Strezada Atlatılan Fırtınalar S'reza konferansı, bu sütünlardd teşrih edildiği gibi Avrupayı, iki ayrı tümreye taksim etmekle kalmadı, Tönsanın müttefiki olan Lehistanım ransaya karşı cephe almasını İntaç #iti. Ayrıca, küçük Itilâf da, azkalsın büyük müttefiki Fransa ile bozuşuyor- du. Bu iki müessif hâdisenin sebeple- Pini anlatalım: İnkâr kabul etmez bir akikattir ki aluslar kurumunun siya- #arna hâkim olan büyük devletlerin Siy. & aıdır, Binaonaleyh, onların istek: Ti Cışında birşey yapılamaz. Nitekim undan bir müddet evvel Lehistan bir teşebbüse girişti. Lehistında mevcut ekall yetler üzerinde uluslar kurumu- Bun murakabe hakkını tamımadığını bildirdi. Tâki, büyük devletler de, kendi topraklarındaki azlıklar üzerinde Ayar teşekkülün murakabe hakkını kabul etsinler. Bu iddia doğru Idi Fıkat büyük devletler bu teşebbüsü fena gördüler. Ve bu tarzı hareketin Uluslararası müahedeleri bir taraflı Bozmak demek — olduğunu — söyle- diler, Ayni — devletler, şimdi. Al- Manyanın silâhlanmasını da ayni gözle rMynr ve bakkında, icap ederse ktısadi — ve mali tedbir alınacağını töylüyorlar. Lehistan da — böyle bir Mevkide — bulunduğu için hakk Cenevreda yapılma: Ben vi takbih hareketine #demezdi ve etmedi. Fransaya kargı cepha almış görünmesi bundandır. Küçük - itilâfla — Fransanın bozulmak tehlikesine gelince; hâdise daha ziyade bu zümrenin reisi bulunan Romanya Dış Bakanı Bay Titülesko Nle Fransn — Dış İşleri Bakanı Bay Laval arasında cereyan etmiştir. Bu da, küçük itilâfın menfaatleri hilâfına ve bu teşekküle haber verilmeden Bay Lavalın bazı tanhhütlerde bulur Masındandi Bunların — başında m, Avusturya ve Bulgarletal silâhlanma meseleleri geli- söylesin; birçok elde edildiği 8) Streza SND Bilçek Siyasal " talaklara gahit olacaktı. Geçmiş olsun. B Süreyya Rusyada Bir Ölüm Moskova, 17 (A.A.) — Mer- kezi icra komitesinin en eski azasından olan Pier Smidoviç vefat etmiştir. Kendisi mütema- diyen komiteye — intihap edilen tzadan İdi Otelci, şiddetle reddediyormuş gibi kolunu kaldırmıştı: Senin — için yorulmam... Daha bir diyeceğin varsa, hiç çekinme... İşte © zaman yüreğim İncinirl Hacer, gülüyordu. Ömer Ağa, kapıyı kapayarak çekildi. Hacer, oşarak cumbaya kendini attı. Cumbadan, sokağın iki başı görünüyordu. — Karanlık, koy: KT Ce ü; sis gibi çökmüşt Ka geçenler, koyu, yaslı gölg tisin arasından görünüp huyorlardı. Hacer, Içini çekti: — Yarın! n Dedi. Sokağı yarın görebile cekti. Perdeleri örttü; Tâmbasını yaktı. Ve iılıırpl—n-lerîı:l çıkardı. antosile yatağa uzandı. Yıuul..y&ıîı. şimdiye ka- ar geçmiş ve geçecek bütün dakikalar, saatler gibi ayni ara- larla geçecek; güneş doğacaki bir gün evvelinden, yarın! diye beklenen gün, başlayacaktı! Yarınl.. Ne olacaktı... Sırma ese'erin Demir ağadan -ne haber 2elecekti?. Gecç mülâzim, otelin kaybo: Silâh Ticareti İçin Cenevrede Bir Nizamname Hazırlandı Alışveriş Ve 'Silâhlanma Kontrol Edilecek Cenevre 17 (A.A.) — Silâh Hicaretinin tanzimi için toplanan komite, bir nizamname metni tes- bit etmiştir. Metin, çu noktaları ihtiva etmektedir: Silâh imal ve ticareti arsıulu- sal umum! nizama bağlıdır. Her mali senenin başlangıcında, muh- temel muahedeyi akdeden taraf- lar, milli müdafaa bütçesine mü- himmat imal ve mübayaasi için konan tahsisat miktarını bildire- ceklerdir. Bu şekilde, hükümetler programlarıni tanzim edebilecek- ler ve mukabil kararlarında ge- cikmiş olmıyacaklardır. Devletlerin — silâh — siparişleri, Cenevre'de Ihdas edilecek geniş kontrol salâhiyetini haiz teşkilâta bildirllecektir. Bu teşkilât, kendi- sine yapılacak tebliğlerin doğru- luğunu tasdik etmekle mükellef olacaktır. Mall senelerin sonunda dev« letler, sene zarfındaki imalât, mü- bayaa, ithalât ve ihracatlarını Cenevreye bildireceklerdir. — Bir Maden Faciası Stallarten (Amerikada) 17 — Bir maden h’“h:ıı. vukua gelen ve yüzlerce ağırlı: ğında kayaları — ve kömürleri maden kuyusu üÜzerine ve içine atan İnfilak neticesinde 7 maden amelesi ölmüştür. Bir Trîıı Faclası Antiguvş ( ngillındı) 17 — Bura yıgıunlınııdı ekspres yoldan çıkmış ve makinist ile bir yolcu ölmüştür. Birçok yaralı vardır. önlünden geçecek miydi? Ve bu yarın da, birçok ma- ziye karışmış yarınlar gibi geçen gün olacaktı,. Hacer, böyle, ne yarınlar beklemişti? Bu yarınların elbette bir sonu vardı! Hacer, yarınların çoğun- dan, umduğunu bulamamıştı... Ve yine bekliyordu... Peki, bu bitmez, tükenmez yarınların, sonu en sonu, ne olabilirdi? Şimdiye kadar sonunu düştün- müş miydi ki, şimdiden sonra düşünecekti !?. Jandarma Mülâz'mi Cevat Bey, kaşlarını çatmış, kollarını kavuş- turmuştu; topuklarını birbirine yurarak mahmuzlarını çın çın dü: wn:. Bir kadının Üzerine bu kadar düşülmez.. Müdafaasız bir kadınla bu kadar uğraşılmaz... Güzelce otel kâtibi Zihni Ef., genç mülâzime, — hak vererek bakıyordu: — Cavat otelde iken dönüyordu... Beyciğim, — bizim de türlü lakırdılar Sağ olsun Muharrem BU . .N' » i MA KDA Bir silâh fabrikasında gülleler doldurulurken Sadaka Verilirken Bir Ada Halkı Biribirine Girdi Otuz Beş Kişinin Öldüğü Haber Veriliyor Londra, 17 (A.A.) — Bahreyn adalarında İran tacirlerinden bir zat sadaka dağıtırken, bu - zatın etrafına toplanmış olan halk ara- sında zuhur eden bir panik yü- zünden 35 kişinin ölmüş olduğu haber verilmektedir. I Son Posta: Bahreyn adala- n Basra körfezindedir. ve zen- gin inci adı yerlilerile doludur. Burada mühim miktarda inci istih- sal edilir. Bu adalar, aidiyet nok- tasından İran ile Irak, dolayısile Ingiltere arasında geniş ihtilâflara yol açmış bulunuyor. | Finlândiya î'S.y.ı Rusyaya Düşman Değil Helsingfors, 17 (A.A.) — Bir saylava cevap veren başbakan, Fenlandiyanın Sovyetlere — karşı aleyhtar niyetler beslemediğini söylemiş, bu asılsız şayıajarı yayan bazı Avlupa mahafilini şiddetle protesto etmiştir. Bey, ne söylemek icap ediyorsa söyledi, cevaplarını verdi. Otelde, bir haftadan fazla kaldı; hani, sesini bile duymadık, desam, ya- lan değill.. Sonra burada da öyle... Jandarma zabiti hiddetli hid- detli gözlerini kırpıştırıyordu: — Kimaede kabahat yok; fe- şadın başı, Mehmet Bey.. Ne çıktı İse, hep onun ağız yapma- sndan, çıktı, çıkıyor.. Eşraf ço- cuğu olacak! Zihni Efendi, tiksinerek güldü: — Yerli eşraftan değildir... Eski mutasarrıf Sadık Paşa, bu- rada, istipdat zamanında epey maledindi idi. Sonra buralı bir kız aldı. Tekaüt olunca 'da yer- leşti. Nenin nerelisidir, bilen yok! Mehmet Bey, işte bu, aslı bilin- meyen eski mutasarrıfın torunudur. Cevat Bey, kollarını açmıştı: — Bu kadın, Istanbulda fahl- şelik etmiş olabilir. Tövbekârlığı, kanun kabul ediyor. Sonra, ka- nun: Katile katil! demeyi; fahl- şeye fahişel dameyi yasak - edi- yor... Mehmet bey, bu kızı, İs- tanbulda tamımış — olabilir. Peki bundan ne çıkar ? bu kız, baba- sının mirasından mahrum mu ka- lacak? mallarını satamıyacak mı? işterini takip edemiyecekmi ? Otel kâtibi, mahsmm mahsun içini çekiyordu : — Vallaki, haline acıyorum... ı Cenubi Amerikada Muharebe Şiddetle Devam Ediyor Asompsiyon, 17 (A.A.) — Har- biye nezaretinin bir tebliğine göre, Şaraguna müstahkem mev- kli, Paraguvay bataryaları tara- fından topa tutulmuştur. Villa- montes mıntakasında şiddetli mu- harebeler olmuş ve Paraguvay kuvyetleri birçok esir almışlardır. Ingilterede Bir Protesto! Londra, 17 (AA. — Avam kamarasının muhafazakâr gurupu, mecar şekeri sanayline verilen lerin — kesilmesi ihtimâline karşı gelmeğe karar vermiştir. Yugoslavyada Saylav Seçimine Doğru.. Belgrat, 17 (A. A.) — Baş bakan B. Yevtiç'in, saylav nam- zetleri listesi bu sabah — tasdik edilmek Üzere temyiz mahkeme- sine bildirilmiştir. Dışarı çıkmağa, birile konuşmıya korkuyor. Hele o nalbant Şumnu- lu, Kığbeyli otelinin civarından hiç eksik olmuyor. İşsizlere, ya- renlik lârım. Sonra dedikoduyu edenlerin çoğu, Mehmet beyin adamları... Mehmet bey, Bekir efeden kurşunu yedi, halâ aklı başma gelmedi,- uslanmadı... Genç zabit, Zihni efendinin yanına oturdu; - İ — Mehmet bey, ne düşünüyor, bilmiyor. musun? Kafasının için- de gibi eminim. Herkes, bu kız- dan uzaklaşacak ; kimse ona yak- laşmıya cesaret edemiyecek. Meh- met bey, kızın bu yalnızlığından istifade ederek, önu koltuğu altı- na alacak... — Fakat sizin, kahvede açık açık müdafaa etmenirz, çok iyi oldu. Bütün sesler, kısılıverdi. Ha- ger hanım, nüfus idaresinde, ta- puda bile Demir ağa ile konuş- muya korkuyor... Size gelişim, a- sıl bunun için... Acaba, Cavat beyin dalresinde konuşamaz mı- yız ? diyor. Cavat bey, hazin bir gülüşle başını salladı; — Onu kabul - edemeyişimi kabalığıma verirse, yanarım! bi- zim dalire yene münasebetle kabul edebilirim? Fakat anlamadığım bir nokta var! Neden oteldeki odasında konuşamıyorlar? Zihni Efendi, jandarma zabi- Şişmanlamaktan Korkan Kadınlar Kadınların büyük derdi - şiş- manlamamak, Bunun için ne fedakârlıklara katlanmazlar. Kansızlığa, hasta- hğa razıdırlar, fakat şişmanlığa aslal Füsun isminde bir genç kız bana bu derdinden bahsediyor; amma, Öyle acındırıcı bir lisanla- ki, insan adeta şaşırıyor. Sanki hayat bundan ibaret imiş gibi, kızcağız — meylüs — ve bedbin görünüyor. Hatta sokağa çıkmıya cesaret edemediği için kendisini rahibe gibi eve kapadığını söy- lüyor. Bu genç kıza evvela manevi- yatını düzeltmesini tavsiye ede- rim, Şişmanlamak ye'ise düşürecek kadar büyük bir felâ- ket değildir. Hayat ne bu kadar sade, ne de bu kadar manasızdır. Sizinle kimse meşgul olmaz. Şiş- manlığınızdan yalnız siz mustarip olursunuz, başkaları bununla alâ- kadar bile olmarz. Bununla beraber size şişman- lamamak iİçin bir iki tavsiyede bulunabilirim : 1 Ekmeği kesinlz. 2 — Nişastalı yemekler ye- meyiniz, 3 — iki yemek arasında su içmeyiniz. 4 — Akşamlari yatarken hafif bir müleyyin * laksatif alnız. 5 — Sabah uyanır uyanmaz yataktan çıkınız. 6 — Hergün açık havada bir saat kadar geziniz. Bunların haricindekl tedbir- lerden korununuz. Kanınızı zayıf- latacak, sıhbatinizi bozacak per- hizlere rlayet etmeyiniz, Fakat herşeyden evvel ve herşeyden ziyade şişmanlığa bu kadar ehemmiyet — vermeyiniz. Sinir — bozukluğu, — şişmanlıktan daha fena ve daha tehlikelidir. TEYZE tinin yüzüne bakmıştı: Ömer ağanın, beni onunla nerede konuşturduğunu söyledim Cevet Bey, gözlerini açtı: — Buda tuhaf! Birden elini dizine vurdu! — Kolayı var... Demir ağanın teklifi, çok hoşuma gitti. Merd adamdır, o... Belki bu işte men- faatide var. Lâkin üe olsa, bu kadına karşı bir iyilik sayılır. Sen Hacer Hanımı görürsün. Demir Ağa, sana değil, doğrudan doğ- ruya, bana müracaat etmiş olur. Sen, yabancı durursun. Demir Ağa, bana gelir. Onunla birlikte otele gideriz. Senide çağırtırız. Hep birlik olur, Hacer Hanımın odasına çıkarız. Demir Ağa, ko- nuşacağını konuşur, Artık, buna kimsenin bir diyeceği kalmaz sa- nırim! j Otel kâtibi, açık temiz yürek- li genç zabitin hayretini okşa- yordu: — Ne büyük iyilik ettiğinizi, ne büyük sevaba girdinizi bilemer- siniz, Cevat Bey! Bu kadını, gur- bet elinde, müşkülden kurtarıyor- sunuz! Jandarma mülâzimi, — kolunu germiş; durl işareti verir gibi sert, keskin bir vaziyet almıştı: — Neden güurbette sayılsın? Burası, doğduğu yerleri. Aradan seneler geçmiş olmakla doğduğu yer yabancı mı sayılır? ( Arkası var )