Muharriri: A. R. Bastil Kumındının;n No.: 32 Bir Tevkif İşi .. Kapısı Açıld"ı. İçeri Kukulete İle Yüzü Kapalı Bir Papas Girdi.. Hayır Sahibi Bir Papas Lâgard, koşa koşa Şarlken'in gayri meşru oğlu prens Don Jo- zenin o münzevi köşküne gitmiş, cereyan eden hadiseyi hikâye etmişti. Don Joze, Lâgardı büyük bir sükünetle dinledikten sonra: — Pekâlâ... Şimdi de Bastil civarına yerleşiniz, Şayet mevkufu herhangi bir sebeple buradan çıkarırlarsa, derhal geliniz; haber veriniz. Dedi. Lâgard, prensin çıkar çıkmaz doğruca Bastile gitti. Yalnız Fransanın değil, bütün dünyanın en korkunç zin- danlarını ihtiva eden bu kale gibi hapishanenin kapısını görecek bir meyhaneye yerleşti. * Şövalye ile Antuvanı bastile getirdikleri zaman, bastil kuman- köşkünden danı tevkif emirnamesine göz gezdirmiş: — Fakat bu, yalnız bir kişi içindir. Halboki, siz bana iki mevkuf teslim ediyorsunuz. Dedi. Emniyetiumumiye müdürü kont Dö monklar sekinetle cavap verdi: — Evet.. Emirnamede bir kişi- den bahsediliyor. Fakat diğeri de onun arkadaşıdır. Şerikl cürmünü ele vermemek için birçok askeri de yaralamıştır. Onun da tevkifi lâzim- dır. Emre gelince.. onu size bizzat ben veriyorum. Bastil kumandanı eğildi. Pari- sin bu müthiş Emniyeti umumiye müdürüne itiraz edemezdi. Kont dö Monklar, yalnız bir nokta hakkında üzüntü hissetmek- te idi. Kendisine tevkif emrini weren Diyan Dö Puvatye; şöval- yenin sessiz sadasız tevkifini ten- bih ettiği halde, hâdise büyük bir velvele ile neticelenmişti. Ya- ralı askerlerin adedi ise on beşi tecavüz etmekte idi... Buna bina- en doğruca — Lüvr - sarayına gitti. Diyan Dö Puvatyeyi göre- rek: — Madam!.. Beni öyle azılı bir canavar karşısına çıkardı- nız ki,,. Diye başlıyarak vak'anın na- sıl cereyan ettiğini, olduğu gibi mnakletti. Diyan, Kont dö Monklar'ı dinlerken mümkün olduğu kadar FPissiyatını ketmediyor; duyduğu can — sıkıntısını belli — etmemek istiyordu. Monklar'ın sözleri biter bitmez ayağa kalktı: — Teşekkür ederim, Mösyö 1ö Kont. Biraz sonra, valde kra- liçe hazretlerine gider; verdikleri hususi emrin tamamen ifa edildi- idini arzeylerim. Diyerek, emniyetiumumiye müdürünü başından savdı, * O gün akşama doğru Bastil Tamandanının oda kapısı sessizce uşildi. Yüzü tamamile uzun bir kukulete ile örtülmüş bir papas içeri girdi. Kumandanın önünde durarak — koynundan — çıkardığı gümüş bir plâkı kumandana gös- terdi. Bu plâkın Üstünde, biribi- rine çapraz olarak konulmuş iki kabartma altın —anahtar resmi bulunuyor; altında da Şu satırlar görünüyordu: A Ç Cön e alar (Saltanatı İseviyenin en bi- yük hâdim ve hâmisi olan Engizis- yon mahkemel — Alisi erkânına mahsustur. İbraz eden — zatın önünde, herkes ve her kuvvet eyilmeye mecburdur. Zerre kadar muhalefet eden, her kim olursa olsun; mahkemei âliye tarafından ateşte yanmaya mahkümdur. Kumandan, plâkı görür gör- mez derhal — yerinden — fırladı. Yerlere kadar eyilerek: — Buyurunuz muhterem peder. Hangi emrinizi telâkki — etmek şerefile müftehir olacağım. Diye bağırdı. Papas, sükünetle, plâkı koy- nuna yerleştirdi: — Bügün gelen iki mevkufu ziyaret etmek istiyorum. Dedi... Fakat bu sözler, ku- mandanı birdenbire - titretmişti. Adetâ, dişleri biribirine