SON POSTA Fehim Paşa, Hasan Paşaya Rovelverin Çekti Fakat Kollarından Tuttular Sultan Muradın Cenazesi Birçok Hâdiselere Sebep Oldu BMuharriri »e Her Hakkı Mahfuzdur —196— Hasan Paşa Sultan Muradın wefatı haberini aldığı dakikadan itibaren bir tecssür ve asabiyote kapılmıştı. — Eh. artık bu dünyadan elini, eteğini çekti... Varsın öteki dünyada amelinin hesabını ver- sin... Bize düşen, son dakikaya kadar vazifemizi ifa etmektir. Diyor ve kendi saf düşünce- sine göre telakkilerini izhar edi- yordu. Hatta, bu safiyeli yüzün- den biri Çırağan sarayında, diğe- ei de Sultan Muradın merzarı ba- şında iki mühim hâdise olmuştu. Çırağan sarayındaki hâdisede iki mühim sahs yet arasında âdeta kan dökülmesine ramak kalmıştı. Sultan Muradın vofatını haber alan Abdülbamit, ( keyfiyeti vefatı resmen tesbit etmesi lâzım gelen etibba) dan mada birde hususi heyet seçerek Çırağan sarayına göndermişti Bu heyet; Zülüflü İsmail, tatar Şakir, kabasakal Mehmet ve Fe- him Paşalarla mabeyn erkânından baz larından mürekkepti. Sultan Muradın biruh cesedi, teneşir Üzerinde yatıyor, zayıf kolları, iki tarafa sarkıyordu. Uzun ve sararmış böynü melüâl bir vaziyette sağ tarafına bükül- müş, yarı açık gözleri derine yö- mülmüştü. Evvelâ doktorlar bu cansiz vücudü inceden inceye muayene ederek rapor vermişler- di. Şimdi bu ikinci heyet te usu- len cenazeyi görecek ve sonra da gözlerinin önünde tekfin ve techiz ettirerek gürültüsüzce çö- türüp (Yenicami) yanındaki tür- beye defnedeceklerdi. Heyeti teşkil edenler, yavaş yavaş naşa takarrüp etmiş, dik- katle yüzüne bakıyorlardı. Hep- sinde de az çok bir hürmet var- dı. Fakat içlerinden Febim Paşa ayrıldı. Sultan Muradın başucuna yaklaştı. Elini uzattı. O biruh essedin başındaki perisan ak saç. ları kavradı. Başını şiddetle sarstı. Güya bu suretle, hakikaten ölüp ölmediğini anlıyacaktı. Fakat © anda Hasan Paşa, Fehim Paşanın koluna sarıldı. Şiddetle geri çe- kerek onu naşın yanından ayırdı. VO — Ne yapıyorsun ? Diye bağırdı.. Fehim Paşa, birdenbire şaşırdı ve fakat ken dini çarçabuk - toparladı: — Sen ne karışıyorsun.. Mu- ayene edeceğim. Diye mukabeleye davrandı. O zaman Hasaa Paşa, yumruğu- nu kaldırdı: — Hele elini sür.. Senin kafanı patlatırım.. Ona, parma- gının ücile bile dokunmak senin haddın değildir. Dedikten sonra, Fehim Pa- şanın yüzüne karşı pek acı bir vöz fırlattı. Fehim Paşa, bu acı hakarete dayanamadı. Rövelverine davran- dı. Fakat yanındakiler, kolların- dan — tutap dışarı çıkardıkları için hâdise büyümeden bu şekilde kapandı. İkinci hâdise, mezar başında olmuştu.. Zavallı Sultan Muradın naş:, saray hedemelerinden mü- rekkep beş on kişi ilo sessizce getirilmiş kabrin yanına vazedi- mişti. Nereye defnedileceği hakkın- da sadır olan (irade), geç istihsal edildiği için, bilhassa yapılan lâhit henüz tamamen bitmemişti.. Heyet, kabir ile cenazenin ba- şında duürüyor, işin bitmesini bekliyordu. Bu esnada Zülüflü İsmail Paşanım bir iş için oradan ayrılması icap etti. Fakat Pş. nın işi birar uzunca sürdü. Halbuki bu sırada lâhdin işi bitmiş ve Sultan Muradın nâşı da içine vazedilmiş, mermer kapaklar da yerine konarak toprak atılmıya başlanmıştı. Zülüflü İsmail Paşa gelip te bunu görür görmez, derhal itiraz etti; — Durunuz, efendim, durumuz.. Defnolunurken, ben görmedim. Malüm ya, iradeiseniye var. Mut- Yarın GLORYA'da BÜYÜK ve ŞEN GALA olarak MALEK EVLENİYOR | BUSTER KEATON (Malee) tarafından Fransızca kahkahalı komedi. Pek eğlendirici olan bu filmi görenler çılgıncaşına güleceklerdir. Dedi.. (İradeiseniye var) sözü, herkesi durdurmuştu. Yenibaştan toprağı