Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
İngiliz Irlanda Mücadelesi Şimdiye kadar İngiliz kırallığı ec- zasından olan İrlanda, İrlandal'ılar ekseriyetinin arzusu ve başlarındaki hükümetin —iradesile yavaş, yavaş İngilizlikten ayrılıyor. Onu İngiltereye bağlıyan bağların hepsi çözülmüş de- ğildir. Fakat Zaman ile bu bağlardan hiçbirinin iler tutar yeri kalmıyacak- tır. İrlandanın - katolik ve Cenubi Irlandayı kastediyorum - gidişatını gören İngiltere, onu, istediği yola getirmek igçin üç senedenberi dehşetli bir iktısadi cidal açmıştır. Bu yüzden Irlenda bütcesi mütemadiyen açık vermektedir. Gerek bu mücadelenin bir neticesi, gerek harp sonu âleminin bir icabı o'arak İrlanda, birçok iktı- sadi müşkülleri yenmek meburiyetin- de Lu'unuyor. Daha doğresu, iktısadi sistemini baştanbaşa değiştirmek va- ziyetindedir. Baş'ıca civar müşterisi olan İngilterenin yerine başka piya- salar bu mak için hayvan yetiştirme- nin yerine çifçiliği ikame ediyor. Harice muhaceret etmek istida- dında Lu'unan kimselere — dahilde iş veriliyor ve göç etmelerine mü- saade olunmayor. Sirf iç piyasa İçin esaslı bir sanayileşme siyasası güdülüyor. Pek büyük bir gayret serfını icap eden bu zaziyette, mems« leketin sağ ve sol unsurları başında | Dö Valera bulunan hükümete karşı şiddetli bir mücadele açmışlardır. Onların bu hücümları, yine memle- ketin —menfaati namımâ yapıldığı iddla edilen hareketlerdir. Sol cenah büyük bir nakliyat grevi ile hükümeti tehdit edarken faşist meyilli olan sağcılarda da silâhlı — mukavemetler göstermektedir. Buna ilâveten techi- zatı ve terbiyesi yerinde olan Irlanda ordusu da İikiye ayrılmıştır. Bu or- dunun bir kısmı komunistlik mey- lindedir. Diğerl faşizme taraftardır. Bütün bu müşküllere rağmen, esen fırtına karşısında halk ekreriyetinden aldığı kuvvetle tek bir adam ayakta ve o, dahilde gördüğü bütün xzaorluk- lara rağmen İngilterenin bütün - iktı- sadi hücümlarını baltalamaya muvaf- fak olüyor. — Süreyya Streza Haberleri Borsaya İyi Tesir Etti Paris, 1â — Menkul kıymet- ler borsası güzel bir meyil gös- termektedir. Strezadan gelen gü- ze haberler Fransız rantları — - — a a Sigaset Âlemi _ L| . ZŞAT T » ''SON POSTA || - 8 Küçük İtilâfın Macaristan, Hudut Ge- nişletmek İstememelidir, Diyorlar Sireza 14 — Konferansda İtal- yan murahhası, Almanyanın silâh- lanması karşısında —Almanya ile hudut sahibi olan — memleketleri silâhaız — bırakmanın tehlikelerine işuret etmiş, fakat bu hususta acele bir karar Almanın da ayni derece- de mahzurlu olduğunu kaydetmiş- tir. Bunun üzerine küçük itilâf dev- letleri bir beyanname neşretmişler- “dir. Bu beyennamede, Macaristan bugünkü hudutlarınin tashihi eme- linden vazgeçmedikçe — kendisinin silâhlanmasına müsaade edilemiye- ceği kaydolunmaktadır. Bu haberi veren Röyter — muhabirine — göre Macaristan'ın bunu kabul etmesi çok güçtür. Bir Beyannamesi | Sıra ile Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya bilyesinin hurp ve sulh oyuklarından hangisine düşeceğini merak ve biraz da endişe ile bekleşiyorlar Streza Koridorlarında İngiltere İle İtalya, Habe- şistan Hakkında Konuştular Streza, lâ — Konferans mü- zakerelerinin dışında, İtalya mu- rahhası ile İngiliz murahhası ve Ingiltere Hariciye Nezareti Mısır işleri şube müdürü Tomson ara- sında Habeş işlerine dair konuş- malar olmuştur. Bu konuşmalar, çok defa silâhlı olup senenin bazı aylarında — İngiliz Somalisinden Habeşistana ve Italyan Somalisine geçen yerli kabilelerin vaziyetleri kabilelerin sık #ık hudut değ!ştir- meleri hudut meseleleri ile sıkı sıkıya alâkadardır ve o noktadan şayanı ehemmiyettir. üzerinde — müessir olduğundan bunlar — yükselmişlerdir.. Diğer eshamada da yeni temevvüçler gö- rünmemekle beraber bu vaziyetin İhtikâr Mücadelesi Romenler Yeni Bir Usule Başvuruyorlar Brüksel 14 — Bizzat müracaat edecek vae istiyecek olan bütün perakendeci tüccar ve esnafa pul veya ilân varakası gibi küçük yaf- talar dağıtmağa karar vermiştir. Bu yaftalar, o esnaf veya tacirin, sebepsiz olarak fiatlarını arttırma teşebbüs'erine karşı manevi bir kayıt hükmündedir. Bu taahhüt- lerine riayet etmiyen esnaftan bu yaftalar aliınacak ve bu yaftaya sahip olmıyan kimseler, bir nevi muhtekir olarak gösterilmiş ola- caktır. Yugoslavyada Bir İdam Mahkümiyeti Belgrad 14 — Maruf tedhiş- çilerden Gredişek idama mahküm edilmiştir. Bu adam, 1933 de Zağrep suikastini icraya memur edilmişti. Gredişek bir jandarmayı öl- dürmek, iki tanesini de ağır ya- ralamaktan suçlu idi. —e müsait tesiri altında kalmışlardır. - No. Edebi Yzana: ;; Tefrikamız Mahmut Yesaril Hacer, otel kâtibi ile yanyana yürüyerek hükümet konağı mey- danına çıkmak ve jandarma zabi- tine, Zihni Efendi — ile beraber görünmek istemliyordu. Hacer, — sokağa, tek başına çıktığıni ve onu aradığını, ıöyl_e— mese bile, bir kulpunu, şeklini bulup anlatacaktı. Ve tek ba;.ınfı sokağa — çıkabilmek cesarelini, jandarma mülâziminin himayesin- den almıştı. SOka;a, ancak otel kltibi_ ile çıkabilecekti. Ve şimdi Zıhı_ıl Efendinin, kendisine tereddüt göstermeden yaklaşıp konuşması | da, bundandı! Otel kâtibi Zihni Efendi, genç kadının çantasile sinirli sinirli ğ işti: nflî';;.âî:kıie:;:,'thımmpfendl. bir yere mi gîdiyorıunuı? Yoksa Yolunuza mı mani oldum? Hacer, lüzumundan fazla Farsızlığa — düştüğünü anlamışti, emen başını silkti, kolunu salladı: — Şimdi biraz hava alacakşım. Buyu'"“ı Z:hni Efendi, sizi dinli- ka- Yorum... Hem yürürüz, hem ko- | nu.umz. Hacer, Zihni Efendiye karşı sert ve aksi davranmağa korku- yordu... Z.hni Efendi onun, çok kahrını çekmişti. Aktaşa gitmiş, günlerce köy yollarında sürün- müştü. Şimdi Kızbeylide kalışı da, Hacer içizdi. Yine tekrar Aktaşa gidecekti. Hacerden, her