lDüşün cesizlik |Ve Neticesi “Genç bir erkekle nişanlan- mıştım. Ben güzelim. Nişanlım genç okadar güzel değildi. Aynı Y y |Japonya | Yevtiç l[ttı'ham İngilterede Endişe Kabinesi Kam Lordlar irasında' Kamarasında Ordunun Yugozlav kabine buhranının mahi- Peti, yeni kabinenin, islifa eden Dış kan Bay Yevtiç tarafından teşkil *dilmek istenmesi e anlaşılmış oldu. ltinci naib prens Pol, memleketinin €nevrede malüm — kararı İstihsal *İtikten sonra sonuna kadar götürüb acak küvvetli ve tamamile em- Diyet ettiği bir adama devlet İşlerini * yazifesini vermek İstedi. Bu m Yevtiçti. Yenl kabinenin onua tarafından kurulması işte bu düşün- ttala — mahaulüdür. — Bumdan başka Bügünkü siyasal vaziyetin nezaketi, "“mhvyı dahilinde umumi bir ahenk üsini de icab ettiriyordu. Bay Yev- Üçe verilmek istenen büyük enlâhiye- bir icabı da budur. Gelen telgraf- T yeni Yevtiç kabinesinde «ski mu- hülefet relslerinin de bulunabileceğini Kaydediyor. Şu hala göre Yevtiç ka- esi, ekstra Parlmanter bir teşekkül Slacak, Kıral Aleksandrın k tsakib geçmiş bödiselere sünger ge- $irmek niyetile Yugoslavya hüküme- Tine tecmsür Beyan eden bir kurm aki liderlerde efkân birliğe götürmek için yeni hükümete alınacaktır. Bu ketile — Yugoslavya,' fi'li birliği Manevi ve fikri bir birlikle teyit et Mek istiyor, demeklir. — Süreyya Alman Hariciye Bakanının Sözleri Roma, 20 (A. A.) — Alman dış bakanı fon Nöyrat, Mezsacero gaza- tasinin Sar muhabirine — beyanatta bulunarak, Fransanın hüsnüniyetine İnancı olduğunu, Şark misakını da oöz gelişi ederek bunu imzalıyanlar Arae'ında zlik — çıkınca . askeri müdahalede bulunulması ve Şarkf Avrupanın toprak - ve siyasal devrinin cebren korunması talı e Almanyanın bu misaka katiyan İşti- rak etmiyeceğini söylemiştir. Sar Plebisisti Sarbrük, 20 (A. A.) — Siyasal fırkalar, plebisist komisyonunun Si Kânunuevvelden 27 Künunuevvele kadar müşterek yapılması hakkındaki teklifini kabul etmişlerdir. anlaşamımı Ediliyor Londra, 20 (A. A,) — İngiliz, Amerika ve Japon murahhaslarttiin birlikte yaptıkları toplantıda deniz 1 görüşmelerinin tebhiri hak- kındaki tebliğ kabul edilmiştir. Hariciyo Bakanı Bay Con Simon, görüşmelerin Üç ây sonra yine baş. layacağını — söylemiştir. Tokyo, 20 (AL A.) — Vugington anlaşmasını bozmak hususunda Ja- ponyamın vermiş olduğu kararı izah eden M. Hiroata, saff.harb zirbhlarile tayyâre gemilerinin, acun Barışının selâmetl namına orladan kaldırılma- ları lâzımgeldiğini söylemiştir. Vaşington, 90 (A. Anp— Âyan Meclisinde, — Japonyanın — Vaşington munhedes'ni feshetmek meaolesi gö- rüşülürken, Japonyanın bu suretle acuma karşı tehdid savurduğu ileri sürülmüştür. Gazeteler de Japonyenın yeni bir silâh yarışı açtığım yazıyor, Amorika Kuvvetlenecek Vaşington, 20 ( A. A.) — Bahriye Bakanı Bay Suvanson, Amerikanın deniz proğramına dair gazetecilerin bir sualine gu cevabı vermiştir; “se Vaşington muahedesi feshe- dilse de daha iki sene meriyetle kalacaktır. Amerika: iİR müdafa- ası ve HÜcaretile sanaylüinin bimayesi için icab edeni yapacağız. Vaşington muahedesinin