Ziya Sakir çüncü—Kııım No. 20 İTTİHAT v TERAKKİ — Her hakkı mahfuzdur. — Nasıl doğda?.. Nasıl Yaşadı?.. 4 Nasıl Öldü?.. Meclisin Açıldığı Gün Abdülhamit Hal- kın Arasına Karışmak Suretile Millete Büyük Bir itimat Gösterdi — Buvlar gelirken, muhtelif marş- lar çalınıyor; Harbiye talebesi tarafından da silâhla selâmlamı- yordu. Teşrifat memurları, Ayan ve meb'usanı kapıdan karşılıyor- lar ve meclis salonuna götürü- yorlardı. j Saat tam yedi buçuğu on ge- çe, meydanda, bir kaynaşma oldu. Bindiği doru at bembeyaz köpük- ler içinde kalan bir dragon yaver; divan yolundan dört nala gelerek, yıldırım sür'atile meydanı geçti. Adliye dairesinin kapısında bek- liyen teşrifat memurlarına: — Zatışahane teşrif buyuru- yorlar. Dedi. .- Saltanalının ilk seneleri müs- tesna olmak üzere otuz sene mü- temadiyen yalnız Hamidiye cami- sine selâmlık eden Abdülhamit, saat yediyi çeyrek geçe Yıldız sarayından dört atlı bir saltanat arabasına — binmiş. — Karşısında şehzade Burhaneddin Efendi ile Sadrazam Kâmil Paşa olduğu halde, Meclisi Mebusanı bizzat açmıya geliyordu. Abdülhamit, millete karşı büyük bir. emniyet sini yüzlerce silâhşora, binlerce askere — muhafaza — ettiren bu evhamlı hükümdar; bugün, ara basının önünde dört dragon ya- ver, bir takım süvari Ertuğrul ala- ya müfrezesi, arkasında da sekiz on yaver, ve bir bölük suvari ile milletin arasına karışıyor.. hurkai saadet alaylarında, en kisa deniz yolunu ihtiyar ettiği halde bugün Yıldız. sarayından çıkıyor; Yeni- maballe, Ihlamur, Balmumcu cift- liği, Nişantaşı, Pangaltı, Taksim, Beyoğlu, Tepebaşı, Azapkapısı, Unkapanı köprüsü, Vefa mey- danı, Şehzadebaşı, Beyazıt, Di- vanyolunu dolaşıyor.. saat sekizi Çeyrek geçe Ayasolfya meydanına geliyor; Meclisi Meb'usan dairesi önünde arabadan ini- yordu. Fakat.. şunu da söylemek icap ederki, bu uzunca dolaşma Ab- dülhamidi biraz yormuş gibi idi. İster, bir suikast korkusundan bu karışık ve aklühayale gelmez yalları ihtiyar etsin; isterse, otuz Senedenberi görmediği payıtah- tı görmek istesin; onun bu şe- kildeki hareketi hayatınım en Mmühim bir hâdisesi idi. Şu anda mecliste bulunan aza- göz gözdirenler, bazı zeva- tın göze çarpacak derecede bir gürür ile sermest — olduklarını Börüyorlardı. Ahmet Rıza Beyin boyu biraz daha yükselmiş; başı aha mağrur bir eda ile dikleşmi; gibiydi. Talât Beyin içi ıçuıeq:: Miyor; © sakin ve mütevazı adam büyük bir heyecan ve beşaşetle Oradan oraya dolaşıyor: - sol eli Pantolonunun — cebinde — olduğu _h:ı:._ sağ elile bazan bir sarıklı 'asun sakalını okşüyor; — ba- zanda elini teklifsizce bir arka- daşının omuzuna koyarak içine sığamıyan bir sevinçle konuşu- yordu. İttihatçı meb'usların he- men hepsi de, ayni hâletiruhiyeyi gösteriyordu. A-dülhamit, kendisine tahsis edilen odada on dakika kadar istirahat ettikten sonra, mahfeli- hömayuna — gelmişti. Âyan ve Meb'usan derhal ayağa kalkmış- lar, mahfelihümayum tarafına dö- nerek Abdülhamidi selâmlamış- Tardı. Herkeste, ve hatta dört Abdülhamit, mukabeleten meb"- usları selâmladıktan sonra, nutku hümayunu muhtevi al atlas ke- seyi teşrifalı umumiye nazırı Ga- Kp Paşa vasıtasile Sadraram Kâ- mil Paşaya verdi. Kâmil Paşa da, yanında mabeyn başkâtibi Cevat Bey olduğu halde kürsünün önüne geldi. Nutku hümayunu keseden çıkardı. Öpüp başıma koyduktan sonra Cevat Beye uzattı. Cevat B. de aym suretle öpüp başna koyduktan sonra okumuya başladı. Nutukta dikkate şayan bir- çok cümleler vardı. Abdülhamit nutkun bir yerinde; (... buna muhalif rey ve mütalâada bulu- nanlara rağmen, bilâtereddüt ka- nunu esasiyi yeni baştan ilân eyledim) -diyor ve bununla da Sait Paşayı kastetmek istiyordu.. Sürekli alkışlar arasında hitam bulan nutku, bir dua takip etmiş ve dua biter bitmez de, gür ve kalın bir ses yükselmişti. Abdülhamidin sesi idi. Locanım önünde kılıcına dayanarak dur- muş: "__ elT i küşadından ve sizi cümleten bu- rada gördüğümden dolayı fev- kalâde memnun oldum. Devamını ve hüsnü muvaffakiyeti cenabı Allahtan niyaz eylerim. Cenabı hak muvaffakı bilhayır buyursun. Demiş.. ve, istirahat salonuna çekilmişti. Burada da vükelâyı huzuruna — kabul — ettiği zaman; Adliye Nazırı Manyasi zade Refik Beyi şimdiye kadar hiç görme- diği halde resşminden tanımış ve bir müddettenberi hasta — oldu- gunu hatırlıyarak: — tamamile — iadei afiyet ettiniz? Hitabile iltifat göstermişti. bile derin bir hürmet vardı... | Meb'asların getirilişi ratlarına tamamen eren cemiyet erkânının meserretlerine haddü payân yoktu. Hele Abdülhamidin gittikçe — kendilerine takarrübü, onları büsbütün memnun ediyor- du... Abdülhamidin Kâmil Paşa ile ittifak ederek cemiyet azala- rını dağıtmak — istediğine dair çıkarılan - şayialar, teeyyüt etme- mişti. ( Arkası var ) Ürrememer e rmenersesendenenancan renanane n merareerale AA beş ay evvel ona İsyan edenlerde | İ göstermişti. Mutlakiyet devrinde, sarayının — içinde — bile kendi- — SON POSTA İstanbul BORSASI 14-9-1933 Paralar ( Ssuş ) kuruş | 1 teterlin BSX00 | 20 kurar | döler M7Ş6| | şilin Avsa D0 fr. Framaa — İSAO0 — | pezeta 90 Viret TÜ — | V Mark 20 fr. Belçika — 117,00| — | sloti 20 dralml MA V Fengö D0 fr. İaviçra — BiR —) N0 ley 2300 40 leva TöŞÜ . 20 dimar Sö— 1 ülerle Öz — T Çoroneş —— Çekler Lesder —— 61800 Prag 15,015 Nerv - yörk — (,48325 | Viyana 43875 Perla 1406 — | Madra 5,645 Milano 892 | | Beritı 19715 Haai 1 3886 sAzı5 Atina B2713 | Feyre 3,7685 Cezevre 24308 | Bökreş —— Süçölr betya ©S | Belgrmi — Bçuş Amasla dam — 1LT Moscoru 1087,25 Hlese Senelieri Lira Lira İç Bank.(Nama) ÜS0 (Amado'u K INOV. 4, 5 » (Hiğmlle) — # | Görk D Y SS 13 » Ülülcsa 6)1ÜZ — | h. Tramvap — 48,50 ı-:: İ sara '—':; Üsküdar sa —— 1100 Gökm Hayfiye 18700 | Tetkos ZI,5) Haliç 035 | Havngasl V. Anadolu WÖ0V. 27,'5 | “slelor 1ZA> » *W0 P." 4480 | Böno l ekşü5 Esham va Tahvilâl Li Lira 1083 ikramiyeli 05,00 | Rep 3,20 detikras Tramvay z letfkran Dahlii 97,79 | Rihtim Zi Düyünü Ma, — 3450 | Üseüar aa — 1Tüçm bağdal terilp 1 10, O | Teces Zi » . W1000 | Hektrik * “ BORSA HARİCI Tahvilâi - Moskakât Lim Lira Türk altimı — 82200 | (Reşali açr he | 105 | (Vani ddi H . 5A Re , 1045 |— Mecldiya STyü bankuet (04. B.) 257 Kahn beşibir ik »İten VVaslii. — , 4ZS0 VOümberiyet — 5,30 | Basar KeFa, KB 159,50 VAsla) 80 | » 2 YS Bönll Utamli) 680 | , . yt 866 gürmemiştir. () Yaldim. işareililer bugda — musmüle sdğd Şi heT daki fark, ö M sayyas —w.u.ıw,_;, « 5 A yt ü Şi Kuduz Tevisinen '- : dişe Edenler Haklı Mı? (ı..ımıııi.a..yf:h) sanlığı m? Pastör usulü neden | terkolundu? İşte kudurma — hâdiselerinin nazarıdikkati celbedecek derece- de çoğalması üzerine dün mu- harrirlerimizden birini bunun se- beplerini mütehassıslardan tahki- ka memur ettik. Mütalcasına müracaat ettiği- miz mütehassıslardan — biri bu hususta demiştir ki: — Benim bildiğime göre bu seneye Kadar - İstanbul — koduz müessesesinde iki türlü- tedavi usülü tatbik edilmekte idi, Mü- essese, hastaların aldıkları mikrop miktarına ve yaralarının dimağa olan mesafelerine göre pastör ' veya hügeç usullerinden birinden istifade etmekte idi. Halbuki duyduğuma nazaran, Sıhbiye Vekâleti, pastör usulile tedavi edilen hastalarda bilâhara felç arazı tespit ettiğinden, bu usulle tedaviyi menetmiş ve ya- hnız Hügeç usulünün — tatbikini emretmiş ve hügeç usulündeki 2 bin nisbetini 10 bine çıkar- mışlır. Tedavileri ölümle neticelenen hastalardan üçü ısırıldıklarından beş gün sonra tedaviye başlamış- lardır. Bu müddet tam zamanın- da sayılır. Böyle olduğu halde kudurmaları Högeç usulünün de iyi neticeler vermediğini göster- mektedir. Hele, bu usulle tedavisi neti- celenen bir yavrunun memleke- tine döndükten bir hafta sonra ölüverişi de çok gariptir. Avrupada, son zamanlarda kuduz tedavi usuülleri hakkında birçok yeni - tecrübeler, keşifler yapılmıştır. Bunları bizim de ta- kip ve tatbik etmemiz elzemdir. Sıhhiye Müdürü Ne Diyor? Bundan sonra sıhhiyye müdü- riyetinin fikrini almak istedik. Bize dediler ki: “— Kuduz — müessesesindeki son hâdiselerden henüz haberim yoktur. İstatistikleri daha görme- dim. Tatbik edilen usullerin eyi- likleri veya fenalıkları hakkında mütalâa yürütecek vaziyette de- gilim. Usulün tayini Vekâlete aittir. Bana gelince, ancak ista- tistikleri gördükten sonra sire vaziyet hakkında sör söyleye- bilirim!,, dedi. Hügeç ve Pastörden Han- gisi Daha Eyidir? Bu hususta, bakteriyoloğ Ös- man Şerafettin Beyin ne düşün- düğünü anlamayı “da istifadeli bulan — muharririmiz - kendisine, Hügeç, ve Pastör usul erinden hangisinin tedavide daha müessir olduğunu sormuştur. * Daktor : — İki usul de iyidir! Cevabını vermiştir. Muharririmiz; Hügeç usulile tedavi olunan bir hastanın mem- leketine döndükten sonra öldü- günü söylemiş ve bunun sebebini feddin Bey demiştir ki: — Bu ölümün sebebi, Hügeç usulünün — fenalığından — değildir. Pastör ve Hügeç usulleri arasın- birisinin daha çabuk, birisinin daha fazla zamanda te- davi etmesinden ibarettir. lerin, ve tedavi edilen hastaların tekrar kudurmalarına gelinçe, bunun sebebi, bizim mem- leketteki köpeklerde görülen ku- duzların mikroplarının daha kuv- vetlenmesidir. Yapılan tecrübeler, mikroplar- daki kuduz” tesiratının, aşı içi » yapılan şiddetli kuduz âmili dere- cesini bulduğunu göstermektedir. Bu itibarla aşı zamanında yapılsa bile, aradan birkaç gün geçer geçmez, daha muafiyet husul bul- madan kuduz meydana çıkabili- yor, Sebep budur. Aşımın iyiliği- nin, * fenalığının bunda — tesiri yoktur. Bunun önüne geçmek için bir tek çare vardır. Şimdiye kadar ısırılan hastaya verilen sekiz gün müddet çoktur. Hastaların yarayı aldıklarından azami yirmi dört saat sonra tedavi altına alınma- ları lâzımdır. Avrupada, her doktor, sırı- lanlara aşı tatbik edebilecek tertibata —maliktir. Bu teşkilâtı bizim de yapmamız lâzımdır. Muharririmiz son olarak, Da- ülkelp Başdoktoru Zekâi Beyle temas etmiştir. Zekâi Bey şunları söylemiştir: — Hastanemizde tatbik edilen tedavi usulü ne pastör, ne de Hügeç usulü değildir, Biz, Vakâ- letin tamim ettiği “Dilisyon,, is- minde yepyeni daha mütekâmil ve müessir bir usulü (tatbik et- mekteyiz. — - Son kudurma hâdiselerinde büyütülecek bir cihet yoktur. Kuduz tedavisinin kat'i olmasına rağmen, her tarafta bazı böyle nadir — vak'alara — tesadüf edilir. Bu usulün iyiliğinde veya fenalı- ğgında değildir. Evvelâ, bizim memlekette kuduz, diğer memle- ketlerden daha tehlikelidir. Sanra tedavi, ısıran köpeğe, ısırılan yerlere, yaraların mikdarma, de- rinliklerine, eskiliğine, yeniliğine göre nelice verir. — Hattâ, aynı köpeğin birinci ısırması ile son ısırması arasında bile çok farklar vardır. Birinci yara daha derin daha mikropludur, sonuncu yara daba küçük, daha az mikroplu- dur. Nitekim, geçenlerde hasta- nemize, aynı köpek — tarafından asırılmış allı hasta geldi. Hepsi de ayni tedaviyi gör- düler, — Fakat — içlerinden bir tanesi kudurdu. O her halde, ya ük ısırılan, yahut yaraları dima- ğına en yakın — ve en derin olandı. Bir İzah İstanbul kuduz tedavi müesse- sesi müdürlüğünden: Gazctenizin 14Eylül 933tarih ve 1128 numaralı nüsbasında münderiç kuduz vak' alarına dair yazı'an malümatın müessese müdüriyeti tarafından verilmediğinin dercini rica ede- rim efendim. Dikiş Sergisi Beşiktaşta Akaretlerde kâin Türk Hanımları Dikiş Yurdu bu senenin derslezini ikmal etmiştir. Mel tebi ikmal ederek maariften tasdikli diploma alan 39 hanımın bir sene zarfında yaptıkları dikiş ve nakışlardan mürekkep gayet güzel bir sergi açılmıştır. Sergide gökerlen “leap ip leri, Çin iğmesi — gibi — elişleri ve itina ile dikilmiş — tuvalet ve mantolar sergiyi gerenlerin takdirlerini kazanmaktadır. YU Sağa