SON POSTA GÜL HANIM Haçlılar. Mücahitler, Fedailer Arasında Yazan: Ömer Rıza Haç ıle Hilâl Arasındaki Harp Son Derece Şıddetlı Olacaktı İkisi, kardeşlerin ırkıdaş!ırılo meşgul — olmalarından — istifade ederek sultanın yattığı oda kapı- sıra yaraşlılar ve kapı açmak istediler kapıyı kilitli buluzca on- larda arkadaşlarına iltihak ettiler. Çünkü anahtarın Kurtla Doğanın üzerinde olduğunu sandılar. İlk- hamlede iki fedai yere yuvarlan- dı. Binü gören esrarkeşler bir arada değil, fakat ayrı ayrı hare- kete başladılar. Bunların bir kıs- mi kardeşleri önden meşgul edi- yerken birkaçı arkaya geçerek onl.rı sırtlarından vurmiya uğraş- tılar. Bunlardan birinin uzun bı- çağı, Doğanın omuzuna inmişti. Fakat zırhın metaneti bu darbeyi akim bıraktı. İki kardeş, yavaş yavaş, kapı- ye doğru geriliyorlardı. Çünkü ancak bu sayede hürriyetlerini muhafazaya imkân vardı. Diğer taraftan ikisi de imdat için bağı- rıyor. ve fedailerin her hamle- sini püskürtüyorlardı. Dışarıda ayak sesleri, gürültü duyuldu. Esrarkeşler içeri girdik- leri zaman îuıpılırın arkasını sürmeledikleri için, imdada ko- şanlar - kapıları kırmıya - uğraşı- yorlardı. Ne olup bittiğini öğren- mek istemiş, kapıyı kilitli bula- rak arkasından vuruyordu. Fedailer de bu sesleri duydular ve kurtuluş imkânı bulunmadığını anladılar. Artık ihtiyata lüzum yoktu. kapılar bir açılacak olursa hepsi de mahvolacaklardı. Yapı- lacak iş, Salâhaddinin kapısını zorlamak ve onu öldürerek şey- hin emrini yerine — getirmekti. Ayakta kalan fedailerin hepsi birden hamle ettiler. Fakat iki kardeşi yerinden oynatmak kolay değildi. Zaten dış kapı da açıl- mış, Haydar Bey ve arkadaşları da içeri atılmışlardı. Bir dakika sonra Kurtla Do- ğgan kılıçlarına dayanarak Salâ- haddinin kapısı önünde duruyor, fedailer kısmen maktul düşmüş, kismen esir edilmiş bulunuyor, beyaz mermerli salon kan içinde yüzüyordu. Sultanın kapısı açıldığı için © da dışarı çıkarak vak'anın enca- mını bayretle temaşa etmiş, san- ra Doğana dönerek sormuştu: — Doğan Bey! Ne oldu? Doğan keyfiyeti anlatınca Sas lâhaddinin yüzü -sarardı. Çünkü üçüncü defa olarak esrarkeşlerin suikastile karşılaşıyordu. Fedailerden birinin dış elbi- sesi çıkarıldı ve göğsünde kızıl hançer bulundu. Hakikati anlıyan sultan iki kardeşi bir tarafa çekerek sordu: — Bunların esrarkeş — fedai olduklarını nasıl anladınız ? dedi. Doğan Mesrurenin kendilerini haberdar ettiğini söyledi. Sultan yine: — Ne diye bana haber ver- mı—dınıı ? diye sordu. Doğan : — Çünkü aldığımız haberin tahakkuk edeceğine emin değil- dik, dedi. Salâhattin bir elini Doğana, diğerini Kurda uzattı: — Asil beyleıi Dodî.Sılihet- hattinin bunu unuımıyıcıgını emin olunuz! Ertesi sabah fedailerden diri kalanlar istievap edildi. Haydar Bey bunların birincisine sordu: — Burada işiniz neydi? — Muazzam Şeyhulcebel bizi şu maksatla gönderdi: Sultan Salâhaddin, efendimizi, aziz ve sevgili melikesinden mahrum etti. Onun için Sultanı öldürecektik. Sonra ayni melikeyi Cebelden aşıran Kurt ve Doğan Beylerin cezası da ölümdü. Onlara yol gösterdiği anlaşılan Mesrure adlı kadını parça parça edecektik. Diğer fedai de ayni cevabı verdi ve neticede bu adamların idamı tekarrür etti, hüküm infaz olundu. Sultan Salâhaddin bütün şehri tarayarak cebel şeyhine mensup oldukları anlaşılanların hepsini de bertaraf ettiği için esrarkeşlerin kımıldamıya mecalleri kalmamış ve bir zaman için onlardan yana hiçbir. hareket vukubulmamıştı. * Fedailer vakasından — sonra Salâhattinin Kurtla Doğana em- niyet ve itimatları, hörmet ve muhabbeti kat kat artmıştı. Sul- tanın onlara verdiği hediyelerin, gösterdiği lutufların, tercih ettiği rütbelerin sonu gelmiyordu. Bir gün Doğan Sultana te- teşekkür ederken şunları da söy- ledi: — Yüce sultan! bizi ihsanına gark ettin! bize en büyük lütfu gösterdin, fakat bizim asıl dile- gimizi bizden esirgedin, onuun ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz! Sultan bu sözleri gülümsiye- rek karşıladı. Aradan birkaç gün geçti. Bir gün sultan, ikisini de huzuruna çağırdı. ve — yanında Haydar Beyden başka — kimse yoktu. Sultan sordu: — Hemşirezadeye — hanginiz talip? İkisi de durakladılar, düşündü- ler. Nihayet Kurt: — Bilmiyoruz! dedi. Sultan hayret etti. Bilmiyor- sanız nediye — benden " hemşire zademi — istiyorsunuz? ne diye bana ikide birde sitem ediyor- sunuz? İki kardeş şaşırmışlardı. Niha- yet, Kurt rica etti. — Yüce sultan! Bunu bize soracağınıza Gül Hanıma sorunuz. İçimizden birini - seçmek onun hakkı. Biz buna söz verdik. Onun emrine göre hareket Tçin amca- mıza yemin ettik. Sultan: — Evlatlar! dedi. Bir kadına bangi erkeği — istiyorsun? - diye sormak için içinizden birinin fe- dakârlık göstererek kendini ileri sürmesi icap eder. Ret olunursa talih ötekine yaver olmuş olur. Kurt: — Hayır! dedi. Bizi bu işten affedin, biz bir müddet daha bekliyebiliriz. Ondan sonra vakit hulül edince mesele kendiliğinden 6' l | | | kı bir mesele konuşmak İstiyo” rum. Frenklerin Reginald Chatil- lon mamını — verdikleri, — bizim Karak Prensi Arnot deye tanıdı- ğımız frenk benimle Kudüs hü- kümdarı arasındaki sulhu tekrar bozdu, Tacirlerimizi — kesti ve mallarını yağma etti, Buna ta- hammüle imkân kalmadı. Çok yakında — sancaklarımı açacağım ve onları hazreti Ömerin muaz- zam camüne dikmedikçe bir da- ha durmıyacağım. Filistinde haç- hlardan bir tek kimse bırakmı- yacağım. —Artık; haçlıları denize ek zamanı Sultan Salâhaddin ayağa kalktı ve devam etti: — Yakında cihat ilân ediyo- rum. Bu cibat neticesinde haçlılar denize dökülecek, Size bu sırada bir vazife vermek istiyorum. Fa- kat çok mühim, çok tehlikeli bir vazife! Kabul eder misiniz? Doğan cevap verdi; — Verdiğiniz her vazifeyi ka- bule bazırım ve hazırız! Emirleri- nizi dinliyoruz. Sultan Kurda baktı ve o da: — Kardaşımla beraberim! Sultan Haydar Beye baktı : — Gül Hanımı çağırt! dedi. Haydar Bey hemen koştu. Birkaç dakika sonra kapı açıldı, ve Gül Hanım girdi. Evvelâ su- tanın ellerini öptü, sonra iki kar- deşi selâmladı. Sultan, Gül Hanıma, oturma- sını söyledi, Sonra anlattı: — Evlâdım Gül! ben bu iki kahraman gencin cesaret ve bil- gisinden istifade edeceğim. Onları mühim bir memuriyetle yola ç- karacağım. İkisi de kabul ettiler. Siz ne dersiniz? Gül cevap verdi: — Onların kabul - ettiklerini ben de kabul ederim. — O halde mesele yoktur, Kurt ve Doğan Beyler! Şamdan çıkarak Kudüse — gideceksiniz. İkiniz de frenklerin dilini biliyor« sunuz, Onların arasına sokulacak, vaziyetin içyüzünü anlıyacak ve bana bildireceksiniz. İuıp ederse biriniz. orada kalir, biriniz. bana malümat verir. Yine icap ederse ikiniz kalır ve orada sizi bula- cak mutemet adamlarımlla bana baber gönderirsiniz. Bu vazife çok müşküldür. Çok tehlikelidir. Hakat metlaka yapılmalıdır. Bu- tecrübeli cessur nu ancak sizin gibi olduğu — kadar - bilgili, | ve kahraman gençler yapabilirler. Size muvaffakiyet diliyorum. İki kardeş ayağa kalkarak Sultanın yanına ilerlediler, Elle- rini öptüler. Gül 'Hanıma yaklaştılar. Ona da veda ettiler. Gül Hanım, göz yaşları gö- rülmesin diye yüzünü örttü. * İki kardeş ertesi sabah gi- j deceklerdi. Mesrure Gül Hanıma | haber verdi: Amcarzzdeleriniz — sarayı- mızin önünden geçip gidecekler. Onları kafesten teşyi edelim. Gül Hanımla Mesrure - kafese | oturdular ve beklediler. Çok geçmeden Kurtla Doğan görün- dü. Tepeden tırnağa kadar silâhlh ve zarllı idilor. î | Atina, 16 (Hususi) — Türk - Yunan misakının imza edildiği haberi burada misli görülmemiş bir sevinçle karşılandı. ” Telgraf evvelâ Meb'usan Mec- lisine gelmişti, veis — tarafından azaya tebliğ edilince — bütün meb'uslar tarafından münhasıran alkışlandı. Bu sırada gazatelerin hususi ilâveleri ile bütün şebirde anla- şılmıştı, herkeste sevinç eserleri görülüyordu, Belediye — reisinin emri ile şehirde bir gece- şenliği yapıldı. Denilebilir ki Yunan milletinin tarihinde hiç bir siyasi vak'a bu derece müttehit bir şekilde tesit edilmemiştir. İstikbal Merasimi Hazırlanıyor Atina, 16 (Hususi) — Yunan milleti Türk - Yunan misakını müttehiden tasvip ettiğini göster- mek Üzere Yunan heyeti için muh- teşem bir istikbal merasimi hazır- lamıya başlamıştır. Başvekil avdetini — müteakıp Kanunuesast meydanında mizakı tahlil edici bir nutuk söyliyecektir. * Atina, 16 (A.A.) — Atina ajan- sından: Muhalefet reisleri, Perşem- be günü Ankarada imzalanan mi- sakın bütün fırkalar ve binaena- teyh bütün Yunan milleti tara- fiından tasvip edildiğini bildirmiş- lerdir. Gazetelerin Mütaleaları Atina 16 ( A. A. ) — Yeni Türk-Yunan misakının imzası hak- kında gerek hükümet ve gerek muhalefet gazetelerinin yürüttük- :ılnır len mülıleılı.r meydını Düzün munzaam progonm KAHİREDE ASK GECELERİ Fro çroa sözlü, büyük ©a İlâveten a Paramount hava- dis gazetesi, &— . Çaldaris'in İs- tanbula gelişi. 3 — Münir Nurettia Be- yin İpekfilm studyosun da çevrilen şarkılı filmi Misafirlerimizin dünkü ziyaretlerinden bir intıba: Belediyenin çay ziyafetinde ıııı 17 Atina'da Şenlik Yapıldı Halk Başvekili Merasimle Karşılamıya Hazırlanıyor kendini gösteren büyük sevinci aksettirmektedir. Bütün gazeteler bu misakın her iki memleketin istikbali ve Avrupanın cenubu şarkisinde sul- bun- kuvvetlenmesi -bakımından haiz olduğu manayı ve ehemmi- yeti itina ile kaydetmektedir. Bilhassa Vradini gazetesi bu misakın havi olduğu madde ve hükümlerin her iki memleket semaları kadar saf ve berrak olduğunu yazmıştır. Bu gazete yazısının sonunda diyor ki: *“Bu misakta hiçbir gizli mak- sat saklanmış bulunmuyor. Misak metninin satırları arasında üçüncü bir tarafa karşı doğrultulmuş bir iğae ucu bile yoktur. Böyle birşey bulmak için ne kadar araştırılıp uğraşılsa boştur.,, Ethnos gazetesi de diyor ki: *“Bu misakın imzosından dola- yı Türk milleti gibi bütün Yu- nan milleti de kalbinin en derin yerlerinde bir sevinç coşkunlu- ğgunu duymaktadır. Çünkü her iki millet, sulhh davasına ait menfaatları ve kendi menfaatla- Fını samimi? surette kollamak i- teyen milletler arasında anlaşma ve uzlaşmanın ne suretle ya- pilabileceğine dair bütün me- deni dünyaya parlak bir örneli göstermişlerdir.,, Türk san'atkârlarının, Türk mühendislerinin büyük bir muvaflfakiyeti : GÜN DOĞARKEN Ean müthiş deniz — muharebeleri, Denizaltı gemilerine kurulan tuzak- ları, vatan, âlle arkadaşlık muhab- betlerini hakikf bir şekilde gösteren TÜRKÇE SÖZLÜ müthiş film. *GÜN DOĞARKEN,, filmi önü- müzdeki Salt sabahı saat 10,30 de | İPEK sinemasında yalnız — matbuat erkânına bususi bir matine olarak: gönterilecektir. SARAY (Eski, Glorya ) Sinemasında ÇLARK GABLE ve MADGE EVANS'in temsili muhteşemi