27 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

27 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BiZi i , SON POSTA DARE EDENL:R.;. Deli Fuat Paşanın Düşmanları Pek Çoktu. Bazıları Onu Kıskanıyordu Habbeyi Kubbe Yapan Hafiyeler Muharriri X4 Her Hakkı Mahfuzdur —140— Hiç kimseye emniyet ve iti- madı olmiyan, aleyhinde bulu- nanları hoş görmiyen ve hatta bazan da affetmiyen Abdülhamit, acaba Fuat paşaya niçin müsa- maba gösteriyor.. onun baz-n müfrit ve taşkın (tefevvühat) wa karşı ceza vermesi lâzım gelirken, seden bu şekilde taltiflerle muka- bele ediyor.. verilen — jurnallara karşı: — İlişmeyin, çerkezime... Diyip — geçiyordu?... -Acaba Abdülhamit Fuat Paşayi seviyor mu idi?... Buna, kat'iyetle cevap vermek mümkün değildir. Ancak, Abdülhamidin bizzat itirafatından istidlâl ediyoraz ki, Abdülhami- din Fuat Paşaya karşı derin bir minnettarlığı vardı. (1293Harbi) nde meşhur R kumandanı (Şuvalof) un karşıs.nda cesurane harp ederek bihakkin(Ele- na Kahramamı) unvanını kazanan Fuat Paşa, Rus orduları İstanbul turlarının önüne dayancığı za- man da büyük fedakârlıklar gös- | termiş.. İstanbulun — müdafaasını bizzat deruhte eden Abdülka- mitle beraber >gece gündüz çal- | şarak ( Ayastafanos) - sırtlarında parlıyan Moskof süngülerine mer- dane göğüs germişti. Abdülhamit, taç ve tahtınım en büyük tehlikeye düştüğü bir zamanda Fuat Paşamın ettiği bu büyük bizmetleri unutmuyor; şid- detli tezvirler karşısında bazan ona olan — itimadı beraber, — yine güveniyor; söylediği sözleri büs- nüniyetine — ve açık — kalplili- ğine alfederek — Fuat Paşayı kırıp incitmeklten — çekiniyordu. Maamafih, Paşanın bu derece mergup olmasına başka bir se- bep daha vardı. O da halkın bu zata — karşı olan — muhabbet ve tevcecühü idi. Funat Pa- şanın — harp meydanlarındaki !kahramanlık menkıbelerini kalp- lerine nakşetmiş olan balk, onu seviyor; hatta, ekseriya büyük şahsiyetlere izafe edilen bir wa- vanla yadederek (Deli Fuat Pş. demekten bir zevk hissediyordu. Abdülbamit ise, halkın takdir ve teveccühüne mazhara olan müm-) şahsiyetleri — daima — hoş tutmak — siyasetini — takip — etti- ginden — Lir — taraftan — kendi minnettarlığını, diğer taraftan da bu umuümi muhabbet karşısında Fuat Paşaya karşı daima cemile- kârare muamele gösleriyor, (mu- üyede merasimi) esnasında tahtın n tutmak gibi — o devrin en refli bir — yazifesini ona tevdi ediyordu. İşte bu sebeplere binaendir ki Fuat Paşa o devrin en korkunç kuvvetlerine karşı daima pervasız yaşıyor, bazan bu mel'un kww- taz " mütemadiyen | daki | garez olmuştu.. | sarsılmakla | enun mertliğine | vetlerin hılkı karşı olın tasallâtuna isyan —ederek bu kuvvetleri idare edenlerin yüz- lerine — karşı en acı sözler ve hatta küfürler yağdırıyor, bazan bunları çevirip mükemmelen da- yak bile atıyordu. ' Lâkin. Paşanın bu halleri, | kendisine birçok düşman kazan- dıriyor, onun bütün harekâtını takip ederek ( habbeyi, kubbe yapan ) hafiyeler, Abdülhamide onun — aleyhinde jurnallar yağdırıyorlardı. Otuz se- nedenberi — bilâfasıla verilen ü Böcküğ'dear'1| bu jurnallara, artık Abdülhamit te alışmış, hatta - birkaç vak'a müs- tesna olmak Üzere - bu jurnallar- itbamlar — bakkında, Paşaya bir şey bile sormamıştı. Fakat, düşmanlarının adedi art- Uktan ve bahusus Fehim Paşa hudutsuz bir salâbiyete malik ol- Fuat paşa - için başgöstermiye duktan — sonra, ciddi bir tehlike başlamıştı. Fuat Paşanın başlca düşman- ları, şunlardı: Arap İzzet Paşa, Fuat | Çerkez Mehmet Paşa, Ali Şamil Paşa, askeri Müddeiumum?, ( Rıd van Paşanın biraderi ) Reşit Pa- şa ve en nihayet Fehim Paşa... Bunların husumetlerinin de ayrı | ayrı sebepleri vardı. Meselâ İzzet