çarpa çarpa cevap verdi. — Hüâşâ.. Emrinize muhalefet maksadile söylemiyorum, muhte- rem peder.. Fakat bu ikli mev- kuf hakkında pek sıkı emir ve talimat verilmiştir. Kendileri, hiç kimse ile görüştürülmiyecektir. Hattâ.. Buradaki mevkufiyetleri bile fevkalâde gizlenecektir. — Hakkınız var, kumandan efendi.. Fakat bilirsiniz ki, mah- HEİRSARER N Te Hilâl -ve- Zambakif Büyük Tarih! Roman kemei âliyenin emri, her emirden lstündür. — Oo0.. Ona muhterem peder.. — Ayni zamanda, bu mev- kufları ziyaretimiz, hiç kimge ta- rafından böinmiyecek ve işitilmi- yecektir. Nasıl ki onların burada- ki mevkufiyeti gizlenecekse, bizim ziyaretimiz de ayni surette gizle- necektir. Kumandanın kalbine şimdi bir avuç su serpilmişti: — Emriniz derhal ifa edile- cektir; muhterem peder.. Ancak bir mesele daha var. Bu — iki mevkuf, zindanlarımızın en derin ve korkunç kısmında hapsolun- muşlardır. İneceğiniz ve çıkacağı- nız merdivenler, sizl iyice yora- caktır. Papas, derhal ağır ağır haç çıkartarak cevap verdi: — Biz, Isa ordusunun asker- leri, ( Ruhulktidus ) ü memnun etmek için her türlü yorgunluk we fedakâriğa harırız. — O halde buyurunuz, muh- terem pederim. Kumandan — papazın — önüne düşerek koridora geçti. Kuman- danlık dairesini asıl Bastilden ayıran kapının önünde - tevakkuf etti. Kapının bir kanadı üzerin- deki küçük bir pençereyi açtı. — Marsel !.. Başgardiyan Marsell... Diye bağırdı... Marsel geldi. Kumandan kulağına eğildi: ( Arkası var ) ne — şüphe, -— TAKVİM —— SALI Hızır 11 Eylâl 934 129 Rum! 20 - Ağustos - 1253 A aş Vakit (Ezan! | Vasa 36| Akgam (12 — | 18 27 A 42 2D 1İİ| Yateı 1 aS |20 02 818 | 15 46 | İmsalk (925 İs 4 Nasıl Etsin ?!,. C ö E — Saadet, ben polise telefon edene kadar sen onu meşgul KETEEA A #Kini Be Dünya İktisat Haberleri Yunanistanda Mühim Bir Kongre Atina, (Hususi) — Bağ sahip- lerinin dördüncü Örment İçla koöngresi Atinada (Syllogue parnasos) salonunna - iktisat nazırı Mösyö Pesmazoğlu bulunduğu halde 142 teşekküle mensup mu- rahhasların huzurile açılmıştır. Mesaisine çok büyük ehemmi- yet verilen bu kongrenin ilk toplan- tısı gününde söz alanlar, Yunan bağcılığının ilerisi için alınacak tedbirleri meydana koymuşlardır. bir rapor hazırlandı İkinci günü kongre, M. Mar- yetis tarafından müdafaa edilen tezi dinlemiştir. Bu da raporunun ilk kısmını Yunanistan ihracattnın ve bilhassa ziraat maddelerinin himayesine tahsis etmiştir. Bu hususta M. Maryetis bilhassa beş maddenin hususi bir surette uğ- raşmıya değer bir mahiyet gös- terdiğini meydana — koyduktan sonra şu noktaya temas etmiştir: “Yunanistanın harici, gelirinin yüzde 9Sini, başta tütlün olmak üzere zeytinyağı, Üzüm, şarap ve incir ihracatı teşkil eder. Binaenaleyh bu beş maddenin himaye görmesi zaruri bir keyfi- yettir. Ancak bu himayenin söz- de kalmayup bir an evvel tatbik sahasına konulması şarttır. Bu pratik usul ise bu beş maddenin Ihracatını tanzim etmekle ka- bildir. ,, İşlerini bitiren kongre hemen bu tez çerçivesi dahilinde bir ra- por hazırlamıştır. Bu rapor Baş- vekâlette toplanan ve ziraat, ikt- sat nazırlarile meclis ve âyan reislerinden bu İş için kurulan bir heyete verilmiştir. » Atinadan bildiriliyorı Yunan atar | Zirant — Nezareti );ııııab:n;aıı bu seneki buğ- a buğ 'ay day mahsulü ve vaziyeti | stok vaziyeti hak- bir tebliğ — neşret- miştir. Bu istatistiğe göre 30 Ağustos tarihine kadar Yunistan- da toplanmış — olan ve am- bara kaldırılan buğday miktarı 47.686.,732 okkadır. (Bir okka 1,28 kilo )| Geçen sene ayni devre zarfındakl miktar bunun yarısın« dan daha az olmak Üzere 21.131.230 okka idi. Bu seneki mahsulün 36.519.726 okkası ziraat kooperatifleri ve mütabakısi de umumi! mağazalar şirketi — tarafından - toplanmıştır. Mahsulün 21 milyon okkası Ma- kedonyada, 16 milyonu cenubi Yunanistanda, 8 milyonu Trak- yada ve mütebakisi de diğer yerlerde bulunmaktadır. kında O gİ Lüsyen genç ve güzel bir | duldu. O günlerde samimi arka- | daşı olan Marki ailesine davetli bulunuyordu. Hiş çocuğu olmıyan bu kadın, şatoda bulunan diğer davetlilerin, ardı arası kesilmeyen Hörtlerinden kendini — muhafaza etmekte çok güçlük çekiyordu, amma muvaffak ta — oluyordu. Onlar boş saatlerini, kimsesiz hayatında teselüiye ihtiyacı olan, serbest ve yakışıklı bir kadının | refakatinde, ya küçük bir gezinti yaparak yahut avlanarak geçir- mek istiyorlardı. Bu gibi işlerde çok tecrübeli olan ev sahibi etraftaki erkek — manevralarını görmemezlikten geliyordu. — Lüs- yenin temamile değilse — bile, hafiften şikâyetlerine gülmek ve eğlenmekle cevap veriyordu. Bir kaç gün içinde, şatodaki bütün gençler, Lüsyeni, zaptı gayet zor müstahkem bir kal teşbihe mecbur oldular. Ve ilk zamanlar- daki cüret ve küstahlıklarını son- raları hürmetkâr ve samimi bir arkadaşlığa tahvil ettiler. Yalnız Valantin beslediği ümit- lerden vazgeçmek ve kurduğu ha- yalleri bozmak istemedi. Fazlasile güzel ve şık olan bu genç, sevimli Lüsyenin kendisine karşı göster- diği lâkayıtlığa aldırmadı, onu nazarlarından bir dakika bile ol- sun ayırmadı. Fakat ayni gün Lüsyenin kendisi için büyük bir antipatisi olduğuna da kanl oldu. Çünkü — beraberce — şa- toya girerlerken göstermiş olduğu fazla cüret ve lâubaliliğe, Lüsyen kuvvtli bir tokat ile cevap ver- mişti. Valantin yanağının üzerinde o küçük elin husule getirdiği iz- lerin zail olmasını bekliyerek or- tadan kayboldu, ve bir bahana ile yemeğe biraz geç geldi. O akşam başka şayanı dikkat bir hâ- dise olmadan geçti. Herkes yatmak için odalarına çekildiler. Lüsyen yatağında oyana, buyana döndü. Uyuyamıyacağını anladı. Kalktı, rop dö şambrını giyerek bir kitap almak için aşağı kattaki kütüp- haneye girdi. Odayı çeviren ca- mekânlardaki kitaplara göz gez- direrek: — Eğlenceli mi olsun, can sıkı- cı mı, diye kendi kendine sordu. Tam o esnada gözleri sanki müt- hiş bir şeyle karşılaşmış gibi bir noktaya dikildi. Bağırmak için dudaklarını kımıldattı; — sesi çık- madı. Bütün vücudü zelzeleye tutulmuş gibl titriyor, düşüp ba- yılmadığına hayret ediyordu. Yü- zü limon küfü gibi bir renk almıştı. Fakat asabına hâkim oldu we derhal kendini topladı. Gözlerini o noktadan ayırdı. Tekrar came- kânlarda — gezdirmeğe — başladı. Kırmızı kaplı - bir kitabı alarak yüksek sesle : — Her halde bu iyidir, dedi. Biaz sonra kütüphanenin kapısı açıldı. İçeriye — Valântin - girdi. Lüsyeni orada yalnız görünce gayri ihtiyari: — Liüsyen diye bağırdı. Genç kadın arkasına dönerek: — Bıravol Valantin! Nihayet gelebildiniz. Sabırsırlıkla bekli- yordum. Biraz daha gecikseydi- niz gelmiyeceğinize kanaat geti- rerek gidecektim. — Fakat... — Size yalvarırım susunuz.. sesinizi çıkarmayınız... Mahaza birisi bizim burada olduğumuzu işitirse... rezil olduğum gündür. Bu hale düçar olmamı ben iste- mediğim gibi, siz de kat'iyen iste- memelisiniz. çe — AA —e — eti sripeaka Bi tüi * Meşgül | ÂYE | Bu Sütunda Hergün İtalyancadan nakleden: H. Rauf BİR TESADÜF Geliniz şu koltukta oturalım ve konuşalım... Valantin şaşırmıştı. Kulakla- rına inanamıyordu: — Nasıl — olur? - Diyordu. Birkaç saat evvel onu tokatlıyan bu — kadın, — şimdi ona kalbinde derin his ve muhab- beti olan bir kimse tavrı ile söz söylüyordu. Bu inanılacak birşey mıydi? Sesini çıkarmadı. İtâat ederek yanına oturdu. — Lüsyen, Valânti'nin ellerini avucunun içine alarak sıktı. Delikanlı o zaman genç kadının ellerinin buz gibi olduğunu hissetti. Yüzüne dikkatle baktıgı zaman evvelki tatlı rengi göremedi: Rengi uçmuştu. Ken- disine gösterdiği bu samimiyetin sebebini sormak İçin ağzını aça- cağı sırada, Lüsyen delikanlının ağzını kapattı. Ve kulağına doğru eğilerek, yanlarında oturan bir kimsenin işitmesi dahi kabil olmı- yan alçak bir sesle şu cümleleri fısıldadı: — Allah aşkınıza Valantin kendinize hâkim olunuz ve söy- lediklerimi iyl dinleyiniz: Perde- nin arkasına gizlenmiş yüzü mas- keli bir adam var.. Gözlerini Üzerimize dikmiş hâlâ bakıyor.. Tabancasını bize doğru çevirmiş. Şatoyu soymak İçin giren bir hırsızdan başka birisi değil şüp- hesini davet edecek hiçbir hare- ket yapmadan buradan çıkalım.. Beni kucağına al ve kaçırmak İstermiş gibi dışarıya çıkar... Ar- tık takatım kalmadı.. Kendimden geçtiğimi hissediyorum.. Valantin ayağa kalktı. Göz- leri ihtiras ile parıldadı.. Dilber Lüsyeni kuvvetli kolları arasına aldı. Göğsünde sıkarak dışarıya çıkardı. Biraz sonra şato altüst olmuş- tu. Hizmetçiler, arkasında bir çuval kiymetli eşya ile dolu bir hırsızı pencereden atlayıp bahçe- den kaçtığı sırada yakalamışlar- dı. O esnada ev sahibl ve davet- liler, gecelik elbiseleri ve pijama- Jarile Lüsyenin ve Valântinin ağzından — vak'ayı dinliyorlardı. Az sonra herkes yatmak için odalarına çekildi. Yalnız dilber Lüsyen ve muannit perestişkârı oturdukları yerde kaldılar. Biran sessir dardular. Sonra göz göze gelerek gülümsediler. Delikanlı: — Lüsyen - dedi- ben o hır- sızı takdis ediyorum. Hayatımın en güzel ve en tatlı anlarından birini ona borçluyum... kızararak: Lüsyen başını önüne eğdi ve — Ben de- dedi. Ertesi gün nişanlandıklarını arkadaşlarına ilân ediyorlardı. Şi DABCOVİCH ve Şürekâsı Teh 44708 - 7- 41220 Avrupa ve Şark limanları arasında Muntazam posta, Anveres, Rottordam, Hamburg ve Takandinavya Ulmanları için yakında hareket edecek vapurları ve dünyanın başlıca limanlarında tranabor demen Yakında gelecek vapurlar August Leonhardt vapura 8-10 Eylüle doğru. Norburg vap. 6 T. evvole doğrük Yakında hareket edecok vapurlar August Leonhardt vapuru 90 Eylüle doğru. Norburg vap. 12 T. evvele doğrü: Fazla tafsllük için Galata, Fronkyat han umumt açenteliğine müracati Tel, 44707/8 - 41880 (2183)