Muhatririr A.R. Ferahâbâd Nigâr, başını çevirmeye bile lüzum görmeden cevab verdi: — Çabuk git, gel.. hoş, beş etmeye kalkan olursa (Okulak verme. i Zehra, dışarı fırladı. Kapınm iki adım ötesinde bekliyen iki yaşlı nöbici (Okalfadan (birine yanaşdı. — Bana tezce o büyük ağayı buluverin.. Mühimce bir söyliye- ceğim vardır. Biriniz de helânın yolunu gösterin, O bahane ile söy- leşmek İsterim. Diye mırıldandı. Kalfanın biri, dehlize doğru koşa koşa gitti. Zehra da, öteki ka.fanın gösterdiği helâ kapısın- dan girdi. Kapıyı aralık etti. Biraz sonra Anber ağa, koşa koşa geldi. Zehra Anberin elini tutarak içeri çekti. Iki kolünu omzuna dayadı. Ağanın gözleri nin içine baktı: — Ağaml.. Eğer beni ele ver- mezsen, sana pek hoşlanacağın zi birşey haber vereceğim. Diye mırıldandı. * Kalnpeder - Le -Damad Boğazın hırçın dalgacıkları, Beşiktaş ile Ortaköyü arasında (Ferahâbâd) ismini taşıyan Ibra- him Paşa sarayının mermer rıh- tımlarıma çarpıyor.. Tatlı su şr pırtıları, sarayın muhteşem ceb- hesinde billür seslerine benzeyen akisler yapıyordu. Saray, servet ve haşmelin bir nümunesi gibi sahili baştanbaşa kaplıyor. Züm- rüd gibi yeşil yapraklı sık ağaç- lar, sarayın arkasındaki tepeye doğru yükseliyor. Rengarenk çi- geklerile gözlere ve kalblere em- salsiz bir temaşa lezzeti veriyordu. Sarayın bahçesi, bir renk ve zevk meşheri halinde idi, Bahçedeki büyük havuz mer kez olmak üzere her tarafa yok lar açılmış.. bu yolların kenarları zarif tarhlar, tatlı meyillerle yük- selen göbeklerle süslenmişti. Bu tarhlardan ve göbeklerden bin bir renk taşıyor; her tarafta bir gir ve Jetafet kaynaşıyordu. Uzun sâkları üzerinde zerafetle boynu bükülen (lâle) lerin renkleri akık lara hayret veriyor. sarı, penbe, mor, ateşalı, yeşil gibi çiy renk- lerden Tavus kuşunun kuyruğuna andıran bâreli elvana kadar yüz- lerce renk, emsalsiz (o bir bedia teşkil ediyordu. Bütün bu rengârenk Jöleler, gülrü - esrarıyezdan - İzharıkud- ret- Afitabıgülzar - Abıkevser - Asüârsaadet - Bedilçemen - Çelebi » Envarfeyiz - Aşübüdeveran - Aşübugülzar - Navekigülşen -pey- maneizerrin - Pertevendaz - Duh- © terinâz - raksâver - Dihenbeste - © Hurşidimünir - Hurşidinâz - Dürrü- yektâ - Sün'uhüda » sayelelmas - Dilcü- Keremibari-- Mensubuferah- Selimendam - Yegâne - Şah Bânâ- Pehlevi...) vesaire gibi, renkleri kadar çok ve muhtelif isim ta- şiyorlardı. Ağacların dallarına da yine rengârenk binlerce fener ve kan- dil asılmıştı. Lâlerin Üzerlerine bunlardan katre katre nurlar süzülüyor.. Bütün o koca sahaya aklı ve hayali durduran efsanevi bir manzara Yeri; ordu. kasvuzun biraz gerisindeki set Tefrika No.. 14 d Sarayında. Ağacların Dallarında Fenerler Asılmıştı.. Renk Renk Lâlelerden Sanki Nurlar Akıyordu.. Üzerine geniş bir çadır kuruk muştu. Çadırın som altın yaldızlı direkleri, kenar ve tavanlarının sarı sırma İşlemeleri, yüzlerce mumluk billâr avizelerden taşan nurlarla parlıyor.. Sedirlere ya- yılan ipekli örtülerin üstündeki yastıklarda irl inci taneleri göze çarpıyor.. oZihinlerde (hayretler üyandırıyordu. Birdenbire: — Geliyor... Sesleri her tarafda aksetmiş.. Bütün saray balkı ve davetli olan hükümet erkânı, rıhtıma koşarak yırli yerince sıraya dizilmişlerdi. Üçüncü Ahmed, saray balta- cılarının taşıdıkları meşaleler altın- da, büyük tebdil kayığından rıh- tuma çıkmış, damadı Ibrahim Paşa tarafından hürmetle istikbal edil mişdi. Padişah, doğruca çadıra gelmiş.. Sedirin köşesindeki incili yasdıklaklar arasına yerleşm şti. O zaman Ibrahim Paşa, efendisi ve. kaympederi olan Padişahın önünde yerlere kapanmış.. Par- maklarında, en kıymetli elmas ve yakut yüzükler parıldıyan ellerile üçüncü Ahmedin ayaklarını kav- ramış.. Yüzüne ve gözüne «li- rerken: — Hoş geldin, şevketpenahım. Sevgili hünkârım.. Mürde kalbi- mizi ihya buyurden. Şu fakirha- nemizl, şeref ve sürurla doldurdun. Diye mırıldanmıştı. Ibrahim paşa, geri geri çeki lirken, Fatma Sultanın baş ağası İlerlemiş.. yere diz çökerek, diz- lerinin ve dirseklerinin Üzerinde sürüklene sürüklene, üçüncü Ah- medin önüne gelmiş.. padişahın yerde duran papuçlarını üç defa öpüp başına koyduktan sonra; ( kerimei mükerremei (o padişahi, Fatma sultan hazretleri) namına (arzı hoşamedi) etmişti. Hazırlık, üçüncü Ahmedin pek boşuna gitmişti.,. Gözlerini slüze süze etrafına baktı. Binlerce Lâ- lenin kokuşile dolu olan havayı derin derin kokladı. Ellerini, ha- fifce semaya doğru kaldırdı, mestane bir eda ile: — Mâbi yarabbil.. sana, yüz- binlerce hamdüsena olsun ki., bizleri bu sene de Çıragan gece- sine eriştirdin. Diye mırıldandı. Ve ayakta, divan duran: ( Arkası var ) aeraasansasanasanansnrsesasaana saanen Matbuat Balosu İstanbul Basın kurumunun senelik balosu yarınki Perşembe akşamı Maksim salonlarınğa verilecektir. Matbuat balo- sunun senenin en güzel balosu oldu- gunu izaha lüzum yoktur. Basın kuru- mu idare beyeti gösterilen bu rağbet ve teveccühü karşılamak üzere her türlü bazırlıkları yopmıya çalışmıştır. Bu meyanda Maksim salonlarının de- korusyanile gazete (karikatürist sonra, ve ressamları (o meşgul olduklan gibi kotiyonların o mükemmeliyeti (için de müteaddit Oheyetler o çalışmışlar ve baloya içtirak eden herkesi memnun edecek çok zengin hediyeler tedarik etmişlerdir. Bundan başka şehrimizdeki artistler tarafindan en güzel numaralar yapılacaktır. Balo gazetesile hemen hemen İstan- bulun belli başlı mizah muharrirleri meşgul olmaktadır. Basın kurumu belosünun bu sene daha güzel olacağı temin edilebilir. Mani Dİ Kİ 1 in m Büyük Tehlike ! © EA — Çabuk, çabuk Bobil. Bi- zim bayanı, bir mağazaya girib bir mantoluk ısmarlamadan bu- Talım!.. Dünya İktisad Haberleri | lm ie mi amire İ ftalyanın Maden Kömürü JIdhalâtı alya istatis'iklerine göre bu En az biz- | memlekete 1934 yılı sekiz ayı den alıyor | içinde © sokulan maden kömürü miktarı mal gön- deren memleketler sırasile şöy- ledir: İngiltereden 2. 956.000 ton Almanyadan 2. 594.000 ö Lehistandan 675.000 ” Sovyet Rusyadan — 411.000 w Türkiyeden 121.000 ” Diğer yerlerden (| 861.000 | Tümü 7. 118.000 m Şu hesaba göre Italyaya kö- mür sokan memleketler arasında beşinci gelmekteyiz. Fakat idha- lâtımız miktarca diğer ülkelerin- kilerle mukayayese edilemiyecek kadar azdır. Ayni devre içinde Italyaya 764 bin ton da kok kö- mürü sokulmuştur. * bildirildiğine gö- re Belçika hükü- meti Litvanya ile Letonyaya bin beşer yüz tonluk çavdar kontenjanı ayırmıştır. Di- ğer yandan Estonya da mukabi- linde madeni eşya almak şartile Belçikaya çavdar satmak için alâka göstermektedir. x Macaristan harbden önce yıl da 2 milyon ki- lodan üstün ipek kozası (yetiştirir. ken bu miktar barbten sonra gittikçe azalmış ve 1930 da 600.000 kiloya, 1934 de ise 425.000 kiloya düş- müştür. pi Kat'i hesablara göre Çekos- lovakya tütün re- Brükselden Madeni eş- yaya karşı çavdar Macar koza ahsulü git- ikçe azalıyoı Çek tütün m. jisinin 1934 yılı e isinin İçindeki geliri ER 1727,7 milyon (1933 de 180B,2 milyon) Çek kronu tutmuş ve bunun (1275 milyonu deviet hazinesine yatı rılmıştır. (Bir kuron 5,03 kuruş- tur). * Lehistan kimya © sanayicileri Lehistan ip tarafından ,. | yapılan oranlama- > ge m yil ilerliyor) memleketin kim- ya sanayii 1934 yılı içinde bir yıl evveline bakarak yüzde 10-15 nisbetinde artmıştır. Bu işte ça- lışan amele miktarında da bu nisbet İçinde ,soğalma vardır. Yeni Neşriyatı Çığır — Ankarada çıkan bu kültür ve gönçlik mecinuasinın 35 ncı sayın çıkmıştır. Mi A Mösyö ponşet utanarak kapı cıya sordu: — Asensörünüz var mı? Madmazel Lilet azarlar gibi atıldı; — Asansör mü? Ne bilsin bu binayı yaptıran günün © birinde sizlerin teşrif edeceklerini, haydi bakalım! Dayan merdivenlere. Mösyö Ponşet “ yandık öyle isel,, diyerek trabzonlara sarıldı. 95 kiloluk bir kalıbı bu merdi- venlerde sürüklemek kolay bir iş değildir hani. Fakat başa gelen çekilir, nitekim çekildi de, Altıncı katta iğneler, firketeler, (yağlı bezler ve kahve teivelerile dolu bir odaya girdi'er. Falcı köşeşinde oturuyordu. Dizinde tüyleri yoluk bir karga, elinde £ sararmış bir kafa tası vardı. Mösyö Ponşeti ve hamisini güler yüz'e karşıladı, hemen sordu: — Adresimi kimden aldınız? — Madımazel Organdiden. — Güzel, kendisi eski bir müşterimdir. £ Bana danışmadan hiç birşey yapmaz, — Öyledir. Hele sen bizim de falımızı söyleyiver bakalım. — Kimden başlayayım? — Madmezelden. Kadın raftan büyük bir kris- tal küre aldı. Gözlerini süzerek dalgın dalgın bakmıya başladı. «İşte, dedi görüyorum.» — Ne görüyorsun? — Seyahat. Sıhhi sebeblerle yapılmış bir seyahat. Madmaze- lin üstünde hasta bakıcı elbisesi var, İyi seçemediğim bir adam şezlonga uzanmış yatıyor. Ponşet endişe İle sordu: — Şişman mı bu adam? Vaktile şişmanmış galiba. Kü- çücük bir başı var. Yüzünün de- rileri sarkmış. Zayıflığında bile size bir az benziyor. — Aman yarabbil, — Bir doktor (görüyorum. Hastayı muayenz ediyor. Madma- zeli bir kenara çekerek konuşuyor: “Erken davranmış olsaydınız kurtaracaktık. Zaten hastalığı çık- madan evvel gözetmek lâzımdır. Kendisini senede üç ay iklimi- mutedil ve çamlık bir yere götür- meliydiniz, yazık ihmal etmişsiniz. Bu adam en aşağı yüz sene yaşayacaktı , diyor. Falcı «küreyi yerine koydu “çok yoruldum, dedi, biraz bek- leyin sizinkine de bakarım, — İstemez, diye inledi mösyö Ponşet. Daha ne söyliyebilirsiniz ki? Borcumuz ne kadar? — Yüz frank. — Buyurun. — Ve sonra müstakbel hasta, Liletin kolunda, sürüklenir gibi yola koyuldu. * Mösyö Ponşet evinde gazete- leri karışlınyordu. Lilet seslendi: — Şu hayat hakikaten tuhaf tesadüflerle dolu! Bak ne yaziyor güzete. Uilet gazeteyi aldı, gösterilen yeri yavaşca okumıya başladı: * Deniz kenarında, havadar ve çamlık arazi parça parça sa- tılmaktadır...,, Mösyö Ponşet: — Ne dersin, diye sordu. Falcı da söyledikten sonra artık durmıya gelmez. Mal canın yon- gasıdır. Hemen gidib şü arazinin bir kısmını da biz alalım. — Ne diyecegim. Sen hasta değilsin ki., Bu Sütunda Hergün ÇAMLIKTA verdır. ÂYE Çeviren; Selim Tıynet — — Değilim. Fakat olmayı da. beklemek istemem. Kendilerini centlimen bir istif. memuru karşıladı. Burası tenh& ve kasvetli bir yerdi. Denizi de sözüm ona denizdi. Ponşet, be men adama fikrini söyledi: — Ne dersiniz? Burası satıla" bilecek gibi bir yere benzemiyor. Centlimen: — Yanılıyorsunuz, diye cevab. verdi. Elimdeki şu plâna lütfen bir göz gezdirin. Bakınız, bütün parçalar satılmıştır. Bununla be raber size de verecek bir kısım yerimiz war. Fakat cevabınız hemen bildirmelisiniz. Çünkü ayni yeri üç kişi daha istiyor. İşte, Mösyö Ponşet, dibindeki kul geçmez, uğramaz yeri böyle satın aldı. * | Madmazel Organdi heyecanla | falcıya sordu: — Ne haberi Dostum, işler | yolunda mı? l — Umduğundan fazla, Hissent : düşen yüzde beşi hemen alacak- şın. İşte yeri satan adamın yollar dığı kâğıda bak! Ne diyor. «Madam, Bana gönderdiğiniz adamlar, çöl gibi yerdeki erazinizi 85 bin frangn aldılar. Bu müstesna satış hakkındaki hayretleri saklamıyo- f rum. Çünkü yeriniz satıldığı fiatın onda biri kadar bile etmez. Siz tebrik ederim.,, 1 Garib Bir Hayvan Kafası İngiliz Sahillerinde Bulundu Londra, 29 (A.A.) — Durham kıyılarında, dalgalar karaya acaib ve korkunc bir hayvanın kafa tasını atmıştır. Alnı iki metre ge- nişliğindedir. Ağırlığı ise, 50 kb | lodan fazladır, Bunun bir Mamuta ald old ğu zannediliyor. Şimdiye kadar fır- tırtınaların karaya attığı bu kabil enkaz, Durham sahilleri boyunda, denize batmış eski bir ormanın mevcudiyetini göstermektedir. Ürüguvayda İç Muharebe Montevideo, 29 (A. A.) — Uruguvay'da karışıklıklar artıyor. Asiler askeri kıt'aları isyan etti- rerek hududu aşmaktadırlar. j Hükümet merkezine giden yol- lar nezaret altındadır. İki yüz ibtilâci ile hükümet kuvvetleri arasında çarpışmalar olmuş, bef kişi ölmüştür, birçok tevkifat bataklık | kervan | Tu payla Gi iİEİEİE : meiRiz