli). . 5300 VAmKE) #v25 | Ci borsa — harlel BANKA KOMERÇiYALE iTALYANA Sermayesi Liret — 700,000,000 İhtiyat akçesi », 144,785,576,20 Merkezi idare: MILANO Lalyanın başlıca şehirlerinde SUBELER Logiltece, Fransa, İsviçre, Avustur- ya, Macaristan, Çekoslovakya, Yu- göslavya, Romanya, — Bulgaristan, Mısır, Amerika Cemahiri Müttehidesi, Brezilya, Şili, Uruyuay, — Arjantin, Peru, Ekvatör ve Kolumbiyada Afilyasyonlar ISTANBUL ŞUBE MERKEZI Galata Voyvoda caddesi Karaköy Palar ( Telef. 44541/2/3/4/5 ) hir dahilindeki aconteler ; tanbulda: Alalemciyaa hanında Telek 22900/311/12 15, Beyoğlunda : İatiklâl eaddesi Telef. 41046 İZMİRDE ŞUBE ——— Haziran 13 HİKÂYE Nakleden: İsmet Hulüsi Roman Kimlere İthaf Edildi Necatiye sorarlardı: — Yahu, şu senin roman hâlâ bitmedi mi? — Bittil! — Peki, niye bastır'mıyorsun? — Bastırmak kolay. — Yalnız bir eksiklik var da. — Ne eksikliği, akıl eksik- liği mi? K — Hemen hemen ona benzer birşey.. Romanımı kime ithaf edeceğimi kararlıyamadım, Karar- hyamadım dedimse tamamlle ka- rarlıyamamış değilim hâ, ka- rarladım amma vazgeçtim; de- Kiştireceğim. x* Necati bu romanı yazmak için birkaç senedenberi uğraşıyordu. Romanın mevzuu güzeldi; güzel bir Üslüpla yazılmıştı. Basılsa her kes seve seve okuyacaktı. Kendi- sinin söylediği gibi noksan olan romanınır ilk sayfasına konulacak ithaftı. Necatl romanını tan- dığı kadınların en güzeline ithaf etmek isliyordu. Kendi kendine kaldığı zaman düşünürdü: Meselâ: Zehraya ithaf etse hiç de fena olmıyacaktı. Zehra, yeşil özlü esmer bir kadındı, güzeldi. okakta tesadüf ettiği bütün er- kekleri güzelliğile kendine bak- tırıyordu. Bunu düşünürken birdenbire aklına bir başkası, bir başka kadın geliyordu. Nahide; gözle- rine bakanların gözlerini kamaş- tıran; — kıvırcık sarı - saçlarının büklümlerini bir an — görenlerin içlerini titreten, bu kadın da ro- manını ithaf edeceği kadın ola- bilirdi. Meselâ: romanın ilk sayfasına yazılacak: “Romanını, tanıdığım kadınla- rın en güzeli Nahideye ithaf edi- yorum.,, Cümlesi belki romanın çok kiymetini bir kat daha artırırdı. Herkes, bu kuvvetli romancının güzel dediği kadını merak eder, gazete muhabirleri arayıp bulur- lar, mülükat yaparlar; resmini alırlar, gazetelere basarlar. Her- kes te romancının zevkini takdir ederdi. Romanı Zehraya ithaf etse de ayni şey olurdu. Amma hangisine ithaf etmek daha doğru ldi. Zeb- raya mı Nahideye mi? * Nihayet, — Necatinin, — arka- daşı bir kolaylık buldu : — İkisine birden ithaf edersin! Bu buluş Necatiyi #sevindirdi. Kitabın ilk sayfasına yazılacak cümleyi bhatırladı: ““Romanımı, tanıdığım kadın- ların en güzelleri olan Zehra ile, Nahideye ithaf ediyorum. ,, * Roman basıldı, dağıtıldı, satı- dı, beğenlidi, herkes bu kuvvetli romancının güzel dediği kadınları merak etti. Gazete muhabirlerine iş düştü. Fotoğrafçılar yola çık- tılar. Sordular, aradılar, buldular.. Her iki kadınla mülâkatlar yap- tılar, resimlerini aldılar, resimler gazetelere basıldı. Amma Necatl- nin umduğu gibi olmadı Gazetelerde çıkan resimleri görenler kahkahalarla güldüler, Çünkü Zehra ile Nahide birer genç kadın değil; yüzleri buruşuk saçları beyaz iki kocakarı idiler. Necati romanını ithaf edeceği kadımı seçinceye kadar seneler geçmiş, geçen seneler her kadını da çok hem pek çok ihtiyarlat- mıştı. Güneşte Bir İnfilâk Olmuş Temmuzda Hararet 40 Dereceyi Bulacak! Müthiş Fırtınalar Arasında Sağnak Halinde Yağmurlar Yağacakmış Londradan gelen son haber- lere göre, güneşin dış sathında müthiş — bir Teleskopla bakıldığı zaman iİnfi lâk sahası her ne kadar kü- çük bir leke olarak — görülebil- mekte ise de hakikatta bu saha tam 670 milyon mil murabbaında olup bizim arzımızın satbından üç buçuk defa daha büyük ve şimdiye kadar güneşte görülen en büyük lekenin beşte biri kadardır. Güneşte vaki olan bu infilâk, bütün seyyareler Üüzerinde ve bilhassa Merihte büyük tesirler ve tebeddüller yapmıştır. İngiliz metoroloji mütehas- sıslarından - Robinson, teleskopla Merihte bu mevsimde şimdiye kadar görülmeyen karlı ve buzlu sahaların peyda olduğu ve yüz binlerce kilometre murabbaı bir sahanın tamamile bir buz çölüne döndüğünü görmüştür. Robinson, güneşte hasıl olan bu lekenin, güneşin ziyasının in- tişarına bir dereceye kadar engel olup onun enerjisini azalttığını ve bunun da bütün dünya ha- yasına tesir — ettiğini, bu yaz meyvsiminin — gayet — sıcak — ve fırtınalı olacağını Şimal memle- ketlerinde çok büyük hararet değişmeleri — olacağını, bilhassa Avrupada Temmuz ayının gayet sıcak ve yağmurlu — geçeceğini, L < infllâk — olmuştur. — Maruf İngiliz rasatçımı - teleskopunumn başında güneşi tetkik ediyor fakat Ağustos ve Eylül aylarında bu gayritabil hafin yavaş yavaş zail olacağını söylemektedir. Avrupamnın birçok yerlerinde Temmuz ayı içinde suhunet 40 dereceye yaklaşacak, ve müthiş fırtınalı yağmuriar yağacaktır.