v b,y', Tnvukçu_luk Bahsi Yumurtanın . .- Telkih Edilib Edilmediği Gerek sanayileşdirilmiş, gerek allevi tavuk beslemekten bahse- Üen bu günkü eserler yumurtanın telkihi bahsinde tereddüde düşer- Yer. Halbuki bu bahla çok ehem- miyetli ve çok alâka uyandırıcıdır. Hangi zamanda ve anda yu- murta mahsuldar edilir! Bu sualle biz tamamile faraziye sahasına girm'ş oluyoruz. Tabiatin esrarına nüfuz etmek hem müşkül, hem de çok defa mümkün değildir. Ve meselâ ilkahı tabit hadisesinin sureti vukuu hâlâ bize tamamile malüm — değildir, demiş — olsak yunılmamış oluruz. Yumurtanın telkihi, tohumunun henliz tohum salkımında olduğu zaman mı olur, yoksa yumurta tohumunun içinde bulunduğu ve onunla salkımda asılı torbayı terkle yumurta mecrasınin hortumuna düştüğü sırada mı oluyor ? İşte bu ikl ihtimal Avrupada cins tavuk yetiştirilmekle maruf birçok kimseler arasında uzun münaka- şalara ve iddialara yol açar. Biz, burada bu iki ihtimalden her ikisini de peşinen kabul et- miyerek mukayeseli bir surette vaziyeti gözden geçirecek ve bunların tetkiki neticesi mantıki bir kanaat edinmiye çalışacağız. Eğer birinci faraziyeyi, yani yumurtanın telkihi yolunun henüz tohum salkımıdanan ayrılmazdan evvel olduğu noktai — nazarını tetkik edersek vaziyeti — şöyle %öıden geçirmemiz münasip olur, elkih nasıl oluyor ? Kuşların teşrihini tetkik — etti- ğimiz sırada görürüz ki horozun hünoyvatı meneviyesi — tavuğun lâğımına vazolunuyor. ve oradan yumurta mecrası — vasıl e yu- murtalığa kadar çıkması ve ora- da da henüz — torbası içinde salkıma asılı bulunan tohumu bulması lâzımgeliyor. Tohumu hapseden bu veal zar hüveynatı meneviye İçin onun intaşı hüvaysale dahil ol maktan menedecek gayri kabili mürur bir mânia olduğunu döşün- mek mantıki değil midir? Tohu- mun tepesindeki İntaş hüveysa- layi ihtiva eden hücre ile birleâmek — vazifesini ikmal için horozun hüveynatı meneviyesinde hierevi zarı delip geçecek kadar kuvvet olması lâzım gelir. Hüvey- natı meneviye böyle bir kudret isnadına hiçbir. alâmet müsalt değildir. Hüveynatı meneviyeye böyle bir kuvvete &ahib değil ise tohumun — salkımda — bulunduğu müddetçe telkih ihtimalini terket- mek icab eder. Şimdi ikinci fa- raziyeye yani tohumun salkımdan ayrılıb torbasından çıkarak yu- murta mecrasına düştüğü sırada telkihin — vâki olduğunu tetkik edersek o zaman görürüz ki hü- veynatı meneviyenin işi pek ko- laylaşmıştır. Çünkü bu takdirde dişi hücresile birleşmesine hiçbir mâni yoktur. (Deram edecek) Erenköy Bereket Tavuk Çıfılığı (Ü) Tavak ve T sluğa ait olar mişi Üllericizi / sorunuz, Ömütehanma — alne TAKVİM —— Kasım S1 19 1nci KÂNUN 924 4 Arabi Rumt — YAi Ramazan 1233 6 1 Ka Dlşcap lit | iea 130 |1s 21 lisil3 ş6 ——— a n ae nn SON POSTA Güreşci Hayatı.. Güreşci Aşkı.. | Yarı Ağır Mustafa: “ Spor Uğruna Her Şeyı Feda Ederım, Sevdıgım Kadını Bile..,, Diyor — Ben Bir Kadını Çok Kibar Olursa, Çok Güzel Konu- şursa Severim, Kadının Tahakkümü Beni Çileden Çıkarır!..,, Son Balkan güreş şampiyo- nasında Mustafa- nın 9 saniyelik bir — galibiyetini halâ unutamıyo- rum., Ringa çı- kar çıkmaz Bul- gar — rakibinin ensesini kapma- sile altına alma- sı Ve BAVaz avaz bağırtırarak - (9) saniyede sırtını yere — getirmesi bir olmuştu: Kiymetli ya- ri ağırımıza bu- nu — göylediğim zaman güldü: — No tuhaf, o gece sanki elimde avucumda bir şey yokmuş gibi geldi bana.. Ringe çıktım, kolumu salladım. Birl düştü, ba- gurdı, o kadar. Gazetenin uzun masalı bir odasında karşılıklı konuşuyoruz. Mustafa çelik gibl parmaklarını çıtırdata çıtırdata anlatıyor. Sem- patik bir gülüşü var. Ondaki saf, temiz yüzün altında kuvvetin bü- tün genişliği, azameti ve hariku- lâdeliği mütevazı birkaç çizgi ile beliriyor: — Hiç cıgara içmedim. Diyor. Hele İçki ağzıma koyma- dım. Sıhhatime âzami şe- | kilde itina ediyorum. Gö- rüyorsunuz ya, kanım ca- mm oldukca var. — Çocukluğunuzu an- latır. mısınız?. Yarı orta Balkan şam- şampiyonu ve Macar, İtal- | yan, Rus sakiplerini fin- dık kabuğu gibi karıp ge- çiren genç sporcumuz, gözlerinin — parlaklığiyle * gülüyor: " — Zarada doğdum ve | Zara bana spor aşkını bü- tün büyüklüğü ile aşıla- dı. Küçüklüğüm tam bir çeviklik, — serbesti — ve güreş İçinde geçti. Yaz günleri harmanlarda, bah- çelerde toplanırdık. Bütün Zara çocuklarının gönül verdikleri “kıza güreş,, leri yapardık. Yani yağsız, serbest güreş. Benl duha o zamanlar önüme gelen Zaralı besler doyurur, boğazıma bakardı. Ben kavgacı değlilmdir. Bülün gürültüleri sulhen hallederim. Zaten hiç bir zaman kavga ettiği- mi hatırlamam. İşte çocukluğum- da da ben bütün arkadaşlarımı sevdiğim gibi, galiba onlar da beni severlerdi. O harman, bahçe güreş de karş ma çiıkacak ben yaşlaki çocuklara aman vermez, | bemen altına alırdım.. On dokuüz senelik köy ye yayla hayatımda başı boş, serbest ve göğsümü temiz doğ rüzgârlarile doldura- rak gezdim ve durmadan bal ve tereyağı ile beslendim, fostufa çocuklük — hayatının n anlatırken — düzgün İ verdiği hararetle - kolları» kesik havaya kaldırıyor, parmaklarını sıkıp çıtırdatıyordu. Çelik gibi kuvvetli | | İ | - 19 vaşımda İstanbu a gek bir erkeğin gönlünü, küçücük narin parmakları arasında sıkıb ezecek kudıin var midir? dim, gayem iyi bir. güreşçi ol- maktı. Birkaç defa bir iki yerde serbes güreş yaptım. Bu, beni sarmadı. Bir gün bir arkadaş: “— Gel seni kulübe götüre- yimil,, dedi. Beraber gittik. İk defa Saimle kol büküştük. Beni götürdü. Sonra Vefik ile idmana girdik. Hemen beni altına aldı ve yendi. Daha bir şeyler bilmi- yordum. Kuvvet bu işte yalnız kalıyordu. -Adamakıllı tereddüd ettim. Hattâ vazgeçecektim. Fa- kat tekrar çalışmıya başladım. Maçlara ilk girişimde karşıma Rusya seyabatine giden bir kısım pehlivanlarımız (X) işaretlisi Mustafadır Hiseyin çıktı. Kol kapayım de- dim, önüne düştüm ve oyun bi memezlik yüzünden yenildim. Fa- kat artık dişlmi adamakıllı sık- mıya başlamıştım. Birkaç aylık sıkı bir çalışmadan sonra Yildı- rım Haydarı, Harbiyeli Sıdkıyı beşer dakikada yendim ve gali- biyetlerim devam etti. — Şimdiye kadar kaç güreş yaptınız?. — Vallahi Herhalde, yüzü, mişlir. ve bunların İçinde ancak bir defa, o da Rusyada hakem- lerin tarafgirl'ği yüzünden yeni- dim. Okadar.. hatırlıyamıyorum. Değerli yatı ağırımız, bembe- | yaz süd renkli dişleri arasında tok bir sesle konuşuyor ve gali- bivet'lerini ufak birer demiş gibi yüz elliyi geç- | anlatıyor: Şimdiye kadar — karşıma çıkan rakiblerim içinde ehemmi- yet verilebilecek olanlar — Rusalar ve Macarlardır. Ruslar çok — eyi çalışıyo rlar. Ge- çen Rusya seya- hatımırda gördüm, Güreşçiler devletim bir nevi muvazzaf memur- ları.. bütün işleri spor yapmak, ças lışmak ve kazan- mak.. mütemadiyen çalışmak, ringden gülle sallamak, antremanlar yapmak.. İşte *be- nim de İstediğim gey — bu.. hayatımda bütün — sevgilerim ve arzularım s#pora bağlı. Sporu sevmek, sporla haşir neşir olmak, sporla — yoğurulmak — İstiyorum. Kısasıt Spora her şeyi feda ede- bilirim. Birdenbire sordum: — Sevdiğiniz güzel bir kadını da mı?, Güldü, Katiyetle başını sak ladı: — Evet, onu da. Gözlm spor- *an başka biç birşey gör- mez. Spor, yalnız spor.. — Şimdiyekadar hiç sevdiniz. mi ?. — Kimi?, Kadın mı?. Elini masaya vurarak gülüyordu: inmemek, cirld, de | ' Birinci kânun- , ——— ) Kari Mektubları Emektar Bir Memurun . c Dileği Ben Bursada Tütün İnhisarı takip Amiri idim. Müfettiş tahki- katı ile işten el çektirildim, ev« rakım Memurin Muhakemat En- cümenine verildi. Encümen men'k muhakeme kararı verdi. Bu ka- rar İdareye tebliğ edildi. Bunun tüzerine ben de müteaddit istida- larla münasib bir memuriyet ve- rilmesi, yânl iadei memuriyet ettirilmekliğim için müracaatlarda bulundum. Fakat bunların hiçbi- rinden bir netice alamadım. Bu- nün sebeblerini öğrenmek için Umumt Müdürlüğe buzat gittiğim zaman da kapıcının: — Siz içeri giremezsiniz, mü- düri umuminin emri var, tarzım« daki yasağile karşılaştım. Bunun Üzerine bir istida yazdım ve posta ile gönderdim. Bu istidamda da: «Niçin memuriyete iade edik mediğimin ve neden İdaraye gir* mekten menolunduğumun sebeb. lerinin bana bildirilmesi ile bana verilen tazminat fazlası olan 50 liradan başka zimmetim olmar dığına dair bir kâğıt verilmesini,, istedim. Müdüriumumiliğin gönderdiği cevabda sadece “borcunuzu öde- medikce size kâğıd verilemez,, deniliyor. Ben on beş senelik emektar bir memurum, 3 çocuk babasıyım. Bu şekilde muamele- ye maruz kalmaklığın gücüme gitl. Idareye giremediğim İçin büyüklere derdimi alatamıyorum, Gazete ile anızı rica ederim, K gada: Şevki Nedim Dilenciler hakkında yazan okuyü- ouya, İmzasız, adressiz mektublar — Canım, o babsı aç- | nazarı dikkate alınmaz. — mayın. Nenize lâzım kuzum, _'x' vonra, duyan İşiten olursa.. Amma yaptınız; sizin gönlünüze kâhya ola- cak kimse var mı savıyor- sunuz?. Gönül bu... Mustafaya bunu söy- letmek gülzel ve zevkli şey.. Çelik gibi kuvvetli bir er- keğin gönlünü, küçücük narin parmakları arasında sıkıp ezecek, kıvrandıracak bir kadın.. Düşünün., Mustafa uzun israrlardan sonra razı oldu: | — Çocukluğumda her —— gençlik basamağına atla- yan geçler gibi birini sev miştim amma şimdi unut- tum, Kimdi, ne idi, nenin nesiydi?, Bilmiyorum. Şimdi ise.. — Şimdi is0!.. — Şimdi ise genç bir. kadını seviyorum. Fakat biliyor musunuz?. Ben bir kadını çok kibar olursa, çok güzel konuşursa, konuşurken gelimeleri çok güzel bir sesle telâffuz ederse severim. Bu, benim gözümde kadının - ta kendisldir. Güzel yüz, güzel göz, gürel ses.. Sonra kadının bana tahakküm etmek İstemesi kadar beni deli eden bir şey yoktur. Tahakküm etmek İsteyen bir kadını nekadar seversem seveyim, bu yüzden hiç tereddüd etmem, derhal terkede- rim ve eğer içimde bir sevgi varsa, ben bunu bu küvvetli iradem altında hemen yere vururum, — O hbalde, evlenmek fikri * Ayvalıkta posta ve telgraf çevirgeni Bay Selim; Dileğiniz göz önünde bulun- durulacaktır. Üçgöç soy adı gü- zeldir. * Lüleburgazda sahur davulu- kaldı- nldı diye yazan okuyucumuza: Geceleri herkesi rahatsız et memek İçin kaldırıldığı anlaşılan sahur davulu yerine evde çalar saat kullanmak daha muvafıktır. Saatin çaları sahur vaktine ayar edilir. ve oruç tutanlar sahura kolayca uyanırlar. * Çanakkalo Ortarmektebinden bay Ali Atillâya: Yazınız güzeldir. Ancak gaze- tede yerimiz az olduğu için koya- miyoruz. filân?, Mustafa güldü: — Zamanı var, zamanını bek: lemek lâzım. Şimdilik bekâr ha- yatım devam ediyor — ve zaten spor ancak bekârlıkla başbaşa gider. Mustafaya tekrar sordum: — Bu kuvvet için her halde mideye biraz — düşkünsünüzdür değil mi?. — Hayyuur. Yediğim şeyler hep etli.. etlilerden hoşlamrım. Tereyağına bayılırım. Fakat buna mukabil de tatlıyı hiç sevmem. Teroyağ bana çocukluğumu, Za- rayı, yanık harmanları, kırları, bahçeleri hatırlatır. Ha, bakın tereyağı ile ayni lezzette olan bir şeyi daha unutuyordum: — Harb filmlerini seyretme.ine de bayılırım.