imzası üzerine durdu- rulmuş olan pasifik denizindeki lssil bahrilerimizin tahkimine devam et. mek hakkımı muhafaza ediyoruz.,, Röytere Göre. Londra, 20 (A.A.) — Röyter ağan. sının siyasi muhabiri, İngilterenin da- niz görüşmelerinin tekrar buşlamasi ümitlerinin, öteki murahhas heyetler mezdinde büyük bir letinad. bulmadı- gım Ööğrenmiştir. Bin Kişilik Bir Ziyafet Londra, 20 ( A. A.) — Londra Hle Melburn haya yarışını kazanan Skot ile Blek gerefine dün Kıra'lık hava kulübü tarafından — bin kişllik bir ziyafet verilmiştir. vmadlğino same eee AM g1 / 32 / 934 teriyordu: — Bunlar, boşuna mı ağardı? — Daha gencsini — Evet, ihtiyarım, demlyorum. Fakat vakıtsiz çöklüm, ihtiyarla- m. Kim bilir, hangi yerden duy- duğu veya okuduğu bir nükteyi Barfetti: — Bunun her telini, ayrı bir derd ağarttı! Harun babası, oğ- lunun kafasımı değil, sadece ke- Sesin! doldurmaştu, boş kafa İle dolu kesenin muvazeneleri — biraz Zorea oluyordu. Harun Şinasi, kaşlarını kıl&l' başını masaya iğdi ve derin derin düşündü : — Ne de derin ıâyllymğ: ! Cevad Galib, bu yeni arka- daşının zaafını, evvelâ, toy bir heveskârlıkla bar müdavimliği Rünnetmişti. Sonra, bunda aldan- Üğm gördü ve anladı. Fakat ni zayıf noktasıni Bğnnlrııı. Ona hulül için, en müsalt, en Muvafık cephenlii? neresi olabi- l'c'ğîlll keşfetmekte ıedkımdl. » derin ve hattâ felsefi kana- üller savurarak, Harun Şinasiyi ima Mmağlüp edebilirdi, Harun asi, Avrupada, dişe dokunur Âşık bir şeyler öğrenmemişti. Cevad Gelib, tecrübelerile biliyordu ki, Muallim Nacinin, Ahmed Mit- hat'ın, hattâ biraz değiştire- rek iula, Namik Kemalin mizralarını, kat'alarını, vecizelerini, Voltaire, J. J. Rousseau, Viktor Hugo vesaire gibi bir ecnebi isim ve şöbhret salçasına batırdı mı, allâme geçinebiliyordu. O, yine tecrübelerile biliyordu ki Avrupaya gidenlerin ekserisi memleketlerine döndükleri zaman, öğrendikleri ve yahut öğrenmek istedikleri ilmin, fennin, taban tabana akal işlere giriyor veya işiyorlardı. Ziraat tahsil eden- f:n. otobüslerde — kontrollük; doktorluğa — çalışanların banka- larda kâtiblik; mimarlığa heves edenlerin demiryollarında müteab- hitlik yamaklığı ettiklerini görmüş, müş ve görmüştü | wC:ıd â:lib, alnını buruştu. rarak durdu, bir cıgara yaktı: — Bourget, bir eserinde böy- le söyleri Senin, derdini, derhal anladım, —Harun... İnanmazsın, inanmıyabilirsin, —içim — okadar yandı ve sızladı ki saçlarımın ağarmıyan tellerinden birkaçı da belki ağarıvermiştir! Harun Şinasi, vecde gelmiş gibi inledlii Kuvvetsiz Olduğu İleri Sürüldü Londra, 20 (A, A.) — Lordlar p kamarasında Lord ” Amptil, eskisi gibi miliz küvvetleri bulun madığından, ordunun İngiltere- ni kugünkü iht- Harbiye Bakanın- dan İstizahta bu- lunmuştur. Harbiye Bakani verdiği — cevapta demiştir. ki: “ — 1914 deki milis kuvvetlerini yeniden teşkil için iki, Iki buçuk İster- lin âzımdır. ki, buna imkân yoktur. İngiliz o_ıl.