22 Ağustos 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

22 Ağustos 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l ıTavukçu!uk Bahsi w i — — ) Kümes Hayvanlarında “Uyuz,, Hastalığı STK yörel Geçen mekalede ayak uyuzundan bahsetmiştik. Bu gün de — uyuzun diğer şekillerinden bahsedeoeğiz: Tüyleri döken uyuz: Tüylerin dibinde yaşayıp «Sarcoptes loevis gallince» ismi verilen ve ancak mikroskopla görülebilen bir nevi böcek tarafından hasıl olur, çok sâri bir hastalıktır. Bu da yazın ve sıcak mevsimlerde olup soğuklarla beraber ortalıktan çeklilir. Bu has- talığı “tüy koparma,,- ve âdi “tüy dökümü,, ile karıştırmamalıdır; bunları biribirinden ayırmak için şu noktalara — dikkat etmek âzımdır: Uyuz neticesi düşen tüylerin bazıları temamile düşmeyip kök tarafından — kırılır; uyuzda kanat ve kuyruk tüyleri gibi büyük tüyler dökülmez. Tüy koparmada ise tüyler kendiliğinden düşmez; | — tavuklar birbirini — gagalıyarak tüylerini çeker koparırlar. Bu ayuz mikropları tüylerin dibinde kökte ve birkaçı bir arada bulu- nur. Mikropların — tesirile cilt ve tüy dipleri kabarır tüyler kâfi mikdarda gıda alamadıklarından - kuvvetlerini kaybeder ya kökleri ile veya kırılarak düşerler. Has- talık kuyruk tarafından boyuna - kadar her tarafa bulaşır. Hastalar bundan astırap çekmezlerse de çok zaif düşerler, hastalığın biraz şiddetlenmesi ile de büsbütün kansız. kalarak — bazan - ölürler. İnce tüyler hep düşmüş olduğun- dan vücutta parça parça etler görülür. Tüy dökülen yerlerde sarı renkte bir takım kabuklar vardır. ki içi mikropla doludur. Bu uyuzun tedavisi pek uzun Bürer; kendisinde uyuz alâimi görülen tavuğu hemen — tecrit ederek, tünek mahallerini kümesl dezenfekte etmelidir. Tedavi için birçok ilâçlar var- dır; fakat mikroplar tüylerin dibin- de bulunduklarından her ilâci oralara kadar sürmek imkânsız- dır. Çiftliğimizde yabancı tavuk- lar Üzerinde yaptığımız tecrübe- lerle anladıkki en kolay ve müeasir tedavi hasta tavuğa Üç günde bir. 42 nisbetinde “Boreges,, banyosu yapmaktır. Bu ilâç tüy- lerin köküne kadar nüfuz edebil- - diğinden tesirini daha — çabuk göstsriyor. Buna “Pentastilfür dö potar- yom,, dahi denir kırık yerleri parlak " ve mücellâ olup yeşil renktedir; kireç gibi buda rutu- betten mütessir olur. 1 litre suya 30 gram Bareges konarak kaynatılır. ve ateşlten alınarak harareti 30 dereceye düşünceye kadar beklenilir. Bun- dan sonra tavuk 2-3 dakika bu suya batırılır, el ile tüyler kaldırı- larak suyun deriye nüfuzu temin edilir. Yalnız gözlerin temas etmemesi lâzımdır. Bunun için de parmağı ıslatarak başın Üstüne yanlarına sürmek kabildir. 2-3 dakika sonra bonyodan çıkarıp güzelce süzülmeli ve hava cere- yanı olmiyan, harareti mutedil bir mahalde muhafaza ederek soğuk olmamasına dikkat etmelidir. Bu — hastalıklardan başka tavuklarda bir nevi uyuz daha geçer fakat çok defalar da ölü- me sebebiyet verir. Tedavisi pek nazik ve incedir. 4 kısım zeytin- | | rip bu miskin eşeklerin çmezarı — seyrederken, — kadınlar, |.dallara bir şeyler — asıyorlardı. Merak ettim, dikkatle baktım. | mek üzere sürülür. Bu Hastalığın | ileri vardır ki mikropu deri altında | yaşar. Bazan ehemmiyetsiz olup | Yüşa tepelerinden Boğazın bütün yalıları görünür Boğaziçi Sütlücesinde ilk kar- şılaştığınız şeyler, ufak, miskin eşeklerdir. Tüyleri düşmüş, semer- leri eskimiş, kulakları halsiz halsiz sarkan eşekler.. Eğer tabanınıza güvenemiyorsanız, 12,5 kuruş ve- eskimiş semerlerine binip tıkırlıkır. Yüşa- ya çıkabilirsiniz. Fakat maazallah, lisan bu sarp dik ve kayalı yol- larda cşekle değil, yaya bile yü- rümekten Lorluyor: Biz bile, bü- tün halsizliğimize rağmen Yüşa tepelerini tırmanırken, yol üstünde bizden evvel yola çıkmış, bir sürü eşeği gerlde bıraktık. Ne sürat değil mi ? Cuma günleri Yüşa yolları | hiç tö tenha kaldığı yok. Rum de- likanlılarından, Yabudi madma- zellerine kadar hemen hepsi bu- rada.. sanki Yuşa, Babil kulesi.. binbir millet, binbir lisan Yuşada toplanmış.. Son yokuşu da - tırmanıp, sık ağaçlıklara, tepenin tam Üstüne gelince, üzaktan gramofon ses- leri, kadın kahkahaları, çocuk bağırtıları — İşitimeğe *başlandı: Cuma günü İstanbul eğleniyor!.. x Peygamber Yuşa burada yatı- yor.. 18 metro uzunluğunda bir mezarı var. Rivayete göre de peygamber Yuşa tam 18 metro boyunda muazzam bir pir imiş.. Müstatil bir mezar içinde yatıyor. Yuvarlak Üstüvani mezar taşi kararmış.. Sert dallı bodur bir bir ağaç mezar toprağından fırla- mış. Yine bu taşın etrafında yeşil boyaları dökülmüş, kararmış par- maklıklar var.. Biz bu loş, serin Küçük beyaz bez parçalarından birer beşik yapıp, içine ekmek içi koyuyorlar ve iki uçlarından büyük bir çitlenbik —ağacın» dallarına asıyorlar. Ihtiyar bir kadın 35lik bir kadına tarif ediyor: — A kızım, beşiği iyi yap ki .yığı, 1 kısım petrol ve 1 'ı... benzin karıştırılır; cilltteki mikrop yerlerişdelinerek içeri nüfuz et- tedavisi güç olduğundan bu nevi uyuza tutulan adi bir tavuk ise kesmekten başka çare yoktur. Yukarıda söylediğimiz * sıcak su banyosu her ne kadar hay- vana istırap verirse de tesiri kat'idir. 30 dereceye tavuğun nasıl — tahammül — edebileceğini sürmemelidir. Bunu bizzat tecrübelerimize atfen söylüyoruz. Erenköy Bereket Tavuk Çiftliği Hasan Yuşa’a Ç ——— () Tavuk ve Tavukçulüğa ait olan müşküllerinizi sorunuz, mütehassıs size cevap verecektir. şik Yapıyorlar, İçine Çiy Ekmek Koyup evlâtçığın tombul tombul olsun!. Hah, öyle, as ©o dala, bağla.. Hadi bakayım, - bir Kulüvallahli ile bir Elham oku.. Bu sakim âdetler demek bazı köşe bucakta kalakalmış... Güya çocuğu olmıyan kadınlar, böyle bezden beşiklere ekmek Içi ko- yup dallara asarlar, bir seneye varmaz, çocukları olurmuş !.. Yuşa Nebi, o 18 metro uzun- lıtıı_ui Mı ? Dallara Asıyorlar!.. havadan yer, içer yaşarlarmış.. Ihtiyar bunları — anlatırken, ilâve etti: — Eskiden buraya adağa ge- lirlerdi. Şimdi eğlenmiye, Boğazı seyretmiye geliyorlar... * Yuşa tepesi hep sık fundalık- lar, — hendekler, — çukurluklarla dolu.. İnsan bu sık fundalıklar- dan yürürken bastığı yeri yok- lamazsa, — maazâllah — tepesilüstl yuvarlanacak.. Bütün bu sık fun- dalıkar arasında, yer yer küçük boşluklarda kadınlı, erkekli, ço- luklu çocuklü âlleler eğleniyor. Dolmalar yutuluyor, börekler ye- niliyor, şiş kebapları kızartılıyor. Ehli zevk, burada bile kahvesin- den, çayından ayrıldığı yok.. Ufak taş parçalarından yapılan ocaklar. da fıkır fıkiır çaylar kaynıyor. Biraz evvel kendisile konuş- tuğum, 75 lik ihtiyar yarenlik ediyordu: — Madem ki yazıp çızacaksı- Sütlüce sırtlarından Boğaziçinin gü el bir görünüşü lukta mezarda asırlardanberi ya- | tıyor.. Ta eskiden burası yine böyle bir ziyaretgâh imiş... Bir ihtiyar bana diyor ki: — Bir zamanlar burası, böyle dört beş misli kalalabalık olurdu. Her cuma, uzak yerlerden sultan- lar, Paşa aileleri buralara çıkar- K Yuruz harabeleri Hisarın arkasına düşer lar, bazan günlerce kalırlardı. Büyük babamın anlattığına göre Sütlücenin sağ tarafında çok es- kiden servilerle süslü bir set var- mış.. Etrafı hep çimen içinde imiş. Fakat zamanla bu set yıkıl- mış, çimenlere hayvanlar musallat olmuş. Şimdi bütün ©o çimenli saha dümdüz toprak oldu. Sonra nız, boşuna bir şey olmasın!. Ge- lin de ben, sizi bir tepeye götü- reyim, oradan size güzel, tarihi bir yer göstereceğim... Yüşan sık - fundalıklarından geçerek, bütün Boğazı Karadenizi gören güzel — bir yere geldik.. Ihtiyar, kavakların yukarısında sarı lekeler gibi görünen taş ve toprak yığınlarını gösterdi: — Şu gördüğünüz harabeler, Elina isimli bir kıralın sarayı idi. Yine bunların arasında Yuruz isimli — bir rahibin — manastırı vardı. Yıldırım — Beyazit — zama- nında burası Osmanlıların eline geçmiş ve — kale biraz daha tamir edilmiş, içeriye iki yüzden ziyade islâm evi ve bir de cami yapılmış.. Buranın fethi de yine bir tesadüfe bağlıdır. Sultan Be- yazıt zamanında birgün Eflak ve Buğdanda isyan çıkmış, Yıldırım | Beyanıt bu isyanı baztırmak için ordularını karşı - Rumeli sahiline geçirmek istemiş ve ilk olarak bu kaleyi fethetmiştir. Bilâhara isyandan sonra kale Osmanlı as- kerleri tarafından — muhafazaya başlanmış.. İhtiyar nefes alarak devam etti. — Görüyorsunuz ya, dört kö- şe gibi görünür. Etrafının iki bin adım olduğunu duymuştum. Dört tarafında — kestane — ormanları yardır. — Fakat — bu orman kesile kesile hemen hemen yok olmuştur. Zaten Yuruz kalesinin bütün halkı oduncu imiş. Sonra Istanbulun €en iyi sütü, en iyi yoğurdu da, buradan çıkarmış. bu Yuşada çoocok eskiden büyük bir tekke varmış. Tekkede yüz- lerce fakirler, müritler, dervişler Fakat kale halkının da yine bü- yük bir vazifesi varmış. Kargde- nizden gelen Rus gemilerini gör- Kari Mektupları 18 Metre Uîunlugunda Bir Mezar..Pey- comilerimizi gamber Yüşaınm Boyu Bu Kadarmış! Şimdi Bile, Çocuğu Olmıyan Kadınlar, Beyaz Bezlerden Be- 'Temiz 'Tutmalı İbadethanelerimizin nezafetine biraz dikkat etmek lâzım.. Eyüp- sultan camiinde namaz kılanlar toz toprak içinde kalıyor. Şehri- mize uğrıyan bütün ecnebilerin bile ziyaretgâhı olan bu güzel camliimizin bn hâll şayanı teessür- dür. Evkaf müdürü Beyin bu hu- susta lâzımgelenlere emir verece- ğini ümit ederiz. Karagümrük Atikalipaşn caddesl mütekait harp malâlü : Hakkı Bir Mekteplinin İki Haklı İsteği Bayrak bir milletin şeref ve mevkünin timsali demektir. Türk milletinin şeref ve haysiyeti ise pek Üstündür. Bazı yerlerde bay- rağımızın hor tutulduğunu görük yor, haklı olarak mütecssir - olu- yorum, bilhassa vapurlarda kirle- nen, eskiyen ve rengi kaybolan bayraklarımızı — değiştirmiyorlar. Bunların sık sık değiştirilmesi ve temiz tutulması mümkündür. Maarif Vekâletinin mektepli- ler İçin kabul ettiği kasket ve formalar da bazı maksatla mek- teple hiç bir alâkası olmıyam, daima irfan sahasından uzak ka- lan bazı ahlâksız çocuklar - tara- fından — kullanılıyor. Buna mani olmak imkânı da bulunsa çok iyi olacak. Pertevniyal Hiscsladen: Mustafa Merkeple Parka Girilir Mi ? Kasabamırzda rahat rahat nefes alacak yegâne tenezzüh yeri, şehir parkıdır. Gidilecek yakın mesire yoktur. Park hergün temizlenir. Gars sonlar tarafından — sulanır, süprt- lür. Lâkin o kadar itinaya rağmen bazı kimiseler tarafından bu güzel bahçe münasebetsiz hareketlerle kirletilmekte ve oraya devam edenleri bizar etmektedir. Orada karpuz yenir, yerlere akan karpuz sularına ve çeklr« deklerine sinekler üşürülür. Yer« lere tükürülür. Merkeplerle parkın içinden geçirilir ve bu âdet hük. müne girmiştir. Bu hayvanların gelip geçerken pislik döktüklerini söylemeye hacet yoktur. Bündâ mani olunsa pek isabet edilmiş olacaktır. Biga H.Ş. | avzih * Yeşilköyden Süren imzasile aldığımız bir mektupta bahçevan Yakomi Efendinin başını yaran taşın kendisi tarafından atılmadı- gı ve kendisinin bu hâdise ile uzaktan ve yakından alâkası ol- nlatılmaktadır. ü dükleri zamam derhal büyük bir ateş yakarlar, her tarafa haber verirlermiş. Yine —Osmanlı — gemilerinin geceleri karaya oturmaması için de kâlenin tepesine bir fanus içind& (Yunus balığı yağı) yakarlar, bu suretle gemiciler Karadenizin dal- galarından kurtulup Boğaza kas “çarlarmış. * Muhakkak — ki, Yuşa tepesl, Istanbulda en güzel sanatoryomi yapılacak tepedir: Bütün Istanbul, bütün Karadeniz, Boğaz, hep ayak altında.. Fakat kahvecilerin :öylcdilg lerine göre, her geçen sene hal yavaş yavaş azalıyormuş.. Sebt” bi de, hep ayni sebep: Yol parasının fazlalığı! *

Bu sayıdan diğer sayfalar: