Dünya Haâdiseleri Tiyatrolarını Şaşıran İki Köylü Geçen hafta Parisin meşhur Komedi — Fransez l'ı'(r::';:z'ı tiyatrosunda eski ve büyük muhar- İ(nfeıaıı_l.ın rirlerden Korneyin İZaanetmişler| Sidna isimli piyesi oynanırken — localardan — birinde karı koca oldukları belli iki kişi sabırsızlık alâmetleri göstermeye | Onların bu hali | başlamışlardır. tiyatrodakilerin de nazarıdikkatini celbetmiş, onlar da bu loca ile alâkadar olmaya başlamışlardır. Bu karı koca orta yaşlı kimselerdi ve köylü oldukları hallerinden anlaşılıyordu. Adam, bir ara sabır edemiyerek locanın kapısını açmış va kat hizmetçisine sormuş: — Bü iş daha uzayacak mı? — Tiyatro henliz yeni başladı. — Peki amma burası neresi? — Komedi Fransez efendim! Adamcağız bir müddet şaşır- mış, sonra karısına dönmüş: — Haydi Melâni burası değil- miş. Yanlış gelmişiz. Meğer onlar, burasını kafeşan- Çan zannetmişler, » Almın milli terbiye nezare- tinin istatistiklerine nazaran geçen seneye nis- petle Alman Üni- Üniversite m versitelerine kay- Tahsili dedilen talebe miktarında göze çarpacak dere- cede bir azlık — görülmektedir. 1933 - 34 gsenesinde bu miktar ( 106764 )ü bulmakta İdi. Bunun (15501 )i kadın, ( 4757)si ecnebi idi. Bir evvelki seneye göre, bu rakam da yüzde ( 13,09 ) azlık vardır. Amele ailelerinin İlse tah- silini bitiren çocuklarından Üni- versiteye — yazılanların adedinde esaslı bir değişiklik yoktar. Yal- mz bu eksiklik Burjuva ailelerinin çocuklarında göze çarpıyor. Onlar, — yüksek tahsilinden şimdilik — vazgeçmek vaziyetinde kalıyorlar, * ransız Başvekili ve sabık Reisicümhur. M. Dumerg Her Horoz | Fransanın Turnföy İDahmaKündü kasabasına yerleş- ha ğ miştir, — ihtiyarlı- Çopölüfdndı ğını orada geçir- itmez mek kararındadır. Memleket büyük bir buhrana düşüp te kendisinl iş başına davet etmek — lâzımgeldiği tanıyanlar Türnföye gittiler ve oradan çağırdılar, Almanyada bilhassa orta zaman onu M. Dumerg — şimdi milli bir temerküz kabinesinin başındadır. Bu kabinenin hericinde kalanlar sosyalistlerle komünistlerdir. Bu iki firke belediye İntihabatında birleşmiş müşterek hareket edi- yorlar. Fransanın, bir sözünü iki etmediği — başvekilin memleketl kasabasında bile ekseriyeti kazanmışlardır. Fransız matbuatı, bu münasebetle, « her horoz kendi çöplüğünde öter » darbımeselinin tekzibe uğradığını kaydediyorlar olan Turnföy SON POSTA Tarihi Müsahabe | Şair Uslanır Mı Hiç? içinde ve taş döşek Üstünde çarçabuk nedamet getirdi Veliyüttin oğlu Ahmet Paşa, kadından Ürker ve kaçardı. Bu ürküntünün sebebi belli değildi. Fakat kendisini tanıyan herkes ve o meyanda Fatih Sultan Meh- met bu gülünç korkuyu bilirlerdi. onunla eğlenirlerdi, bir gün Hün- kârın huzurunda şilrden bahsolu- nuyordu. Mecliste hazır bulunan- lardan birl şu Farist beyti okudu: Ânan ki hükra bonazar kimiya künend Âya büved ki küşei Çeşmi bema künend Hünkâr, beyti beyendi ve Ahmet Paşaya dönerek sordu: — Güzel değil mi Ahmet ?.. Benim pek hoşuma gitti. O cevap verdi: — Beli Padişahım, güzel. Fa- kat şu yoldaş beyti yanliş okudu. Doğrusu şöyledir : Ânanki hâkra benazar kimiya künend Hâki mübareki kademet tutiya künend (*) Bu çok zarif nüktedanlık Fa- tihi son derece neş'elendirdi, elini yanı başındaki çekmeceye soktu, bir avuç elmas çıkardı : — Ahmet, dedi, bu elmasları cevher saçan ağzina dolduracağım. Yalnız bir şey öğrenmek İsterim: Sen dişi kişiden neye huylanırsın, kaçarsın. Doğru söyle. — Birçok alimler, kadınların şeytan tuzağı olduğunu söylerler. Ben kulun o taifeyi bizzat şeytan tanırım ve kendilerinden korkarım, Fatih güldü, avucundaki eb- Ahmet Paşa, ışıksız bir mahpes /——-? Ca masları şaire verdi. Fakat kadını | şeytan olarak tanıdığını söyleyen şairin, o sözile Valda Sultana ve hümayün haremdeki hasekilere saygısızlık gösterdiğini de unut- madı, mimledi. Aradan birkaç gün geçti. Hünkâr, husust hizmetinde kul- landığı çok genç ve çok yakışıklı bir köleye kızdı, hasır” ovası tertibile ona- meydan dayağı atılmasını emrelti. Sudan bir suç için yüzlerce saray hademesinin gözü önünde kamçılanmıya mah- küm olan genç köle - zincirler içinde avluya getirilmişti, serilen bir hasır Üstüne yüzükoyun yatı- rılmıştı, İnsafsızca dövülüyordu. Tam o sırada şsir Veliyüddin oğlu saraya geldi, bu manzaraya şahit oldu. Kadın kelimesini ağzına almaktan eza duyan bir adam lolmıklı beraber Ahmet Paşa, Y güzelliğin ezeli hayranlarından ve aşk afetinin çılgın müptelâlarından idi. Hasır Üstünde kamçılanan köle bu çok duygulu - şalr İçin, hırpalanan ve tekmelenen - bir bahar kadar hazin göründü. Her darbe altında acı acı bağıran mahkümun İniltileri ona, zalim ellerle boğazı sıkılan bir bülbül ağlayışı kadar mazlum ve müessir geldi, gözü yaşardı, açık bir tees- sür ve inkisar ile oradan savuştu. Evine girer girmez ilk yaptığı İş, bu temaşadan duyduğu elemi şiir haline koymak oldu, uzun bir manzume ile hünkârın zulmünü tel'in etmişti. Şairlerin en büyük zaafları, bütün yazdıklarını eşe dosta oku- maktır. Kadın ağzında bakla ıslanmadığı gibi şair dudağında da gizli şir yaşamaz. Onlar, bir mezmün hatırı için bazen hayat- larını tehlikeye korlar, suç sayr- lacak yazıları da - beğenildiğini GÜYEN YEEAYULEN KA vesenSE sESEN A SENLEAl eee Le e reererA AŞ | Yevmi, alyasi, Havadis ve Malk gözetevi | Hoki Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL Bazetemizde — çıkan ve resimlerin bütün hılı= mehfuz ve gezetemize aittir. ABONE FiATLARI Adres Abone Hedeli peyiadir. değişlirmek 25 kurüştur. —— GCeolen evrak geri verilmez. Hânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap lçiı:ı Tiâmpl"" 10 kuruşluk Şairlerin En Büyük Zaafları Bütün Yazdklarını Eşe Dosta Okumaktır W görmek İştiyakile- şuna buna okumaktan çekinmezler. Ahmet paşanın dayak yiyen köleye acıyarak ve hünkârı tel'in ederek yazdığı şilr de, birkaç gün içinde birkaç ağza yayıldı ve nl- hayet Fatih Suiktan Mehmediş kulağına değdi. Her emrini gök- ten inen emirler kadar kudsi tanıyan ve ne yaparsa iyi görülüp alkışlanmasını İsteyen hünkâr, şa- İrin gösterdiği cür'ete kızdı, ev- velce onun kadınları şeytan tanı- masından dolayı koyduğu mimi hatırladı, sadrınzama şu İradeyi yolladı: — Veliyüddin oğlunu Yedikule zındanına koyun, yarı aç bırakın! Ahmet Paşa, ışıksız bir mahpes içinde ve taş döşek Üstünde çar- çabuk nedamet getirdi, yazdığı şilrden değil yaptığı gevezelikten içine pişmanlık geldi, bu zından beliyesinden kurtulmak için yine şairliğinden istifade etmek istiye- rek Osmanlı edebiyatında pek meşhur olan “Kerem,, kasidesini | yazdı, bir yolunu bulup hünkâra Son osta | takdim ettirdi. Kaside güzeldi ve baştanbaşa yanık bir feryat — sayılabilirdi. Fatih, daha dün —ağrzına elmas doldurduğu — bir adamın bugün kara bir zındanda tstırap çekme- sini ve o ağza çeşit çeşit böcek- dolmasını hoş — bulmadı, Ahmet Paşayı affetti, yine saraya gelip gitmesine — ve huzuruna girip çıkmasına izin verdi. Fakat şairin uslanması çok güçtür. Gevezelik o — zümrenin en bariz huylarındandır. Ahmet Paşa da hürriyetine kavuştuktan sonra zından hayalını unuttu, yine nüktedanlık hevesine kapıldı, her vesile ile sağa, sola tarizler yap- | maya koyuldu. Bir gün atla te- nezzühe çıkan hünkârın rikâbın- da bulunuyordu, nükte fırsatı | arıyordu. Bir at ayağından fırla- | yan zifos,' hünkârın pek gözde tuttuğu kölelerden birinin yüzüne geldi. Şair aradığı fiırsatı buldu- ğguna hükmederek hem kur'an- dan bir cümle okudu. Bu “keşki | çamur olaydım!, mealine yakın İHud teşria Kari Mektupları Bir Nüfus İşinin Macerası Efendim: Bazı sebepler dolayısile çocu- ğgumun nüfus tezkeresini çıkerma- mıştım. İzmite geldiğim zaman iük işim bura nüfus dairesine müracaat etmek oldu. Evvelâ nikâb kayıtlarımızın icrası Vâzım- geldiğinden mevcut evlenme cüz- danımız Üzerine muktazi muame« lenin icrası için Diyaribekir nüfus Idaresine yazıldı. Ve nüfus tez- kerelerimiz de mezkür nüfus ida- resine gönderildi. 22/Mart/1934 | denberi takip ettiğim bu iş bütün tekitlere rağımen cevapsız kaldı, Nihayet İzmit vilâyetinin şikâyet tahriratı Üzerine iki nüfus cüzda- nının kaybolduğundan bahsile cevaf verildi. Bu defa hıfzetmiş olduğum nikâh ilmihaberi ve cüzdamnı Üze« rine burada pulu da raptedilmekr suretile bir ilmihaber tanzim edildi. Ve nüfus idaresi tarafından Diyarıbekir evlenme memurluğuna gönderildi. Maalesef iki aydanberli buna da cevap verilmedi. 8 ay« danberl intaç edilemiyen bir nikâh ve nüfus kaydı icra edilemjiyen çocuğumun nüfus tezkeresin! ne suretle İstihsal edeyim? Nüfuş tezkerelerimiz ziyaa uğratıldığına nazaran bu yüzden uğradığım müşkülât ve zararları no şekilde telâfiye çalışayım? İzmiti İnhi muhascbe Kelecikli Mehmet Kemal Beye: — Sarih adresinizi gönderirse- niz. — mektubunuzu — neşrederiz efendim. * Eskişehirde D. D mağazasında bek- ©i All çavuşd Yemende gelen esir vatan- daşları Hilâliahmer cemiyeti ge- — trmiştir ve başka yerlerde de böy: le esir bulunduğu haber verilirse, tahkik eder, arar, bulur ve gel mek İstiyenleri getirtir. efendim, * Kasımpaşada kulaksızda Barutou sokakta Alâeddin Beye: Mektubunuz — sarih — değildir, bir şey anlıyamadık. daha açık Hade ile yazınız efendim. bir mefhum ifade ediyordu. Hünkârın kulağı eyi işidiyordu. Şairin arapça birşey mırıldandı- ğını duyunca kölesine sordu: — Bu geveze —yine neler söylüyor? Köle, zarif idi. Ahmet Paşa- nın mırildandığı — ayeti tamam okudu. — Kâfir, keşki toprak - olay- dim diyor! —— Kölenin yüzünde zifostan kal- mış olan İz, şairin ne demek is- tediğini hünkâra apaçık göstere mişti ve hemen orada Veliyüddin oğlunun Bursaya sürülmesine emir verilmişti. Bi â Ahmet Paşa, sürüldüğü yerden de yanık kasideler, gazeller yaz- dı, affını istedi, fakat bir daha Istanbula gelemedi, eski mevklinl bulamadı, sönük bir hayat içinde ölüme kavuştu. M.T () Ahmet paşanın zarafetini anla- mak için bu beyitlerin tercümesini okt mak lâzımdır. Beytin aslı “ bir bakışla toprağı altın eden devletliler, acaba bize de göz ucile bakmazlar mı,, moa« lindedir. Ahmot paşa, hakikaten takdi- re değer bir mebaretle beyti şu şekle sokmuş ve hünkâra parlak bir bulüs çakmıştırı “Bir bakışla toprağı altın eden devletliler, senin ayağının — tozunü gözlerine sürme yaparları,