ıııı bugünkü mevcudile de 1914 de milislerin yaptığı işi k gö tedir. İhtiyat L:ı rallerllek "... ordusundan bir görünüş banun hakkında hiçbir çey - söyliye- mem, çünkü bizlm seferberlik kuv- vetlerimizi bildirmiş olurum. , Habeşistana Göre İtal- yanlar Haksızlık Yapmış! Cenevre, 20 (A A) — Habeyistan hükümeti, oluzlar kurumu — genel | | kâtibliğine vermiş olduğu yeni ı.'ıı. notada, İtalyanın halihazırdakl ihti- | Tüfta hakeme müracasta lüzüm olma- l | dığı mütaleasında bulunduğunu kay- dettikten sonra Valval meselesinde tanrruzun İtalyanlar tarafından yapıl- mış olduğunu ve Valyalin Habeş'stan e i Mahkemeye Dina- mit Koyacaklardı! Selbiril ( Amerikada) 20 — Bir beyaz kıza tecavüz suçile muhakeme edilmekte olan bir zenciyi halk almak Mstemiş, fokat asker ateş açımış, bir. çok kimacler yaralanmış, bir kişi de ölmüştür. Halk bir aralık mahkemeye dinamit koymak İstemiş, bu s&ırada zenci gizlice kaçırılmıştır. — Ne derin adamsın! Cevad Galib, kalkışa alışmış bir cambaz gibi, her el şakırtısı ve takdirde —muvazenesini kay- betmiyordu: — Hep geçtiğimiz yollar, çe- ... ki o, sözü Boorget söylemiş. Ve o da Boürget ile beraber yü- rüyüb geçmiş gibidi: — Dünya bul Sıra ile... Sen de bu yollardan — geçeceksinl.. Şimdi, beni dinle! Sen, hemen babanla konuş, anlaş, o, şirkete girmiye bak... Ötesini de bana bırak. Haran Şinasi, bütün ümitleri, hayalleri tahakkuk etmiş gibi se- sevinerek bakıyordu; — Yoksa, senin orada tanm- dıkların mı var? Cevad Calib, meçhul ve müp- hem mânalar hatırlatan bir yülüşle kıs kıs gülmeğe başladı: — Olmasa da çıkar. Çıkmasa da icad ederiz. Harun Şinasi, yutkunarak, ağzı açık duruyordu. Cevad Galib, arsonu çağırdı: V Bize viskl getir! Harunun omuzunu oleşadı: — Şirkete girmeye karar ver- din mi? — Verdim... — Ötesini bana bırak... Cevad Galib, plâjda, soyuna- cakları kamaraya girdikleri za- man, Harun Şinasiye: — Bu İşte, ya ben yamlıyo- rum, yahud zatiâliniz! dedi, arazisinde kâin olup hakcız yera İtale yanlar tarafından — işgal — edilmi, bulunduğunu bildirmektedir. Londra, 20 (A. A.) — Hariciyö bakanı tir eon Sınon, Avam kama- rasında bir sorguya kargbk olarak Somall'de İtalyanlarln H sında geçen hadisenin, sınır çizmeğe memur İngiliz heyetile hiçbir. müna- sebeti olmadığını söy'emiştir. Macar Bakanının Bir Mütaleasi Budapeşte, 20 ( ALA ) — Hariciye Bakamı, son Cenevre görüşmelerine den bahsederken, Milletler cemiyeli- nin bütün sızlanmalara ancak yarım yamalak er bulduğunu, son veri- len — karaı Macaristanın onurunu bozacak hiçbir şey olmadığımı söyle« miştir. Harun Şinasi, bön bön bakı- yordu: — Ne demek istiyorsun? — Cevad Galib, biraz evvelki şakacılığını terketmişti, tamamile ciddi idi: — Bu çocuk, ya lüzumundan Fazla toy... Yahud... — Yahud? — Lüzumundan Fazla fendlil Harun Şinasi, bir yerine iğne ile dokunulmuş gibi sıçradı: — Rica ederim, bana, ondan bahsederken, daha mülüyüm keli- meleri kullan! Cevad — Galib, — arkadaşının, adeta bir hiddet taşkımlığına ben- zeyen bu âni isyanını görünce, kendini topladı. Harun Şinasinin en ufak şakaya, en ehemmiyetsiz bir nükteye bile tahammül ede- meyecek kadar, işi ciddi tuttuğu- nu anlamıştı. Cevad Galib, söz- lerini tarta tarta söylemek mec- buriyetinde olduğunu da hisset- mekte idi; yoksa küçücek bir potla, Haran Şinasiyi gücendire- cakti: — Kızma, azizim, Bu, daha fazla, senla ve bilhassa onun lehine! Harun Şinasi, gözlerini kırpış- tırarak bakıyordu: — Neden? No itibarla? Cevad Galib, mayosunu giy- mişli, ellerile vücudünü ovaladı: — Neden mi? No itibarla mı? Sen, bana, bu kızdan pek çok bahsettin. Geneliğini, güzelliğini, tahsilini, —terbiyesini medhettin. Şimdiye kadar ağıımı açıp ta zamanda kazancı ardı. Gerçi benim de birşeyim yoktu, amma zengin bir erkekle evlenmek ihti- yacı yavaş yavaş belirmeye baş- ladı. Ben bu hulyada iken günün birinde tesadüf benim önüme yaşlı bir erkek çıkardı. Çok ki- bar ve Iyi bir adam gibi görünen bu erkek aymı zamanda zengin olduğunu da söylüyorda. Birkaç kere evlenmiş, fakat kadırlardan hiç vefa görmemiş, Ben onun kızı yerinde olduğum halde e- lenme teklifini kabul ettim ve eski nişanlımdan ayrılarak ken- dimi yaşlı nişanlıya bağladım. Fakat bu adam evli imiş ve bunu bana söylememiş. Şimdi aradan bir sene geçmiş bulunu- yor. Bu bir sene içinde evlenme sözüne İnandığım bu yaşlı adamla karı koca gibi yaşadık. Fakat şimdi bu adam benden ayrılıb eski karısına gitti. Ben ise peri- şan bir halde kaldım, ne yap-c - ği şaşırdım.,, Kızım.. Sen kendi düşüncesiz- liğin cezasını çekmişsin. Yapacak bir şey kalmamış demektir. Genç nişanlıyı bırakıb senin kadar kızı olan bir adama gitmekliğinin şu acı neticesi — başkalarına ibret dersi olur diye, hikâyeni buraya yazıyorum. Hiç olmazsa bundan Bonrası içla akıllı davranmalısın, TEYZB Irlanda Ve İngiltoro Dublin, 20 (A.A.) — Mectlmte İslün- da vatandaşlık kanununun kabulüne den sonra hükümet relsi dö Valora demiştir ki: “— İrlânda kanunlarından bizim İn- giliz tabası olduğumuzu sandıran bü- tün yalaşıksmız kayıtleri kaldıracağız.,, Kübada Bir Tovkif Nevyork, 20 ( A. A.) — Kübadâ Makado kabinesi azasından Albert Herrera, kendisini adam öldürmekle Ittiham eden Amerika konsolosunun aleyhinde ve yahud itiraza benzer bir tek kelime söyledim mi? Harun Şinasi, bir sigara yak- mıştı: — Hayirl — Onun tarafını — tuttuğum, yahnd senin zeddıina gitmekten çekidiğim için mi? Ben de, buna, hayır! diyeceğim... Arizim, dost olan hakikati söyler. Sen, o fikir- de değil misin? — Tabli... Bir dosttan lenen de odur. Cevad Galib de yakmış! — Niçin sustum? Neye şimdi- ye kadar susmayı tercih ettim?., Çünkü, bu çocuğu görmemiştim. Kesik kesik gülmiye başladı : — Görüyor musun? Çocuğul Diyorum, Evet, yaşına ve göste- rişine rağmen çocuk! Doğruyu söylediğim için, kızmıyacağına eminim, ben, bu kadarını tahmin edememiştim. Haran Şinasi, bu dolambaçlı, karışık mukaddemeden, pek bir şey anlamamıştı: Ne tahmin ediyordun? Cevad Galib, locadaki, şer- longa da, yatağada benzeyen min- derlerden birinin kenarına ilişti. — Şo cıgaralarımını içinciye kadar konaüşuruz, ve dışarı çık- madanda kouuşmamız lâzım, Harun Şinasi, arkadaşım hür- metle dinlemiye başlamıştı. Bunu hemen anlıyan Cevad Galib, se- sine ve tavrına, daha ciddi bir eda verdi: bek- bir. cıgara ( Arkası var )