4 Mayus Uruslar Kurumun- da Çıkan Hukuki Bir Mesele Cenevrede Almanyamın — stiânlane a: Si kında — Uluslar Kurumu konseyince — verilen manevi takbih karzarının üzerinden bir hayli zaman geçti. Fakat bu davada müstenkif kalan Danimarkanın hattı hareketi, bir hayli dedikoduya sebep olmakta Gevam ediyor. Bunun sebebi şudur: Danimarki hükümeti, Ulunlar Ku- rumu konseyinde şimal momleketleri grubu denilen İsveç, Norveç ve bir de Danlmarkadan mürekkep devlet. İer zümresini —temsil — etmektedir. Temsil aırası Dunimârkada olduğu içindir ki, Uluslar Kurumu koaşeyin- de onun murahhasını mevki almış görüyoruz. İsveçte, Iktidar mevkiln- de Soayalist partisi bulunmaktadır. Binaenaleyh — Almanyada — vaziyete - hakim olan Hitlerizme giddetle mu- haliftir. Bu hükümet, isterdi ki Da- nimarka da diğerleri gibi Almana yanın hattıhareketini kötü gören ek- seriyot zümresi Aarasında bulunsum. Danimarka bunu yapmadı, ekseriyete Mmuhalif — bir. vasiyet te takınmadı, fakat — müstenkif kalmak — suratile bir nevi bitaraflık gösterdi. Halbuki tömell ettiği zümreya dahil bazı deve Detler, Danimarkamn bu işte kendi- Ter'ne — danışımadığını ve Öz reyile hureket etmek suretile vekâlet vazife. Gini sutletimal etliğin! söylemek İsti- porlar. Hâdise, Uluslar Kurumunda Gdikkate değer bir hukukt ihtilâf gıkarmıştır. Her me kadar bu vesile WNle Danimarka hakkında gu veya bu tedbir alınması mevzubahs değilse de giddetli tenkit ve neşriyat yapılması Mü da Önüne geçilememektedir. Dani- Mmarkanın Uluslar Kurumundaki vari- pyeti, bu noktadan güçleşmiştir. n Süreyya Marsilya Faciası Yeniden Görüşülecek Cenevre, S$(A. A.) — Kıral Aleksandr. ile bakan Bartu'nun ölümüne. sebebiyet veren Marsilya Bulkastinin — sıyasal mesuliyetleri meselesi uluslar kurumu konseyi- nin 20 Mayıs toplantısı ruzname- sinde resmen yazılı bulunmak- tadır. K 925 Edebt Tefrikamız B — Söyle, diyorum — sana... Kim kimi vuruyor? — Otelci Ömer Ağa, birden durmuştu, ve birşey hatırlamış gibi gözlerini kırpıştırarak geriledi ve elini ağır ağır alnından geçirdi. O, jandarma mülâziminin takibe çıktığını biliyordu. Fakat kimi kovaladığını da biliyordu. Haceri koruyan temiz yürekli genç zabit; Hacerin akrabası, Bekir' Efeyi takip ediyerdu, ve bir haftadan- beri,| Bekir Efe kaçıyor, Cevat Bey kovalıyordu. Bu, yakınlaşan #llâh sesleri, bu kaçıp kovalama- Hın son kerteyo geldiğini anlatı. Yordu. Ömer Ağa, ne cevap verece- Binl şaşırmıştı : — Tuhaf soruyorsun be Ha- tim! — Karanlıkta, — biribirlerine kararlamasına altıyorlar, belli olur mu ki !.. Hacer, otelcinin senindeki şaş- kınlıktan ürktü, kendine geldi. mer Ağanın yakasını biraktı, fakat yine içi içine sığmıyordu : " — Peki amma, bunlar biribir« krini kıracaklar m? n — Ne yapılır ki?.. Aralarına ' Çam Tırtılları ( - SON POSTA Hitlerin, Evvelce Yaptığı Teklifleri İtalyanlar Habeşistan Yolunda Napoli, 2 ( A. A. ) — 83 c piyada alayına mensup kuvvet- lerle kumandanlarını, otomobil ve diğer harp malzamesini taşımakta olan Ganj vapuru Şark! Afrikaya hareket etmiştir. Askerler, rıhtıma toplanan bi- yük! halk kütleleri tarafından teza- hüratla selâmlanmıştır. Lehistanda Kar Felâketi Varşova, 3 (A.A.) — 36 aa- attenberi Lehistanın her tarafına şiddetli kar yağmaktadır. Eriyen kar yığınları yolları kapatmakta ve şimendifer münakalâtını dur- durmaktadır. Hasar bilhassa çi- çek bahçelerinde çoktur. Tekrar siyasal bir nutuk söyliyen Baş- bakan Makdonald Yeni yapılan İttifak Le- histanı Korkuttu İtaly—alse Memnundur Roma, 3 (A. A:) — Fransız - Sövyet misakı, orta Avrupanın emniyetile uygun olması sebebile mermnuniyetle karşılanmıştır. Lehistanım Tuna konferansına Iştirak kararı, bu hükümetin tek- rar Almanyaya yakınlaşmasından korkan İtalyayi tatmin etmek- tedir. Varşova, $ (A. A.) — Lehis- tan, Frarnsız - Sovyet — karşılık'ı yardım misakının kendisini dışar- da bırakmasından korkmaktadır. Bu misak, Fransız - Lebistan itti- fakı ile Lehistan - Sovyet ademi Fzana: Mahmut Yesari girmekte olmaz... Hem, gözgörzü görmüyor, adam, kör kurşunla vurulur, Hacer, bir yaprak — gibi titre- yerek bakıyordu: — Peki, sonra?.. Silâh sesleri, biraz ara verir gibi olmuştu, Bu, çarpışmanın gevşediğine de alâmet olabilirdi; yalnız, yenilen, gerileyen hangi taraftı? Körlemeden de atılsa, bu kadar kurşunlar, hep havaya, boşa sıkılmamıştı. Hacer, merdiven başında du- ramadı, odasına döndü: — Ömer Ağa, bir lâmba ge- tir... Benim lâmbanın şişesi kırıldı. Otelci, silâh sesleri, arasında, yukarıda da gürültüler olduğunu duymuştu. Fakat bunu araştırıp sormağı, artık sabaha bırakmıştı. Ömer Ağa, merdiven başında- ki idareyi, genç kadına uzattı: — Şunu bir yol al... Ben, aşa- ğgıdan başka ışık getiririm. Hacer, bu, kör ışığa da razıy- di. Çenesi atıyor, dişleri çatırdr yor; sırtı, omuzbaşları katılacak gibi titriyordu. Mantosuna sarıldı, yatağın kenarina büzülerek oturdu. tecavüz misakımı bözmadığı tak- dirde Lehistan endişe etmeye- cektir. Belgrad, (A.LA.) — Mintakavi misaklara daima taraftar olmuş olan — Yügoslaya, Fransız « Rus andlaşmasını memnuniyetle kar- gılamaktadır. Fransaya Gelince Paris, 3 (A.A.) — Gaxeteler Fransız - Rus andlaşmasının im- zalanmasını büyük bir memnunl- yetle karşılamaktadır. Fıigarada Vladimir Ormesso diyor kir “Merkezi, Şarkl ve garbi Av« rupada sulhün küvyet'enmesi ile alâkadar bütün devletlere açık olacak bir andlaşmayı tercih ede- rim.,, Çok yakından iki silâh takır« dadı, Hacer, yerinden de sıçraya- miyordu, Takırtılar, aralı aralı aksetti, sonra tavsadı. Hacer, ses duymak için, kulak kabaruyordu. Tok bir takırtı. . Sozura bu takırtının hava boşluk- larındaki sarsak uğul.usu... sonra, birdenbire çöken ağır, katı, ka- ranlık bir seseizlik... Hacer, bu, birdenb're çöken ağır, katı, karanl.k sessizlik içinde kendini unutmuş, kaybetmiş gi- biydi. Havada bir kibrit çakılmış da, onun gözlerinin öülünde hızla do- laştırı'mış gibi, Hacer, karanlığın içinde ışıktan burguların dolaştı- ğini görüyordu: — Ne clmuştu? Kim kaç- mıştı? Kovalıyanlar mı — ger'le- mişlerdi? İki tarafta da yorulmuş, dinle iyorlar mıydı ? Yoksa, kar- şılıklı atılan kurşunlardan iki ta- rafı da mı kırılmıştı? Hacer, yerinden kımıldamağa korkuyordu. Biraz evvelki silâh takırdıları- nın tehdidi altında, bütün kasaba susmuş, sinmişti. Birdenbire 80- kakta koşuşmalar oldu... bu ko- şuşmaların arkasından, taşları sö- ker gibi çatlıyan nal aesleri du- yuldu... Hacer, — düşünemiyor, — bekli- du. Nal sesleri, yakınlaşıyordu; so- Tekrar Etmesi İstenecek Fakat Ingilterede Yine Korku Hüküm Sürüyor Londra, 3 (A.A.) — Ayvam kamarasında — harici — siyasaya dair bir nutuk vermiş olan baş- bakan Makdonald, geçen Berlin görüşmelerinde Hitlerin, komşu- lariyle birer ademitecavüz misa- kı yapmaya —hazır — olduğunu, sonra bu misakların - birleştiri- lerek umumi bir ademitecavlz misakı gekline konmasına itirar etme; ini söylemiş ve: ce buna ehemmiyet . verilmemiştir. Lâkin şimdi Hitler, ilk tekliflerini daha müsbet bir şekilde tekrara davet edilecek gibi görünüyor.» demiştir. akdonald, Alman deniz silâh- lanmasının, tam yeni İngiliz tahtel- bahirleri yapılacağı &ıraya tesadüf #etmesine de İşaret etmiş, fakat yakında umumi bir silâhsızlanma meselesinin tetkikine tekrar fır- satlar doğması muhtemel bulun- duğunu da söyleyerek nutkunu mikbin bir ifade lle bitirmiştir. Bu arada hariciye bakanı Sir Con Simon da söz alarak, Alman hava silâhlanması hakkında da- ha evvel Avam kamarasına ma- lâmat ve rakkamlar vermiş oldu- ğünu söylemiştir. Muhalif parti- lçr hükümetin güttüğü siyasayı tasvip etmiştir. Muhafazakâr partisinden Çur- çil, ulusal müdafaa siyasasını tenkid ederek tecerrüd temayül- leri aleyhinde bulunmuş ve Fran- sa ve İtalya ile çalışma birliğini tavsiye etmiştir. Fakat Bir Endişe Londra, 3 (A.A.) — Lord Edenin parlâmento kâtibi Kran- bürn, kendi kanaati olurak demiş- tir ki: *“ Kuvvet politikasının muvafe fak olamıyacağı İylce anlaşılırsa, hârbe — sörükleyen — kuvvetlerin | kağın — kerpiçleşmiş — toprakları deşildi ; taşlar söküldü, parçalandı sanki... Bu yaklaşan nal sesleri, silâh takırtılarından fazla Haceri üz- müştü. Kör kurşunların arasından sıyrılıp kurtu'arak karanlıkları bir şimçek gibi delip atını dörtnala süren kimdi ? Uzun yelelerini Orperte Ür- perte kişneyen al at, genç jan- darma mülâziminin atı, Hecerin gözlerinin önüne gelmişti. Hacer, bu hayale, daha fazla 1sınmak, onu daha fazla benimsemek için, gözlerini yumdu... Nal sesleri, otelin sokağında, bir demir kamçı gibi şaklıyordu. Bu demir kamçı, bütün hızı- le Hacerin kalbine çarpsa, yine onu öldürmiyecekti, Demir kamçı şak'adı. ve bir- denbire kırılmış gibi otelin önün- de durdu, O anda, Hacerin kal- bi durmuştu; Hacer, kalbinin at- «-— masile değili, kulağının duygusile yaşıyordu. Attan, biri yere atlamıştı. Yorgun beygir, aksırır. gibi titiz titiz kişnedi. * Otelin kapısına, yumrukla vu- ruluyordu. Hacerin beyninlin içi, yine bur- kuluvermişti: Acaba, — jandarma elinden kurtulan kaçakcı, şimdi, oteli açtırıp, ötelde mi saklanmak istiyordu? | sındakinden almak İster. Savy'a 5 Gönül, İşler Biricik Kız Evlât Eyi Karı Olabilir. Mi? Bu suali bana bir genç so- ruyor; * — Ben, diyor, allesinin bi- ricik evlâdı olan bir kızla sevişi yorum. Her tek evlât gibi bu kız da şımarık. Hayatında hiç bir dileği reddedi'memiş. Ne istemişse yapılmış. Hiç bir sözüne hayır denmemiş. Bu kızla evlenirsam — —— idare edemiyeceğimden korkuyo- rum. Siz ne derziniz? Cemsl Evlilik kargılıklı bir alış verlş- tir. lasan verdiği kadarını karşi- Yalnız Almiya alışmış olanlar — evliliğin istilzam ettiği fedakârlık karşısın- da şaşırırlar. Tek kız evlât, evde yalnız al- mağa alışmıştır. O, her şeyl İster ve her İstediğine kavuğür, Fakat vermiye gelinca, bunun ne - oldu- ğuanu bilmez, onun için tek evlât hodgâm ve hodbin olur. Onu memnun etmek güç olur. Tek evlâdın ikinci kusuru alle- sine çok düşkün olmasıdır. Bunlar annelerinin eteklerinden ayrılma- dıkları için, ufak bir müşkül karşısında onların şefkatine iltica edip gözyaşı dökmek ihtiyacını duyarlar. İkide bir annelerinin yanında yaşamak ihtiyacını göz- terirler. Bu noktadan da geçim biraz güç olur. Mamafih bu mutalealar umvmi görüşlere dayanır. Iyi bir aile İçinde ı:!loon öyle kıymetli kızlar vardır. ki, bu fikri tamamen tek- zip ederler, Onun İçin size tavsiyeom çu« dur: Tanışma ve nişan devrini mümkün olduğu kadar uratarak onun bu kusurunu anlamıya çalı- şınız. Bu uzun çalışma size mes'ut olacağınız kanaatini verirse cv- lenmektan çekinmeyiniz. TEYZE önüne geçilebilir. Biz, mesuliyet- kerimizi üzerimize Almaya harırız. Harbin bugün bile uzun seneler için bertaraf edilebileceğine ina- biyorüm. Ancak kaçamak yolları tutarsak, tamirl mümkün olmıya- cak bir felâketle karşılaşacağız.., Otelci Ömer ağanın sesi du- yuldu: — Kim 0? Dışardan tok ve sert bir ses, azarlar gibi cevap verdi: — er Ağa... Benim. Ha- mit onbaşı... — Senmisin çavuş? Geçmiş olsun hele... Duruncu, şimdi açı- yorum, : Aşağı taş sofuyı ayak - sea- leri doldurdu; — bir. kilit gıcır- dadı, bir sürğü çekildi. Bir. kok- demiri kaldırıldı; — hantal, bat- tal han kapısı — gıcırdayarak , eöneye esneye açıldı. Hacerin ümidi sönmüştü. Otel önünde duran at, jandarma mü- lâziminin al atı değildi. Fakat gelen, jandarma çavuşu, onbaşısı idi; ondan doğru birşey öğrene- bilirdi elbette.. Bir şeye şaşmıştı. Otelci, bu kadar gürültü ile açtığı o battal kapıyı, istediği zaman sesizce açabiliyordu. Bu, otelin emnlyet altında olduğunu, jandarmalara anlatmak mıydı? Gece yarısında, belki de sa- baha karşı, silâh takırdamış kur- şunlar atılmış; kaçmalar, kovala- malar olmuştu? Otelcinin, bütün bu gürültüler arasında, san'atının iaceliklerini düşünmesi düşüne- bilmesi, Hacerl biraz şaşırtmıştı, (Arkası var)