4 Sayfa . I Dil Bahsi I I Öz Türkçe Ve Ecnebi « Kelimeler -—-'ti— Könys Kım Muallim Mektebi ede- biyat muallimi Hicri Beyden bir mek- tap aldık. Üz türkçenin birçak eenebi dillere esas olduğunu ispat edici bir- 1 gösteriyor. Mektuptaki ve İsabetsizliği kailir ne ait olmak üzere bu meklubu neş- rediyoruz. Hicri Beyin iddinları bizce kelime benzeyişinin ak- ği bir yakınlık İhtima- adan iddianın mesnliye- n Mmüharririne bırakıyoruz: ilk Türkçemiz de bütün arı duru benliğile yakında ken- disini gösterecektir. Çünkü Tür- kün sarı aslam onu da kucakladı. Bugün halk dilinde yaşıyan, yahut eski yazı dilinde bulunup ta şimdi uDcultulmuş olan bütün söz- leri toplamak.. Pek bellidir. ki kamusumuza şimdikinin üç misli söz kazandıracaktır. Fakat sıra sıra dizilecek olan bu sözler kara kara yüzümüze bakacak olduktan sonra niye yarar ? Öyle ise ne yapmalı? — harf- leri dillendirmeli, heceleri dillen- dirmeli, söz köklerini ve eklerini iyice açıp ayırt etmeli. mlar yapılınca görülecektir ki.. kütün diller türkçe kökler- den üremiştir. Başkaları şöyle dursun, yalnız ilim ve fen için kullanılmakta olan tabirlerin üzerinde biraz durarak iç yüzünü anlamıya çalı- gınız. Hemen hepsi (Ben Türküml) diye size haykıracaklardır. Bun- lardan bir kaçını burada görüşe- biliriz: « Objectif, ve — Objektif Sübjektif, ve — Sübjektif ÖOhbeserver, ve — Observer Actif, ve — Aktif Passif, ve — Pasif Şimdi önceden şu ( Ob' ve Süb) köklerini birar deşeliyelim : Türkçede ( op ) ne demektir? Dışarıdaki şeyleri içine çekerek ıııtup kapanış ve böylelikle ka- arıp taşma.. ( oba, obur, opsar, öbek, öpçün ) gibi birçok söz- lerde bunu görüyoruz. ( opmak sözünü Divanı lügat ( yutmak diye mamnalandırır. Ayni sörü aşiretler ( heyelân ) —manasına kullanmaktadır. ( Öpçün ) halk dilinde çok söylenen bir sözdür, ( Dışarıda görülen herhangi bir işi örnek tutarak aynımı yapmak Üzere için için kabaran istek ) manasımı anlatır. Şimdiki öfke, eskiden (Ufkâ) biçiminde idi ve (Hiddet) ten başka akciğerdeki şişkinliğin de adı idi. (Divanı lügat. Cilt 3. S, 291) Bor kasasının (Öpsar) adında bir köyü vardır. (Sar ve)ııı) m kale demek - olduğunu - biliyoruz. Bu köydeki kaleye çıkanlar hem (Op) köyündeki, hem de arapça (Basar) ve frenkçe ( Observer ) sözlerindeki mananın asıl kendi- sini görebilirler. Köy, iki dere arasındaki bir tümsek üzerindedir. İki kilometre kadar ötede (Boz, Erenler ) diye iki adla amılan dağım eteğin- deki ( Çalı ) deresinin Üüze- rinde, 400 metre kadar yük- seklikte ve dip tarafı - aşağı yukar- ayni kalınlıkta bir kaya.. Kayanın yarısından yukarda oy- mı’m:der ve evlerden dereye inil için yine adan oyma basamaklar... blehyopıır, yani Opkale. Bir kaleki üstünden ileriye bakanlar bütün karşı ova- ları yutup içine alabitecektir. ( Op ) taki mâna epeyce açı- mıştır, sanırım. Şimdi ( Sub ) e geçelim: Sub : İçeride kapalı iken d şarıya doğru sürüp çıkma. Bu manayı biçimile gösteren sivri yuvarlağa Söbü ve Soba deriz. Üstüvane biçiminde — uzayıp giden sivri yuvarlağın adı (Subuk— çubük ) tur. (1) ( Sub ) un - ter- Bus ve Pus) SON POSTA - MEMLEKET HABERLERİ Malağx anın Büyükadası Adıyaman Kasabası Seneler Geçtikçe Malatya ( Hu- susi) — Vilâyeti- mizin geniş sa- kaplıyan yüksek dumanlı dağlar aşacak olursanız, bu dağları arasına yerleşmiş bir pir- lanta görürsünüz. Burası Adıyaman Ş ismile amlan ka- zanın merkezidir. Adıyaman, ismi gibi — yamandır. Buküçük kasa- badan senelerce evvel —ayrılanlar şu — günlerde buraya dönecek olurlarsa hayret edecekler — ve belki de eskiden bıraktıkları kasabayı yerinde bu- Tamıyacaklardır. Memleketin hemen her tarafında feyizli neticeler vermekte olan umran faaliyeti Adıyamanda da kendini göstermiştir. Son birkaç sene zarfında bu kasabamız hayli değişmiş, — yani — güzelleşmiştir. Kasabanın her köşesinde yeni Güzelleşip Yenileşiyor Malatyanın kaza merkezlerinden Adıyaman kasabası bir esere, bir yenilik izine tesa- düf edebilirsiniz. Kaymakam Mah- mut Nedim Beyin bu yeni işlerde büyük bir faaliyet hissesi oldu- ğunu — söyliyebilirim. — Adıyaman bizim Malatyanın büyük adasıdır. Eğer bu kasaba bugünkü manza- rasile İstanbulda olsaydı herhalde Büyükadaya — rekabet — ederdi Adıyaman kazasının başlıca hu- susiyeti meyvasının bolluğudur. Burada her türlü meyva yetişir ve Üzüm islih- * salâtı mühim bir yekün tutar. Adı- yamanın — tütün ziraati de hayli ileridedir. Yalrız şu var ki, burada göz hastalığı — biraz Fazladır. Bu se- beple kasabada trahom — müca- delesi için dispan- serler açılmıştır. *«az mevsiminde kasabanın — ha- vası fazla sıcak olduğundan halk civardaki serin yaylâlara çıkarlar. Son zamanlarda burada ka- çakçılıkla mücadele faaliyeti hayli ziyadeleştirilmiş, birçok kaçakçılar İhtısas Mahkemesine verilmiştir. *« Bizim Malatyada ay tutul- duğu gece kıyamet koptu. Birçok kimseler ayın tutulduğunu gürün- ce saatlerce havaya silâh boşalt- tılar, ortalığı bir harp sahasına döndürdüler. — İhsan Köylülerin Borcunu Tecil Etmek Miimkün De İzmir (Husust) — Ticaret Odaları kongresinin en mühim müzakere zemini, zürra borçlarının tecili meselesi oldu. Kongre aza- larından mühim bir kısmmı — borç- ların - tecili ve eski borçlar faiz- lerinin indirilmesini teklif ettiler. İzmir — tüccarlarından — Buldanlı Mustafa Bey bu mühim mesele etrafında — fikirlerini — hulâsaten anlattı: “ — Müstahsil uzun seneler- denberi borç altında kıvranmak- tadır. Müstahsil borçlarını düşü- nürken başka işlerile uğraşmağa v ğil Midir? vakit bulamamaktadır. Mümkün olduğu takdirde eski borçlar (a- izlerinin indirilmesini değil; büs- bütün kaldırılmasını ve borçların komşu devletlerle olduğu gibi uzün taksitlere bağlanmasını te- menni ederim, , Bu mübhim teklife Isparta mu- rahbası Vali Kâzım Paşa şu cevabı verdi : «— Köylünün borçları Ziraat Bankasınadır. Mütemadiyen tecil neticesinde — Ziraat Bankasının vaziyeti müşkülleşebilir. Eğer bankaya 20- 30 milyon lira ilâ- ve edilirse buna imkân hâsıl olur.,, Buldanlı Mustafa Bey: — Köylünün borçları yalnız Ziraat Bankasına değildir. Köylünün hariçte daha birçok borcü vardır. Kâzım Paşa — Mustafa Bey arkadaşımızım bahsettiği, köylü- nün hariçteki borcu faizcilere ait olan kısımdır. ki, bankaya olan barcun çok fevkindedir. Keyfiye- tin umumi kongreye arzını teklif ederim, Bu teklif kongre murahhasları tarafından aynen kabul edilmiş- tir. — Adaan Çankırıda Bir Yı;ıgın Davası Neticelendi Çankırı (Hususi) — Kiş mev- siminde şehrimizde bir yangın çıkmış, Muallim Münir Beyin evi yanmıştı. Bu yangın münasebetile evde kira ile oturan Nafıa Fen Memuru Şerafettin ve arkadaşı Nizamettin Beyler hakkında ka- nuni takibat yapılmasına lüzum görülmüş, ikisi de mahkemeye Verilmişti. — Yapılan muhakeme ::' Si |E'gu::| tedbirsizlik- n ileri geldiği lmış, maz- nunların dbnk'y zh“hımyıedilıı- lerine ve tazminat olarak 1700 lira ödemelerine karar verilmiştir. K. K. kapalı ve kaplayıcı herhangi bir varlığı anlatır. Divamı lügat (Bus) kapalılık ve karanlık diye mana- landırır. (cilt 3.S: 80) Artık fobjektif ve sübjektif) sözlerinin aslı türkçe (obsak - Hf ve sübsek-tif) olduğunu - söylü- yebiliriz. Tümsek, yüksek, tutsak sözlerindeki (sek ve sak) ne ise bu iki sözün firenkçe söylenişi: Kırkağaçta Bundan Sonra Evlerde Gübre Biriktirilmiyecek Kırkağaç (Hususi) — Çiftçi- Kkle geçinen kasabamızda hemen her evde hayvan beslenir ve bu hayvanların — gübreleri — evlerde biriktirilerek sonbaharda tarlalara dökülür. Fakat gon zamanlarda bu vaziyetin önüne geçilmek üzere bazı tedbirler ittihazma karar — verilmiştir. Birkaç gün evvel belediye doktoru bütün mahalle —muhtarlarını çağırmış, onlarla birlikte evleri dolaşmıştır. Bundan sonra gübreler Belediye- nin göstereceği bir yerde birik- tirilecektir. deki (jac ve jec) ler de odur. (j) harfinin türkçemizde dabil bulunduğunu, fakat şiveye göre €, Ç, Z, S, Ş, harflerile değişti- ğini gösterir birçok misaller var- dır. Nitekim dünyanın adı olan (ajun) sözünü acüv, azun, asüm biçimlerinde de görüyoruz. Konya Kıx Muallim Mektebi Edebiyat muallimit Atert (Arkası yarın) . | Akşehirde | Asri Bir Mezbaha Yapıldı Akşehir, (Hususi) — Beledi- yemiz ve belediye reisimir, şehri- mizin — güzelleşmesi — hususunda ciddi faaliyet — göstermektedir. Son zamanlarda vücuda getirilen asri mezbaha bu faaliyetin en mükemmel bir eseridir. Mezbaha- da kesilen hayvanlar muayene edilerek üzerlerine cinslerini gös- teren damgalar vurulmakta, bu suretle halk istediği eti kolaylık- la bulmaktadır. Ayrıca eski bir medrese binası bozularak burası manav pazarı haline — getiri- miş, bu sayede — manavların sokak — köşelerini — kaphyarak şehre fena bir manzara ver- melerinin — önüne — geçilmiştir. Bundan başka Bbu çarşının etra- fına muntazam barakalar da inşa ettirilecektir. — Necmiati Eyiül 23 İ En Büyük Dostunuz Kimdir ? Geçen gün büyük bir mües- sese müdürünün yanında idim. Zile bastı: — Bana Hakkı Beyi çağırınız, emrini verdi. Hakkı Bey içeriye girince başını masasından kaldırmadan, — Hakkı Bey, dedi, size yol vermiye mecbur oluyorum. Müte« essirim, fakat yerinize başkasını almıya mecbur oldum. Hakkı Bey hiç bozulmadı, bu haberi bekliyormuş gibi: — Başüstüne beyefendi, dedi, nasıl münasip görürseniz! Ve bir kelime ilâve etmeden çekilip gitti. O çıktıktan sordum. — Neye bu genci işinden çıkarıyorsunuz? — Efendim, dedi, Hakkı, iyi, neşeli, dost çocuktur. Dairede onu herkes sever. Herkese karşı güler yüzlüdür. Kimsenin gönlünü kurmaz. Fakat we yapalım ki, başında bulunduğu iş ciddi, kuv- vetli ve kudretli bir adam ister. Halbuki Hakkı Bey işin alayında. Denebilir ki o herkesin dostu, yalnız kendinin düşmamıdır.,, Bu küçük hikâye birçokları- mız için tatbikı kabil derslerle doludur. Birçok kimseler — var- dır ki, hakikaten dost adam- lardır. Herkese karşı iyidirler. * Yalnız kendilerine karşı fema- dırlar. Bu adamlar kendi düşmanları oldukları için, yine ancak kendi kendilerini kurtarabilirler. İster- lerse muvaffakıyet yoluna gire- bilirler. Fakat kendi kendilerinin okadar inatçı düşmanıdırlar ki ! Herkes bu adamlara karşı fedakârdır. Karısı onun iyiliği için gözlerini vermiye razıdır. Arkadaşları ona yardım etmek için ellerinden gelen biçbir şeyi esirgemezler. Fakat bu adamlar yalnız kendilerine yardım etmek- ten kaçarlar. Bu adam becerikli, malümatlı, işgözar da olabilir. Fakat kendi işlerini kendisi bozar, Eğer siz bu cins bir geçseniz ilk yapacağınız şey kendinize karşı bir cidal açmaktır. Taharri memurları, cemiyete fenalık yapanları aramak — için şehir şehir, memleket memleket dolaşırlar.'Siz de size fenalık ya- pan kendi nefsinizi senelerce takip ediniz ve onu düşman ol- maktan çıkararak en samimi dostunuz yapınız. Çünkü bir insanın en büyük dostu kendisi, en büyük düşma- nı yine isidir. — Naki Smrtyolda Tüıkçec_len Başka Lisan Konuşuhîymk Dörtyol, (Hususi) — Kayma- kamlık tarafından umumi mahal- lerde Türkçeden başka herhangi dili konuşanlar hakkında şiddetli takibat yapılarak ağır cezalar verileceği tellâllarla ilân edildi. 4 Şu birkaç gün zarfında Ziraat Bankası portakal müstalr sillerine, tüccara, köylüye kredi açtı ve para tevziatına başladı. Memlekette para azlığından sıkı- lan esnaf ve köylünün yüzü gül- mekledir. sonra — dostuma ü aei L ĞÜM a