Paşa, Sarayda maruz kaldığı hakaretlerden dolayı Fuat Pş. ya Reşit Paşa, ,bir- çok kadın lelerinde ona mağ- lüp olduğu için kin taşıyordu.. Ali Şamil Paşa, onun muhitinde | lüzümu kadar caka satamıyordu. (,cr-(cı Mehmet — Paşa, fena halde yılıyordu. ondan Fehim Paşa ise, Fuat Paşayı dehşetli kıskanıyordu... Paşanın ( Feneryolu ) ndaki © — emsalsiz viliâsında müstesna saz âlemlerile Ğ Gorgutofun | AÂnnesi De | İdam Mı Edilecek, Moskova, 24 (Hususi) — Fran- sa Reisicömhuru M. Ş2umerin katili olan ve birkaç gün evvel Fariste kafası kesilen kalil Gor- | gölohum annesi Varvara (ıorgu- İova ile — Göorgülüfün — teyzesi Awv'olya Gorgülova, (Kuba an) Ka- zakistasınında kendi 'öyu ©'an Labinski köyünde tevkif edil- mişlerdir. Bu tevkifin sebebi hükü rete ait olan mahsulâtı çalmalarıdır. Bunun da cezası idamdır. Fakat katilin annesi şimdi tam 82 ya- şında olduğu için idamdan kur- tulacağı söylenmekte ise de tey- zesi Avdotya Gorgülüva idam- ndan kurtulamıyacaktır. şahane bir ömür sürmesi, hllküm- darlara lâyık atlar ve arabalarda gezmesi, her geçtiği yerde halkın derin — bir imuhabbet ve — te- veccühle ona gülümsemesi, bu şımarık türediyi küplere bindiri- yordu; onu — yıkıp — devirmek ve bu suretle de İstanbul halkı- na karşı büyük bir kabadayılık göstermek için kendini — yiyip bitiriyordu. Fehim Paşa, takibatı sıkıştır- dıkça ve maruzatın adedini de arttırdıkça, Abdülhamitte Fuat Paşaya karşı esasen mevcut olan şüpheler artıyor, adeta, külle ör- tülmüş bir ateş yeniden meydana çıkıyordu. Bunu Fuat Paşa da an- | Fehimi bir köşeye çekti. Üzerine bu kadar düşmemesini tehditkâr | bir lisan ile tavsiye etti... Fehim, bu tehditten biraz ürkerek mu- | vakkat bir zaman için bu vazifeyi | Kendisi de | bıraktı. kald:. O zaman başkalarma uzaktan — seyirci sahnede, Askeri Reşit Paşa ile Ali Şamil Paşa kaldı. Ali Şamil kurnaz - bir adamdı. Takibatım diğerleri gibi şekilde yapmı- (Üsküdar ciheti sıfatile mühim hâ- diselerle alâkadar görünüyordu... (Arkasa var ) ——— ç bir yor; — sadece kumandanı ) eee -— TAKVİM —— SALI W Gde - 27 EYLÜL * D3? mar Mil Arabt Rumt - Cemmevra'- Vak | v İf Vakes JEzini | ve -3 40 1D 36|19 35 garj4 1z sün)) | İSL n Sağkaşa B (| 2 050 Yara I D0.7)|5 x Uğa İka LORYA'da Bi n YENİLİK BMüşterilerni daima mem- nun etmeği düşünen Glor- ye Sineması Müdiriy-ti, Bu Paerşembe akşamıRa- mon Vovarro ve Suzy Verno'nun — oynadıkları Fransızca sözlü ve şar- kalı * Aşık Rahibe-Sevilli Şarkıcı, filmi ile başlı- yacak elan Vik gala mü- samerosi — münusebetile Jaz-orkestrasımı da tak- dim edecektir. Jaz - Orkestra en — iyi musikişinaslar — tarafın- dan teşkil edilmiştir.Her akşam dinliyoceğiniz bu jaz-Orkestrası “Aşık Ra- hibe-Sevil'li Şarkıcı,, gi- bi yüksek bir. filmi, se- yircilere daha müsait bir hava içinde gösterip dinletecek ve ona bir ıngılı olacaktır. Yarın akşam 0 P ER A sinemasında Noşe ve kalıkaha haftası başlıyor. DUZTABAN ile BASTIBACAK KADIN AVCULARI filminde armı endam edeceklerdir. | devirlerde e Zağ Müddeiumumisi | ve gemileri İyine mağaraya girerlerdi. İskender 1D1 Şi3 - Byldl -sa he 1348 Ü Bugün şeklini ve — mahiyetini değiştirmiş olan | (Tophane) İstan- bul — tarihinde çok mühim bir yer tutar., Top- hane daha eski çok cazip efsanelerle dolu bir maziye | sahipti. Eski ef- | sanelere göre İstanbul Boğazını Yunan kahramamı Hergül — açmış. Evliya Çelebi ise Taphanenin ta- rihini yazarken şu masalları an- latır: “Tophane kefere zamaınnda bir ormandı. “Kesif ağaçlar içinde — şimdiki Cihangir - cami- inin — bulunduğu firler senede bir kere bu ina- naslırı ziyaret ederlerdi. Büyük İskender, Hint seferinde yakala - dığı esirleri İstanbula göadermiş, Topbane civarındaki büyük bir mağaraya tıktırmıştır. « Bu esirlerin — birçoğu Gulyabani gibi korkunç beyaz devler, Elbürz dağının sihirbaz aburları, Abaza vilâyetinin sahi- releri olup - ellerine bağlanan tılısımlı iplerden dolayı bir ha- rekete kadir. olamazlardı. Kışın zemherir ve erbain günlerinde İskenderin imile bu sibirbazlar bakır gemilere binerek İstanbulu muhafaza ederlerdi. “ Kırk gün sonra — dönerler limana bağlıyarak bu devlere dağları — kazdırarak Karadeniz Boğazım açtırdı. Fakat bunlar bir gün denizde — gar- koldukları için gemileri lümanda boş kaldı. Muaviyenin oğlu Yezit İstanbulu muhasara ettiği zaman askerleri bu bakırları yağma etmişler.,, Fatih İstanbalu aldıktan son- ra şimdiki Darülfünunun yerinde (Eski saray) » yaptırmıştı. Şehrin tam göbeğindeki bu saray Fatihi sıkmıya başlamıştı. Ayni zamanda bir gün, bir zeytin ormanı olan Sarayburnunu geziyordu. Burası çok hoşuna gitti, mimarına : *“Tophane ve tersanemi göre- bilecek olan bu noktada bana “bir saray yapl,, dedi. Şimdi müze olan çinili köşk ve sırça saray işte bu emir üzerine Saraybur- nunda yapılan ilk Türk binası idi. Fatihin yaptırdığı — Tophane çok basitti. İkinci Beyazıt bura- sın genişletmiş, Kanımt! Süley- man bunları yıktırarak yerine ye- niden ve daha muazzam bir Top- hane yaptırmıştır.. Taphanenin Üüç asır evvelki balini Evliya Çe- lebi şöyle anlatır: “ Denizden yüz adım içerde yüksek — bir dağın eteğindeki Tophanenin dört tarafı kale gibi duvarlarla çevrilmiştir. Duvarlar ©o kadar kalın ki, cenk edilse tehammül eder. Bu duvarların lam ortasında da 40 arşın yük- sekliğinde dört kbıı dııvırlıın i Çok Eskı Devırlerde Istanbul ı 'BugünküTophanenin Çok Meraklı Bir Tarihi Vardır Eski devirde Tophane Rıhtımı | yer de, bi rdi. Kâ- hyordu, Bir gün cuma selâmlığında | NTT AŞ Y üstüne dayanan yüksek bacalı mu- azzam bir kubbe vardır. Bu damın üzerinde adam gezecek yerler ve dört tarafında da — su ile dolu yüzlerce bal fıçıları var, — Tunç eritilirken bacalardan bir kıvılcım sıçrarsa hemen nöbetçiler sön- dürürlerdi. ,, İşte Tophane İstanbulun en faal bir köşesi idi. Hergün yüz- lerce kağnı ve binlerce merkep buraya ardıç odunu ile Sariyer toprağı taşır ve rıhtıma yanaşan kayıklar binlerce küfe yumurta çıkarır. Top dökümü zamanında muazzam gemilerin — vinçleri mü- temadiyen rıhtlıma demir, bakır ve kalay boşaltırdı. Dördüncü Murat zamanında Tophanede (70) İslâm, yirmi Rum, yedi Ermeni mahallesile birkaç Yahudi evi vardı. Kıptilerden ve frenklerden hiç kimse yoktu. Ağaçların altına sıralanan top- larla bayram ve zafer günlerinde padişah geçerken buradan yüz- lerce top birden patlatılırdı. Bu toplar içinde pek garip gülleler atanlar da vardı. Sektirme gülle denilen bu mermiler deniz Üs- tünde 40- 50 defa sekerek her sekişte müthiş tarrakalar çıkarır- dı. Bu çeşit mermileri bugünkü topçuluk henüz keşfedememiştir. Dördüncü Muradın Bağdat se- ferinden evvel bu mesirede 1400 parça balyemez topundan başka (60) ta muazzam top vardı. Evliya çelebinin söylediğine göre bu topların içinde eskiciler oturup ayakkabı dikerler ve — serseriler geceleri bunların içinde yatarlardı. Bağ- dat seferinden sonra bu toplar- dan ancak — (6) tanesi kalmıştı. Burada daha birçok üstatların ve bilhassa Münakkaş Ali Paşa- nın çok san'atkârane bir topu fevkalâde — ehemmiyeti haizdi. Fatihin, Beyazıdın, Kanuninin bü- yük toplarından başka şu isim- leri taşıyan — toplar da burada sıralanmıştı: Üç ağızlı top, şişhane, bur- ma top, Fransa topları, kırk ka- rış küpeli topu, Alibalı, Esebalı, Hamzabalı, çultutmaz, kundak tutmaz, Devbalı, Sekibalı, Kara- bab, Ejderbali, Kırk mil balı, Şakibalı, palamar kıran, deli top.

Bu sayıdan diğer sayfalar: