SON POSTA —T omn ae || — Dünyada Olup Bitenler — Hemcinslerile Arasında 10 Asır Bulunan Bir Adam: Yahudi Schermann b Almanya'da Kâşifler Azalmıyor Alman sanayi ve ihtira büre- Yine Eskisi | sunun son neşret- ibiİhtirala 'h:' Helatistiğe gö Yapılıyor | takriben altı mi- yon mubteri vardır. Bu miktar umumi nüfusun onda birini teşkil etmektedir. Ortalıkta şiddetli bir iktısadi buhran mevcut olmasına rağmen eskiye nisbetle bunların miktarında pek belirsiz bir tena- vardır. (1932) de muhtelif keşifler için (63414) ihtira beratı isten- işti. (1931) de 2686:. 930) =(_l.)ır (93“” ı(ıyüı):: mişti. Bu ihtira beratı taleplerinden ancak (26201) ine muvafık cevap verilmiştir. En fazla ihtira beratı istenen saha elektrotekni'dir. Bu şubeye ait olmak üzere 89 tane keşif vardır. Bunların içinde son derece garip olanları vardır: Meselâ hem şemsiye hem Süpürge, sucuk yapan otomatlar son sene zarfında ihtira beratı islenen keşifler arasındadır. * ktısadi darlık, birçok memle- ketler gibi Amerikanın bir İ kısmını da ü- â::."k. zü cehum:ıeirğa- ae A Ha etirmiştir. Bir Misöl VHele bir. kısım yerlerde at, merkep gibi hayva- nat beslemek imkânsız bir hale gelmiştir. Bunların bakım masrafı ©o derece yükselmiştir. Bundan dolayıdır ki bir kısım Amerikan çiftçileri| beygirlerini, merkeple- rini biribirlerine hediye ettikleri halde hiçbiri almak istememek- tedir. Bilâkis kendisininkini ver- mek istemektedir. Bu münase- betle Greenwich kasabasında ol- dukça garip bir vak'a cereyan hayvanlarını elden çıkarmıya ka- rar verdiler. Satmıya teşebbüs ettiler. Ki almadı. Hediye etmek istediler. Mukabil hediye- lerle karşılandılar. O suretle ki ne yapacaklarım şaşırdılar. Bu sırada Greenwich kasabasına bir kadın gelmişti. Atlardan birini ona sâtmak veya vermeyi düşün- düler. Ret cevabı almaları ihtimali çok mümkündü. Binaenaley ev- velâ vaziyeti hazırlamak — icap ediyordu. Erkek, bu kadıncağızı bey- girle gezmeye davet; etti. Bu et bir man ne yaparız? alamam, efen- dim, alamam. Bu, büyük fedakârlığa rağ men dahi adamcağız beygirini — elden çıkaramamıştır. Birçok memleketler için belki meçhuldür, amma orta Avrupa tanımıyan ve' bilmiyen yoktur. Bu memleketlerde son senelerin adli ve içtimai vukuatı arasında geçmiş hiçbir aşk vak'ası, heye- canlı bir tegayyüp, kanlı ve esrarlı Tayyare amili Bleryo ve imzası bir cinayet olmasın ki Sehermann ismi buna karışmamış olsun. Çünkü en muğlâk - düğümleri çözmek, en kalın esrar perdele- rini açmak için behemehal Seher- mann'ın yardımı istenmiştir. Nevyork ve Şikago zabıtaları, sık sık onun muavenetini isterler, Dünyanın her tarafından el yazı- larını okuyup bir hüküm vermesi için kendisine müracaat olunur. Hemen bütün dünyanın ve bir çok fen adamlarının takdir. ve hayretini üzerinde toplıyan bu adamın ne halinde, ne de malü- matında bir fevkalâdelik yoktur. On sekizinci asrın fazlasile göre- geldiği gibi onda, kütleyi hare- kete getiren şeflerin tesirli kud- reti de mevcut değildir. Hali sadedir. — Vaziyeti çekingendir. Onunla temas edenler, kendisinde mevcut kabiliyeti mümkün değil sezemezler. Ona bir mütefekkir diyemez- Kont Zeplin Ve imzası . siniz. Viyana ve Krakovide yüz- lerce, binlerce görülegelen büur- javalaşmış bir Yahudi hali vardır. Ve esasen kendiside- Yeddiş Yahu- disidir. Fakat onun bu halidir ki kendisile karşılaşıldığı zaman in- sana emniyet verir. Çünkü bir azının sahibine intikal ve onun ıırılıtııidhhlile!ıiyıhşlı&ğı zaman âdeta kendini kaybeder, tahteşşuuru hâkim vaziyete gaçer. Birnevi cezbeye tutulur. Onu ha- sakinleşir. Tereddütlü- konuşuşu aceleci bir hal alır, Ve lâkırdıları gecenin — karanlığını aydınlatan fener ziyası gibi net ve keskin bir şekle bürünür. Önünde duran yazı nümunesini ancak şöyle bir bakışlarile süzer. Hakikaten mesa- fenin boşluklarına dalmış gibidir. O, iddiacı bir adam da deği- dir. Sadece yazıdan anladığını, yazı sayesinde bir adamın buy ve — hüviyetini — okuyabildiğini söyler. Fakat Sehermann basit bir yazı okuyucusu değildir. O, şayanı hayret bir mucizedir. El yazısı hakkında son zamanda yazdığı bir eserde der ki: “El yazısı hiçbir zaman yalan söylemez.,, O, bu kitabında, &l yazısının insan karekterini — göstermekle kalmadığını, ayni zamanda fikri meşgalelerini, hale ait hedeflerini, arzu ve maksatlarını da ifade et- tiğini, el yazısınm sade bugünle dünün değil, ayni zamanda yarı- nın da bir aynası olduğunu ispat eder. Meselâ kendisine meşhur Zep- Meşhur Sehermann lin balonları kâşifi Kont Zeplinin imzası gösterilmiştir. O, bu imza- nın umumi şeklinden bir balon resmi çıkarmıştır. Bir katilin im- zasını göstermişler, bir tabancaya benzetmiş, meşhur tayyareci Pegu nun ismini bir tayyare Lupingine, Bleryo'nun imzasını da yine bir tayyare pervanesini andınr vazi- yette bulmuştur. Bir gün, Berlin'de mühim bir davanın — tahkikatı yapılıyordu. Müstantik çok müşkül bir vazi- yette kalmıştı, elinde bir takım Arabi 18 Rebitilahır 1360 Veakti | Erani|Vasati| Vaktt |Ezani (Vasatt Güneş | 847 (5 05| Akşııs İt2 — |19 17 Öğle | 501 | (2 19| Yatsa Vi 45 (21 02 Vatadi | 855 ( 16 12| kusak |7 51 |3 66 Rumt » Temmuz - 1449 f el ç M YAK çe K lo da sözlerini yazıyordu. Fakat onun arzusuna göre çabuk yaza- mıyordu. Sehermann sinirlendi ve ayağa kalktı, adeta kendini kay- betmiş gibi idi. Maznunlardan birine doğru ilerledi. Parmağı kalktı, adamı gösterdi. Bu, sonra anlaşıldı ki, hakikaten — imzasız - SKĞ Ai 4 Tayyareci Peyu ve imzası mektupları yazan adamdır. Yine bir doktorun ifadesine göre bir gün Schermann'a bir kadın mektubu göstermişler, sanki bir elektrik teline dokunmuş gibi titremiş ve elini karnına - götüre- rek göstermiş: — Bu kadın karnından has- tadır. Filvaki kadın hasta idi ve © hastalıktan ölmüştür. 4 Bir başka zaman da kendisine bir. mühim zatın mektubu gös- terilmiş, Sehermann bu mektubu tetkik etmiş demiş ki: — Bu adamın kalbi hastadır, çok yaşamıyacaktır. Bu adam Alman Hariciye na- zırı Strezman'dı ve o vakit hiçbir hastalık arazı göstermiyordu, bir müddet sonra yine Strezman'ın bir başka mektubu gösterildiği zaman ancak allı ay ömrü kal- dığını söylemiştir. 1923 senesinde, Nevyorkta, mühim bir sıhhat heyeti Scher- şeklinde imzası mann'ı uzun boylu bir muayeneye tabi tutmuştur. Bunların içinde meşhur profesör Charles Lewis Dand ile doktor C Ward Cramp- tonda vardı. Muayene neticesin- de, doktor Crampton bu adamı, bir “ Sıçrama ,, olmak üzere tarif etmiştir. Yani Sehermann, insan nevi içinde birkaç asır birden mesafe aşarak meydana gelmiş bir nümunedir. Yine Cramptona göre Sehermann diğer insanlar- da mevcüt olmıyan altıncı hisse maliktir. ve bu hassaya, diğer insanlar, belki Bin sene sonra sahip olabileceklerdir. İktısadi Bahisler Çaycıların İddiası Doğru Mudur ? İstanbuldaki çay tüccarından ::ı:ııul:"etç?in gün Ticaret Odan ir toj aparak çayın bir elden ithali lııld’nıdılti :ı:ıı— nun tatbik şeklini değiştirtmek maksadile hükümet nezdinde bir teşebbüste bulunmayı kararlaş- tırmışlardı. Bu bahis etrafında münevver tacirlerimizden biri mu- harririmize şu beyanatta bulun- muştur : Yazılan maddeleri kısaca tah- lil edelim: Birinci maddede çaycıların hükümet tarafından gösterilecek yerden çay ithaline ve yine hükü- metin emredeceği yerli mahsulle- rimizin ihracına hazır oldukları yazılıyor. Halbuki ihracat yapmıya hazır olan çaycı esnafı değil, esa- sen ihracatçı olanlardır. Bu me- anda takas işlerine yeltenen [iıluç sepekülâtör de bulunabilir. Fakat asıl çaycı olanlardan hiç :ılîlı ihracat yapmağı hayalinden i iremez. '%?mck oluyorki asıl çaycı- lar ithal edecekleri mallar için ihracatı bizzat veya bilvekâle yapacak birinin etrafında toplan- mak ve ona kârlarından bir kıs- mımmı ayırmak mecburiyetinde ka- lacaklardır. İkinci maddede ise güya hü- kümeti imünferit takas meşguli- yetinden kurtarmak için asğari 50,000 liralık çay üzerinden yapı- lacak müracaatlerin velıllıtçı':. tas- ilmesi ileri sürülüyor. asıl y ıd;lıngı nn:lınh& sırıtmaktadır. | Çay ithalâtım 50,000 liralık bir- den yapacaklara hasretmek, ya- hut küçük tacirleri arzu ve irade- leri bilâfına büyük hcı.rlâ Balüret nni fmüesade ödebilir? “Hem bir elden idare iyi bir şekilde tatbik edilirse gerek memlekete ve gerek çaycı tücca- ra daha nafi olabilir. Kahve - it- tının bir elden idaresi ğ ı!:;l. misaldir. Münferiden =:lı edilirken 125 kuruşa satılan kah- ve bir elden idare edilmiye baş- landığı vakit- 90 kuruşa düştü. Çay da ayni nisbette bir fark : gösterebilir. Her halde beş, on kişinin keyfine tabi olmaktan ise hükümetin koöntrolu altında, tüccarın serbest siparişi kabul edilmek şartile bir elden idare- sini tercih ederim. Size bir misal daha söyleyim. Şu birkaç haf- ta evvel birkaç tüccara verilen mahdut miktar ithal müsaadesi üzerine şeker fiatlerinin ne kıı::r yükseldiği hatırımmızda, eğer - lar bırd.ğlıdeı ve fiatleri hüküğget- — 350 lira fazlasına ğ esbabı mucibe olarak çay istihlâkinin ni ve binnetice yerli küp sarfi- yatının tenakus ini — ileri teçhil etmek, yahut sahatın ne demek olduğunu bilmemek olur. Ben © kanaatteyim ki sanattan bahsedenler, etiketsiz. bir kaç çay nümunesinin cinslerini tariften acizdirler. Bunun için bizim gibi asıl çaycıların istediği ya konlenjan- dan evvelki gibi tamamen serbest işlemek veyahut hükümetin sıkı bir kontrolu altında çayı bir ek