çektiler, Baş — tarafa gelen mermer kapağı kaldır- dılar. Üzerine topraklar dökülen. beyaz kefeni açtılar. Bu talisiz padişahınm balmumu gibi sapsarı kesilen melül ve mağmum çehre- sini son defa olarak meydana çıkardılar, Bu sararmış ve muz- tarip çehrede sanki: — Benden ne istiyorsunuz.. Mezarımda da mı rahat biırakmı- yacaksınız.. Hepinize lânet olsun. Diyen bir mana ve ifade vard. O zaman Hasan Paşa dayanamadı: — Allah hepinizi kahretsin.. Utanın yahu... Şu önünüzde ya- tan mevtaya bakın da ibret alın... ( Arkası var) HÜRRİYETE CAN FEDA.. RENE ULAİR'in eseri *“Paris Damları Altıada, filminden çok fazla yenlikler, güzell kler getirmektedir. ' laka yüzünü görmeliyim. Bugün MILLİ Sinemada İSTANBUL SOKAKLARINDA (Yeni kopyesi ) Türkçe sözlü şarkılı i!k Türk filmi. Ayrıca : ATEŞ ORDUSU Tım Mac Coy sözlü filmi, * Tüveteni FOX Juraal hallhazır havadisler', Matinelor : 2,3)- 5; suvare 0_” adıköy SÜREYYA Sinemasında Bu akşam SÜREYYA OPERETİ tarafından EN DUL ret 3 pııde oo ilik yeni kadro Orkestra Kapoçeli p Bu akşım: M E Bütün dünyayı memnun I.ııukın MAVİ Baş rolde: İlâhi ve Budapeşte'nin mevsimin en büyük sinema artist : göslerecektir. Bu şahana eseri: filmi, GALA MÜSAMERESİ olarak takdim ediyor. BRİGİTTE HELM “RODE SANDOR , Gşelerde tehabimden kurztulmak için biletinizi evelder alınız. İlâveten: PARAMOUNT JURNAL &l Yarın akşam : A HT i S T İ K Sin3ması ilk filme alman GEORGES BiZET'in KARMEN' yelerinden MARGERİTE NAMARA ve İrlandalı büyük tenor p THOMAS BURKE lüyık olduğu dereceye yükselmişlerdir. d L E x Sinsması « Mmudzzam, zengin ve müuhteşem TUNA ZİGAN orkestrası ve musiki hadisesi olacaktır. ilâbi oporası Emsalsiz New- York muganni- DiplomatlaraHükmeden GizliKuvvetler Cemile H.ın Otomobili Kuş Gibi Uçuyordu ( Baştarafı 1 inct nıylulı) Esasen bu, zor bir iş değildi. l lmnı.uı Türk Jolisinin * fill kon- İngiliz Miralayı Maksıvelin eluıdı bulunduğu İçin, bu işi onun vasıtasile halletti. Kendi hususf memurlarını — kullanmıya lüzum görmedi. Yine mantki bir istidlâl ile tesbit etti ki Fransızların Türkle- re verecekleri — silâhlar, ancak deniz yoluyla getirilerek Anadolu yakasının ber hanği bir noktası- na çıkarılabilirler, Bu nmeticeyo —varan miralay Hey, İstanbula yakın sularda şüp- heli bir Fransz gemisi bulunup bulunmadığının tahkikine girişti. Adalar denizi ile Akdenizde ka- rakol vazifesini gören İngiliz tor- Pitolara buna dair emirler verik di. Az bir müddet soara da, bü- yükce bir Fransız vapurunun İs- tanbula doğru gelmekte olduğu haber verildi. Bu gemi elde edi- len malümata göre fazla yüklü değildi. Karadenize giderek pet- rol yükliyecekti. Şüpheli Fransız vapuru birkaç gün sonra boğaz sularına girdi ve demirledi. Bu hal, İngiliıkrin büsbütün şüphesini — arttırmıştı. Çünkü geminin boğazda durması, makinesine arız olan bir sakat- Uğa alfolunuyordu. Haricinden görünen manzara ise, sakatlığın makinede olmayıp dümende ol duğu hissini veriyorda. Zira bir- kaç kişilik bir tamirci grupu, hep dümea etrafında - çal.şıyar- lardı. Binbaşı Hey, daha fazla malümat almak için çok uğraştı, fakat muvaflfak olamadı. Beylik bir Fransız vapurunu resmen ara- kalkışmak ise —mümkün Bir öğle üstü, bu düşünceleri kafasında bir hayli evirip çevir: dikten sonra yorulmuş, odasında- ki kanapeye uzanmıştı, birden telefon çaldı. Cengiz, büyük bir heyecan içinde kendisile görüşmek isti- yordu. Otomobiline atladı ve İstanbula hareket etti. Cengizle — karşılaştığı zaman ald.ğı haberden âdeta başı döndü. Çünkü, İngiliz istihbarat memur- ları, Cemile Hanımla şüpheli Fransız — vapurunun — kaptanını, şehrin — küçük — pastacılarından birinde, başbaşa ve hararetli bir surette — görüşür — görmüşlerdi. Küçük dükkânın içi, dışı müş- teri vaziyetinde bir takım polis memurlarile adela ablukaya alın- dı. Binbaşı Hey de Cengizi yanına alarak — vaziyetin inkişafını bek- lemek için Anadolu yakasındaki küçük eve gitti. Az sonra, bek- lenen haberler gelmiye başladı. Bu haberlere göre, kaptanla genç kadın, bir silâh meselesini görü- şüyor ve bu silâhların o gece sahile çıkarılması etrafında mü- zakerede bulunuyorlardı. Fakat muhavere çok alçak sesle cere- yan ettiği için polis memurları ancak bukadar bir şey öğrene- bilmişlerdi. Ayni zamanda genç Cemilenin sahile silâh çıkarılması işinde faal bir rolü bulunduğunda da bütün fikirler birleşiyordu. Çünkü memurların kulağına ça- lan bazı cümlelerden — kadının gemiye elektrik lâmbasile sabil- den işaret vereceği sabit — olu- yordu. * Hava, movsimin nadir fırtinalı günlerinden birine isabet ettiği için gökyüzü kapalı idi, Mt e- madi surelte yağan yağmur, bu nevi gizli faaliyetlere son de-ce müsait bulunuyordu. Binbaşı Hey şöyle düşündü: Böyle genç bir kadımla iş görmek için Franszların cidden budala olmaları lâzımdı. Vo memnuniyetinden ellerini oğuş- turdu. * O gece, Tarabyadaki Tokatl- yan otelinin etrafı, polis mem - ları tarafından daha sıki - bir tarassut —altına alındı. Cemilo Hanımın en ufak bareketi - bile telefonla — İstanbuldaki — büyük karargâha - bildirilecekti. Ente- licens servis memur ve zabit- leri, otelir hemen her tarafını istilâ etmiş gibi idiler. D .şarıda da harekete hazr bir halde bir takım motosikletlerle otomobiller duruyordu. Cemile Hanım, © gece, saat dokuza kadar odasından çıkmadı Fakat saat dokuzu birkaç dakika geçe otelin holine indi. Yağmur yağmakta devam ettiği İçin sır- tında geniş bir muşamba yüzüm dede mutat lzere yarım peçe vardı. Ötel hizmetçilerinden biri şemsiye ile Cemile Hanımı dışarı da bekliyen büyük ve kül renkli bir otomobile kadar götürdü Kapıyı açtı ve çenç kadın ote- mobile atladı. Otomobil hususi, şoförü de Avrupalı bir adandı İngiliz polisleri derhal hareket eden otomobilin arkasına takıldı lar. Az sonra bu otomobil Fram sız Miralayı Blan'ın hususi iker metgâhının önünde durdu. Hâdise, İngiliz —memurlarını bir - parça hayrete düşürmüştü. Bu ev, darca bir sokağın içinde idi. Civarında da, İâmba yoktu. Genç kadın otomobilden indi ve eva girdi Fakat beş dakika sonra tekrar otomobile atladı. Bu defa, şoför deli olmuş gibi müthiş bir süratlo yol üzerinde uçmıya başladı. Dö- nemeç noktalarında bile ihtiyata riayet etmiyor, adeta kasten bir kazaya sebep olmak ister gibi hareket ediyordu. Sahil bouyunca ve yağmur aitında, bu tehlikeli takip bir haylı zanan devam et H. Cemile Hanımın otomobili lambalarını yakmıştı. Fakat onu arkadan takip eden dört İngilis polis otomobili karanlık içinde idi. Az sonra, önde ki araba bif miktar sür'atini azalttı. Doğrusu, hogilizler bu yavaşlamadan mear nun oldular. Karanlık içinde vt iyi bilinmiyen bir yol üzerindo bu sür'atle hareket etmek bif facıaya sebep Olabilirdi. İlk takip otomobilini idare eden bizzat Binbaşı Heydi Gerideki otomo” billerde ise bir miktar silâhlı xa7 bitle asker vardı. Otomobillerit sahil boyunca hareketine Mü olarak iki İngiliz to-p'tosu da ab dıkları emir mucibince boğ: ilerliyorlardı. Bir danesi, bütüs aşıklarını söndürerek şüpheli Fraf” «.z gemisinin civarından ayrılmır yordu, Diğeri ise, sahilden İpg! liz Memurlarının verecekleri İ!; reti kolluyordu. Vaziyet o şeki de idiki Fransız gemisi silâh çıkarmıya teşebbüs ( Devamı 9 uncu sayfada ,