Keyif Veriçi ( Baştarafı 1 incl - sayfada) Fakat I;et şeyin bir soüw ola- tağı muhakkaktı.. Nitekim ben de bir akşam bu muamidanın Nize yarayabilecek bir kimsenin emniyetini kaybetmiş olursunuz! Kendisine —esrar çekenleri Börmek istediğinizi söyledim bu size |refakat edemiyeceğim, Polisin beni oralarda görmesini emem. Ve elini uzatırken ilâve etti: Biz hıqurhn meçhul adam biraz uzağımızda beklemişti. Dos- tum gittikten sonra sokuldu. Yer Bösterdim. Oturdu. ki, kılh ellerini masanin üze- Tine koymuştur. Sol elinin baş Ve şahadet puıııuklın arasında büyük - bir bıçak — Şarasınım - izi hazarı dikkatimi celbetti. O, bunun farkına — varınca — Bir askerlik hâtırasıl dedi. Ve ilâve etti: — Ben muhtelif harplere iştirak *tmiş bir Arnavudum. Dövüşe, Bavaşa, kavgaya, gürültüye bayı- hzm. İsmim Mustafa, lâkabım “Yengeç,, tir. Bir, Sügeç Mustafa daha gelmemişti. &Z gecikmesi ihtimali olduğunu ' Mesine rağmen atlatılmak- k 'kııynrdu-. Acaba caymiş T- bı..u... düşünürken kapı ——İbllhııııhkh, :':: A"ğ rünce yine çıktı. Aplaşılan be- nimle Beraber çok | işine gelmiyordu. Derhal peşinden Kkoştam.. Pastahanenin biraz ilerisinde bir taksi bekliyordu. Penceresin- den bir el girmemi işaret etti. Mustafa : — Alfedersiniz biraz ıedktım. w*füım mühim bir iş çıktı da, Maamafih aksaklık o- madı. -Mükemmel . bir şekilde uyuştuk! Bütün merakıma rağmet ver- diğim sözü hatırlıyarak: bu mühim | işin mahiyetini soramadım. Şoför, gideceğimiz istikameti tayin et- meden makineyi işletti. Az sonra Beyoğlunu arkada Bozuk bir yokuştan indik, kaldırımları bozuk, karanlık dar sokaklara girdik, çıktık! sür- Rtini değiştirmeden daha birçok mesafeleri geriye atan taksimiz mihayet, mezarlık gibi selvilik bir yerde dürdü. Mustafa: — Şimdi bir az yürüyeceğiz! dedi. Esrarengiz Yolculuk ©O kadar karanlık bir sokağa daldık ki, adeta rehberimi göre- miyor, ancak adımlarının sesini takip ederek istikametimi tayin edebiliyordum. Nihayet aydınlıkça bir yol ağıma gelebildik. Köşede, ka- lerini andıran bir yer vardı. Mustafa beni oraya sürükledi. Girdik. Rehberimin bir işareti üzerine, mütecessisane — Üzerime çevrilen nazarlar döndü. Ondan sora artık kimse bize ehemmiyet vermedi, bızimle meşgul olmadı. — Bir dakika bekleyin, şim- di g:ıyomm köşeye oturdüm, bekle- koyuldum. Adetı kanmıyı başlamıştım. Zira öyle bir yerdeydim, boğaz- lamıya — kalkışsalardı. imdadıma; geçtiğimiz karanlık ve tenha so- kakların yegâne canlı mablükları olan — kedilerin — miyavlamaları, serseri köpeklerin acı ulumaları cevap verebilecekti. : Az sonra “ Yengeç ,, işaret etti, gitlim. Tezgüâhın arkasında bir kapının çıngırağını iki defa çekti. Karşısına çıkan bir insan gölgesine -lıyııııdıiım bıı pa- rola verdi. Beriki bu sefer ara- ladığı kapıyı ardına kadar açtı. Girdiğimiz karanlık bir dehlizden bir avlaya çıktık. Köşede Bir köpek homurdanı- ho-. yor, karşısmdaki kapınm çatlak- larından kirli, sarı bir ışık, hasta dudağından salya gibi sızıyordu. Rehberim: — Haydi, dedi, girin; ne gö- rürseniz taklit edersiniz! Bir lahze sonra, kahn bir duman perdesi arasından, sefil esrarkeş çehreleri belirdi. Esrarkeş Kahvesi Yavaş yavaş ağır koku ve dumana alıştım. Beni, sıra Üze- rine, çobana benziyen bir ihti- yarla, ablak suratlı bir gencin arasına oturttular. Mastorlaşmak üzere bulunan tiryakiler, aralarına bir yabancı girdiğinin farkında bile değillerdi! Baygın ve donuk nazarlarım bir dikmişler, — melankolik giıi müt:mı&yeı ba- Bcı'.yeııı bir çubuk hazırla- /eriçi Maddâ!er.'.v PER Dostum.. İşte Tam Size Lâzım Olan Bir Adam! mıya başlıyan bir adamın hare- Nlı:;. saşkır - şaşkın takip edi- u..ı..ıimu.-uıııııı d&.Oıııüderlınm&hı!ıl nefesi çekti. z » Bu öyle bir nefesti ki, bir Beferde, beş cigaralık zehirli dumanı ta içinin en derin yerle- rine kadar M anlaşılı- yordu. Hazırladığı, tecrübesini yap- tığı, keyfine baktığı çabuğu ya- Bındakine geçirdi ve çubuk elden ele, ağızlardan ağızlara dolaşmı- ya başladı. Her tiryaki bir iki nefes çekiyor, sonra öksürüyor, tükürüyor, ve yerinde yığılıyor, dahyordu. ; Âdet böyle imiş, ve bu, böyle çekilirmiş. Bu basık tavanlı ha- vasız yerde nefes almak bile güç, İnsan, bu ağır, kirli havanın ver- diği bunaltıya, sıkıntıya ancak *Mastor, olarak tahammül edes bilir. Sıram geldi. Ben de bir iki ne- fes çektim. Ve diğerlerinden gör- düğüm gibi, elimi evvelâ başıma #onra göğsüme götürerek teşek- kür ettim, çubuğu yanımdakine werdim. Evet, artık ben de sıramı sav- mış; bu zehbir! ' bi- Çare kazazdeleri arasına bir müd- det için katılmıştım. * Belki iki saat, bilmiyorum, belki de daha fazla zaman geç- Mişti. Artık tiryakiler, gözleri açık uyuyorlar, mırıltık nefesler ara- sında arada bir sayıklıyorlardı. Mustafa — sayıklıyanlardan — birini tercüme etti: — Duman, bulut oldu, bulut ta duman olacak! diyormuş. Esrar Dalgası! Yanımdaki ihtiyar uyumamıştı. Bana biraz evvel anlattığı bir bikâyeyi tekrara başladı: — Bir gece üç sarhoş şehre dönmüşler. Bir de bakmışlar şeh- rin kapılan kapalı. - İçlerinden, rakile sarhaş ob muş olan: — Kıralım şunu - çocuklar! demiş. Afyon fitili kapının dibine yığılmış: — Yok canım, demiş, neme- lâzım, kim uğraşacak şimdi... Sa- baha kadar uyuruz burada, açı- —=m—tııhıh; -Nıkıpııılıırırn,ıı de dır. Her para aldığı sefer buraya düşer, çubuktan birkaç nefes çe- ker, gider. Ve aşağı yukarı bü- Hün kazancını buraya yatırır. sustu. D&aîııi-w ( lıım—h 20 uncu sayfada ) Ne gnıddr ne tatlı ne hoş Oııımlı evlenmek ne iyi bir * şey olabilirdi! birdenbire mah-- ııbqılh*—ıbnnh şisina da Çıktı. Ne saçma ıcy!u'»r dl# Mldu. Yerinden kalktı. Kapıya doğru giderken Neg- Fo sraya girdi. Akiıllı gözlerile efendisine — bakıyor. Sanki bu balışlarile, — Niçin gidiyorsun! diyordu, Hanım seni seviyor.. Ben de e- viyorum.. Bizi neden bırakıyor- sun? Piotel kapıda durmuştu. Genç kıza dönerek: — Görüyor musunuz Negro beııi Ini-ık U—ıyıı! dei T. K. Biçki olmamak şartile, mümkünse ağaçlık, Boğar- içinde veya Fenerbahçe civarında, sahilde bir arsa satın almak istiyorum. Yukarda zikredilen şerait dahilinde bir ev dahi olabilir. Tafsilâth tekliflerin gazetenin 171717 rumuzuna gönderilmesi. Teşviki Sanayi Hanımlar Biçki ve Dikiş Mektebi Senelik sergisi umuma açıktır. Talebe kaydına başlanmıştır. Mezmunlar sıtaj görmeden mektep ve atelye açarlar Telefon: 22994 VEZNECİLER Dikiş Mektebi MAKASTAR MUALLİM TERZİ Yetiştirir. En son- Ppratik metot takip eder, TALEBE KAYDINA BAŞLANMIŞTIR — Hakkı var. Sevdiği ild efendisi var. Hangisini hıfılnp hangisini takip etmek lâzım gel diğini bülmiyor! — Belki buna bir çare bula- Bilirim * 4 Ve L_şıo!’el M kıza :yıklı'şmıd: .- .ı Ğ , kapkar- — Evlıııeııh Noyoyı bu müşkül vaziyetten kurtarabiliriz. Diye kekeledi. Camille sizi ne zamandan beri seviyorum. Eğer bürbaşkasını sevmiyor ve onu” beklemiyorsanız.. Genç kız tatlı bir tebessüm- le onun sözünü kesti ve ellerini uzatarak: — Beklediğim adam avdet ıtti diye mırıldandı. (7379) paket Belinden çektiği bir çalımın ncile, açtığı mavi — kâğıtlı bir az beyaz toz aldı. Ve burnunun deliklerine çekti. Yüzü çukurlaştı, gözleri döndü, ve yine yıkıldı, kaldı. Yengeç mırıldandı. Atıldım: — Nereden bulabiliyor? — Nereden bulamaz ki! — Hâlâ fabrika vâr mı ki? — Var amma, şimdi gizli! — Kaç tane? — Ooo, sizi alâdarmı ediyor? — Eh, biraz! — Sonra ko—unı © haldel —İıîuıılıııh, bu mehtabı güzel, az bulunur gecede, şöyle Eyüp doğru uzanalım! Serin hava size çok iyi gelecektir. Hem ben de çok kaçırdım bu gecel, Yavaş yavaş yürüyorduk. Az sonra afa : — Demek, dedi, siz İstanbul- daki ercin fabrikalarının kapatıl- dıktan sonra tekrar gizli gizli işletildiklerini bilmiyordunuz ? — Emin değildim! — Oralarda çalışanların, fab- rikaların kapanışından sonra elleri hllııhıihyıpdnmıklımum_ Kıpmı Iıfıbıilıdıiı“ykıv A ĞÜNA havrıyan bütün kimyakerler ve şimdi, açtılar. Fakat tabil bunlar eskisi ka- dar bol istihsalât yapamıyorlardı ve aradan az raman geçine Sof- ya merkez olmıya başladı. Eyüp fabrikasının sahipleri, fabrikaları kapatılınca —Bulgar — hükümetile uyuştular ve arada işe başladılar. Şimdi Bulgaristanda tem on yedi tane de gizli fabrika tıkır. tıkır işliyor. maddeyi topraklarında| yetiştir- miyorlar, bizden alıyorlar Fakat afyon dea “morfin esasi, —. Hem bunun kaçırılması da çok kolay, çünkü çok az yer tutuyor! Ve tabii bu Sofyada eroine, ercin de paraya, altına tahvil edik liyor. Ortalk yavaş yavaş aydınla- nıyordu. İstanbul kalın bir tülün müphem gözükmiye başladı. Mustafa - sordu: — Bu esrarkeşlerden sonra bir de M&Mrüı.hırhçh lı.;ıhçıg.rı& koşunuza gider mi Alay mm ediyordu acaba? — Bu akşam, siri, yarın yerine getiremiyeceğiniz bir vait vermiye - Su daha beni tanımıyor- sunuz. Bana “Yengeç Mustafa, derler. Benim bir tek sözüm var- hr! Köşedeki havagazı da söndü. Oteldeki odama döndüğüm xa- man ortahk adamakıllı ağarmıştı. Nakili: Naci Sadullah