dakika emir bekleyen bir vekilharç, - bir uşak, bir köle gibi idi. Sonra bunlardan başka, Hacer, genç jandarma mülâzimini onun dola- yısile tanrımamış mıdı? Hacer, bunu nasıl inkâr ede- bilirdi. Kendi kendine: — Nankörlük olur.. Hakkını, inkâr etmemeliyim, çocuğun! - di- yordu. Zihni Efendi, Hacerla solunda yürürken yan gözle bakıyor ve genç kadının alnı kırışarak keş- larının arası burüuşup açılarak düşünüşünü, o sabahki dediko- dulara hamlediyordu. Hacer, sesini ve — gülüşünü tatlılaştırarak sordu: — Beni; niçin otelde ara- dınız? — Zihni Efendi, genç kadının tavrundaki bu sevimli değişikliği görünce sevindi: — Bugün, sokağa çıkmaya- cağınızı söylediğiniz — İçin, sizi, otelde bulacağıma emindim. Hacer, yüzünü buruşturmuştu: — Oturduğum berbat odayı görmeliydiniz... Güzelce otelde, bahçe üstü oda istemiştim; Kız- beylide de buhçe üstü oda ayır- mışlar! Bir kahkaha kopardı: — Amma görseniz, ne bahçe. Bir kulübe yıkıntısı.. Bir yabani kestane ağacı... Sonra, gübre, teş, toprak yığını.. Güneş gör- müyor, hava almıyor.. Boğulacak- tım. Ötel kâtibi şaşırmıştı: — Vah vah.. Böyle olduğunu bilmiyordum.. Halbuki bize, Gü- zelceden çok farklı değil, dediler. Genç kadın, hâlâ gülüyordu: — Evet.. Hiç — farklı değil... Ikisi de bahçe üzeri.. Yalnız bu- radaki has bahçe.. Zihnli Efendi, bir suç yapmış gibi önüne bakıyor ve dudaklarını ısıriyordü : — İk gününden bize söylemiş olsaydınız, derhal — bir çaresine bakardık, hanımfendi.. Affedersi- niz amma, siz de ihmal etmişsiniz. Hacer- sol gözünü — kapadı, /— sağını açarak dik dik baktı: Dehşetli Bir Yangın Romanyanın Peşkani Ka- sabası Alevler İçindedir Bükreş, 14 — Peşkani kasa- basının bütün bir mahallesi, şid- detli bir yangın yüzünden harap olmuştur. Altmış kadar ev ve dükkân yanmıştır. Ahali dehşet içindedir. Yangın henüz bastırıl- mamıştır. Romanyalı Bir Diplomat Öldü Kahire, 12 — Maruf Roman- yalı tayyareci binbaşı Bançulesko ölmüşlür. Bir tayyare — kazası yüzünden — harpte ikl — bacağı kesilmişti. Fakat hâlâ pilotluk yapıyordu. Bolivya - Paragu- vay Harbi ÂAsampsiyon, 14 — Resmi bir tebliğde bildirildiğine göre bir piyade alayı imha edilmiş, Pa- rapiti'de 600 Bolpoyalı öldürül- müştür. Birçok esir ve mühim miktarda cephane — ve levâzım alınmıştır. — Buraya — geldiğimdenberi, sizi, daha ilk defa bugün görü- yorum. Ötel kâtibi, başını eğmişti: — Ö, doğru... Hakkınız var.. Yalnız, otelci Ömer Ağaya söy- lemiş olsaydınız hemen, bir ko- layına bakardı! ' Genç kadın, yaka silker gibi | elini sallıyordu: — Pek —asık suratlı adam.. Hep dargın gibi konuşuyor... — Ötel kâtibi, gülmeğe baş- ladı: — Öyle görünür amma, İyi adamdır. Hacer “çıkıntılı ,, odayı ver- diği içm Ömer Ağanın fazla aleyhinde bulunmaktan utandı: — Evet... Çok iyl adam... Yalnız önceleri insan alışıncaya kadar biraz güçlük çekiyor... Bu- gün, oda İçin söyledim, hemen, başüstüne... Şimdi odayı hazırlı- yor... İki odanın eşyaları taşına- cak, odalar temizlenecek... Ben, nerede otururum. Sokağa çıkımıya mecbur oldum. Otel kâtibi, anladım! der gibi gözlerini kırpıp kapamıştı. Hacer, sokağa çıkışına, bir sebep göstere- bildiği için de kendi kendine se- viniyordu. Genç jandarma zabitini gördükten sonra, sokağa çıkıver- mesini, Zihni Efendi, belki manalı bulurdu: Ben, Bu Gençle Evleneyim Mi ? “Gönül işleri serlâvhası altına | gizlenen fikir danışışlarının ezeli meraklısıyım. Fakat hiç düşüne- mezdim ki bir gün ben de senin teselline koşacağım. Beni dinle teyzem.., Ben hir- çın, şımarık her dediğini herkese yaptırabilen bir kızım. Evde ailem mektepte hocalarım, dairede âmir- lerim benim bu şımarıklık sahamı biraz daha genişlettiler ve ben bugün birçok küstah, azıcık ta hodbinleştim. “Şimdi asıl derdimi söyleye- yim. Ben evlenlyorum. Sekiz senedir allemize kar- deşimin arkadaşı olarak girmiş ve aramızda hiç fena hisler geç- memiş bir çocukla... Onu biraz tahlil edeyim : “ Sakin, tertemiz bir hayatı, gölgelenmemiş bir kalbi var.... Mevki İtibarile benden aşağı ... Ayda elli lira eline geçiyor.. Tahsilsiz bir ev kızı alsa mükem- mel bir adam, dediler. Fakat sana hayat arkadaşı olamar.. o« nun hayatına girsem yine bir iki sene çalışmak mecburiyetindeyim. Söyle teyzem.. Ben bu çocuk- la herkesin istememesine rağmen evleneyim mi ? Fitnat Erin Sizin tahsilinizi -bilmiyorum. Fakat kendinizi ondan yüksek görüyorsunuz, bu kâfi. Kadının hayat —arkadaşını — kendisinden aşağıda görmesine — tahammülü yoktur. Nedense kadın bu husus- da müsamahakâr olamıyor. Asır-- ların kendisine verdiği terbiye ve kanaat şudur ki, erkek hakim ve âmirdir. Hiç olmazsa müsavi olabilir, fakat kendisinden aşa- ğı da olamaz. Siz zaten zekânıza gllvenen şımarık bir. kız olduğunuzu söy- lüyorsunuz. — Böyle bir gençle ( Devamı 8 inci yüzde ) — Nereye gideceğimi, Ömer Ağaya sordum. Sağa doğru yü- rürsun, hükümet konağı meyda- nına çıkarsın... Oradan da çarşıya geçersin! dedi. Merakını gidermek İçin soru- yormuş gibi bir hal almıştı: — Hükümet konağı meyda- nında, neler vardır ? Zihni Efendi, omuzlarını kal- dırdı : — İşte orta bir meydan... Meydan da pek denmez ya... Genişçe bir sokak... Sağlı sollu | evler... Yaklaştık zaten... Yaklaştık! sözü, Hacerin ku- laklarında bir müjde çanı gibi çınlamış; gözleri parlayıvermişti; Zihni Efendi ile lakırdıyı kısa kesmek istedi: — Evet.. Beni aramışşsınız.. Aktaştan, yahut Güzelce otelden bir haber mi var? Zihni Efendi başını geri itti: — Hayır, Hanımefendi.. Sizin değirmene, bağa, tarlalara bir müşteri var.. Hepsini toptan al- mak İstiyor! Bu Hacerin aklında yoktu. Sevinçle sıçradı: — Aman ne iyi... Bari, iyi blir fiat veriyor mu? Sevinci çok sürmemişti, yüzü kararıverdi: — Çocuk gibi konuşuyorum.. (Arkası var) F EĞRR ÇS CG LA e Te AM P di e < D |