" 17 Eylöl Bunları Satanların Kuvvetine ç Veren Ze 'rlerî.. SON POSTA — Derece Yoktur... ( Baştarafı T inci sayfada ) — Bahsettiğiniz yer şehirde midir? — Hayır, İstinyede... Doklar- " da otomobilden ineriz, geriye ka- lan yolu da yayan yürürüz! — Hay, hay! İhtiyaten bu sefer hususi bir Araba ile gidiyorduk. Otomobi- limiz Taksim, sonra Şişliyi geçti. Maslak yolunda - ilerliyorduk. Hava kapalıydı, serin bir rüzgâr “üzleri iğneliyor, sicim gibi yağan dinmek bilmez bir yağmur cam- ları kırbaçlıyordu., Yol bitmiyor, ve ben sabre- demiyor, kabıma sığamıyordum. İstinye koyu, ılık bir güneşle beraber göründü. Talih gülmiye mışlı. Bir Macera Ufak bir köprü başında oto- Mobilden indik. Karşı tarafta evler görünüyordu. Bir az uza- Bımızda yeşil şeritli kasketile bir gümrük memuru nöbet bekliyordu. Yengeç Mustafa: — Bu köşe başına her geli- şimde daima “Afrika maymunu,, Bun macerasını hatırlarım! dedi. — “Afrika maymunu,, mu? “Afrika maymunu,, Fransada iki defa mahküm olmuş, Sif- Mman isminde Polonyalı, meşhur bir kaçakçının Iıkıhz imiş! Mustafanın ona dair anlattığı ulye. buraya geçirilmesi hoş Börülecek kadar enteresandır. Bir gün, İstanbulum büyük birinin oğlu Sif- Mmana gelmiş: — Elimde 32 kilo beyaz , Morfin esası var. Bunu sana ki- losu 225 liradan satarım! demiş. Bu teklif eğer bir yabancı- gelseymiş Sifmanın o işte hile kokusu sezmemesine im- kün muş. akat, muhatabının eski ve Emniyet edilmiye değer bir dostu- hun oğlu olması Sifmanın şüp- esine mani olmuş. Ve açıkgöz kaçakçı bu kıy- Betli fırsatı kaçırmamak istemiş, derhal kabul etmiş. Sifmanın, malları Şişli tram- Vay deposu civarından otomobi- alması kararlaştırılmış. lılı:r yolunda gitmiş, “Afrika Maymunu,,, paraları vermiş, ta- Yin edilen ıııhılıdeıı mallarını Otomobiline almış, İstinye yolunu —ıı.. Karışık Bir İş.. Maksadı, erocin esaslarını er- fesi günü hareket edecek olan bir vapura yüklemekmiş. Sifman, kârı hudutsuz bir iş başarmaktan otomobille — ilerlerken, gelen bazı gürültülerden Yüphelenmiş, dönmüş bakmış, ve Ka — düşüren zabıta memur- başlamışlar. Sifman maksadile — tabancasımı tam o sırada, islak “—Diü r_, ; kuvvetli bir viraji at- bi Tamış, köşede — ağaçlardan fite bindirmiz. Sifman yakalanmış. Ve merkezde: — Evet, demiş, itiraf ediyorum. Otomobilde ele geçirdiğiniz 32 kilo kaçak morfin esası bana nitti. onları bana satan da.... Komiser, Afrika maymununun sözünü kesmiş: — Fazlasına lüzum yok, demiş, biz onu tanıyoruz. Yalnız size bil- mediğiniz birşeyi ben söyliyeyim: O, size kazık attı. Morfin esası sandığınız şey, adi undan başka birşey değildi. — Alaymı ediyorsunuz, onbeş senedir bu işin içinde yuvarlanıp duruyurum. Bende böyle kötü nu- maraları yutacak göz varmı? O sırada lâfa karışan satıcı: — Evet, demiş, Sifmanın hak- kr var Ben onu aldatmadım. Ver- diğim halis morfin esasiydi. Onun yerine un koyanlar başkalarıdır. Tahlil neticesinde, hakikaten her paketin un dolu olduğu gö- rülmüş. Kaçakçılar mahkemeye verilmişler. Fakat mesele çok uzamış. Ve ikiside kefalete rapten tah- liye edilmişler. Ve iki kaçakçı da, ilk serbest kaldıkları anda yegâne kurtuluş yolunu Türkiye hudut- larımı aşmakta bulmuşlar. Garip Bir Fabrika Mustafa susmuştu. Sordum: — Peki, polise ihbar eden kimdi ? — Tabüi, zabıtaya verdiği ifa- deye rağmen, morfin yerine un satmış olan satıcı... Şunu bilin ki bir kaçakçının en büyük düşmanı yine başka bir kaçakçıdır. O sırada, diğerlerinden harap ve büyük bir bahçeyle ayrılmış bir evin önüne gelmiştik. Mustafa etrafına bakındı. U- zunca müddet dinledi, sonra vahşi bir kuş ötüşünü andıran garip bir ses çıkardı. Bu, cevapsız kaldı. Hiç kimse yok gibi idi. Yengeç tekrar ba- ğırdı, daha doğrusu bir daha öttü! Bu sefer, uzaktan, köpek hav- lamasını andıran bir ses muka- bele etti. Bunun üzerine Mustafa kapıyı açtı, girdi, ben de takip ettim. Evin arka tarafına geçtik. Rehbe- rim, basık, tahta bir kapıya beş defa vurdu, bekledi. Az sonra kuvvetli bir zincir takırtısı du- yuldu ve kapı büyük bir ıhtiyatla hafifçe aralandı. Yengecin verdiği bir başka paroladan sonra kapkaranlık bir yere girdik. Mustafa elimden tuttu, beni çekmeye başladı. Yürüyor, daha doğrusu dikçe bir - merdivenden iniyorduk. Sert bir başlamıştı : — 'on mu? — Evet çalışıyorlar galiba! Aşağıda bizi iki kişi bekli- yordu. Rehberim onların ellerini sıktıktan sonra beni takdim etti. Onlarla birlikte girdiğim bir oda, hem lâboratuvar, hem de kiler vazifesi görüyordu. Ortada bir çukurdu sarımtrak bir mayi kaynıyor, sathında ara sıra büyük büyük habbeler görü- nüyordu. — Maskeleri — indirilmiş ameleler, bu garip halitaya ne- zaret ediyorlardı. Hepsinin ön- lerinde de kauçuktan birer ön- lük vardı. Etrafıma bakıyordum. Cam birkaç çanta gördüğüm bütün eşyayı teşkil ediyordu. Mustafa: — Görüyorsunuz ya, dedi, ne kadar basit! beklen- miyen bir ziyarette (!) yapılacak yegâne İş ocakları söndürmek ve afyonu yok etmektir. — Çünkü, polis, afyonu bulursa altı aydan iki yıla, yalmız aletleri yakalarsa altmış günden yarım seneye kadar hapis cezası vardır. Mustafa — bilgisinden — emin; ders veren bir hoca gurur ve | azametile mütemadiyen — anlatı- yordu. Düşünüyordum: Belki tam şu dakikada genç bir kadın, herhangi bir derdi, kederi, ıstırabı avutmak, unutmak için alıştığı bu zehire verccek para bulamamanın acısile bir köşede inim inim inliyor, kıvranıyordu. Yine şu dakikada, gizli, bir se- | fahethanede toplanmış sarı yüzlü insanlar zehirli tozları burunlarına çekiyorlar, —iğneleri vücutlarına saplıya — saplıya — kendilerinden geçiyorlardı. Ve işte yine ayni dakikada şu adamlar, bu müptelaları tatmin edebilmek için büyük bir dikkatle çalışıyorlardı. Anierit asetik, benzol, toluol hiç dikkatsizlik götürmiyen — şey- lerdi, hele polisin hiç şakası yoktu! Fakat bütün bu tehlikeler, onların işlerine daha fazla kıymet veriyordu. Hem bu keyif tezgâh- larından mantık, muhakeme bek- lenemezdi ya?!. Ben dalmıştım, okadar ki, Mustafa “son - bir defa milimet- reden geçirdikten sonra clde ettiği heroini bana — doğru uzatarak susmuş, sorulan mesele- leri halletmiş bir talebe gururile yüzüme bakıyordu. * İstanbula gelişimden üç hafta evvel zabıta bir fabrikayı sarmış- tı. Nöbetteki kaçakçının ilk ha- rekette haber vermesine rağmen memurlar atik davranmışlar, ve ellerinde tabancalarla içeri dala- rak hepsini iş başında yakalamış- lardı. Halbuki fabrikaya sermaye koyan adamı bulabilmek için tam Üç gün isticvap, tahkikat lâzım- gelmişti. Amelelerin başlarında, böyle sermayedarlar vardır. Onlar, mal- larını tüccarlara satarlar, Tüccarlar sermayedarlardan bir derece daha yüksektirler, ve ek- serisinin başka işleri güçleri var- dır, görünmezler, sade — isimleri duyulur. Onlar, tehlikelere çok atık marzlar, ve zaten kendilerinden şüphe edilmiyen kimselerdir. Çün- kü zengindirler, çünkü yazıhane- kana bulamaktan çekinmiyeni bir çok adamları vardır. Onlar azdırlar. Hem çok az- bir şebekeyi idare ederler. Hiç birisi bir tutam heroim görmüş değildir, fakat hepsi ke- Esas itibarile bunlar ne fab- rikatör, ne sermayedar, ne de tüccardırlar. Fakat cihana hâkim- dirler, ve silâhları yine zehirdir!... İstanbul Belediyesi İlânları San'atlar mektebi için alınacak 5000 kilo sade yağ, 200 kile şehriye, 200 kilo irmik, 1000 kilo beyaz peynir, 800 kilo kaşer peynir, 500 kilo kayısı, 4000 kilo patates, 5000 kilo soğan, 400 kilo çekirdeksiz Üzüm, 1500 kilo makarna, 1500 kilo sabun, 40000 adet yumurta, 200 kilo uryani erik, 500 kilo mercimek, 5000 kilo şeker, 4000 kilo- kuru fasülye, 800 kilo zeytun yağ, 1500 kilo w, 400 kilo salça 12000 kilo pirinç, 600 kilo zeytin, 700 kilo nuhut 1200 kilo taz, 150 kilo incir, 50000 kile ekmek, 12000 kilo koyun eti, 1500 kilo süt, 1500 kilo yoğurt, ve 16 kalem muhtelif yaş sebze kapalı zarfla münakasaya konulmuştur. Talip olanlar şartaame almak üzere her gün levazım müdürlüğüne müracaat etmeli, münakasaya girmek için de 2077 liralık teminat makbuz veya banka mektubu ile teklif mektuplarını 21/0/933 perşembe günü saat on beşe kadar Daimi Encümene- vermelidirler. “4542,, istanbul Üniversitesi Mü- bayaat Komisyonundan: Tıp ve Hukuk Fakültelerinin işgal eyledikleri Beyazıtta kâin İs- tanbul Üniversitesi Binasına ve Veznecilerde kâin Fen ve Edebiyat fakültelerine ait Zeynep Hanım Binası ile yeni yapılmakta olan teşrih ve ensac binasına ve eczacı ve dişçi mekteplerine ve cağa- loğlunda bulunan kimyahane binasına ve müştemilâtı saire kalori- fer ve sobalarının 1933 senci maliyesi zarfında ihtiyaçları olan her nevi maden kok ve mangal kömürlerile odun kapalı zarf usulile münakasaya konulmuştur. Fiatlar mutedil görüldüğü takdirde bir- likte veyahut tefrik olunarak ayrı ayrı ihale edilecektir. Bunların her biri için mevcut şartname ve ihtiyaç listelerini görmek ve fazlaca malümat almak istiyenlerin her gün öğleden soara Mübayaat Ko- misyonu kitabetine ve münakasaya iştirak için de “Yüzde yedi buçuk,, nisbetinde teminatı muvakkatelerini bir gün evvel muhasebe veznesine yatırıldıktan sonra teminat makbuzlarını teklif mektup- ları dermunda olarak ihaleye müsadif olan 17 Eylöl 1933 pazar günü saat 15te İstanbul Üniversitesi binasında mübayaat komisyo- nu riyasetine müracaatları ilân olunur. “4367,, Gümrük Muhafaza Umum Kumandan- lığı İstanbul Satınalma Komisyonundan 1 — Muhafaza Kıt'atı ihtiyacı için satın alımacak “3388,, çift Fo- tinin Kapalı zarfla kırdırmıya konulmuştur 2 — Kırdırma şartları kâğıd nın tasdikli suretleri Muhafaza Umum kumandanlığı İstanbul Satmalma komisyonundan alınacaktır. 3 — Kırdırma Gümrük muhafaza Umum kumandanlığı İstanbul Satınalma kurulacak alım satım komisyonu tarafından yapı- Tacaktır. 4 — Kırdırma 23/9/933 tarihine raslıyan Cumartesi günü saat 14 te dir. $ — Teklif mektupları kanundaki hükümlere göre gün ve saa- tinden evvel komisyona verilecektir. 6 — Kırdırmaya girecekler hangi ticarethane veya imalâthane sa- hibi veya Fabrika vekili olduklarını isbat edecek vesikayı göstereceklerdir. 7 — Her istekli biçilmiş bedelin * 7,5 ğu olan “ 1168 ,, lira 80 kuruşluk muvakkat güvenmelerile teminat belli saatten evvel komisyona gelmeleri. 8 — Örneği Satınalma komisyonundadır. İstekliler orada gö- rebilirler. 9 — Belli olan saatte tutulması âdet olan zabıt kâğıdı doldurul- duktan sonra hiçbir teklif kabul edilmiyecektir. (4463) İstanbul yedinci Icra memur- İstanbul - İkinci Ticaret Mah- luğundan; kemesinden: Ahmet Hamdi B. ta. ralından Vizo — kazasının Midya nahi- yesinde Hamidiye karyesinde mukim Asım oğlu —Numan ve oğlu Numan oğlu Hüseyin efendiler aleyhine 5144 lira ile 50 — kuruşun tahsili hakkında mahkemeye müracaat edilmiş ve müd- deialeyhlerden Numan oğlu Hüseyin efendiye — vaki tebligattn — gösterilen adreste bülünmadığı ve mahalli — ika- meti meçhul bulunduğu davetiye va- rzakasının zahrındaki meşrubattan : Taşılmasile — ilânen — tebligat icram Targir olmuş — ve yevmi tahkikat ola- rak 17/10/983 salı sant 14 için gün ta- kürde bizzat huzır bulunmadığı ve ya vekil tavin etmediği balde tahkikatın giyaben icra kılınacağı teblizat maka: mina kaim olmak üzere keyliyet ilâr olunur. (7424) Emrniyet Sandığı Müdürlü. günden: Cagalozlu Mollafenari 381 No kahveci İbrahim Bey 6 -8 -083 tari- hinde Sandığımıza bıraktığı para için verilen HATZ1| numarali bonoyu — kaşs getirmi ü üddet içinde İcra ve KN Tü geei aidesice tevtikan mal beyanında bulunmanız ve bulun- mazsanız hapisle tazyik olunacaksınız ve hakikâle mahalif beyanda bulundur. | y yi böylemiştir. Yenisi verilce mezkür içra emrinin tebliğı maka- | ğinden eskisinin - bükmü olmıyacağı Tana kalın ak üzere ilân olunur.(7440) | ilân / olunur. — k _Sıyfı_u a vti