4 Mayıs 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

4 Mayıs 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ğ4_!ı;:ı (Mütareke devrinin tarihi ) b Her hakkı mahfuzdur. ahdettinin, İstifa Eden Kabineye Yaz- Yazan: Ziya Şakir SÖN POSTA No. 13 4/5/85 aa aa dığı Mektup Çok Âmiyane Idi.. Istirhamı âcizanemizin lütfen (Rbul buyurulması temenniyatını, tanımızın refah ve selâmeti ve vlet ve milletimizin terakki ve lisi ve zatı hümayunlarının âfürü ömrü şevketleri teferrü- terdifen arzeyleriz.| Padişah, bu istifanamzyi okur umaz fena halde hiddetlenmişti. “lhassa ( Ahmet Rıza Beyin - del seniyeye atfen - İcra ettiği Üllgıhı, muhafaza ahkâmına ettiğimiz kanunu esasi ile bili telif görülemedi. ) Mealin- İ eümle, padişaha büyük bir vermişti. Çünkü padişah sözlerden : — Sen, yemininde hânis oldun. Manasını istidlâl etmişti... O larda efkârıumumiyeyi kendi dine çevirmek İsteyen padişah, ecümleye karşı kendini müda- etmek İstemiş, mabeyin baş Mübl Ali Faat Beye bizzat söy- İTerek yazdırdığı şu - cevabi - ydaki vükelâ odasında bek- Jen - Nâbi Beye göndermişti : Padişahın Cavabı ÜYü (Müsta'fa kabinenin istifana- ini, teessüfle aldım. Kabinenin hakkında, ferden ferda, lyet ve itimedım vardır. Ka- Esasinin bahşeylediği bir kı istimal etmeyip maksadım, hahane ihtar ve nasihatten idi. Bu ihtaratımın Kanunu ahkâmma mugayir bir ha- gibi ad ve telâkki olunma- tecesüf ederim. Buna bi- kabinenin — istifasını ka- mecbur . oldum. — Bilcümle datı gayri muhikka red ve olunduğu gibi, bu lsnadatı Aynile inde ederim.| Padişah, ihtimal ki bu cevabı p diplomatça — yazdırdığına tmetmişti. Filhakika öyle ok Ofp a beraber, - daha ziyade - ŞiTperestane bir, ikiyüzlülüğü a etmekte idi. Fakat asıl ht hakikata gelince: Padişah, karşısında İlk cür'etini gös- lş, ağır bir darbe ile meşru- n mühim bir umdesini ezmiş, Unu esasinin bir maddesini de dvermişti. Ve sonra.. Ifade a da, bir Padişah ile vükelâ arasında geçmesi lâzım ağır başlı ve ciddi lisandan mektep çocuklarının bir- ine dargınlıkları esnasında tadıkları sözlere benzemekte Mesele bununla kalsaydı, yine tey değildi. Aslı tarihi facia, Rün sonra başgöstermişti. İs- te, cuma günü padişaha pelı ve kabule iktiran etmiş- dzar günü de (sabık vükelâ Ü) Ahmet Rıza bey tarafın- (ba iradelseniye) fyan mec- davet edilmişti. .th, içtima haline gelince, Rıza Bey kürsüye geçmiş, söylemişti: S Müstafa kabine beyeti hu- Şahaneye takdim ettikleri zatı akdesi hazreti min.. Meşrutiyete sada- ettikleri yeminde hânis iddin — eylemişlerdir. dolayı.. Zati hazreti hi- tahi, sabık kabine hak- General Ahmet İzzet kında bir karar ittihaz olunma- sn.. Muhterem âyanına havale buyurmuşlardır. Ahmet Rıza Beyin bu sözle- rini müteakip, çatlak ve hbırıltılı bir ses yükselmişti: — (Sabık) kabine değil, (sa- kıt) kabine demeli... Çünkü bu kabine, daha teşekkül ettiği gün, gerek millet ve gerek makamı muallâyı hilâfet nazarında sukut etmişti. Bu sözleri söyliyen (âyan Aza- aından, damadı hazreti. şehriyari, Ferit paşa) idi. Abdurrahman; Şeref. Bey, bu asil ruhlü ve ağırbaşlı zat, ertik sabredememişti. Kürsüye gelmiş, hiçbir istizah hakkına malik olmi- yan Ayııı meclisinin; ne bak ve ne sıfatla sabık vükelâyı buraya davet “ettiklerini ileri sürerek, âyan re'sinin ve gerek haysiyete tecavür eden Damat Ferit paşa- nın yüzüne çarpmak istemişti. Fakat, âzadan Azeryan Efendi, daha evvel hareket etmiş, haklı bir asabiyetin verdiği teessürle: — Böyle bir zamanda, padi- şah ile Heyeti Vükelâsı ve Âyanı arasında böyle bir münazaa ve münakaşa zuhur etmesi, vatanper- verliğe muvafık değildir. Biraz düşünelim. Tarih, bu halimize, ne der? Demişti.. Ayni zamanda kimin tarafından söylenildiği — anlaşıla- mıyan şu sözler, yükselmişti : — Âyan meclisini, (Taşkışla Divanıharbi)ne çevirmek istiyorlar. Artık mecliste, önüne geçile- miyecek bir ateş, parlak istida- dını göstermişt. Ahmet Rıza Bey, mütemadien: — Şevketmeab efendimiz, meclisin kararını bekliyor. Sözlerini tekrar etmekte idi. O zaman mecliste teessürle titre- yen bir ses yükselmiş: — Kabinenin ef'alinde ve is- tifanamenin münderecatında her- ne varsa, cümlesinin mes'uliyeti bana alddir. Mademki Millet ve padişah beni istemiyormuş.. şu halde; ben de artık siyasi hayatı- ma kendim nihayet veriyorum, Üzerime aldığım mesuliyetten do- layi hakkımda yapılacak bir mua- mele varsa, İşte, buradayım. Ve- rilecek kararı bek iyorum. Demişti. Bu sözleri söyleyen- de, İstifa eden kabinenin reisi, Abhmet İzzet paşa idi. lzzet Paşanın bu sözleri, bir- denbire mecliste bir sükün hasıl etmişti. Bu, bir anlık sükünu, yi- ne Ahmet Rıza Beyin rakik sa- dası ihlâl etti: — Şevketmeab efendimiz, meclisin kararını bekliyorlar. Hayrete şayandır ki, buna, da- mat Ferit Paşa bile şu cevabı verdik — Efendim !. Bu — ifadat tÜzürine artık ne yapılabilir ?.. Birdenbire meclis tavanlarında gürültülü bir ses yükseldi : — Müzakere, kâfi.. bu bapta, meclisçe ittihaz edilecek hiçbir karar yoktur, Bu gürültülü ses, çarçabuk kesildi. Çünkü kanunuesasiyi ayak- lar altına alanların haksızlığına tahammül — edemlyen — ASzalar, mec'is salonunu — terkedivermiş- lerdi. Y Arkani var ) Malatyalı Gençler Toplandılar Istanbulda muhtelif mektep- lerde tahsilde bulunan Malatyalı gençler geçen gün toplanmışlar, blr cemiyet kurmaya karar ver- mişlerdi. Dün de kongre halinde toplanan bu gönçler İdare heye- tini ve mürakipleri “seçmişlerdir. Reisliğe Tıbbiyeden mes'ut, âza- lıklara Halis Duman, Saime, Süreyya Halil Tulun ve Nail Demireli seçmişlerdir. Hamdi ve Beşir de yedek - âzalıklara seçil- mişlerdir. Mürakiplere Lütfi, Tahir ve İbrah'ın sçilmişlerdir. Türk Cerrahi Cemiyetinin Toplantısı Türk Cerraht cemiyeti aylık toplanlısını yarın saat 17 buçukta Haseki hasştanesinde yapacaktır. Âzanın ve arkadaşların gelmeleri bildiriliyor. Hayret Verici Bir Dilenti ( Baştarafı 10 ancu yüzde V Ihtiyar yetiştirdi; — Yürekten kopan bir lütfu geri tepmek haramdır. Ben, sevap sevenlerin verdikleri üç beş kuruşu geri çevirip te, ak sakalımla ha- ram İşleyemem! Ellerim o'madığı için de, karıdan gizli olarak bir kutu takarım boynuma! Karısı, altınla kaplanmış otuz ikl dişini mkarak kocasının lâfını kesti: — Sus diyorum sana. Başımıza iş açılacak! Kadının söze devamımma da, kapının uzun uzün çalınan zili mani oldu. Az sonra şahit olduğum sahneyi ömrüm oldukça unutamıyacağım. İYarın bu röportajın daha me- raklı dlr safhasını okuyacaksınız,| Yeni Neşriyat: Köycülük Programına Giriş Köycülük tetkiklerile meşgul olan ve bu sahada birçok eserler yazan Nusret Köymen «köycülük programına girişe adında yeni bir kitap daha yazmıştır. Muhar- rir bununla köycülüğe dair be- şinci kitabını neşretmiş oluyor. Sayfa 1h İ Gazeteci ayaklarını masaya dayamış, ağzında piposu nefis bir uyku kestiriyordu. Bu gece nö- betçidi. Mesleğe ilk girişinde, her zaman heycanlı bir vak'anın çık- masını dört gözle bekliyen deli- kanlı, bir sene içinda işini kav- ramış, eski bir gazeteci pişkinli- ğine erişivermişti. Birdenbire hızlı hızlı ça'an zilin sesile sıçrayarak uyandı. Sa- at on bir buçukdu. Hemen tele fona sarıldı. Bir ses: — Size po'is müdüriyetini ve- riyorum, dedi. Konuşunuz. Polis müdüriyetinde, gazeteci- lerle uğraşan memur da, İşin ehli bir adamdı. Uzun senelerin tec- rübeleri hayatın heyecanlarına kar- şı kendisini donuklaşdırmış, âde- ta hissiz bir hale getirmişti. Bakınız ! olanı biteni size ben anlatayım : Akşamın saat yedisidir. Işin- den dönen bir erkek aparlıma- pında karısını bekliyor. Elinde, iki aydanberi aldatıldığını göz- teren de'iller var. Ağır başlı bir adam olarak tanınan bu biçare- nin şimdi bütün sinirleri ayağa kalkmış, âdeta bir deliye dön- müştü. —- Nihayet kadın eve geliyor ve gelir gelmez de fırtına kopuyor, Kendisini büsbütün — kaybeden adamcağız tabancasını — çektiği gibi kadıni yere seriyor. Apartmanın kapıcısı telefonu açarak vak'ayı komiserliğe bildi- riyor. Komiserlik te müdüriyete. Saat gecenin onu olmuştur. Ga- zetelere haber verecek olan memur — hiç — oralı” değildir. Önündeki kitapları karıştırarak siyaset dedikodularını — okuyor. Nihayet saat 11 buçukia: * Durun hele, diyor. Şu gaze- telere bir sesleneyim.,, — * Ve sonra, telefona — sarılan gazetecinin kulağına fısıldıyor: —" — A! Burası polis mü- düriyeti, işte size her zamanki cinayetlerden birisi dahal Saat 8 de, Tevekkül sokağında otuz numaralı apartımanda, orta yaşlı bir adam, kendisine ihanet eden karısını tabanca ile öldürmüştür. Katil hâdiseden sonra kaçmak İstemişsede yetişen polsler tara- findan yakalanmışlır. Hepsi bu kadar... Geceniz — hayır — olsun dostum.,, Fakat gazeteci için bukadarı çek azdı. Hemen bir taksiye at- hyarak evvelâ karakola gitti. — Ben gazeteciyim, dedi. Te- vekkül sokağındaki cinayetin- taf- silâtımı öğrenmek n Masasının — başını yemeğini yiyen memur gözlerini açarak: — Tevekkül sokağında cina- yet mi Olmuş? Bakın hele biz bilmiyarduk. Aman söyleyim de öğreniverelim bari ! diye alay et- t. Alay etti, çünkü bunu bilme- mesine imkân yoktu. Önündeki def.erde günün en küçük vakası- nın bile yazılı olması lazımdı. Euradan birşey öğrenemiyecek- W. En doğru hareket, vakit kayıb etmeden, cinayetin yapıldığı ye- re gitmekti. Hemen tekrar taks- ye atladı. Karanlık mahallelere ba- tıp çıktıktan sonra nihayet Tevek- kül sokağını ve otuz beş numaralı apartınanı buldular. Eşiği bir solukta aşan gazeteci doğru kapıcının kulübesine saldır- d. İçerden, tath tatlı uyuyan bir adamın horultuları geliyordu. Siz bilirsiniz; bir kapıcıyı böyle bir zamanda rahatsız etmek kolay bir iş değildir. Gazeteci mesleğinin en nazik İKÂYE Bu Sütunda Hergün F | Çeviren: Selim Tıynet — HAVADİS PEŞİNDE bir amında idi. Yaradana sığına- rak cama Üç hafif fiske vurdu. Fakat cevap veren olmadı. Tek- rar kuvvetle camı tıkırdatmaya başladı. Horultu kesilmişti. Kısık bir ses. “Kim o 7,, diye seslendi. Gazeteci ezile, bözüle : — Benim, dedi. — Kimsin sen? — Ben, ben gazeteciyim. Ne olur, anlatıverin bana şu akşamki cinayeti. Sen misin bunu söyliyen! kadın ıkü lere binerek haykırmıya bap ei — İşte bu da on üçüncüsü. Sizlerde ne allahın bolâsı şeyler. mişsiniz! Derken öteden kacası da uya- narak homurdandı: — Dur hele sen! Dedi, şunu kendi elceğizimle tâ cehennemin dibine göndereyim, Sonra kulübesinden fırlıyarak gazeteciyi yakazsından tuttuğu gibi ite kaka sokağa fırlattı. Arka- sından da apartımanın kapısını kapayıverdi. Uzaktan bu hali seyreden şo- för otomobilinin içinde sinsi sinsi gülüyordu. Saat on ikiye beş vardı. Ya- rım saate kadar ne yapıp - yapıp işini bitirmeli, yarımdan evvel haberi gazeteye yetiştirmeli. Çün- kü tam yarımda gazeteyi basma- ga başlıyorlordı. Bir az düşündükten sonra teke rar kapıyı çaldı. İçeri girer gir- mez merdivenlere tırmanarak so- luğu birinci katta aldı. Soldan birinci dairenin kapısını vurmıya başladı. Karşısına ihtiyar bir ka- dın çıkmıştı. Biraz evvel karısını öldüren adam burada mı oturuyordu ? di- ye soracak oldu. Daha sözünü bitirmeden, kor- kudan gözleri açılan kadın, olan- ca kuvvetile gazetecinin yüzüne kapıyı kapayıverdi. Burada da işler ters gitmişti. Fakat ne ehmiyeti var? Apartı- man altı katlıydı. Her katta 4 dai-» yardı. birinde olmazsa ötekinde aradığını muhakkak — bulacaktı. Hemen soldan ikinci kapıya ya«- naştı, çaldı. Gayet güze bir ğenç kız çıkmıştı karşısına. Gazeteci : — Allah aşkına matmazel, dedi. Bana gösteriverin şu katil kocanın oturduğu yeri. — Kaşıki dairede oturuyor, fakat içeride kimseyi bulamıya- gaksınız sanırım. Çünkü kadın... — Biliyorum, biliyorum. Dinle- yin beni biraz. Gazeteciyim. Eğer vaktim olsaydı sizinle burada sa- atlarca — konuşacaktım. — Çünkü eşsiz bir güzelliğiniz. var. Yazık ki bir dakikamı bile kaybedeme- yecek bir vaziyetteyim. Alın şa bir çift çorap parasını. Sizi Paxar günü öğle yemeğine davet edi- yorum. Fakat yalvarırım. Bana şu cinayetin nasıl — olduğunu hemen anlatıverin. Nihayet talihsizliği yenmişti. Kız, karşısında, vak'ayı en küçüle teferruafına kadar — bülbül gibi anlatıyordu. Notlarını alıp ta — gazeteye döndüğü zaman saat yarıma of yardı. Yazılarım hemen yazarak mürettiplere gönderdi. Ve sonra, işini tamamlıyan bir adamın rahatlığile derin bir uykuya daldı. * İşte size, bugün de bir gaz- teci hikâyesl.

Bu sayıdan diğer sayfalar: