30 Aralık 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Her Adamın Parmak İzi Alınamaz! b | Bir adamın parmak İzl doğ- duğu günden öl- F:::;:;f.“ düğü güne kadar değişmez. Fakat... okunan bir | Rio de Janeyro takrir polis müdürünün hüviyet tedkiki şubesi müdürü olan profesör doktor Ribeiro'nın -Paris fen akademisinde okunan bit muhtırasından anlıyoruz ki bu kaidenin bir istisnası vardır. Filhakika profesör «cüzam» has- talığına tutulanların parmak izle- rini almaya teşebbüs ettiği zaman | bunun mümkün olmadığın gör- müştür. Çünkü bu hastalığa tutu- lanlar da parmaklarının — hatları gayet sık olarak değişmektedir. x4 Birkaç gün evvel çok zarif bir otomobil Londra sokakla- rından geçerken, Iîm'ı tekerleklerinden bir ofomobil | kirinin düşmüş ol- duğu yaya yürüyen bir zatin gö- Züne çarpar, arkasından bağırır, işittiremez, bakar ki otomobil Uç tekerlekli olmaesına rağmen boyu- na gitmektedi- ve neredeyse mu- vazenesi bozulrrak bir kenara yuvarlanacaktır.. Hemen polise haber verir, rrotosikletli memur- lar otomobilir arkasına düşerler, önüne geçerler ve nihayet dalgın şoförü durdururlar ve ©o zaman anlarlar ki, bu otomobil yapılışında, üç tekerleklidir. Yeni çıkmış bir moödeldir. * Büyük muharebenin son gü- nünde, yani mütarekeden az evvel kurban giden, — #onuncu zavallının kim ol- duğunu anlamak için Fransada bir anket açılmıştır. ' Netice henüz belli değildir. Fakat şimdiden anlaşılıyor ki, mütare- kenin akdini, akdinden 20 gün sonra Öğrenen bazı müfrezelerde olmuştur. , » Birkaç gün evvel hırıstiyan- lar İsanın doğum gününü tesid ettiler, bay- ram yaptılar. Fa- kat hakikatte İsa- Büyük mu- harebenin son kurbanı İsa ne vakit doğdu? 'nın bazılarınca zannedildiği gibi sahiden 25 Kânunuevvel günü doğduğu zannedilmemelidir. Eski zamanlarda bazi memleketlerde İsanın Nisan ayında doğduğu, bazı memleketlerde ise bilakis Mayista dünyaya geldiği sanılırdı ve bay- | ram da o gün yapılırdı. Birinci Jüles adını taşıyan bir papa bu karışıklığı mahzurlu buldu, anket yaptı, delil aradı, fakat doğumun- dan bin şu kadar yıl sonra İsanın ne gün doğduğunu kim isbat edebilecek! Papa âciz kalınca bu tarihi kendiliğinden 25 Birncikâ- nun olarak tesbit etti. O zaman- danberi hıristiyanlar hep bu ayda bayram yaparlar. SELÂNİK BANKASI Tesis tarihi 1588 İdare merkezi Istanbul ( Galata ) Türkigyedeki şubeleri: İstanbul, ( Galata, Yenicami ); İzmir, Mersın Yuananistandaki şubeleri : Selânık, Atina, Pire, © Her nevi banka muamelâtı. ; ı - Br nci ka'ıun 30 ll imaret Kapıları d, P. 102.>Banim- 36 Gğlum Benımkını Çiz Mustafa Oğluml!..,, Kepçe Durmadan İşliyor Ve Sıcak Buharı Tüten Çorba Kazanı Üzerinde Dalgm Ve Aç Gözler Geziniyor!.. — Musta abi ne olursun, şu benimkine bir kaşık koyuver de ben gideyim bel. Ne olursun Musta abil.. Sabahın ayazı.. Saat sekiz, sekiz buçuk Lâlelide tramvaydan iner İnmez Lâleli camiine doğru yürüyün, kapıdan geniş, yaban otlarile örtülü avluya girin, sağ- dan sola sapın ve karşınıza gelen medrese kapısından İçeri dalın. Arkanıza veya Önünüze biraz — Müstafa çiz benimkini.. 68.. Ağam beni unutma 102... Yaz bana da Muastafa.,, dikkatle — bakacak — olursanız, sizinle beraber ellerinde bakraç- ları, tencereleri, gözlerinin feri kaybolmuş, kambur sırtlı ihtiyar- / lar, sıska, sümüklü, mor burunlu çocuklar da beraber gelir. Burası Evkafın imaretidir. Her sabah fakir ve yoksul kimseler, buradan beş altı kepçecik sıcak aş alıb giderler ve Tanrıya hamdüsena ederler!.. * — 42. — 15.. — 102.., — Benim 36 oğlum.. — Ayol yüzüme ne bakıyor- sun? Göre göre hâlâ belliyeme- din mi?. 83 benimki.. — — Benimkini de çiz Muıtafıv oğlum.. 97 benim.. — TGyı unutma., : Aşhanenin geniş kapısı önüne uzun tahta bir sıra konmuş.. Yağla ve kirle rengi kaybolan bu sıranın üstünde, Medine dilencileri gibi kulpları #sicimden, telden, paslı zincirlerden bir sürü kap kacak duruyor. Aşhane uademelerinden biri, teneke ile getirdiği çorbayı, koca bir kazana doldurdu, doldurdu ve işini bitirdi. Şimdi sıra dağıtıcıda.. Kırmızı çiçeklerle süslü yün çorabı dar pantalonu ve bütün vücudünü kapayan beyaz önlüğü 1İle, dağı: tıcı bir eda ile kepçeyi aldı ve bir elile de duvarda asılı duran kara tahta Üzerinde rakamların yanlarına birer çizgi çizmiya baş- ladı. Numara söylendikce çizgiler fazlalaşıyordu. “Mustafa,, — diye diya çağırılan dağıtıcı arasıra duruyor. Yana kaçmış bakışlarla dumanı — tüten çorba — kazanı gerisinden bekliyenlere bakıyor ve göylenen numaraları dinliyor. — Oğlum Mustafa, beni yaz- dın mı? Gi benimki ... Musstafa kazana doğru bır adım atınca, — bekleyenlerde “kaymaşma oldu. omuz, diğer, hir omuzu mMuştaladı ve öne geçti. ihtiyar kürd karısı birdenbire ge- ride kalmış ve ağzı açılmıştı: — Bagha bahinmi goca avrat!. Bu dası gafanda paralirem an- larmiseni.. Veiki kadın atışırken, birkaç kişi araya girdiler. İace yüzlü bir kadır, hafif titrek bir sesle mı- rıldanıyordu : — Ayol, yoksulluğunuz yet- miyormuş gibi bir de kavga mır. Allah kimseyi imaret kap.sına düşürmesin!., | Biraz -beklemişs'n ne olur ? Sıcak corbanı alıp gideceksin a |.. Artk Mustafanın kepçesi İş- liyor ve bütün gözler çorba ka- zanı Üzerinde.. Çıt yok.. Hiçbiri gözünü başka bir yere ayıramı- yor. Mustafa, Turi Sinadan ine- rek, ümmetine Tanrının lülufla- rını dağıtan Musa Peygamber gibi, mağrur, vakur ve pürazamet başı dik kepçesini kazana daldı- rıyor ve bir elile tuttuğu çanağa çorba boşaltıyor. Bir kepçe, iki kepçe, Üç kepçe, dört kepçe... Ve bütün gözler, bu kepçeleri sayıyor : — Bir gepçe, iki gepçe, Üç gepçe, dört gepçe, beş gepçel.. Çanak dolunca, birdenbire bir' . gürültü kopuyor , ve. bütün oller, | çanağını elinden Sabah çorbalarile taslarını doldur- muş mor burunlu çocuklar çanaklarını uzatıyor: — — 43 benim.. Dolduruver. 63.. 12.. 102... Bütün bu sahneleri ben, İçe- ride, kazanın başında merakla seyrediyorum. Mustafanın vakarı, ve dilsizliği de belki benim orada olmamdan ilerl geliyor. Belki de beni evkaf idarecilerinden biri sanıyor ve söylenenlere hiç aldır- miyor. Kalabalıkta ilk derin sükütun uzunluğu yavaş yavaş kısaldı. Sabahın mahmurluğu, — sefaletin çekisi ve açlığın orucu İle lerini birer mumya gözü gibi çorbaya diken yoksullar, çorba- nın, dumarı, kokusu İle sanki açıldılar. Siyah çarşaflı, buruşuk koca yüzlü bir ihtiyar bakracını uzun! tahta sıra üzerinde sallayarak bağırdı: — Mustafaaaa!. Deli Mustafa akılsız Mustafal. Ülen kossana benim şu çanağa Mustafa .. Hey deli Mustafa, Allah belanı vere Mustafa, Allah ölünü teneşire yatıra Mustafa |.. Etraftan gülüşmeler.. Bir iki kadın fısıldaşıyorlar. — İçlerinden biri atıldı : — Nine hani Mustafayı eve- recektin 7.. Aman Yarabbi, Mustafanın elindeki kepçe neden öyle bir- denbire titredi. Kadın bilgiç bilgiç başını sal- ladı : j — Everecedim amme, Musta- fa bana ikram/'etmiyor. Çöp ça- tana böylemi kerek ya |.. Beni bekletip duruyor !.. ve ihtiyarın aldı. Etraftan yize gülüşmeler.. Çorbanın sıcak - buharları, çocukların omuzların- dan burunlarına doğru yükseliyor. Içlerinde biri hep çorbaya, kepçe ile karışan çorba kazanı içine bakıyor.. Bakıyor, bakıyor, bakı- yor ve sanki bakmakla yediğini, çok yediğini, doyduğunu vehme- diyor. Bir omuz onu hulyasından çabucak uyandırdı ve bir elini karnı üstüne bastırarak hırçınlaştı Mustafa uzandı ' ve gayriihtiyari bağırdı : — Hadi be, hbana versene bel. Kaç saattir bekleyib duruyoruml. Burada, bütün bu boğazları en basit ve küçük sinek geçme- sine bile hasret kalmış insanlar, bir Mevlevi dergâhında, ney'in ;ı&rını tutulmuş — müridler. gıbi göz- | T Kari Mekfubları Adapazarında Eşekle Ekmek Satışı Adapazarında ekmekci fırın- larındanm maada — Mekteplerde sokaklarda, umuml! caddelerde, ve mahallelerde ekmek satarlar. Bu hali şehirde ekmekci fırının kıtlığından zannetmeyiniz. Sözde ekmekciler birbirlerine rekabet ediyorlar. Memleketin her yerinde bağırarak satıcılık yasak edilmiş iken Adapazarında satıcı alabildi- ğine bağırmaktadır. Burada sa- bahları fabrikalar herkesin uyku- sunu bozmamak için işbaşı dü- | düklerini öttürmezler. Eşekler at sineğinden korkar ve Ürkerler şaka — olsun diyenler — evvelce hazırlamış oldukları at sineklerini Lirbirlerinin — eşeklerine salarlar bu gsefer eşekler de tepişmeye başlarlar kimi alabildiğ'ne koşar şuraya buraya çarpar sırtındaki sandıklar açılır içindeki ekmekler sokaklara dökülür eşeğin yedek- cisi koşar koşar güç halla eşe- ğini yakalar, hemen eşeğini tut- maya uğraşır. Sokaklara saçılan ekmekleri toplayarak tozunu top- rağını sırtındaki kirli ceketinin kollarile temizler ve tekrar san- dıklara istif ederek narayı basar, “Hadi altı buçuğa taze ekmekl, Karaağaç dibi çiçeği bu.. Ve yoluna devam eder. Biz bu hale bütün kasaba halkı her vakıt şahidiz fakat her nasılsa bele- diyamizin nazarı dikkatini cel- betmiyor. "i Adupazarı: A, Tevfik a Matbuat Balosu ( Basım Kurumu ) Basım Kurumunun balosu bu sene 31 İkincikânunda — Maksim salonlarında verilecektir. Matbuat balosunun ne derece mükemmel olduğunu söylemiye lüzum yoktur. Birçok kimseler yalnız bu baloyu beklemektedirler. Hazırlıklara baş- lanmıştır. Balo yalnız cemiyet azasile davetlilerine mahsustur. ı bunlır o kadar' sallanıyorlar. Sıcak çorbanın İri pirinçleri, sarıyağı ve yaz sisine benzeyen taze buharları onlara tatlı bir Trüya gibi geliyor. Arasıra gözleri bana ilişiyor ve akıllarından şöyle birşey geçtiğini de tahmin edi- yorum: — Ne olursun, Müstafaya söyle de bana birkaç kepçe fazla koysun!., ' Geride sabır. ve tevekkülle | bekliyen ihtiyarlardan biri, sicim saplı çanağına çorba koydurduk- sonra kehara çekildi ağzına dikti: “Gilk, gilk, gilkl.,, su İçer gibi birkaç yudum çorba içti ve doğ- ruldu. Gözlerini kapadı, galiba başı — dönüyordu için duvara dayandı, Sonra derin bir oh çekerek ayağını sürüye sürüye dışarı çıktı. — Benim 90... Benimkini çiz- din mi Mustafa, 16.. 10İri de yazl!.. Imarete sürükleren İr sanları birer birer açıp okumak için bir filozof olmasını isterdim. Çünkü dolgun - birer düşmemek -

Bu sayıdan diğer sayfalar: