- -00 Esrarkeşlerle Süvari GÜL HANIM Haçlılar, Mücahitler, Fedailer Arasında Yazan: Ömer Rıza iler Arasında Müt- hiş Bir Kavga Başlamıştı Bunun — sebebi ışılı.lı degıl mi? Babamın” anamın, katilini nasıl sevebilirdim?!.. Beni telvis eden bu adamdan intikam —al- mayı kurmuştum. Fırsat bekli- yordum. p Doğan cevap verdi: — Fakat ben seni mülevves tanımıyorum. Bilâkis seni çok emin, çok temiz, çok yüksek ruh- lu biliyorum. İkisi de atlarım bir kerre da- ha mahmuzladılar, Mesrure sözü kesmek istemedi: — Sizin beni böyle tanımanız ile ne kadar bahtiyar olduğumu tarif edemem, Artık rahat rahat ölebilirim! öyle derinden bakıyordu ki Doğan — bu yakıcı bakış karşısında başını » eğdi. . « Mesrure devam etti: —| — — Bende sizi, son derece ta- ziz ediyorum, Doğan Bey! Bütün - bu maceralara yalnız sizin uğru- nuzda giriştim. Sizin nazarınızda — bir hiç olduğum halde, her teh- — likeye atıldım. Cevap vermeyin Doğan Bey! Çünkü Gül Hanım, bana berşeyi anlattı. Yalnız iki- — mizden hangisini sevdiğini gizledi. Kumluklardan geçmişler yan — yana gidiyor ve dağın eteğini geçmiye çalışıyorlardı. Atlarının — mal sesleri yüzünden konuşama- — makta idiler. kalmışlardı. Yalnız sağdan gelen kafilenin kaldırdığı tozlar yedi yüz, sekiz yöüz metreye kadar yaklaşmıştı. — Esrarkeşlerin — en kuvvetli atlıları, en önünde, mız- raklarını sallıyarak ilerliyorlardı. Şimdi atları, dik bir eteği Bi k , i B — geçmek için uğraşıyor, ikisi de — her şeyden fazla atlarile meşgul — oluyorlardı. Nihayet tepeye var- — dılar ve etrafa baktılar. Tepenin -— en yüksek kısmında Kurt ile — Gül atlarından imiş, nefes alıyor- - lardı. Bunlar da ilerlediler ve iki ar- — kadaşlarile birleştiler. — İlerideki wadiye iniyorlardı. Vadinin en — uzak noktasında gümüşten bir şerit ve şeridin gerisinde şehrin duvarları görülmekte idi. Mesrure gümüş şeride işaret ederek: — Oront nehril .dedi. Bunu geçersek selâmete kavuşuruz. k Oraya vardilar. Beyaz elbiseli Resim Tahlili Kuponu : | Tabiatinizi öğrenmek istiyorsanız resminizi 8 adet kupoo ile birlikte gönderiniz. — Resminiz — sıraya ı tübidir. ve iade edilmez. B İsim, meslek veya san'at Öj meyin! P Resim intişar edecik m ? | Jaşarak atlarından yere - sıçradı- | ettiler. Esrarkeşler yaklaşmışlardı. :ınırlıqlu bin, bin bq yüz arşın geride idiler. Doğan atını bir daha mahmuzladı, Mesrure kır- baçladı. Birkaç dakika — sonra Mesrurenin atı yıkıldı. Doğanın afı da onu takip etti. — Kurt, Gül durmayıp iler- leyin! İkisi birlikte cevap verdiler: — Ya birlikte kurtuluruz, yahut birlikte ölürüz! Mesrure Reyhan ile Duhana baktı. İkisi de fazla yorulmamışa benziyorlardı. Doğana dönerek: — Doğan Beyi dedi, bu at- lar iki kişiyi de taşıyabilirler. Haydi. Haydi, sen, Gül Hanımın önüne geç. Sen de Kurt Bey, elini uzat! bu asil hayvanların ne kadar kuvvetli olduklarını gör. İkisi de bindiler. Duhan ve Reyhan yüklerinin arttığıı his- setmemiş gibi koştular, Esrar- keşler kurbanlarını tam yakala- yacaklarını zannettikleri sırada onların yeniden harekete geçme- lerinden mütessir oldular ve ba- ğırıp çağırdılar. Kurt, Doğan önlerinden uzanan mesafeye mabzun mahzun baktı- lar. Mesafenin yarısını atlatmış- lardı. Fakat fedailerin en ileride olanları iki yüz metreye kadar yaklaşmışlardı. Aradaki mesafe gittikçe kısalıyordu. Artık iki taraf arasındaki açıklık elli adım- dan fazla değildi. Mesrure haykırdı: — Kahraman gençler! Atları mahmuzlayınız! Kurt ta, Doğan da atlarımı mahmuzladılar. Mahmuzların — sızısın — düuyan Reyhan ile Duhan birdenbire sıçradılar, sanki ahırlarından yeni çıkıyorlarmış gibi bütün kuyyet- lerile koştular. Bu sayede aradaki mesafe birhayli genişledi. Şimdi iki atlı dört kişi Humus köprüsünün ayan beyan görüyorlardı. Köprünün muhafızları bile görünmekte idiler. Fakat küçük bir vadiye saptık- ları zaman köprü yine gözlerin- den' silinmişti. Yine bir takım yokuşları tırmanacaklar, yine rah- metli yollara dalacaklardı, Duhan ile Reyhan, ilk dik yokuşu görür gürmez yüklerinin ağırlığını duyarak homurdanmıya başladılar. İkisi de sıksık solu- yör ve titriyorlardı. Çünkü hayvanlarda takat kal- mamıştı. Elli adım kadar yaklaşan esrarkeşlerin hiçbiri mızrak at- mıyordu. Demek ki diri, diri ele guçinnek istiyorlardı. * Kurtla Doğan bir bakışla an- lar. Artık kadınları kurtarmıya çalışmak ve esrarkeşlere karşı durmak gerekti. İkisi de kılıçlarını ı sıyırarak bağırdılar. — Siz ilerleyin ve bizi düşün- Yüklerinin hafiflediğini duyan iki asil at bir kere daha hamle Kurt ile Doğan onları karşıladılar. Kurt üzerine hücum eden ilk esrarkeşi ildyı biçerek atını ele şına bir darbe indirdi. Fakat esrarkeşin arkadaşları yetişmişler Kurdu alaşağı ederek yere yuvar- lamışlardı. Kurt Yere yuvarlanır- ken heyecanlı bir sevinç duydu. Çünkü o esnada başını kaldırıp bakmıştı: mîmşhn aşağı bölük bölük başı sarıklı süvariler: — Allahüekber! Allahüekber! Diyerek iniyorlardı. Hepsi de kılıçlarını çekmişler, esrarkeşlerin füzerine yörümiye başlamışlardı. Esrarkeşler, bu tekbir getiren süvarileri görmüşler ve hemen geri dömüşlerdi. Kaçmak istiyor- lardı. Fakat Doğan bıg;:ğmm — Aman| Bir at verin, bir at verin | Hemen bir at verildi. O da gelen süvarilerle birlikte esrar- keşlere hamle etti. Süvariler Kurda da bir at getirdiler, Kurt yerinden kalkarak atın sırtına binmek istedi. Fakat muvaffak olamadı. Üç defa uğ- raştığı halde atın sırtına bine- medi ve kumların Üzerine düştü. Kurt, düştüğü yerden hkaılıcını sallıyor, bağırıyor, fakat yerinden kımıldıyamıyordu. Mesrure, han- çerini çekerek onun başucunda duruyor, Gül de yanından ayııl- mıyordu. ( Arkası var ) 9 Eylül Gumartesi İstanbul — 18 Gramofon, 18.30 Fransızca ders (müptedilere mahsua), 19 Rifat Bey ve arkadaşları, 20 Bedaiyi musiki heyeti, 21.80 gramofon, 22 Anadolu ajansı, borsa haberleri, xat ayan, Moskova — 7,15 Plâk, 10.15 kon- Ber, 11.20 kooger, Varşova — 2105 Hafif — musiki, 22. 3'3 Polonez Snl-bıhı":ü te — 21,15 “Zigeunerprumas, uımlı" Kalman'ın ı»pın:, nüzıhbııı plâklar. Viyana — 20 “Düses'in emri üze- rine,, isimli operet, 2145 plâk konseri Milâno » Torino - Floransa 21 Haberler, plâk, 2145 senfonik konaer. Prag — 20.15 Askeri mutiki, 21,25 şmkı ve müsikili karışık neşriyat, 28.20 orkestra, Roma — 21.15 Plâk, 21.60 karışık konser, 23.10 dans musikisi. Bükreş — 18 Haberler plâk, 14 plüâk, 18 konser, 19,90 devamı, 20.90 plâk, S1 operetlerden şarkılar, — 21.50 piyano konseri, 2290 — Romen halk TnUS k Breslau — 20 Mili — neşriyat, 21 zirai müsababe, — 22.15 Orzu konseri, 24 dana ve haff musiki, JOAN KRAVFORT JOHN BARİMOR LİONEL BARİMOR VALACE BERRY LEVİS STONE JEAN HERSHOLT aGum BT S US L yüzünü Ka him Ha ( Baştarafı 1 inci sayfada ) lere satılır bilinmez. Demek ki dünya tıbbi ve kimyevi maddeleri için lâzım olan afyon Türkiye ve Yugoslav- yadan tedarik olunur. Diğer af- yonlar zehirli maddeler yapmakta kullanılır. Çinde, Hindistanda, Blücis- tanda ve İranda çıkan afyonlar İngilizlerin elindedir. Bu afyonları İngilizler toplar, İngilizler zehirli madde haline çevirir ve dünya- nm dört tarafına onlar neşrederler. Harp sonunda zehirli madde ticareti çok geniş bir şekil aldı. Evvelce yalnız müstemleke halkı« na satılan bu zehirlere medeni dünya da alıştı. Bilhassa büyük şehirlerde ercin ve kokain müp- telâları çoğaldı. Bu zehirler be- yaz bir düşman halinde ,evlere kadar girdi. Gençleri tımarhane- lere düşürmiye başladı. O vakit bu zehir Hicaretile alâkadar ok mıyan memleketlerde bir isyan hareketi başgösterdi. Başta Ame- rika olmak üzere, birçok mem- leketler zehirli madde ticaretinin önüne geçilmesi lâzımgeldiğini iddia ettiler. Amerikalılar bu fikirlerini Cemiyeti Akvama da kabul ettirdiler. Sırf bu işle mü- çadele etmek üzere Cemiyeti Akvamda bir encümen teşkil edildi. Beynelmilel tetkikat yapıldı ve beynelmilel bir teşkilât ile bunun önüne geçmek teşebbüsle- rine girişildi. Bu teşebbüsler müsbet netice verdiği takdirde İngilizler en bü- bir ticaret membamnı ellerin- Eroın Kaçakçılıqımn iç- plıyan Mü- kikatler ı reye milyonlar kazandıran bu zehir — ticaretine mani olmak istiyen — Cemiyeti Akvamı ve odun teşkilâtım ele almak ve bu işin başına geçmiş görünmek en doğru hareket olacaktı. Bu süretle — zehirli maddelerin —ti- caretine doğrudan doğruya İngi- lizlerin mani olmak istediği gö- rünecek, fakat el altından iş de- vam edecekti. İngilizler bu düşüncelerini mı- vaffakiyetle tatbik - ettiler. Hem Cemiyeti Akvamı, hem zehir kaçakçılığı ile mücadele teşkilâ- tını ellerine aldılar. Ve ondan sonra serbestçe, kendi ellerinde bulunmıyan mem- leketler aleyhinde propagandaya başladılar, Mücadele — ettikleri memleketlerin başında Türkiye vardı. Dünya husumetini Türkiye üzerinde toplamak kolay bir işti. Netekim uzun mücadeleden sonra Buna muvaffak olundu ve bütün dünyaya yayılan zehirin Türkiye- den çıktığı kanaatı hasıl oldu. Halbuki — Türkiyenin — afyon istibsalâtı, — İngilizlerin — eli de bulunan afyon istihsalâtının ancak ©on dörtte birini teşkil ediyordu. Rakamlara değil, propagan- daya istinaden hüküm veren ci- han efkârı umumiyesi Türkiyeyi insanları zehirlemekle #tham edi- yordu, İşte bizde zehirli madde ka- çakçılığı ile mücadele bu propa- gandaların neticesi olarak baş- ladı. Hikâyenin bundan sonraki meraklı safhalartnı da yarın oku- den kaçırmış olacaklardı. İngilte- * yunuz. Hanım Kızlarımızın Eseı'len dur. Bu munasebetle mektepten BEKÂR Lil Damita ve Ki Ai Reme el w SARAY (CEski Glorya) tarafından temsil edilen fransızca sözlü filim Programa ilâveten: Conural lılbo'n'ıdn hava filosunun ı:?:;::b—k: avdeti - —u..o:hl tarafından hararetle istikbali lıııuucıkın!l hanıma da dip- lomaları verilmiştir. Resmimiz yeni yetişen banım kızları bir arada gösteriyor. BABA Andre Lüguet BİR TEMAŞA <«