— HN PAZAR Şeker Meselesi Nedense gazete sütunlarına yapışkan bir halde asılıp kaldı. Ballandıra ballandıra bergün ya- zıyorlar. Fiati toptan şu kadara veriliyormuş, ihtikâr yapılıyormuş, piyasada azalıyormuş, bayır ço- galıyormuş.. Bütün bu bavadisler artık insanın — içini bayıltmıya başladı. Beni sinirlendiren nokta ihlikâr yapılması, azalması, ço- galması meselesi değil, bütün bunlara sebep olanın başka bir madde, meselâ tuz olmayıp, biber olmayup şeker olmasıdır. Hatırlıyorum.. Ta eskiden ok- kası kırk paraya satılırken Har- bi Umumi başlar başlamaz kedi görmüş fare gibi birdenbire or- tadan kayboldu. Senelerce hzsre- tini çektik, günün birinde onu çay fincanlarımızda eritmeyi dü- şüne düşüne kendimiz eridik. Sakarin, Pataka — nevinden, ne idüğü belirsizler, şeker yoksa biz varız diye meydana çıktılar. Sakarinli mahallebi Patakalı ta- hin helvası yemekten midemiz, barsaklarımız — acaip — şekillere girdiler.. | Harbı Umumi bitti, şeker ço- galdı. Fakat kâfir nedense cilve yapmaktan -hoşlanan kadınlar gi- —- Hasan Boy, çıkıyormuş.. gazeteler yazıyor. — Nimin İçin llasan da bir dosrlle Üntür rabar yirimi bi Doda bir kadım, ya Hasan Bey — Azizim. hiç Hatini sorma! EBiraz tatlı yiyeceğiz AYY BA l)îx KA diye acı bir cevap almıyalım.. TRAMVAY VA Tramvay bekledim geçti saatler, Bırakma beni al vatman efendim.. Kaç oldu bu sabah yap ığın sefer ? Yetişir bu kadar dan dan efendim.. Acırdın bilseydin ne de çak işim, Tembellik değildir. minnet edişim.. Beni geç bırakır yayan gidişim; Yürürüm fakat yok zaman efendim.. | | müş tabağa konul, ı." | | lanmıştı. Doktor getirdiler. Mua- Birçok kişi bize sahip — BDaha ne istiyorsunuz? Keşke bize de sahip çıkanlar oisa da | sayelerinde karnımızı doyur! ık._ bi ikide bir rengini, bi tirdi. Kâh sarardı, kâh pembeleşli... Hele biçimleri.. Rendese kita- bında olan olmiyan nekadar üç buutlu şekil varsa hepsine bir | kere girdi, çıktı.. Yalnız iki ok- kasının bir araya gelip gireme- diği bir yer bizim evin kileri | kaldı. Bugün elli iki buçuk ku- ruştan alacak olursam yarın kırk sekiz buçuk kuruşa satılmıyaca- ğanı nereden keşfedeyim. O bi- çuklu — fiatlerden kurtulmadıkça herhalde ben de böyle bir ke- şifte bulurabilmenin — güçlüğür | den kurtulamıyacağım.. Günün birinde kafam kıza- cak, Gandinin yemek — yemiye | tövbe ettiği gibi, ben de şeker yemiye tövbe edeceğim. O za- man sıra ile kelle şekeri, kesme şekeri, toz şekeri, akide şekeri, lobusa şekeri biribiri arkasına takılıp önümde resmigeçit yap- salar, bir tanesini bile tek gözümü kırpıp bili bili diye çağırmıya ca- | ğım.. Eskiler, kabak tadı verdi. | derlermiş. Şimdi de şeker tadı verdi. Evvelki gün bir gazetede okudum. Dokuz tüccarı şeker ihtikârı cürmile mahkemeye ver- mişler... — Mahkemede ne olacağını bir- |ı!rınlor. sayliyeye gelmiş değil, dairede çelışıyor zannedecekler. | |İarına biber doldurmaktır. mem. Fakat cürümleri tebeyyün ı ederse bence en İyi ceza ağız- TMANIN Geçmişti birçoğu dokuz mü bızı, Yeşii pek azdı çoktu kırmızış Beklemek yüzünden dizimin sızı, Kalmartı bende de Oturmak istemem ayakta kulsam, Rar Gi yını dışarda demem B li Gümüş Tabak _Geçcıı akşam Hasan Beyin evinde Oturuyorduk. — Komşusu | büyük bir tabak dondurma gön- derdi. Hasan Bey dondurmayı yerken : yi T_u_hıf dedi, komşum ga- j lıılı.ı fakirleşli, bundan evvel bir tı_th daha dondurma göndermiş- ti, fakat © sefer dondurma gü- | ; A muşlu. Şimdi porselen tabakta geliyor. Hasan Beye sordum: — Gümüş tabağı satmış ol masınlar?.. — Zannetmem buna imkân yok.. Gümüş tabak bizim büfede duruyor. Banyo Hasan Beyin komşusu hasta- yeneden sonra doktor - hastaya: On iki banyo tavsiye etti. Hasan | Bey bu tavsiyeyi duyduğu za- man sevindi. — Desenize komşum sene daha yaşayacak. — Nereden anladın Hasan B.? — Anlaşılmıyacak şey - mi? Komşunun huyunu bilirim, senede | ancak bir defa banyo yapar. on iki Tatlı kazancın acı tarafını yorulsam, hem de bunalsam.. Gördün ya hâlimi aman efendim.. OLA HASAN BEY (IlNlE Lüzum Var Mi? | Ha şan Beylü yöz | £ Hasan Beyin Fıkraları ı vardı. Bir kta rastgeldi Iki bük- | Ifan. zorla yürüyor- | da, Hasan Bay Kütüphane Hasan B. bana kütüphanesini gösterdi, çok güzel kitapları yörsüü h vardı.. — Hasan Bey, dedim. Bu Kitaplardan birkaç tanesini bana misin, — okuduktan tekrer iade ederim. Hasan B. teklifimi etmedi: verir sonra kabul 4 unulmu di karşısına çi — İmkânı yok dostum, dedi, Bu gördüğün kitapların hepsini ben — tanıdıklarımdan, senin benden şimdi istediğin gibi iste- yip almıştım. Değmez Hasan B. düşünceliydi, karısı sordu: — Efendi ne düşünüyorsun.. —Ebemmiyetsiz bir şey canım. | — Şimdi senin aklında olan | şeyi anlamak için yüz liram olsa feda ederdim.. ta, ben hbâlâ ölme- dim, diyo hatırlat mana İğzam var m? A ARİZE derman efendim.. bir köşe alsam; — Değmez zannederim.. Ak- hmda sen vardın! Hasan Bey — Hazret, arlik bu açlık grevine bir nihayet ver.. Aç dururum da istediğimi yaptırırım diyorsan naflle, tok açın halinden anlamaz.. | Sigara Hasan Bey eskiden bir sigara Hiryakisi idi. Son günlerde siga- rayı bıraktı.. Fakat - eskiden bhiç öksürmediği halde şimdi müthiş öksürüyordu.. — Hasan Bey hani sen siga- rayı bıraktım diyorsun. Fakat şimdi öksürüyorsun. — Ne yapayım azizim, arka- daşların yüzünden.. | — Nasıl, anlamadım.. — Eskiden kendim cıgara alır, öksürmezdim, şimdi cıgara almı- yorum. Fakat arkadaşlardan isti- yip yine içiyorum. Arkadaşlarım da hepsi başka bir cins si- gara içiyor. Sigaraların cinsle- rinin değişmesi yüzünden öksü- rüyorum. İhtiyaçlar .. Hasan Beyin oğlu Ankaraya gidiyordu. İstasiyonda — ayrılırlar- ken Hasan Bey tavsiyelerde bu- | kunacaktı. — Oraya gider gitmer... — Mektupla haber veririm | baba.. Eğer bir şey unuttunsa., — Telgraf çekekerim.. Paran biterse.. — Derhal telefon ederim. Ve biz de artık şeker İâfını ede ede ağzımızın tadını bor- FAZAROLA