— Deli Aslan Yaralı Nefer SözünüGüçlükleBitirmişti Tefrika İ&ıı K Yaralı genç çocuğa : — Ali, dedi, Ööyle sersem sersem ne bakıyorsun? Bu ka- darcık yara şu yedeğimdeki Macar küheylânına, bu — güzel silâhlara değmez mi ? Bu esnada gol elile yüksek ve çok kıymetlar takımlı Macar atını gösterdi. Güzel başını dik boynu Üzerinde eğmiş olarak duran soy hayvanın eğerinden geniş, çift yüzlü, ve ağır bir şövalye kılıcı sallanıyordu. Deli meferinin sağ kolunu kesip par- çalayan ve kendi tıbınlı “epeyce keskin,, Macar demiri ihtimal bu ağır silâhtı. Yaralı hayli Solmuş yüzünü kale duvarına doğru döndürdü. Aliye tekrar: — Bana bak, Ali, ben kolu- mu kaldıramıyorum, “sen — elini cepkenimin iç cebine sok, orada bir çevre (işlemeli mendil) var; onu hemen koynuna köy; bu çevreyi kız- kardeşin Yıldız. Ha- nima verirsin; Çakır Mehmedin vasiyeti budur. Ağır yaralı düş- tüğü zaman hemen yetiştim; son kılıcı da bağırına sokan koca güâvuru nefes aldırmadan Meh- metçiğimin dizleri dibinde kitir kıtır ona kurban kestim. O artık son nefesinde idi; gövdesinde, başında, boynunda belki kirk yara vardı. Muharebe hâlâ kızgın gidiyordu; yoldaşım son nefesini rahat alsın, gâvur ayağı altında kalmasın diye elimde balta, Betüne durdum. Kâfirin ta göbe- ğinde idi; etrafa birkaç çarpış- tırdım, bir dakika vakit bulup Üstüne Iğildim. Güler yüzü sol- mamıştı bile; çakır gözlerinde cennet nurları yanıyordu. Elini gllçfı kaldırdı, boynunda sarılı bu kanlı çevreyi söküp bana verdi, dedi ki: “ — Ben ölüyorum, yoldaşım Ahmet; senden sırmm, saklım yok; bu, benim Aslan Beyin kar- deşi — Yıldızla nlşan çevremdir. Bu çevreyi Yıldıza yetiştir; kar- deşi Aliye verirsin... Yıldız beni unutmazsa onu saklar, ben onun Armağanını sıcak kanımla yıka- dıml..,, Sonra sustu ve birdenbire “Allahi,, Diye gözlerini kapadı... Yaralı nefer sözünü güçlükle bitirdi; kılıcının ve kanının hakkı olan Macar küheylânını ve Üze- rindeki ganimet silâhları çekerek yanında bir sopa gibi asilı * kırık kolunun — parmaklarından — hâlâ kan damlayarok kale içine doğru yürümeğe başladı; — ölümlerden, kılıçlardan, yaralardan bu k*dı kayıtsızca söz eden bu askerin gözlerinde birkaç dıılı yaş olduğunu Ali pek Iyi gör- müşlü. Ali kurumuş ve pıhtili kanla sertleşmiş sırma İşlemeli mendili Kur'anı tuttuğu gibi bir ihtiramla elinde tutuyor ve yüreği dönmüş bir halde ona bakıyordu. Bu ku- rumuş - kirmızi kan!.. Demek ©o çakır gözlü —sevgili Mehmetten dünyada sade bu kurumuş, koyu ve kırmızı kan kalmıştı!.. Ali, nihayet bu kudsi yadigârı tapınma saygısile koynuna sokmuş, eve doğru yörümlüştü. Artık sey- rettiği — muharebeyi, — kazanılan zaferi düşünemiyordu.. Vakit vakit elini göğsüne, — kanlı çevrenin durduğu yere götürliyor, orada Oganki göleryüzlü şehit delikanlı- nın yüreğinin hâlâ bildik ve şen urduğunu duyuyordu. Sırmalı çevreyi A'i kendi de tanınlıştı. Dört beş ay evvel ablası yıldız. kendisini bahçenin tenha bir köşesine çağırmış, tit- reyen çüzel elile ve yüzü pembe dalgalar a bir kat daha güzelleş- miş olarak: — Ali — kardeşim, — demişti; "bunu Çakir Mehmede ver. Sakın kimseye göslerme, söyleme! Ali, yine vakit vakit evde ihtiyar kadın'ar, hatta hizmetçiler ve komşular — tarafından ablası Yıldızın Çakır Mehmede hnişanlı olduğunu duymakta idi. Demek çocuk şimdi kız kardeşine de iki katlı bir felâket haberi . götür- meye mahküm İdi. Biraz sonra Ali evde münasip bir fırsat bularak çevreyi Yıldıza verdiği zaman genç kız ayakları kırılmış gibi odanın — tahtaları Üzerine diz üstü düştü, kanlı men- dili dudaklarına götlürerek - ezil- miş, sessiz kaldı... Sonra büyük ve loş odanın lâkayt duvarları arasında iki kardeşin hıçkırıkları biribirine karışmıştı. İşte bu gece, Aslan Beşin dört kişilik ailesi beraber oturur- larken, büyük gümüş kakmalı ta- bancayı süzen Ali, iki Üçkısa gün içine sığınmış bu velveleli ve acık- h hâdiseleri hayalen bir daha ya- şıyordu. Birax ötede sessiz İş gören Yıldızın gözleri önünden vakit yakit kızıl bir bulut geçiyor, oda olduğu gibi gözünden siliniyor, bu kızıl bulutun İçinde çakır göz- lü, kıvırcık saçlı bir delikanlının etrafını surmış bir çok zırhlı ve merhametsiz. düşmanlarla döğü- şerek atından düştüğü — görülü- yordıı. a Dıli Aslan dıyıınıktı ıldı- ga yastıktan sert bir hareketle doğruldu; — kız kardeşile — Aliye bakarak sordu: — Daha uykunuz gelmedi mi? Küçük kardeşlerin ikisi de. hemen ayağa kalktılar. — Yıldız zaten çoktanberi boğuluyormuş gibl acı, bir sıkıntı duyuyordu; gözyaşlarını istediği gibl boşalt- mak, doya doya ağlamak İstiyor- du. O, daha önce odasına kaça- caktı. Bu evin içinde mevcudiye- tine biçbir zaman halel gelmiyen sert aile disiplini onu İzin bekle- miye mecbur etmişti. Erkek ve kız kardeşler yatmak üzere dışarı çıkınca Deli Aslan ile annesi bu tariht odada ve bir dil ile uzaklardan kimbilir. nanl bikâyeler anlatan çıtırdılı ocağın karşısında başbaşa kaldılar. Bir ikl dakika İçin tekrar sa- ğır ve ağır bir sessizlik odayı ezdi. Ana, oğul sanki ikisi de bir- birinden önce söze başlamaktan korkuyorlardı. Sonunda Deli Aslan dedi ki: — Anne, Yıldızı pek düşünceli görüyorum. Annesl dalgin nazarını ocağın alevlerinden çevirdi ve içini çekti: — Ayıplama Aslan; gençlik buş iki gündür. gizli gizli ağladı- gı ben de - biliyorum. Fakat elimden ne gelir; talisiz Çakır Mehmede ben ağlamıyor muyum? ( Arkası var ) SON POSTA Tösirlü Bir Tavsiye Doktor — Hastalığınız gayri kabili tedavidir. Ümit yok. Hasta — Fakat doktor ! Bir tavsiye ınoklubu ıekirmişuml Genç Kızlar Hangi Tipe Mensupsunuz? Yuvarlak Başlı Esmer Kadın (Baştarafı $ inci yüzde) işlerinden büyük bir zevk, derin bir iftihar duyarlar. Yalnız başına çalışmaktan hoşlan- mazlar, Onların dimağı başkalarile rekabet halinde oldukları zaman daha iyi işler. Onun için İş sahasına atılmak istedikleri zaman ya büyük bir ticarethaneye gir- meleri, yahut daima' kalabalık bir muhit içinde çalışmaları lâzımdır. Sinirleri — gayet — kuvvetlidir. Gürültüden, patırtıdan, ufaktefek üzüntülerden müteessir olmazlar. Dansı çok severler, fakat vü- cutları sağlam olduğundan fazla Idman yapmaya ihtiyaç hisset- mezler. Onun için spordan ve sert vücut hareketlerinden pek hoşlanmazlar. Ancak, bu tip kadınların bü- yük bir kabahatları. vardır. ki © da boğazlarına çok düşklün olmalarıdır. Çok yerler ve bunun neticesi olarak da dalma şişman- lamaya müstaittirler. Zevk aldıkları herşeyi ifrat derecesine vardırırlar. Bunlar elbiseye ve giyinmiye çok meraklı. olurlar. Elleri ve ayakları küçük ve gayet güzel olduğu için bilhassa eldiven ve iskarpine çok para verirler. Her çeşit elbise, en çapkın duruşlu şapka ve bi'hassa dantelli, süslü tuvaletler, şık ve zarif yaka ve kollar, acayip şekilde bilezik- ler ve el çantaları bunlara - von derece yakışır. Ciltleri ekseriya İnce, nozik, yumuşak ve yanak'arı da penbe olur. Bunu daima ayni yumuşak- hkta tutmak iİçin ona hergün itina etmek, temizlemek ve sarkmasına mani olmak için de arasıra cildi sıkıştıracak kremler - ku'lanmak lâzımdır. Bu tipteki kadınlar her şeyi Fsollstimal etmiye müstait olduk- larını ve ciltlerile vücutlarının bu- na her vakit tahammlül edemiye- ceğini hiçbir zaman unutmamalı ve ona göre hareket etmelidirler. TEYZE DOYÇE ORİENT BANK Dresdner Bank Şubesi Merkezi: Berlin Türkiyedeki şubeleri: Galata - istanbul - izmir Doposu: İst. Tütün Gümrüğü * Her türlü banka işi * IK ÂYE ALTlNCl Karı koca genl. ve boq daydılar. Her gün tiyatroda gös- terdikleri numaraları prova edi- yorlardı. Bu da ip savurmak, ucul) ilmikli iplerle bazı — maharetler göstermek, nişan atmak kablin- den — bir. kovboy ( Amerikan çiftçisi) numarası idi. Bu oyunla- rile dünyanın hemen hemen her tarafını — gezmişlerdi. Şimdi de Londrada Üçüncü derecede bir tiyatroda oyoıyorlardı. Kazandıkları para — ehemmi- yetsizdi. Zoru zoruna geçinebili- yorlardı. Silviya bir türlü bu sefil hayata alışamamıştı. Gözü parada, debdebede idi. Fakat bu gidişle bunlara kavuşmak ümlidi yoktu. Ikinci, Üçüncü derecede tiyatro- larda âdeta sürünmekle geçen bu hayat birkaç sene sonra gençliğini, güzelliğini de kemirecek, ondan sonra para da, debdebe de fayda etmiyecekti, Büötün kabahati — kocasında bulayor, onu abdallıkla, gevgek- likle itham — ediyor ve Bsık sık kavga çıkarıyordu. Diğer taraftan Kole karısının bu haletiruhiyesini korku ile tet- kik ediyor. Silviyanın — sık sık elinde fazlaca para bulunduğunu, lüzumsuz ve haval masraflar yap- tığımı görüyor ve kalbini müthiş bir kıskançlık kemiriyordu. Birdenbire kapı — vuruldu ve içeriye iri yarı, koca göbekli kırmı- ze yüzlü birisi girdi. Bu tiyatronun komisyoncusu Smien idi. Odanın ortasında durdu, şapkasını arka- ya yıktı ve — cebinden çıkardığı çarşaf kadar büyük benekli bir mendile —alnının terini silmiye başladı. Karısı ile yeni gelinin biribi- rine bakışlarına dikkat eden Ko- lenin kafasında birdenbire şimşek çaktı. Gözlerini kırıştırıyor, hay- retle Smien'e bakıyordu. Acaba?.. Smien mendilini cebine koya- rak Kole'e döndü ve sabırsızlıkla; — “Bana no bakıp dürüyor sun, haydi bakalım şu numaranızı yapınız da görelim, Bekliyecek vaktim yok ! ,, dedi. Kole sepet sandığının içini karıştırıp avadanlıkiarını çıkarır- ken her nasılsa karısının makyaj kutusunu cüşürdü ve içindekiler ortalığa döküldü. Bunların arasın- da bir de ayna vardı. Kald rirken, her nasılsa aynanın içine baktı ve birdenbire vücudu gerilerek donakaldı. Aynaca Smien'nin elinl ağzına götürerek Sılviya'ya — bir öpücük gönderdiğini ve karısının da ona mukabele — ettiğini gör- müştü. Artık herşeyi anlamıştı. Şüp- heleri hakikat olmuş ve karısının aşıkını bulmuştu. — Demek karısı onu aldatı ordu !.. Silviya karısı.... Hem de bu kaba, iğrenç, sakil herifle...... Birdenbire kendini topladı. Kutuyu kapadı ve karısını yanına çağırarak numaralarına başladı- lar. Alnındaki çizgi derinleşmiş, gözlerinin bakışları bir tuhaf ol- muştu. Numarayı — bitirdikten Gsonra komisyoncuya döndü ve fikrini sordu: Smlen sigarasının külünü silki- yor ve eıuıyırek kapıya doğru gidiyoı — Ki Mımıkıllı bir. numara bul da, beni ondan soora çağır olmaz mı? Hem zavallı. Silviy anın kabahati ne?.. Barl bırak ta ona .rn. —— — Ingilizceden : —— BIÇAK “kendi başına yapacağı bir numara vereylim...,, Birdenbire Kole kendini tuta: madı; — *“Defol buradanl.. ,, diye bağırdı. Fakat Smien kapıyı açarken kendini toparladı ve daha nazik bir sesle : — * Bir dakika...,, dedi. Smien döner dönmez boynun: da bir ilmik hissetti. Sigarası ağzından düştü. Müvazenesini bul madan Kolenin savurduğu ilmik- ler ellerini, kollarını ve bütün vücudünü sımsıkı sarmış bulunu: yordu. Silviya şaşırmıştı. Bir çığlılı kopararak kocasının Özerine atıldı — “ Ne yapıyorsun Kolıî Bırak gitsinl,, — * Sen karışmasan daha iyi edersin Silviyal,, Kole, Komisyoncuyu yerinden kaldırdı. ve duvara dayadı ve dimdik duracak surette onu du- vardaki — halkalara bağladı ve Smien'in hayret ve korku ile ken: dine dikilen nazarlarına aldırmı- yarak: — “Demek ki numaramı be- yenmediniz öyle mli ? Pekâlâ... Size yeni bir numara göstereyim. Daha tamamile tekemmül etmedi amma zarar yok...,, Karşısındakinin iliklerini don- duran — vahşi bir. tebessümle sırır tıyordu: “ Tiyatro komlsyoncusu olmak ne İyi şey değil mi? Artistin karı sına göz koydummu, herife iş vermezsin. Bir müddet sonra zavallı adamcağız parasır - kalır ve güzel karısı da onu bırakıp kaçar... Ne kadarda kolay de* ğil mi? ,, Smien korkudan titriyordu. Silviya olduğu yerde bızlı hızlı soluyordu. Kole gözlerini Smien'e dikmiş devam ediyordu: — “ Yal Ne güzel bir hayat.. Fakat devam ederse azizim. » Sepet sandığı tekrar açtı ve bu defa içinden altı tane sivri uçlu bıçak — çıkararak - bunları biret birer ve yelpaze çeklinde sol eline mraladı. Sonra komisyoncu* dan on beş adım mesafede durdü vâ şapkasıni çıkarıp yerlere kadar eğilerek: — *" Oyuna başlıyoruz ,, dedi: Bıçaklardan birini sağ eline aldı — ve karşısındakine ılııl almıya başladı. Silviya çılgın gibi ııılıdıl fırladı ve koşarak gidip kocasının önünde durdu. -" Çokll önümden Silviyal » “ Çekilmeyeceğiml.. Sep lnııı ne zannediyorsun? Ben onu sevmedim, niçin seveyim?.. Sep adamakıllı çıldırmışsın... ,, “ Çekil önümden — diyorum sanal ,, * Çekilmeyeceğim, ,, Kole — bıçakları yere - birkti ve Silviyayı kucaklayarak odanıl öteki köşesine götürdü ve onü d sım sıkı duvara bağladı, Silviy& çırpınıyor, bağırıyordu: — Deil.. Sen de:irmişsin. He” rifi öldüreceksin, hapislerde çör rüyecek be ki de asılacaksın... Yap” ma Alah aşkına, yapmal,, ( Sonu yarın )